# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Tartışma
Öğrencilik anıları
| 27.05.2015

Komik bir şey varsa söyle biz de gülelim.

Tatlı mı tatlı bir tatile hazırlandığınızı umduğum bir haftadan daha herkese merhaba. Bu hafta absürtlük, sevimlilik ve sefaletin muazzam potpurilerine sahne olacağını düşündüğüm bir tartışma konusuyla karşınızdayım. İster başarılar, ister dalgalanmalarla dolu olsun, üniversite hayatı muhakkak ki her insanın hayatında unutulmaz bir yere sahip. Gelin bu hafta üniversite veya öncesindeki ilginç öğrencilik anılarımızı paylaşalım.

Sorularla desteklemeye bu sefer hiç gerek yok, meydan sizin. Hepimize bol kahkahalı bir muhabbet diliyorum.

  Yorum alanı

“Öğrencilik anıları” yazısına 194 yorum var

  1. Üniversite 1. sınıfta, İktisat 101 dersinde vizeler yaklaşıyordu. Hoca “Sınavda şu sayfaya kadar sorumlusunuz” dedi, en ön sıradan caaart diye bi ses geldi. Kızın biri sorumlu olunmayacak kısmı komple tutup kitaptan koparmış (ders notu falan değil, dersi veren hocanın yazdığı ciltli İktisada Giriş diye kitap). Baya 100 sayfa falan koparmış ayı. Hoca bunu gördü, “Kızım manyak mısın sen? Napıyosun kızım çıkşarı!” diye bağırıp kızı sınıftan attı.

  2. Erdem says:

    Orta okulda Fen dersi bizi bir laboratuvara götürdüler, videodan belgesel izleticekler. Arkadasin birinde kumanda islevi olan kol saati vardi (bi ara cok meshurdu bunlar). Cocuk ders boyunca televizyonu kapatti hocada yilmadan tekrar acti. Isin komigi biz güldükce hoca da “allah allah noldu buna ?” diye gülüyordu.

    Basketbol manyagi iki arkadasin kapi pervazinin üstüne kafalari ile degme konusunda iddaya girmeleri, ilk ziplayanin iskalamasi, ikincinin tutturup kafasini yarmasi

    bruthall

    @Erdem, kafa yarma bizde de oldu ama daha epik bi sekilde;
    lisede ogle aralari surekli bi arkadasimla takilirdik bi gun baska bi siniftan bi arkadas bizim sinifa geldi sacma sapan seyler konusuldu sonra sira hayvanliga geldi. Ufak capli seylerden sonra cocugu bizim siniftan atmaya calisiyoduk cocuk kapidan cikar cikmaz bizim manyak pencereden kapiya dogru bi depara kalkti, kapiya 1 metre kala hayvanca zipladi(amac ucan tekme atmak tabii ki) ama mesafeyi yanlis ayarlayinca kapinin ustune kafayi gecirdi. Sonra kendimi mudur yardimcisinin odasinda buldum kavga ettik sanmis.

  3. Berca B. says:

    Komik değil ama yıllar sonra düşündüğümde beni hala hayretler içerisinde bırakan bir anım var. Çocukken sanırım merhamet duygum çok gelişmemişti ve her türlü brutal şakayı insanlar üzerinde deniyordum. Bir keresinde de 3. sınıfta 1 Nisan için annemi şaka dükkanına sürüklemiştim ve koku bombaları, patlayan sigara falan almıştım. O tek bir dal patlayan sigarayı sınıf öğretmenime “annem size vermemi istedi” diye vermiştim. Kadıncağız da öğretmenler toplantısında o sigarayı yakıvermiş ve baya büyük bir gürültüyle toplantının ortasında patlamış, milletin kalbi ağzına gelmiş. Hoca da baya bir hırpalamıştı beni.

    Annemin taa en baştan o sigarayı almama izin vermesi bir yana, hangi aklı başında bir insan max 8 yaşındaki bir çocuğun “ANNEM SİZE VERDİ EHE” diye getirdiği bir sigarayı niye alır içersin be kadın. Kek ikram ediyoruz sanki.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Berca B., şimdiki halini bilince “merhametsiz berca” gözümde canlanamadı.

  4. InkognitOwl says:

    Birkaç kopya macerası anlatayım.

    Ortaokulda biyoloji dersinde hocanın (yanlış hatırlamıyorsam) pleura zarı cevaplı bir soru sorması, sınıfta 30 küsur kişi içinden 1 kişinin cevabı bilmesi, ve kulaktan kulağa “Plevne Zarı” na kadar gelen türlü cevapların hocayı güldürmesi.

    Lisede Osmanlı Tarihi sınavında, Osmanlı-Rus savaşları konulu sınavda, arkadaşın kopya çekerken yanlış görmesi, ve dersle müthiş alakasız olduğundan, “Otranto Devleti – Rusya arasında olmuştur” yazması.

    Coğrafya dersinde sınavda büyük ihtimalle çıkacak olan ama çok fazla olduğundan ezberleyemediğimiz şeyleri tahtaya tersten yazıp, sınav yapmak için gelen coğrafyacıya “Hocam Almanca dersinden kalan notlar onlar, deftere geçiremedik lütfen silmeyin, sınavdan sonra geçireceğiz” dememiz, ve işe yaraması.

    Üniversitede hayatımda ilk defa ciddi kopya çekeceğim, ufak şeyleri saymıyorum. Çok fazla bilgi gerektiren bir İngiliz Edebiyatı sınavı. Sınıfta süper tecrübeli ve tahta renginde kamufle olan, ama iyi açıyla bakınca görünen kalemlerle yazıp kopya çeken kişilere özendim bi keçeli kalem aldım ve sıramı kopyayla doldurdum. Ama nereden bilebilirdim ki onların kullandıklarının özel hemen kuruyan kopya kalemleri olduğunu. İlk sayfasının yarısında soruların yazılı olduğu kısmı bilgilerimle doldurdum, sayfayı bi çevirdim yazdığım kopyaların tersleri yemyeşil şekilde kağıdın arkasına geçmiş. Hemen bişey yapmalıydım, önce güzel güzel o kopyaları sildim. Sonra çıt çıkmayan sınıfta ellerimle kağıdın üst sağ kısmını yırtmak üzere tutarken, bi yandan da birilerinin öksürmesini ya da başka gürültü çıkarmalarını bekledim. Büyük gürültü çıkmadığı için her ufak seste “cırt, cırt” ufak ufak yırttım. Tamamen yırtılınca hemen hocaya gidip kağıdın yeşil olmayan kısmını göstererek: “silerken kağıdım yırtıldı, yenisini alabilir miyim” dedim. Efendi gibi kendi bilgimle yeni kağıdı doldurdum ve aslında zaten yüksek alacakmışım hahaha. (Yeşillere bürünmüş kağıdımdaki cevapladıklarımı da aynen geçirdikten sonra bir güzel buruşturup cebime koymuştum o kağıdı da hemen, dikkatsizlik olur falan anlaşılır neme lazım.)

    Erdem

    @InkognitOwl, Biz de tarih sinavi öncesi tahtayi matematik formülleri ile doldurup aralara kisaltmalarla savaslarin, antlasmalarin falan tarihlerini yazmistik. Ise yaramisti.

    ahmetarkun

    @InkognitOwl, Abi kopyacılıkta master yapmışsınız siz ya asfdafs

  5. Ders sırasında 4 kişi gizlice pis yedili oynuyorduk. Hoca anlayıp bir anda yanımıza geldi, iskambil kağıtlarını toplayıp masasına döndü.

