Pasifgaresif’te bugüne dek “Planetary Duality” kritiği yayınlanmamış olabileceğini düşünmüyorsunuz herhalde. Tıpkı “Akeldama”da olduğu gibi, “Planetary Duality”yi de ilk olarak yazan arkadaşımız, sonradan, yazdığı kritikten memnun olmadığını söyledi ve siteden kaldırılmasını istedi. Dolayısıyla, orijinal olarak 17 haziran 2009′da sitede yayınlanan bu özel albümü bir kez daha yazıp siteye kazandırıyor olmaktan dolayı mutluyum. Tabii asıl mutluluğum, bu albüm hakkında bir şeyler yazabiliyor olmanın kendisinden kaynaklanıyor.
“Planetary Duality”; tıpkı bu albüm gibi kritiği yakın zamanda Nazım Kemal Üre tarafından bir kez daha yazılacak olan “Akeldama” ile hayvani bir çıkış yapan THE FACELESS’ın (röportajımız) etkisini katladığı ve yeni nesil teknik death metal gruplarına koca koca ilhamlar verdiği bir albüm olarak göze çıkıyor. Teknik death metalle iç içe soktuğu birtakım yan unsurlar, clean vokal kullanımı, prodüksiyonu, gitar tonları ve elbette ki Michael Keene’in vizyonu, bu albümü kendi otorite alanı içerisinde bir fenomene dönüştürmeye yetmişti.
“Akeldama” ile boyundan büyük işlere kalkışıp boyundan büyükleri bile şaşırtan THE FACELESS’ın bu kadar kısa sürede bu denli güçlü bir karakter ortaya koyması, grubun en önemli başarısı diye düşünüyorum. THE FACELESS’ın bu steril, uzaysal, zamansız mekânsız müziği ve bu müziğin tehditkârlığını artıran müzikal becerileri, yaratılan yoğunluk gibi pek çok dinamik bir araya gelince, “Planetary Duality” gibi bir başyapıtın ortaya çıkması da kaçınılmaz olmuştu.
Evet başyapıt diyorum, zira albümün çıkış zamanı, barındırdıkları, etkiledikleri, orijinalliği ve hepsinden öte verdiği ilham; gerçekten de yadsınamaz boyutlarda. Keene’in gitar tarzının, kullanıdığı gamların, death metaline entegre ettiği caz kalıplarının, kuralsızlığının ve açık fikirliliğinin parıltılarını, bu albüm sonrasında çıkan pek çok çalışmada, grupta, gitaristte görüyoruz. Bazen THE FACELESS’tan daha önce kurulan bir grubun yine üstün becerili gitaristinin gamlarında, bazen sıfırdan ortaya çıkan bir grubun bütün müzikal kimliğinde…
Albümü iyi yapan konuların başında, “Planetary Duality”nin bir konsept etrafında dönmesi sonucu ortaya çıkan atmosfer ve bu konseptin son dere kişilikli ve değişken şekilde ele alınışı geliyor. Tüm şarkıların son derece özgün kimlikler ortaya koyması, albümün hiçbir anında yaratıcılık eksikliği çekilmemesi ve son derece cesur, kendine güvenli ve aç müzikal yaklaşım, albümün değerini an be an artıran unsurlar.
Özgünlük namına hiçbir eksiği olmayan “Akeldama”nın üstüne, hissedilir düzeyde güçlü ve iyi yararlanılmış bir SPAWN OF POSSESSION kompleksliği ekleyen THE FACELESS, çok akılda kalıcı ve zevk sahibi nota seçimi sayesinde bunu son derece kolay benimsenir şekilde sunmayı başarmış ve Sumerian grupları arasındaki dahi çocuk mertebesine kısa sürede yükselmişti. THE FACELESS, dönemdaşı Sumeriancore gruplarına oranla çok daha death metal odaklı ve trend belirleyen bir yaklaşıma sahip olduğundan, birinin adı söylendiğinde diğerlerinin logolarının da kafanızda belirdiği birbirinin muadili gruplardan bambaşka bir yerde durduğunu zaten ilk saniyeden dinleyicilere göstermişti.
