Popüler olan, biz araştırmasak da hayatımızın belli dönemlerinde ister istemez karşımıza çıktığından izlediğimiz veya okuduğumuz, ya da orada burada bahsedildiği için hakkında hatırı sayılır oranda bilgi sahibi olduğumuz fantastik eserlerin çoğunda, belki de hemen hemen hepsinde şu iki durumdan biriyle karşılaşırız: Birincisi ve en yaygını, ‘kötü’ olan tarafın sonunda yenilgiye uğratılması; ikincisi ise zaten ‘kötü’lerin önceden kazanıp tahakküm iradelerini kurdukları zamanda başlayan (veya sanatçı tarafından başlatılan) kurgusal dünyada/yerde, eninde sonunda ‘iyi’lerin galip gelmesi.
‘Kötü’lerin kazanıp zaferlerininin nispet yaparcasına ve doyasıya “tadını çıkardıkları”, tiranlıklarının halkın yaşamını nasıl etkilediğini ve ‘iyi’lerin düştüğü sefil durumu gerçekçi biçimlerde gösteren bir katarsis bölümüne ve sona sahip olan popüler fantastik eserler mevcutsa da bana denk gelmedi. Şimdi aklıma gelmeyen veya denk gelmediğim bu tarz eserler varsa ve bunlar popülerse bile, popülist değildirler en azından. Aslında “Yıldız Savaşları” özelinde bakarsak, “Sith’in İntikamı” (Yoksa “Sith’lerin İntikamı” olarak mı tercüme edilmeliydi ismi?) filmiyle sonlanan üçlemede kötüler kazanmıştı elbette, ama neticede bu özel bir durumdu ve filmin ‘devamları’ önceden çekildiğinden, seri mutlu bir sonla bitmişti demek doğru olsa gerek. Bahsetmekte fayda var ki, bazı filmler de şok edici, şaşırtıcı veya kafa karıştırıcı olarak bitiriliyor ki, bunun arkasındaki motivasyonun, film tutarsa devamlarını çekmek için açık kapı bırakmak, veya seyirciyi meraklandırıp filme dair devam filmleri talep etmelerine zemin hazırlamak olduğunu düşünüyorum.
Tıpkı bu hamle gibi, yazının asıl konusu olan “The Empire and the Rebellion” albümünün de şimdi bahsedeceğim gibi bitirilmesinin, ‘arkasının gelmesi’ için talep oluşması için yapıldığı kanısındayım. Albümün söz konsepti hakkında ‘spoiler’ vermekte bir sakınca görmememde iki sebep var; birincisi “Yıldız Savaşları” altılaması tarihin en bilinen bilim kurgu film serisi, ikincisi ise albümün zaten en zayıf (hatta kötü) tarafı şarkı sözleri olduğundan, ortada berbat edilebilecek bir eğlence görmemem.
Neyse, bu prog rock yapıtındaki sözlerde işlenen hikaye ilk filmi; spesifik olarak da -uzay macerası başlayana kadarki çoğu detaydan da bahsetmekten geri durmayarak- kahramanlarımızın “Ölüm Yıldızı”na doğru yollanmaları, oradaki birçok çetin mücadeleden sonra, zafer için tüm umutların genç Luke Skywalker’a bağlanması arasındaki kısmı konu alıyor. Esasen sadece şarkı isimlerine bakmak bile, bu hikayenin kronolojik ve önemli detayları atlamaz biçimde işlendiğini görmek için yeterli. Sözel incelemenin sonuna gelirken; hikayenin ‘umutlu son’u ne kadar iyi düşünülmüşse, şarkı sözleri de bir o kadar baştan savma olmuş ve belki de sırf bu yüzden arkasının gelmesi için arzu etmiş olmalarının muhtemel olduğu talebi kendi kendilerine baltalamışlar. Keşke çalgıcılıklarındaki ayarda bir kalem ustalığı gösterebilselermiş, veya bunu gösterebilecek ve prozodiden anlayan birilerine yazdırsalarmış parçaların sözlerini…
Efratlarının her birinin tinsel bir yetenek şovu yapmaktan ziyade, kalibrelerine yakışan bir iştirak ve uyumla müziğini zenginleştirdikleri “Colossus Project”in bu kadrosu, tumturaklı tarzlarıyla prim yapıp şöhret kazanan türdaşlarının çoğundan daha samimi bir oluşum benim için. Böyle düşünmemde etken olan yegane şey de müziklerinden aldığım his değildir; topluluğun Fin dergi “Colossus”un tertibiyle zuhur eden, tarihe damga vurmuş önemli eserlere saygı duruşu minvalinde özgür albümler yapan bir proje için ter akıtması ve albüm kitapçıklarında takdir ve gıptayla okuduğum kimi mühimsenesi detaylar da bunda etken olmuştur.
Tanıttığım 2008 çıkışlı eserin müzikal bağlamda en dikkatimi çeken tarafı, 70′lerin ton karakterlerine olabildiğince sadık kalınıp, günümüz teknolojilerinden bir tek daha parlak bir kayıt oluşturma babında faydalanılması olmuştur. Demem o ki, müzikal olarak kendilerini tümden 70′lerin ‘Prokrustes yatağına uydurma’ gafletine düşürmeden, çağın havasını başarıyla bugüne uyarlamışlar. O dönemin kimi analog tuşlularındaki, dönemin karakteristiği olan boğuk ses yapısının aynen kullanılması, kuvvetle muhtemeldir ki konusu işlenen “Yıldız Savaşları” filminin de 70′lere ait olduğu göz önüne alınarak öyle yapılmıştır. Belki de ilerde diğer filmlere de böyle müzikler yaparlar, ve bu sefer 80′lerin dijital devriminin etkilerini, ve belki modern teknolojilerin alametifarikalarını da yeni ürünlerinde dinleme şansına nail oluruz.
Eğer 70′lerde zirve yapan progresif rock gruplarına özel ilgi duyuyorsanız “The Empire and the Rebellion” sizin için hoş bir dinlemelik, eğer bu türü pek veya hiç bilmiyor ama merak ediyorsanız ve hatta bu yazım sizde bir merak kapısı açmışsa, “Colossus Project”i diğer ayağı geçmişe dayalı bir köprü vazifesinde görebilirsiniz. Eğer benim gibi 70′lerin orijinal kayıtlarıyla itidalli bir alakanız varsa, bunların pek çoğunu sabırla ve keyifle dinleme istenci göstermekte zorlanıyorsanız da hayatınıza sürpriz bir farklılık getirebilir “Colossus Project”.
Kadro Roberto Aiolfi: Her türlü bas
Alfio Costa: Her türlü tuşlu çalgı
Hamadi Trabelsi: Vokal
Giovanni Vezzoli: Davul, perküsyon
Paolo P. Brabilla: Gitarlar
Ve bir sürü konuk müzisyen...
Şarkılar 1. Astral Prelude
2. Droids
3. The Dark Lord of the Sith
4. Meeting the Force
5. Two Suns
6. When I Was a Jedi
7. The Millennium Quartet
8. The Millennium Falcon
9. My Tears for Alderaan
10. The Rebellion Suite
11. May the Force Be With You
Yine Özgür, yine bol klavyeli ve okur ortalama notu düşük, aşırı az bilinen çiçekli böcekli bir grup kritiği.