    O kağıtları çok seviyordum ve hocaya bırakamazdım, o yüzden hocaya gidip “Hocam o kağıtlar benim uğurum, 3 yıldır (geçen hafta almıştım) hep yanımda taşıyorum” dedim. Hoca da “Tamam ama derste oynamayın” deyip geri verdi. Yerime geçtim, 2 dk bekleyip kaldığımız yerden devam ettik.

    Bir insan “Ders sırasında 4 kişi gizlice pis yedili oynuyorduk” diye bir cümleyi neden kurar bu da ayrı bir konu tabii. Öğrencilik = manyaklık.

    12ParmakBağırsağı

    @Ahmet Saraçoğlu, abi benim poker oynayan arkadaşlarım vardı derste. Bayağı yeşil örtü falan da getiriyorlar. Sordum o niye diye hem atmosfer olsun hem de hoca geldiğinde dört tarafından tutup kaldıralım diye dediler. Bir gün matematik dersinde sınıf dolabının arkasında oynarken yakalanmışlar. Bayağı oturup kurallarını falan ezberlemişlerdi ama.

  6. şeyh hulud says:

    İlkokulda sınıfın arka köşesinde yerde, baca duvarının dibindeki delikte örümcek bulmuştuk arkadaşla. Böyle göz şeklinde, ağdan yuva yapmıştı. Beslemeye başlamıştık, her gün sinek, böcek, bir şeyler yakalayıp atıyoduk hayvana. Giderken de kimse görmesin, temizlemesinler diye önüne sırayı falan çekerdik. Baya da semirdi zamanla, arkadaşla bir abomination yaratmaya kararlıydık (yaşıyor, yaşıyor!). Sonra bir dersin ortasında artık bu aşırı ilgimizden bunaldı mı nedir, “yea’mına!” deyip fırladıydı deliğinden tahtaya doğru. Biz arkadaşla sessiz kalmayı becerebilsek belki kimse görmezdi bile. Çocuk hali, böceği gören fırladı yerinden. Sonra “erkek” geçinen arkadaşın biri kalkıp ezmişti. Tabi ne yapıyosun falan da diyemedik, sonuçta piçimizdi. O gün evlat acısını azda olsa tatmış oldum galiba.

  7. Lisede her sene ikinci dönem düzenlenen sınıflar arası tek pota basketbol turnuvası vardı. Bu turnuvayı düzenleyen aşırı kompleksli iğrenç bir kimya öğretmeni vardı ve hakemliği de o yapıyordu. Sırf bizim sınıfa -hatta direkt bana- gıcık olduğu için bizim takımın maçlarında akıl almaz düdükler çalıyordu – gerçi gene de şampiyon olduk o ayrı ahah- neyse.

    Bir de gene hiç sevmediğimiz, aşırı muhafazakar, çok feci osmanlıcı ve aşırı fanatik beşiktaşlı bir geometri hocası vardı. Adam epey saftı. Bizden başka takımların maçının olduğu gün hocayı “hadi hocam tribün yapalım” diye gazlayıp spor salonuna götürdük. Her maçta sağlam tribün olurdu okulda. Neyse biz hocayı ortamıza alıp normal tezahüratlara başladık. Tezahüratların şiddet ve hakaret oranını o kadar iyi bir ivmeyle yükselttik ki hoca kafayı yiyerek bildiği her şeye eşlik eder hale geldi ama küfretmiyorduk.

    Tribündeki tansiyonun en yükseldiği anda arkadaşım “ŞŞŞŞ” yapıp herkesi susturarak, herkesin bildiği, diyalog şeklinde gerçekleşen bir tezahüratı geometrici’ye doğru tek başına bağırdı. Şöyleydi:

    Tribün: OOooOo MuhTeLif AşıRı GazlI BağıRmAlI TeZahrüatLaR OOOoOOOOO
    Arkadaşım: ŞŞŞŞŞŞŞŞ….(hocaya dönerek) HAKEMİN HANI VAR!
    Geometrici (biriken gazdan bütün gücüyle bağırarak): ANASININ *MI VAR!

    Salon inledi. Hakemlik yapan kimyacıyla göz göze geldiler. Biz çok fazla gülüyorduk, geometrici ne bok yediğini anlayıp bozuntuya vermemeye çalışarak ehe mehe OOOooOOOo eehEhe yaparak sıyrılıp gitti. Okuldaki aşırı muhafazakar hocalardan ikisini böylece birbirlerine küstürmüş olduk asfsd. Harika bir olaydı.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Furkan Keskin, aşırı iyi ahahahah

    Ali İhsan Balı

    @Furkan Keskin, HAHSHHAHAHAHSHAHHAHAHAHAHAHAHASHAH

    Nurhacı Çeri

    @Furkan Keskin, HAHHAHAHHSHSHHAHHAHAHHAHAHAHA MUAZZAM

    Ertuğrul Bircan Çopur

    @Furkan Keskin, AHAHSDSAD mukemmel ya.

    Burak Yenitepe

    @Furkan Keskin,HAHAHAHAHAHSDHASMKLNJSPFIUB

    Burdaki karakterlerden aşırı kompleksli kimya öğretmeni bir ara kendi kendine yapmaya çalıştığı aküyü kendi arabası olmadığı için edebiyat öğretmeninin arabasında denemeye çalışıyordu. İkisini her yan yana gördüğümde edebiyatçıyı buna ikna etmeye çalıştığından o kadar eminim ki ahah.

    Diğer osmanlıcı geometrici de bir gün sınıftaki kızlara “Siz Elizabeth’in gerçek anlamını biliyonuz mu? He?” diye sormuştu. Allah kahretsin ya.

    Batuhan Bekmen

    @Furkan Keskin, Harika ya.

    Eren Cansunar

    @Furkan Keskin, ahahahahsadgasdasdkljjasd çürüdüm çürüdüm

    Devran

    @Furkan Keskin, yemin ediyorum böyle bir olay yok . Bunu bide bizim müdüre yapmak vardı axxx ulan 😂😂😂😂

  8. İlkokul 3′te gösteri gibi bir şey vardı. Sinem diye bir kız baleye gidiyordu ve gösteride bale yapacaktı. Gösteride yer almayacak öğrenciler olarak bi salonda provaları izliyorduk. Sinem’in üstünde bale kostümü vardı. Birtakım hareketler yaptı falan, en sonunda da şpagat açıp bitirdi.

    Başat diye sürekli renkli ayılı jelibon yiyen bi çocuk vardı. “Ben de yaparım bunu” dedi. Biz de yapamazsın dedik. Sonra bu keko elindeki jelibon paketini birine verdi ve hiç alıştırma yapmadan şak diye bacaklarını ayırdı ve saniyesinde çığlık atıp ağlamaya başladı. Ciyak ciyak bağırıyodu, biz de yanda jelibonlarını yedik.

    Furkan Keskin

    @Ahmet Saraçoğlu, “Başat diye sürekli renkli ayılı jelibon yiyen bi çocuk vardı. “Ben de yaparım bunu” dedi. Biz de yapamazsın dedik.”

    BİR TAKIM OLAYLAR

    “Ciyak ciyak bağırıyodu, biz de yanda jelibonlarını yedik.”

    Ahahaha şu ortada ne yaşanırsa yaşansın sonun böyle olacağı çok belliydi.

