Hayatın, alternatif yaşanma şekillerini ele alan ve izlemesi yer yer yorucu olsa da, izleyicisine kazandırdığı farklı bakış açısı ve olayları yorumlama serbestisibakımından büyük değer arz eden filmlere bayılıyorum. Hatta yeri geliyor, kendimi alternatif bir hayat içerisinde bile hayal ediyorum onlar sayesinde.
Mesela babam, intibak edemeyeceğini düşünmeyip de amcamın yaptığı gibi 1960’ların sonunda işçi olarak Almanya’ya gitseydi ve gençliğinde, Elvis Presley’den Deep Purple’a kadar geniş bir müzik kültürüne sahip olan annemle orada evlenseydi, acaba ben yağmurlu Berlin sokaklarında dolanırken, bir plak ya da kaset satıcısına gidip Eloy’un Ocean albümünü alabilir miydim? Ve çok değil, 6-7 yıl önce tanıştığım bu grubun bana kattığı müzikal zenginliği o zamanlardan edinseydim, hayatımda neler değişebilirdi? Kim bilir, belki günün birinde öğrenebilirim.
Almanya’nın dünyadaki pek çok sektörün öncü kuvveti olmasının yanında, Alman grupların kritiklerinde sıklıkla vurguladığım gibi müzik dünyasına kazandırdığı değerler, bana göre birçok şeyden daha değerli. Bunda, ülkenin köklü bir sanat geçmişine sahip olmasından tutun da teknolojik yenilikleri ve bilumum sanat akımlarının doğrudan içinde yer alabilmelerine kadar sıralanabilecek sayısız etmen var.
1970’ler hakkında uzun uzadıya yazacak ve dönemin gruplarını satır satır irdeleyecek kadar bilgim yok, şimdilik olsun da istemiyorum işin açığı. Ancak uzaktan uzağa baktığım ve anladığım kadarıyla, kesinlikle ama kesinlikle yanlış zaman diliminde doğmuşum. 1969 yılında kurulan ve sıradan bir hard rock grubuyken, müzikal açıdan evrime uğrayıp “mükemmellik” kavramını, müzikte bulmaya çalışan Eloy, böyle düşünmemin nedenleri arasında. Birçok müziksever tarafından dönemlere ayrılan bir hayat safhası olan Eloy, ikinci ve bence en önemli safhasında hayat verdiği Ocean albümüyle progresif rock dünyasına meydan okudu.Nasıl meydan okuduğuna gelin birlikte bakalım.
Kurulduğu günden 1976 çıkışlı Dawn albümüne kadar hayli çalkantılı bir müzik serüveni yaşayan Eloy, grubun has adamı Frank Bornemann tarafından oluşturulan yeni kadroyla daha önce yapmadıkları bir şeye girişti. Yukarıda da belirttiğim gibi grup, oldukça sıradan ve benzerlerinden pek de ayrılması mümkün olmayan işlerle uğraşırken, yönünü progresif / space rock’a doğru çevirdi. Hammond org’un dik ses yapısını, gitarların cayır cayırlığını ve genel anlamda Deep Purple’ı andıran hallerini rafa kaldıran ekip, dönemin olabilecek en iyi ve teknolojik klavyelerini rahatça kullanabilen ve atmosfer yaratma konusunda bıraksanız tez yazabilecek olan Detlev Schmidtchen’le çalışmaya başladı.Yetmedi, Bornemann’ın oluşturmak istediği dünyaya uyum sağlayabilecek kafa yapısındaki davulcu olan Jürgen Rosenthal gruba katıldı. Hatta öyle ki, enteresan davul kullanımının yanı sıra Rosenthal, kritiğin konusu olan albümün sözlerini de yazdı. Bas gitarın yalnızca tamamlayıcı değil, gayet esaslı bir enstrüman olduğunu bir kez daha kanıtlayan, perdesiz bas konusundaki yaratıcılığını konuşturan Klaus-Peter Matziol ile Eloy, muhteşem bir dörtlü haline geldi.
