Cemil Okumuş
Venom ekstrem metalin alt türlerine büyük ilham kaynağı olmuş, pek çok türe ait ögeleri başarılı bir şekilde bir araya getiren, 80′li yılları başlarındaki önemli heavy metal gruplarından biri. Bu değerli grubun gördüğüm kadarıyla, en azından Türkiye’de, hak ettiği ilgiyi pek görmüyor oluşu ve Pasifagresif sitesinde bir Venom kritiğinin bulunmayışı beni bir Venom kritiği yazmaya yönlendirdi ve Venom’un “Welcome to Hell” albümünü değerlendirmeye karar verdim.
1970′lerde ortaya çıkan New Wave Of British Heavy Metal akımı, metalin temel karakteristiklerinin ortaya çıkmasını sağlayacak ve onu rock ve blues türlerinin etkisinden kurtarmaya başlayacaktı. Daha yıkıcı, daha agresif, hıza daha çok önem veren bir müzik ortaya çıkıyordu. Fakat kanımca bu akım her ne kadar ekstrem metalin alt türlerine giden yolun ilk basamağı olsa da, bir geçiş aşaması değildi. Bunun iki sebebi olduğunu düşünüyorum. Birincisi hâlen bir rock havasının bulunması, ikincisi ise henüz çok karanlık bir içeriğin olmayışıydı. Black Sabbath karanlık konulara eğiliyordu, fakat müziğinde hâlen belli ölçüde blues ve caz etkileri bulunmaktaydı. Iron Maiden, Motörhead gibi gruplar renkli ve nispeten duygusal diyebileceğimiz konulara eğiliyorlardı. Motörhead’in kısmen bir rock grubu olduğu da söylenebilir. Heavy metal ile ekstrem alt türler arasındaki geçiş dönemini ifade eden grup (bana göre) Venom’dı. Bu yüzden Venom metal tarihinde en üzerinde durulması gereken gruplardan biridir; günümüzdeki metalin gelişimini anlamak için Venom’a bakmak gerekir.
Şimdi gelelim Venom’ın nasıl bir grup olduğuna: Venom’ı anlatmak çok kolay değil. Yine İngiltere’de doğan ve heavy metalin gidişatına bir anda bambaşka bir ivme veren, ona bambaşka bir zenginlik kazandıran bir grup. 1979 yılında farklı gruplardan gelen elemanlarla kurulmuş. Venom’a baktığımızda grubun mevcut metal müziğe ve NWOBHM akımına yeni bir bakış açısı getirmek için kurulduğunu düşünmek mümkün. Herhalde “yav şöyle daha karanlık ve sert bir şeyler yapalım” demişler ve bunu gerçekten çok iyi başarmışlar. Yeni bir çığır açmış, bugünkü modern metale hem müzikal anlamda hem tema anlamında yol göstermişler. Slayer gibi gruplara, thrash, death ve black metal gibi türlere ilham kaynağı olmuş; black metal türünün ismini koymuş bir grup Venom. Venom’ın müziğini kategorize etmek de kolay değil. Venom için bazı kişiler “Venom black metalin öncüsüdür ve yaptığı müzik de black metaldir” dese de, mesele kesinlikle bu kadar basit değil. Venom müziğinde pek çok alt türün ögelerini görebiliyoruz. Bu da; günümüz modern metal türlerinin her birini andıran ögelerin gelişigüzel olmayan, çok başarılı bir harmanıyla oluşuyor. Venom her unsuru kararında ve birbirini destekleyecek şekilde kullanıyor, böylece de harika bir müzik ortaya çıkıyor.
“Welcome to Hell”‘de hem thrash ve death metale göz kırpan rifler, hem speed metalin hızı, hem de black metalin akıcılığı var. Tüm bunların birleşimi çok güzel bir armoni yaratıyor. Albüm bizi karamsar olmayan, enerjik ve karanlık atmosfere sokuyor. Venom, kendine özgü orijinal sound’u ve atmosferiyle adeta dönemin diğer metal gruplarına meydan okuyor ve “metal böyle yapılır” diyor.
Artık albüme geçelim. “Welcome to Hell”; tüm müzikal elementlerin yerli yerinde kullanıldığı, karanlık ve bir o kadar da eğlenceli bir albüm. Albüm Sons Of Satan’ın sert ve gürültülü davullarıyla başlıyor ve ona eşlik ederek bizi Venom’ın havasına sokan karanlık gitar rifleriyle devam ediyor. Ardından şeytani bir gitar eşliğinde geriden fısıltı şeklinde gelen “hell” sesiyle atmosferi artan Welcome to Hell giriyor. Seri ve ritmik davullar enerjiyi üst seviyeye çıkarıyor. Aynı atmosfer hız kesmeden Schizoid ve Poison ile devam ediyor. Albüm 6. sıradaki Live Like An Angel (Die Like A Devil) ile zirve noktasına ulaşıyor. Bir gerilim müziğini andıran girişin ardından bizi o enerjik ve karanlık atmosferin doruk noktasına çıkaran harika yaratıcılıktaki gitar rifi, açıkça duyulan ve parçaya büyük bir doygunluk veren bas gitar, yerli yerinde çalan sağlam davul, teklemeden yapılan seri vokaller; hepsi birbirini bir yapbozun parçaları gibi tamamlıyor. Ardından giren Witching Hour karanlık ve ürkütücü bir giriş, thrash ve speed karışımı akıcılığı ile Venom hissini sürdürmeye devam ediyor. Daha sonra nispeten dinlendirici gelen ama buna sadece albümün sınırları içinde izin veren One Thousand Days in Sodom ve parçanın ortalarında giren harika bas gitar… Ardından Angel Dust ile daha hızlı bir şekilde kaldığımız yerden devam ediyoruz, In League With Satan bizi sanki bir ayin havasına sokuyor, Red Light Fever’ın komik denebilecek girişiyle karşılaştığımızda ise herhalde bu atmosferin sonuna geldik derken “yok canım daha devam ediyoruz” dercesine giren sert müzik bizi adeta sarsıyor. Enerjisini, atmosferini ve orijinalliğini baştan sona hep koruyan albüm, bu thrash’vari parça ile sona eriyor.
Venom’ın “Welcome to Hell” albümünde zengin, hiç sırıtmayan, çığır açmış, günümüzün modern metal gruplarındaki yaygın tekdüzelikten uzak bir müzik bulacaksınız. Bize böyle eşsiz bir zevk yaşatan Venom’a teşekkür ediyoruz.
Albüm gerçekten harika da Red Light Fever nasıl bi şarkıdır nasıl bi manyaklıktır ya,şarkının resmen ortasında gitardan yuvarlanan taş sesi çıkartmış adamlar
Hey gidi 80′ler
Milat.
Ben halla Black Metal albümlerinin kritiğini bekliyorum, gerçekten bu sitede olması lazım bu kadar önemli bir grubunun çığır açan albümlerinin.
06.08.2020
@killyourselfchuck, 3 yıl, 6 ay sonra: teşekkürler cemil. iki albümünde kritiği şahane.
Metaldeki niteliksel dönüşümü ayrıntılı bir şekilde anlatması açısından, PA teki en önemli ve başarılı albüm kritiklerinden biri bu yazı.
Albüm hakkında, karamsar olmadan karanlık ve enerjik olabilmeyi başarmış olabilme, tespitinin yapılmış olması da adeta ders niteliğinde bir farkındalık.