    Eren Cansunar

    @Ahmet Saraçoğlu, denyonun jelibonu baldan tatlıdır <3

  9. Eren Cansunar says:

    Lisede kimya lab için rapor yetiştirmeye çalışıyoduk. Normalde derste teslim etmemiz gereken şeyi inanılmaz tembel adamlar olarak tabi ki bitirmemiştik. Neyse ki yalvar yakar öğle tatiline kadar yazalım verelim diye ikna etmeyi başardık hocayı. Laboratuvarda olacam gelin verin dedi adam neyse milletten copy+paste bişiler çıkardık gidiyoruz.

    Şimdi bizim bu kimyacı baya sağlam hocaydı ama gerçek bir bilim adamı gibi kafası biraz dağınıktı ve fazlaca yaptığı deneylerden ötürü koku duyusunu kaybetmiş. Laboratuvara geldiğimizde de muhtemelen bişilerle uğraşıyordu. Neyse tam kapıyı çaldık içerden baya “BOM” diye ses geldi. Aman bişi oldu diye daldık içeri, bizimki önünde bişiler tütüyor, ön tarafı arka duvar falan komple is içinde, arkada ADAMIN ŞEKLİNDE bi bölge temiz. Sonrasında dönen muhabbet;

    - (Son derece sakin) Evet gençler?
    + H..hocam raporlar getirdik biz.
    - Tamam masaya bırakın teşekkürler.
    + Şey..iyi misiniz hocam?
    - Batladı…

    1 hafta aralıksız güldük bu olaya herhalde.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Eren Cansunar, ahaha, biz de bi kimya dersinde hoca laboratuvarda ders anlatırken çaktırmadan etrafta bulduğumuz her sıvıyı bi karıştırıcı kaba dökmüştük. Böyle yalıtımlı bir kutuydu, içine bir şeyler koyup koluyla karıştırıyordun falan. Neyse, ne bulduysak koyduk, pek bi şey olmadı. En sonunda bir arkadaş bi yerden şeffaf bi sıvı buldu. Bu ne acaba falan diyerek hepsini karıştırıcıya döktük. Bi kokular gelmeye başladı, sonra cingöz bir arkadaş karıştırma kolunu hızla çevirmeye başlayınca aletin tüm açık deliklerinden turuncu köpükler fışkırmaya başladı. Hoca da ileride başka bir masadaydı, korkumuzdan hiç ses çıkarmadan labdan dışarı fırladık ceylan gibi sekerek, sonra içeriden hocanın bağırışlarını duyduk. Sonuçta ne yaptık da o şey köpürdü bilmiyorum ama hoca bize sadece “ama çocuklar size hiç yakışıyor mu?” demişti.

    Eren Cansunar

    @Ahmet Saraçoğlu, ahaha biz de öyle bişiler saçmalayıp baya öldürme potansiyeli olan bi gaz elde etmiştik de hoca bağıra çağıra tahliye etmişti herkesi, sanırım lisede kimya labından survive eden net herşeyi omuzlar bu hayatta.

    Ahmet Saraçoğlu

    @Eren Cansunar, benim lab deneyimim baya sınırlı. Hatta kimyayla alakam da çok sınırlıydı okulda. Eşit ağırlık, fen, sosyal, dil seçme muhabbeti ilk bizim dönemde çıkmıştı. Acayip bi kaostu, herkes çok kısa sürede geleceğine karar vermek zorundaydı falan. Ben de EA seçtim. Sene sonuna doğru kimya hocası bana “Ahmet gel seni bir sözlü yapayım notun yükselsin” demişti, ben de 1 saniye bile beklemeden “Hocam kimya benim umurumda değil, boşverin kimyayı” demiştim. O da “A-aaaa?” deyip gitmişti ahah.

    Aynı hocanın bir de “Hangi terbiyesiz osurdu çabuk açın camları!” diye bizi azarlamışlığı vardı.

    Eren Cansunar

    @Ahmet Saraçoğlu, ahah bizde bi geometrici kadın vardı, biri her haylazlık yaptığında sözlü notundan 10 puan düşerdi. Biz nasıl bir öküzsek 2 hafta sonra -200′lere falan geldik, sonunda baktı hesaplayamayacak notları, o olayı bitirdi. Resmen hayvanlıkla sistem çökerttik.

    Sonra aynı kadını yemekhanede meyve suyunu pipetiyle kafaya dikmeye çalışırken görünce biraz üzülüp sakinleşmiştik. Varmış bi sıkıntısı demek ki…

  10. octopushasafriend says:

    10. sınıftayım sanırım ders coğrafya sınav falan oluyoruz, coğrafyam da fena değildi o dönemlerde (en son 10. sınıfta gördüm zaten) bir soruda “artezyen” diye bi kelime gördüm hocaya sormaya karar verdim ki normalde sınavlarda sessiz dururum soru sormam falan ama bu hiç bir çağrışım yapmıyor, neyse parmak kaldırdım “hocam bişey sorabilir miyim dedim”, “buyur alperen” yaptı, “affınıza sığınıyorum ‘artezyen’ ne demek” dedim, işte burada hocaya adeta vahiy inmiş gibi “ARTIRMAK” dedi. O anın efsaneliğiyle arkadaşlarıma baktım 1-2 saniye sessizlik oldu, sonrasında adeta Saba Tümer’imsi bir kahkaha patlattım ve sınıfta bana eşlik etti. Yanlış anlamış sanırım sorduğum şeyi, tabii biz bunu yan sınıfa da anlattık ve onlar kalan 2 sene boyunca adamın dersinde rastgele ARTIRMAK diye bağırdılar.

  11. Ugur says:

    Üniv.’de Ekonometri dersi sırasında hocamız bir konuyla ilgili soru sordu, herkes kendinden emin aynı cevapları veriyor falan.Sonra hoca sırıtarak hayır öyle değil böyle olması gerekiyordu hiçbiriniz bilemedi ehe dedi tam millet ‘ah ilahi hocam’ pozisyonu almışken nasıl olduysa ben bir anda ‘ahahah enayiler’ diye güldüm.Tabi o bir saniyelik sessizlikte anfideki herkesin bunu duyması, garip bakışlar ve hocanın kahkaha atması…Neden böyle birşey yaptığımı şuan bilehiç bilmiyorum.

    Yine bir para politikası dersi Merih Paya’yı bilen bilir, adam 3 saat üst üste ölümüne ders işleyen bir adam.Yaşlı da bir adam ve cins bir adam.Sınav öncesi son ders, kızın bir tanesi gayet kibarca ve usturuplu bir şekilde hangi konuların sınava dahil olduğunu sordu.Tam ‘oh sonunda birisi cesaret etti’ derken adam aynı kibarlıkta bunun ağzına sıçtı.Öyle birşeydi ki adamın her lafında anfideki insanlar sıraların altına doğru kayıyordu.Ben kulaklarımı kapatmıştım dayanamayıp.

  12. Ortaokulda sınıfta sıra dizilimi, iç içe 2 tane U harfi şeklindeydi. Matematik hocası her derste o günkü konuyla ilgili bir soru sorardı ve biz cevabını yazarken bu U’ların içinde bir baştan bir başa yürür, çözümlerimize bakardı, gerektiğinde yardımcı olurdu.

    Neyse biz bazen hoca U’ların arasına girince, sessizce sıraları kaydırıp hocayı bu U’ların arasında kıstırırdık.