Sürekli kadro değiştiren ve bu yüzden Michael Keene’in biraz denyo olduğu izlenimini veren THE FACELESS’ın, “Akeldama” kadrosunu -nasıl olduysa- aynen koruyup üstüne sadece sabit bir davulcuyu kadrosuna kattığı “Planetary Duality” sonrasındaki 7 yıl içinde 22 eleman değişikliği yaptığını ve şu anda da sadece 2 kişi olduğunu söylediğimizde, sanırım Michael Keene’in biraz denyo olduğu izlenimi de sağlam temellere oturuyor. Keene’in olayı nedir, bunlar neden oluyor bilmiyorum, ancak THE FACELESS bu kadro sorunlarını yaşamayan istikrarlı ve tutarlı bir grup olsaydı, şu an headliner’ı olmadığı ekstrem turne yoktu diyebilirim.
Sumerian Records bünyesinde yer alan ancak şirketdaşları ve türdaşlarına oranla daha ziyade Unique Leader grubu gibi bir müzikal anlayışa sahip olan THE FACELESS, bu tavrı sayesinde çok geniş bir kitlenin ilgisini çekmeyi başarmış, her ne kadar “Autotheism” ile kimilerini küstürdüyse de, daha fazlasının da beğenisini kazanmıştı. Tüm bunların ışığında, THE FACELESS’ın dönemdaşı ve yakın türde müzik yaptığı gruplar arasında, belki de en iyi müzik yapan ama net şekilde en kötü idare edilen grup olduğunu düşünüyorum.
Michael Keene’in gitara olan yaklaşımı ve yarattıkları dâhilinde müzikal bir dahi olduğunu, THE FACELESS’ın şu anki konumu ve verdiği izlenim söz konusu olduğunda ise tam bir fail olduğu düşünüyorum. Sen böylesi orijinal bir müzik yapacaksın, sonra iki albüm arası gruba birbirinden yetenekli 22 kişi girip çıkacak, koca koca turnelerin başlamasına 1-2 gün kala kadrosuzluktan ya da herhangi bir sebepten turneden ayrıldığını açıklayacaksın…
Tüm bunlar can sıkıcı ve saçma olsa da, gerçek olan bir şey var o da THE FACELESS’ın son 10 yılın en ilham verici, en karakteristik sound’a sahip, en yaratıcı ve akıl alan müziklerinden birini yapıyor olması. Bilhassa “gruplarından biri olması” demedim, çünkü grup bazında THE FACELESS, her şeyiyle kötü bir örnek. “Planetary Duality” de bu -şimdilik- üç albümlük yolculuğun büyük çoğunluğa göre en iyi albümü, bana göreyse bu çok değerli müzikal anlayışın hepsi birbirinden güzel albümlerinden yalnızca biri.
Kadro Michael Keene: Gitars, clean vokal
Steve Jones: Gitar
Brandon Giffin: Bas
Derek Rydquist: Vokal
Lyle Cooper: Davul
Şarkılar 1. Prison Born
2. The Ancient Covenant
3. Shape Shifters
4. Coldly Calculated Design
5. Xenochrist
6. Sons of Belial
7. Legions of the Serpent
8. Planetary Duality I (Hideous Revelation)
9. Planetary Duality II (A Prophecies Fruition)
Derek Rydquist kesin ama kesin madde kullanıyor. varsa tanıdık, ailesine haber versin adamı gözetim altına alsınlar. bünyem ikinci bir John Frum albümünü kaldıramaz.
bu muazzam albümden sonra Autotheism büyük hayal kırıklığı olmuştu bende
Derek Rydquist kesin ama kesin madde kullanıyor. varsa tanıdık, ailesine haber versin adamı gözetim altına alsınlar. bünyem ikinci bir John Frum albümünü kaldıramaz.
En az 3 yıl olmuştur dinlemeyeli. Bu albümü ne kadar sevdiğimi baya unutmuşum. Siz de hatırlayın. Bugün 8.’ye döndürüyorum