Birçok kişi için gizemini hala koruyan Atlantis’i konu alan ve her parçada Atlantis’in belirli bir zaman dilimini konu edinen albüm, karamsar, karamsar olduğu kadar da karanlık bir yapıya sahip. Usul usul ilerleyen şarkıların, uzun dakikalarına sakın aldanmayın, bu sıradan bir müzik değil, adeta müzikal bir yolculuk. Bonnermann’ın gitarından çıkan az nota ve çok anlamlı melodiler, klavyenin yarattığı devasa evrenin içindeki yıldızları oluşturuyor bir anlamda. Enstrümanlar minimal seviyeye gelip vokal devreye girdiğindeyse, Bonnermann, Atlantis’in hikâyesini gayet etkileyici bir şekilde anlatmaya başlıyor, iyi bir dinleyici olduğunuzu bilerek.Yer yer atmosfere katkı sağlayan ziller, davullarla azamet kazanarak parçaların gidişatını belirlemedeki en önemli enstrümanlardan biri haline geliyor.
Grup, şarkılarında sizi sürekli bir şeylere hazırlıyor. Bir bilinmezlik, bir muamma zihinsel manada çöküp kalmanıza neden oluyor. Kimi parçalarda girişin ardından başlayan aksak tempolu ve teknik/melodik işlerle ilgilenenlerin bayım bayım bayılacağı bölümler, “Bu grubu neden daha önce dinleyememişim ki!” dedirtiyor.Ana akım melodileri büyük oranda klavye üzerinden yürüten ve pek çok kişinin beklemeyeceği şekilde harikulade bas melodileriyle de atmosferin zenginleşmesini sağlayan Eloy, eliniz kolunuz bağlı kalıp oluşturulan evrene hayran hayran bakmanızı sağlıyor.“Çok sesli müzik” kavramının hakkını, hemen her saniyesinde melodi ve rif zenginliğiyle veren albüm, enstrüman hakimiyetinin tepe yaptığı, buna rağmen dinlerken her çalgı aletinden çıkan notayı rahatlıkla da işitebilmenize imkan tanıyan bir kayıt temizliğiyle geliyor.
Şaşırtıcı, şaşırtıcı olduğu kadar da hayranlık uyandırıcı bir albüm “Ocean”. Bu hayalimi gerçekleştirmem imkansıza yakın olsa da, Frank Bonnermann’la oturup saatlerce bu albümün kritiğini yapmak isterdim. Onları, böyle melodileri yazmaya iten şey neydi, nelerden ilham aldılar, bunca bağlantı nasıl bu kadar mükemmel kurulabildi… Progresif rock ya da space rock’ın yanı sıra içinde “Progresif” geçen müzik türlerinin herhangi biriyle ilgileniyorsanız en az bir kere bu albümü dinleyin.
Prog rock denince aklıma gelen başarılı albümlerdendir bu albüm. Atmosferin insanı alıp götürmesi ve çoğu zaman yaşattığı nostaljik anlar en büyük özelliği benim için. Silent Cries and Mighty Echoes kritiği de bekliyoruz.
@D.E.T., Merhaba. Albümleri dinleme neticesinde aynı hissiyatı yaşadığım birilerine denk gelmekten mutluluk duyuyorum. :) Kritik yazarken tür bağlamında daldan dala atlıyorum ama bu türde hakim olduğum grup/albümleri yazmayı sürdüreceğim bir aksilik olmazsa. En deli manyak gruplara bile ilham veren adamlar bunlar, pas geçmek yakışık almaz.
Prog rock denince aklıma gelen başarılı albümlerdendir bu albüm. Atmosferin insanı alıp götürmesi ve çoğu zaman yaşattığı nostaljik anlar en büyük özelliği benim için. Silent Cries and Mighty Echoes kritiği de bekliyoruz.
24.07.2016
@Burcu Özbek, Merhaba. Benden önce yazan çıkmazsa ağustos ya da eylül içerisinde gelecek bu albüm de.
hayatımı değiştiren albümlerden biri bu, net. sitede biraz klasik prog da görmek sevindirdi.
24.07.2016
@D.E.T., Merhaba. Albümleri dinleme neticesinde aynı hissiyatı yaşadığım birilerine denk gelmekten mutluluk duyuyorum. :) Kritik yazarken tür bağlamında daldan dala atlıyorum ama bu türde hakim olduğum grup/albümleri yazmayı sürdüreceğim bir aksilik olmazsa. En deli manyak gruplara bile ilham veren adamlar bunlar, pas geçmek yakışık almaz.
09.05.2019
@D.E.T., daha fazla prog rock istiyoruz. (:
Bayılıyorum bu albüme. Favorilerimden. İnsanı astral seyahata çıkarıyor.