    Bunu ilk yaptığımızda hoca ilk başta çok kızmıştı, “Napıyosunuz?!!” diye bağırmıştı ama daha kızması bitmeden bizle birlikte gülmeye başlamıştı. <3

    Ali İhsan Balı

    @Ahmet Saraçoğlu, ahahahh üşenmeyip görsel hazırlaman <3

    Eren Cansunar

    @Ahmet Saraçoğlu, ahahah o soru işareti ashgjdadj

    Furkan Keskin

    @Ahmet Saraçoğlu, ahaha kırmızı soru işareti sdsfg

    Erdem

    @Ahmet Saraçoğlu, hahaah olay ayrı efsane sunum ayrı efsane

    ahmetarkun

    @Ahmet Saraçoğlu, ahahaaah. efsaneymiş ya

  13. Ali İhsan Balı says:

    Lise 2′de dışarıda sigara içerken, paketim bitince okula dolu kibrit kutusuyla girmemek için kutudaki kibritleri yakmaya karar verdim.

    Ama bunu aklı başında her insanın gibi kibritlerden birini yakıp diğerlerini tutuşturmak yerine ağzımdaki sigarayla kutudaki kibritleri yakmaya çalıştım. Kibritler bir anda HARRSSHHH diye alev aldı ve kaşlarımın ortası, burnumun ucu, burnumun içindeki kıllar falan hep yandı. Bütün gün okulda yanık kokarak dolaştım.

  14. Tükenmez kalem kullanılması zorunlu ve 15 dakika süre verilen bir vize sınavında, son sürat cevabı yetiştirmeye çalışırken yanlış bir kelime yazdım ve o anlık refleksle, sessizliğin ortasında gayet duyulur bir şekilde “UNDO!” diye bağırdım meczup gibi. Ama “anduu” şeklinde değil, direkt “UNDO!” diye bağırdım nedense. Tüm sınıf sınavı yetiştirmeye kastığından kimseden bir tepki gelmedi, kendi kendime “UNDO!” diye bağırmış oldum sınavda.

    ben

    @Ahmet Saraçoğlu, İlk okulda ünite dergisinin sonundaki gereksiz testi yaparken 8-C diye bağırmıştım.Sınıf öğretmeni “oğlum cevabı niye söylüyorsun,kendin yapsana” gibisinden bir şey demişti.Çok utanmıştım.

  15. InkognitOwl says:

    Tam bizim dönemde matematiğin İngilizce yapılması, ve lise 1′de, nadiren düştüğüm bir gaflette matematik hocasının beni konuşurken yakalaması, ve inanılmaz bir hırs, İngilizcesi olduğunu gösterme egosu ve intikam duygusuyla kafama sertçe anahtarıyla delme hamlesi yaparken “Özgür Verizyu, verizyu” (Where are you demeye çalışıyor) demesi. Bütün sınıf gülmekten yerlere yatınca, bana güldüklerini sanıp zevkten iyice 4 köşe olması. Benim ise acı duyarken bir yandan da hocanın durumuna kahkaha atmamak için ekşi ekşi sırıtarak idare etmeye çalışmam.

  16. liseli says:

    Lisede edebiyat dersinin kompozisyon yazma faslında “herkes kendi yarattığı bir hikaye yazsın” cümlesini duyduktan sonra yazacak hiç bir şey bulamayıp “yeşil bir şey” adlı, kaanalizasyon deliklerinden çıkıp bütün dünyayı kaplayan bir yaratığın hikayesini yazmıştım.Kağıtlar okunurken hocanın bana dönüp kısa bir süre anlamsızca bakışını ve ufak bir polemiğin ardından kağıdımı geri vermesi ve tüm sınıf ahalisinin yazıyı okuyup koptuğumuzu hatırlıyorum.

  17. ahmetarkun says:

    BU BİR ANI DEĞİL İSTEKTİR.
    Bunu da sabit konu yapsanız ya ha? Sabahtır gül gül yarılıyom valla. Ha, bi güzellik yapın be.

    Ahmet Saraçoğlu

    @ahmetarkun, tartışma konuları yok olmuyor ki; Geçen Haftalar’a tıklayıp devam edebiliriz aynen. Güzide önümüzdeki haftalarda da baya çılgın sohbetlere gebe konular buluyor zaten sürekli.

  18. ahah şaka şaka

    ahmetarkun

    @Ahmet Saraçoğlu, hahaha abi ask fm’de baya baya gerçek mi diye sormuştum bunu :)

  19. Ben en unutamadığım anımı yazayım önce, yoksa bayağı kötü hissedeceğim.

    2. sınıftayken bir çocuk vardı, adı Baran’dı hatta. Çocuk çok fakirdi, 6 kardeş falanlardı hatta. 2. ders olan beslenme saatinde ben sabun kokusuyla kaplı ve beslenme bezi bile ütülenmiş olan ihtişamlı beslenme çantamdaki yemeğimi yerken, Baran’ın çok çirkin görünen yemek kaplarındaki gözüme çok iğrenç görünen yemekleri ister istemez dikkatimi çekmişti. Tam bir salak olduğumdan dik dik bakmış olacağım ki çocuk çok mahçup bir şekilde “İğrendiysen ben şöyle yiyeyim, zaten yemeğim bitiyor.” falan demişti. Hiçbir şey diyemedim onun üstüne, bayağı mal gibi kaldım. 2. sınıf bitince o okuldan ayrıldım ve o çocuğu sokakta dilencilik yaparken, bisiklet binerken falan gördüm. Sonradan bir çiğ köftecide falan çalıştığını da gördüm ama hiç selam veremedim. Bayağı garip hissediyorum hala daha.

    Lise hayatımın çoğu Gezi’den sonra yaşandı, illa ki değinmem lazım.

    4 Haziran günü bizim okul bahçesinde okul yönetiminin geleneksel olarak hazırladığı bir organizasyon vardı. Mezun öğrenciler ve şimdiki öğrenciler toplaşır, okulun müzik grubu ve çeşitli gösteriler gerçekleşirdi. Biz önce oraya gittik, arkadaşlarla sohbet falan edip sahnedeki grubun kötü performansıyla dalga geçiyorduk falan. Neyse o sırada Kongre Meydanı’nda yürüyüşler ve protesto eylemleri başlayacaktı. Eylemlere gitmeye meraklı iki arkadaş vardı o grupta, kızlar ve üç tane erkek arkadaş ise hiç gitmek istemediler. Yalvar yakar erkekler olarak gittik meydana. TGB ve Gençlik Muhalefeti gibi gençlik örgütlenmeleri ile sendikalar öncülük ediyordu eylemlere. O kadar büyük bir eylemdi ki Lüleburgaz için, hayatımda ilk defa Lüleburgaz’da TOMA gördüm ahah (gerçi asla kullanılmadı o TOMA). Bayağı kalabalıktık bulunduğumuz ilçeye göre. Polisler bir yoldan yürümemize izin vermedi mesela, sonra korkup EHEH OLUR MU ÖYLEŞEYYA diyerek o yoldan kaçtılar falan. Neyse işte biz 6 kişi ikiye bölünmüşüz, yarımız en sert protestolarda boğaz patlatırken diğerleri tamamen zorunlu olarak yürüyordu falan. Diğer bağırmayan gruptaki arkadaşlardan birini son görüşümüzdü, İzmir’e taşınıyorlardı ve karne günü haricinde bir daha göremeyecektik. O an arkadaşı dürtmeye başladım YA BAĞIRSANA falan diye, dedim bu son olayımız olacak belki de mal gibi yürüyecek misin falan. Sonra bir gaz aldı bu, bizden çok bağırmaya başladı falan ahah. Bizim %50′den olmayan o arkadaşı orada dönüştürdüğüm yetmemişti, bizim okuldan bayağı kalabalık bir grubu toplayıp okul organizasyonunu “basmıştık”. Devletin lisesine devletin başındaki adama cidden çok ağır küfreden sloganlarla girmemiz bayağı garipti. Gerçi kısa sürmüştü bizim anarşikliğimiz, insanlar da gülüp geçmişti. Daha çok sarhoş gibi durduğumuzdan hiç ciddiye alınmadık valla ahah. Ama okul müdürünün yüzündeki o ifadeyi asla unutmayacağım galiba ya, of çok iyiydi.

    Bir diğer Gezi anım anıdan çok yaşadığım en garip olay galiba ya ahah. Olayların en kızışık olduğu günler Kırklareli il merkezindeydik. Arkadaşları kaybettiğimden annemlerin sendikaya yanlamıştım, sonuçta birkaç tanıdık falan vardı. Orada bir kız gördüm, stajyer hemşire falan olmalıydı. Onca olayın içinde ben kızı fark ettim ve bayağı sapık gibi gözledim ahah. Aynı kortejde olduğumuz halde sürekli gözümün önünde olsun diye hep mesafemi korudum falan ama sonunda başka yerlere ayrıldım, kaybettim o kızı orada. Sonrasında tüm okula falan yayıldı bu kızı sapık gibi izlediğim, hiç de hoş olmadı ahah.
    Neyse işte, 1 yıl sonra 1 Mayıs günü ben yine il merkezindeydim. Berkin’in ölümü etkilemişti, sırf slogan atmak için gitmiştim ve aklıma o kız gelmemişti bile. Neyse yürüyüş başlamadan önce ben yine aynı sendikanın aynı kortejinde bu kızı gördüm ve şansa ben de kortejde aynı sıradaydım. Fakat garip bir şey oldu, bu sefer ben değil kız beni kesti sırf. Bildiğin beni rahatsız edecek düzeyde bana bakıyor, sloganlar falan karışınca benim attığım slogan neyse o da onu atıyordu ahah. Neyse yürüyüş bitti, kenarda bir yerde HASTALIKTAN ZIPLAYARAK TİTREYEN KÖPEK gördüm. Su aldım bir yerden, köpeğe içirip onu sevmeye başladım falan. Birden bu kız yanıma geldi, köpeği birlikte sevmeye başladık. Tek kelime konuşmadık yine ve köpeği sevme işlemi biter bitmez ben birlikte geldiğim güruhla çeşitli oyunlar oynayıp şarkı söylemeye başladım. Bir baktım bu da bizi izliyor falan, hatta bir ara bize katıldı ve birlikte eğlendik. Sonrasında işte eğlence bitti ve dağıldık, ben Lüleburgaz’a geri döndüm. Tabi ne kızla konuşmaya çalıştım ne de başka bir şey. Sonradan bu kızın annesinin ismini öğrendim, oradan annesinin ve tabi ki kızın Facebook adresini buldum. Adını da biliyordum artık, tek yapmam gereken mesaj yollamak ya da arkadaşlık isteği yollamaktı. Fakat yapmadım, fotoğraflarını telefonuma atıp dinlediği grupları dinlemeye başladım. Fotoğraflarda bizzat canlı olarak da gördüğüm yüzükleri dikkatimi çekmişti ve bir tanesinin çok benzerini kendim için almıştım, hala daha duruyor mesela bende. Aynı şekilde Portishead ve Blue Foundation da çok dinledim o günden sonra.

    Diyeceksiniz peki tüm bunların “öğrencilik/okul” ile ne alakası var? Telefonuma istediği an erişebilen müthiş arkadaşlarım kızın fotoğraflarını telefondan alıp yazıcıdan çıkarmışlar. Kızın fotoğrafının altına “ARANIYOR – Bulan x sınıfından Çağrı’ya ulaşsın” gibi bir şey yazmışlardı ahah. Sonra o afişleri okulun her panosuna asıp beni müdürle muhatap etmeleri hiç hoş olmadı gerçi. YAIV SEYİN YAŞŞIN BAŞŞIN GAÇ HEMŞERİM (Ankaralıydı müdür) deyişi hala çok net aklımda ya ahah.

    Bu arada ne ilk olayda duyar yapmaya çalıştım ne de sonrakilerde Gezi’den falan bahsedip bir politik muhabbete giriştim. Sadece o kadar da komik olmayan ama aklımdan da hiç çıkmayan bazı anılarımı yazdım o kadar. Çok daha komikleri var aklımda, daha sonra yazarım onları da.

  20. bruthall says:

    lise 3te sınıfa giren her hocaya kaza geçirdiniz mi diye soruyoduk ama bildiğimiz kaza. KAZa.Bi kere bi kaza geçirdim hala unutamıyorum gibi cebaplar alıyorduk. Arkada biz koparken önde kızlar ne olduğunu anlamadan saçma sapan sırıtıyorlardı. Bu da böyle bi anımdır.

  21. InkognitOwl says:

    Üniversiteye başlarkenki hazırlığı atlama sınavında, hazırlık okuyup tüm sene gezmek için; sınavdaki “beginner” seviyedekilerin yapabilecekleri soruları boş bırakıp, en zor paragraf sorularını falan cevaplayıp bilerek kalmam. Hazırlıkta bir hocanın notlarıyla ilgilenirken sınıfta hepimizin konuşması, hocanın da 3 kere falan “Özgür, please don’t talk” demesi. Tepki vermeyip bir süre susmamız, ve gene herkes konuşurken 2 kere daha sadece bana söylenince “I’m not the only person talking here, as is obvious” gibi bişey demem. Hocanın da kurnaz bi yüz ifadesiyle “Then, don’t talk with your big voice” demesi ve “demek ki sesim gür çıkıyormuş” diye düşünüp “Ok” demem.

    Mezun olabileceğim dönemde de 1 dönem daha uzatmak istemem, ve seçmeli ders aldığım hocaya “Hocam ben sınavınızdan 40 alacak kadar soru cevaplayacağım, ve beni lütfen bırakın, uzatmak istiyorum” demem. Hocanın da şaşırması ve sebebini sorması. Ben de açıkladıktan sonra tamam demesi. Tatmin olmayıp hocaya altını çize çize “hocam sakın yanlışlıkla falan geçirmeyin, iyilik yapayım diye” falan demem. Hatta sınav bittikten sonra okula özel gidip 2 kere daha hatırlatmam.

  22. şeyh hulud says:

    Dört yılda üç yurt değiştirdim çeşit çesit insanla kaldım. Genelde uyuma zamanı sorundur, birininki diğerine uymaz. Eski oda arkadaşlarımdan birinin uyuması dertti. Buz dolabının sesinden rahatsız olup geceleri fişini çekerdi o derece.

    Cam açık yatıyoruz, sakınan göze çöp batar misali odaya sabahın köründe kuş girdi. Girmekle de kalmayıp dolabın üstüne konup gu-guuuuuk-guk diye ötmeye başladıydı. Hayatımda o kadar nadiren gülmüşümdür. Odaya kuş girmesi çok komik bir şey değil normalde ama sesi duyduğum gibi onun tepkisini düşünmeye başladığımdan gülmeye başladıydım bile. Önce her zamanki gibi, bir kaç küfür savurup su şişesinin kapağını çıkarıp hayvana fırlatmıştı.

    Neyse, o sabah kalkıp dışarı çıkarttı hayvanı, ertesi gün kuş tekrar girmişti(aynı kuştu bence). Artık odada hayvanı çeken ne varsa.

  23. Lise birinci sınıfta aynı “Risk budur!” olayı gibi bir olay başımdan geçmişti. İkinci dönem başında yeni bir edebiyat hocası gelmişti. Aşırı disiplinli ve sürekli sinirli takılan bir hocaydı. Aykırı bir adam olduğu daha ilk derse girdiği andan belliydi. Önceleri bayağı gıcık olmuştum kendisine, sonrasında ise gerçekten hayatımı değiştiren bir kişi haline geldi. Neyse olaya geçelim.

    Kompozisyon sınavımız vardı, hoca sınavdan 70 üzeri alamayan herkesi doğrudan bırakacağını, önceden alınan notların falan hiçbir önemi olmadığını falan söylemişti. Sınıfta kızlar korkudan ağlıyordu hatta, bari konuyu öncesinden söyleyin hocam dedik ama takmadı hiç bizi.

    Neyse sınav saati geldi çattı, hoca sınıfa girdi, tahtaya kocaman “Seni Seviyorum” yazdı. Konunuz bu, tam bir saat süreniz var, başlayın dedi. Millet şok tabi, hocam ne yazalım buna ya falan diyorlar. Zaten 6 dersten 0′ı çakmışım, sikerler deyip boş kağıda kocaman “Seni Sevmiyorum!” yazıp arkasına da ismimi yazdım. Kalktım hocanın sırasına sert biçimde koyup hızlıca sınıftan çıktım.

    Bir hafta sonra hoca derste sınav sonuçlarını okudu. 100 vermiş benim kağıdıma. Adam içinden geçeni net biçimde belirtmiş bana tam puan vermekten başka bir şey düşmez demişti.

    Sonraları aramız düzeldi hocayla ve bayağı sıkı fıkı olduk. Eğer kitap okumayı seviyorsam, eğer hala bir şeyler okumaya devam ediyorsam o hocanın katkısı çok büyüktür.

  24. ahmetarkun says:

    Güz dönemi finaline gireceğiz. Ben her zaman yaptığım gibi notlarımı gözden geçirmek yerine kulaklığımı takmış, müzik dinliyorum. TTTS yeni albümü çıkarmıştı ama daha anca o zaman dinleyebiliyordum. Neyse, pür dikkat Amartia’yı dinliyorum, birisi kulaklığımı çıkardı(en nefret ettiğim davranıştır.) Başımı kaldırdım sertçe, asistan ne dinliyosun diye sordu, kulaklığı uzattım, ooo sen baya hard takılıyosun deyip kulaklığı geri verdi. Daha hard olanları var isterseniz dedim. Anlamamış olmalı ki efendim dedi. Ben de, “hocam hard değildir o, hard olsa duramazdınız” dedim :) “Hassiktir lan” deyip sınıftan çıktı adam.

    Bir keresinde de lisede edebiyat hocası elimde Harry Potter görünce, “oğlum ne anlıyosun bu kitabı okuyup” dedi. Ben de “sizin anlamadığınız ne, onu anlamak için okuyorum” dedim. Akabinde akşam yurtta aynı hoca nöbetçiymiş ve dolabımı açıp tüm kitaplarımı topladı ve iki gün sonra müdürün odasında sıkı bir pazarlıkla geri alabildim. Pazarlıksa, Sene sonuna kadar Karamazov Kardeşleri ve Suç ve Cezayı okuyup hocaya anlatacaktım.

    Bu ise 1,3 senelik lise hayatımın en acayip anısıdır. 2009′da okul hangi sebeple bilmiyorum ama Çarşamba veya Perşembe günü açılmıştı. Ben de zaten yurtta kalcam, gününde gideyim ders olmaz ama birileriyle tanışırım falan diye gittim çarşamba günü. Doğru düzgün öğrenci olmadığından ders yapılmayacaktı. Şansıma, o gün başka bir ilçeden sıra, sandalye falan geliyomuş onları taşıttırdılar. Bu esnada kimse ismimi bilmiyor, üzerimde de “FCUK” yazan bi tişört var, fcuk diye sesleniyolar bana. Gel zaman git zaman adım fcukamet olarak kaldı.
    İkinci seneye başladık. Ben yabancı dil okucaktım ama açmamışlar, bu yüzden tm’ye atmışlar. Ben de bir ay sonra kaydımı aldıracağım, bu yüzden baya rahat takılıyorum okulda falan. Neyse benim nakil başvurum onaylanmış, kantinde bi kız arkadaşa çay ısmarladım.(25 kuruştu) Sonra kız telefonumu istedi, verdim, kendi numarasını kaydetti(allahsızın kızı son günümde yapıyo bak bunu) neyse, ne yaptın diye sormaya kalmadan abartmıyorum, nerden baksanız ona yakın kız üzerime çullanıp telefonumu kaçırdılar. Yarım saat sonra falan geri getirdiklerinde, kimisi numarasını kaydetmiş, kimisi fotoğrafını atmış falan. Aralarından birisine sordum, noluyo lan diye. Kız da bu FCUK adının okulda popüler olduğunu söyledi. Yavaştan bir hassiktir çekip yabancı dil okumak uğruna bunca kızı kaçırdığım için kendime sövdüm.

  25. Erdem says:

    Kulaklık olayının benzerini ben de yaşadım. Ama ben öğrenci değil asistandım o zaman. Sınavın başlamasına bir kaç dakika var öğrencinin biri hala müzik dinliyor. Yanına gittim sesi çok açmış ses dışarı da geliyor. Baktım Losing My Religion çalıyor, şarkının sonunda ki kısım çok karakteristik zaten hemen tanıyor insan. Elemanın omzuna dokundum kulaklığı çıkardı “Losing My Religion bittiyse sınava başlayalım artık” dedim. Şok oldu çocuk sanki bir tek o biliyormuş gibi şarkıyı “Hocam siz nereden biliyorsunuz?” falan dedi. Biraz karizma yaptık yani :D

  26. 6. sınıfta başka bir okula gitmem gerekmişti. O zamanlar hem dünyanın en içine kapanık hem de en ergen insanıydım. Ergenliğimin %90′ı o üç yıl içinde yaşandı ve ergenliği anımsatan ne kadar pislik ne kadar izanı mümkün olmayan şey varsa o yıllar hepsi bende mevcuttu.

    Neyse işte, bunun yanında dershaneye başlamıştım. Orada biraz ortam yapmıştım ama hiç de istemiyordum açıkçası öyle insanlarla iletişim kurmak falan, çünkü ergenlik. Bunun yanında yine dershanede tanıdığım ve benden 2 yaş büyük bir kızla arkadaşlık kurdum. O kadar süper bir insandı ki (hala öyle) okuldaki 60 tane yaşıtım insanın suratına bakmadan geçirdiğim bir günün ardından kızın okulunda kızı bekleyip onu oradan alıp saatlerce çene yapıyordum ahah.

    Ardından SBS günleri yaklaştı, ikimizde SBS mağduruyuz. Onun son sınavı, benim de ilk sınavım. O dedi ki “Ben artık okula gitmiyorum, zaten devamsızlık hakkım da var. Tekrar yapmak için dershaneye, soru çözmek için de kütüphaneye giderim yeter.” Ben de deli gibi ders anlatıldığı halde okulda deli gibi sıkıldığımdan onun okula gitmediği 8 gün boyunca hiç okula gitmedim. Ne ailemin, ne hocaların ne de arkadaşlarımın benim neden okula gitmediğime dair en ufak bir fikri yok ahah. En sonunda 7 gün olan devamsızlığım 15′e gelince aileme bir telefon geliyor da öyle öğreniyorlar. Doğruca okulun rehberlik öğretmenine götürülüyorum, adamın amacı ağzımdan nerede olduğuma dair laf koparmak. Millet benim Babam Görmez’de sigara içtiğimi veya bir tür uyuşturucuya bulaştığımı sanarken ben arkadaşla 8 gün boyunca aşağıdakileri yaptım:

    -Bizim evden yoldan geçene su balonu atmak (çok fazla küfür yedim, değdi).
    -Yeni keşfettiğimiz Nevermore-LOG ve Death gibi grupları dinlemek.
    -SOAD – I-E-A-I-A-I-O ve Megadeth – Symphony Of Destruction gibi şarkılara kendimizce klip çekip bu klipleri izlemek.
    -Köpeğimi gezdirmek, yıkamak, sevmek. Köpeğimin canını çıkarmak.
    -Bizim evde bulunması imkansız olan votka şişesini bulup içki yarışmamsı bir şey yapmak, binbir pişman olmak.
    -Sims oynarken Pantera dinlemek.
    -Asla yiyemeyeceğimiz kadar çok yemek sipariş etmek.
    -PS oynamaya gitmek, devamlı elime verilmesi. Eğlenememek.

    Evet aşağı yukarı 8 günün bilançosu buydu ve okulda 1 hafta sigara-uyuşturucu-kokain’i aynı anda çekmişim gibi muamele gördüm sdfsd. Ayrıca SBS puanım da bayağı iyiydi, o yüzden çabuk unutuldu iyi ki.

    //Ha bu arada, kız ben lise 3′e geçtiğimde Bursa’da okul kazandı ve oraya yerleşti. Hala daha orada ve ben yıllardır kendisiyle görüşmüyorum (nedense). Geçen Opeth konseri için ben Lüleburgaz’dan o da Bursa’dan çıkıp Küçükçiftlik’e gelmişiz ve birbirimizden haberimiz olmadığından birbirimizi görmeden etmeden oradan ayrılmışız ahah. Çektiği fotoğraflara bakılırsa aşağı yukarı aynı yerden konseri izlemişiz, fakat bir telefon etmek aklımıza gelmediğinden efsane bir fırsatı kaçırıp geri dönmüşüz.

  27. Swedish says:

    Sanırım orta 1 deydim.Kompozisyon dersi var ve hoca konuyu belirliyor.Konu “Emeksiz yemek olmaz”

    Akabinde benim iki sayfa kompozisyon yazmam.Konuyu yanlış anlayıp Ekmeksiz yemek olmaz olarak döktürüşüm,hocanın benim iki sayfamı tüm sınıfa okuması ve tüm sınıfın koro halinde kopması.

    Çok fena be malmısın sen hadi yanlış anladın iki sayfa yazı yazarken hiç mi aklına gelmedi ne alaka ekmeksiz yemek ?
    Neler yazmışım böle eklmeksiz yersek doymayızlar falan of offff

  28. Medcezir dizisinde başrol oynayan lavuklardan biri (uzun saçlı olan) ile aynı lisedeydim. adam benim villian’ımdı. nedensiz yere çok fazla gergin ortamlar yaşadık. hala nedenini bilmiyorum ama o dönem çok fazla yakışıklıyım ve okulun futbol takımında oynuyorum diye mi kıskançlık yaptı bilemiyorum, sürekli sataşmalar ve karşılıklı tehdit etmeler oldu. defalarca beni dövmek için adam topladı geldi sınıfı bastı ama ben ve hala görüştüğüm taşşağı elli kilo olan kankalarım “hadi kapışalım lan.” dediğimiz zaman neyse sonra bakarız moduna geçtiler. hatta aralarından biri Sedat Peker’in yiğeniydi. “bi alo yaparım adam yığarım lan buraya.” diyordu. biz “tamam yap sen alonu görelim.” diyince de “ya ne gerek var tatlıya bağlayalım işte.” demeye başladı. sonuç olarak kavga olmadı.

    en son lise bitti herkes öpüştü vedalaştı sorun olmadan ayrıldık gittik işte. ancak bunları yaşadığın insanın tv starı olması ister istemez insanın psikolojisini bozuyor.

    OnurOnur

    @ismail vilehand, Harbi çok üzücü oluyor bu tip hikayeler.
    Öte yandan en nefret ettiğim futbolcu tipiymişsin abi yaraladın beni ahah.

  29. survivorda yarışan Almeda Abazi ben lise sondayken lise hazırlıktaydı. bizde birkaç arkadaş o dönem lisenin ağır tokmakçısıydık. bolluktan kafayı yemiş biçimde “bu kızın kaşı fazla çarpık, bu kızın konuşurken çok sesi komik çıkıyor.” gibi bahanelerle sürekli banko götüreceğimiz kızları diskalifiye ediyorduk. Almeda o dönem aleni biçimde bize kaş göz yapmıştı. bizde “bebe lan bu.” diyip yüz vermemiştik.

    şimdi o arkadaşlarla eskiyi andığımızda konu buraya gelince duvarlara kafa atıyoruz.

  30. liseler arası futbol turnuvasında eğer yanlış hatırlamıyorsam Fındıklı Lisesi ile karşılaşmıştık. ben takımın stoperiydim. ısınırken karşı takımın golcüsü olan çocuğu ayıkladım hemen. kısa boylu, üç numara saçlı iyi top oynayan ve iyi kavga eden mahallenin piçi profiline uyan bi tipti. dedim ben yerim bunu siz rahat olun.

    maç başladı adam adama savunmada çocuğun ensesindeyim ve tam Sergio Ramos stayla hakemin bakmadığı her an çocuğa tekme tokat giriyorum. maç 1-1 iken uzun bi top atıldı çocukla birlikte hava topuna yükseldik yine baktım hakemin göreceği bir pozisyon değil gavura vurur gibi çocuğun boşluğuna dirsek attım. nefesi kesildi yere kapaklandı eleman. artık buna benzer maç boyunca kaç tane vurdum çocuğa saymakla bitmez. çocuk ana bacı küfür eşliğinde kalkarak bana tekme attı, ıskaladı hatta, bende tekmeyi yemiş gibi çığlık atarak bacağımı tuttum ve yere yatıp ağlar gibi yaptım ve çocuğu oyundan attırdım.

    çocuk oyundan çıkarken hala küfür ediyodu, ne alakaysa benim kasımpaşalı arıza olan bi arkadaş “gonuşma laaaaaannn!” diyip çocuğa yumruk attı ve o da oyundan atıldı. ki o atılan arkadaşım takımı sırtlayan adamdı. neyse maç devam etti ve biz fark yedik. bizim beden hocası beni “gel sen gel bi” diyip sövmeye başladı. ben hocalarla yürüyüp servise binerken bizim okul komple dayak yemiş bir de ondan sonra haberim oldu.

    neyse okula vardık, beni idam edecekler neredeyse. pizzaydı biraydı derken çeşitli bağlamalar çekip olayı bastırdım. zaten üniversitede de deli futbol oynamaya başlayıp yine benzer saçmalıklar yapmamın üzerine kol bacak ne varsa kırıp spor kariyerimi noktaladım. yoksa Ramos, Pepe ve John Terry karışımı bir defans oyuncusu olurdu benden.

    InkognitOwl

    @ismail vilehand, Aslında sen piç forveti, ben de kızlara hava atan artist, teknik forveti alsam iyi bi ikili olurmuşuz. Ben de acayip çalım atıyorum diye kasılan elemanları bir kere bile geçirmezdim istisna anlar dışında, hatta bir tanesinin “Sen çok faullu oynuyorsun” diye karşıma dikilmesine sebep olmuştum. Faul yapmadığımı söyleyince “Sakatlarsın diye korkup çalım atmıyorum” demişti. “Bence defalarca çalım atmaya çalıştın, ve atamadın” dedim ve “En ufak öyle sakatlamaya veya faüllü oynamaya bi niyetim olduğunu sezen var mı?” diye etrafa sordum, hani çok tecrübeli bi oyuncu değildim neticede. Ses çıkmayınca eleman “Sen çık ya da ben çıkayım” dedi. Ben de “Ben sizin takıma geçeyim madem” demiştim, iki takımın da onayını almama rağmen eleman geri adım atmadı, ve hiç uğraşamam diyerek çıktım oyundan. Maçtan sonra karşı takımdan bi eleman gelip “Bırak sakatlamayı, faullü bile girmeyeceğin belliydi, eleman iyi kompleks yaptı” dedi. Hatta okulun en iyi oyuncularından biri gelip “Biraz teknik çalışırsan okulun en iyi defans oyuncusu olursun, bu kadar tecrübesizken böyleysen” dedi. Ama daha ilginç aktivitelerle zaman geçirmeyi sevdiğimden, götüm kalktıysa da futbola fazla yönelmedim onran sonra. Ha bir keresinde de “vücut çalımı atıyorum, süper top saklıyorum” diye caka satan bi elemanın aslında faüllü şekilde millete omuz dayayıp çalım attığını ve top sakladığını farkettim ve ayı gibi iri olduğu için evet kimse ayağından top alamıyordu. Takımımdan kimse elemanla baş edemeyince, ileriye dönük ortasaha oynamama rağmen “Bu elemanı bana bırakın” deyip defansa geçtim ve tüm topları, değişik şaşırtmalarla ve tam vücuduyla şarj yaptığı anlarda çekilerek ve sinirlerini bozarak ayağından aldım. Gerçi çok “winner” bi portre çizsem de, masa tenisinde de bu elemanın sıfır tecrübeyle, tam bir piç gibi şaşırtarak ağzıma sıçıp intikam aldığını belirteyim. O kadar kötü bir oyuncuyken, psikolojik olarak demoralize edecek şaşırtmalarla tüm karizmamı bitirmişti. :D

    Bu arada, senin pozisyonla ilgili yorum yapmam gerekirse; bana göre eleman sana vurma amaçlı ciddi tekme savurduysa, vuramasa bile ben hakem olsam kırmızı veririm kötü niyetten; ama sana da ya sarı verirdim ya da yanına gelip “Tekme yemediğini gördüm, ama bundan sonra gözüm üzerinde fazla tiyatro yapma istersen işler ters dönebilir” falan şeklinde gözdağı verirdim. Kurallara göre yanlış olur muydu bilmem, ama doğrusu bence bu. :D

    ismail vilehand

    @InkognitOwl, aslında ben futbol konusunda yeteneksiz bir adamdım ama atletlik özelliklerim iyiydi. çok hızlı koşardım, kalıbıma göre kuvvetliydim, kolay yıkılmazdım ve sahada kurnazdım. sırf bunların hatrına oynayabiliyordum ve defans konusunda gerçekten iyiydim.

    hani şu eskilerin dediği “allah vergisi yetenek” olayı olmadan da topçu olunabiliyor. günümüz futbolunda da böyle adamları fazlaca izliyoruz. ama bence izlemesi keyifli futbolcular doğuştan bu yeteneğe sahip olanlardır. benim gibi hızlı koşan, kuvvetli olan adamların olayı futbol sahasında atletizm yapmaktan başka bişey değil. ha işe yarıyor mu? evet, yarıyor ama sonuç olarak yetenekli futbolcular iyi atletlerle kıyas bile edilemez bence.

  31. ben says:

    Lise 3, herkesin ÖSS-ÖYS’ye kastığı son düzlük. Dersler genelde boş,millet deli gibi soru çözüyor.Rapor alıp evine giden filan var. Neyse yine bir boş ders,sınıfta sıraları çekmişiz orta-kafa-gol oynuyoruz.Arkadaş kapının önünden eliyle topu bırakıp diziyle muz orta açıyor,geri kalanlarda şekilli kafa atıcam diye yardırıyorlar.Kale tahta ama kaleci kavramı tamamen manasız,amaç sadece şekilli kafa atmak.Alan kıç kadar ama sınıfta insan olmadığı için sorun olmuyor.Ne uçmalar,ne kafalar,anlamsız gol sevinçleri filan.Tabi lise klasiği, öküzlerden biri sıraya çıktı,”muz orta kes bana,uçucam” diye anırdı hayvan. Arkadaş ortayı kesti ama bu hayvan sıranın üzerinde olduğundan kafa için yüksekte kaldı.Mis gibi orta boşa gitmesin diye istem dışı uçan voleyi gömdü bu. Eski okullarda sınıf kapısının üstünde anlamsız bir cam vardır. Bu salağın volesi o cama denk geldi,hayvan gibi patladı o cam.Kale tahta olduğu için Marş-Atatürk-Hitabe üçlüsünün camlarını çoktan patlaşmışız ama kapı camı bir anormal patladı. Öyle bir gürültü çıkaramazsın camdan. Müdür yardımcısı iki sınıf ötede,herif 5 saniyede geldi tabi.Herifin kapıyı açtığında gördüğü şu ;
    - Sınıf komple toz,duman
    - Kapı camı paramparça.
    - Sınıfın ortasında zıplayan futbol topu.
    - Sıralarında oturup sessiz sakin soru kasan öğrenciler.

    Herif tekmeyle girmişti hepimize.Bir de “ulan şey yapsanız çocuğunuz olur lan hayvanlar” diye kızardı hep.Garip bir adamdı.

    Not: Teknik Lise mezunuyum.Lol.

  32. Bathory says:

    Sanırsam lise 2 deydik, sırada din dersi vardi ve hoca yaklasik 1,50 boyunda dolma parmakli saf bir adamdi ugrasmasida zevkliydi.okul fazla kalabalik bi okul degildi, diger siniftaki cocuklar geldi ve tenefuste hoca gelmeden siralari ust uste dizip temsili kabe yaptik, hoporlorden ilahi acip etrafinda tavaf etmeye basladik ve durmadan devam ettik donmeye, hoca geldi seslendi ama sinifin yarisi kendini kaptirmisti.hatta aramizdan birisi gaza gelip allaw akbaarrr diyerek siralara tirmanmaya calisti.ardindan siralarin hepsi devrilmeye basladi izdiham yasandi siralarin altinda kalanlar oldu siralarin cogu kirildi baya hasar aldi.daha sonra siralara gelen zarardan dolayi disipline gittik

  33. Bir keresinde, çok ilginçtir, bir arkadaşımı bildiğin öldürmeye çalışmıştım. Biz 3. sınıfta iki ayrı sınıfken genious bir kararla tek sınıf olarak birleşmiştik ve o sınıfın nüfusu da 50 kişiye yükselmişti (nüfus diyorum çünkü bu nüfusta köy var lan). Ayrıca bu iki sınıf haricinde okula yeni kayıt yaptıranlar da vardı, gerçi hangi veli neden böyle bir sınıfa çocuğunu kaydettirdi cidden bilmiyorum ahah.

    Neyse işte bu sınıf ilk defa İngilizce dersi görecekti. İngilizce dersi dediğin ders 56 kişiye birden verilebilecek bir ders değil, o yüzden ne kimse takıyordu ne de hocada bir anlatma isteği vardı. Herkesin rahatça takıldığı bu derste ben de panolardan birine gidip hala daha hayatımda gördüğüm en babayaro raptiye olan raptiyeyi aldım, arkadaşlara falan gösteriyorum OHA OLUM OHA diye. O an işte önümde oturan Onur diye bir arkadaş kalem açmak için çöp kutusuna gitti. Onur o sene bizim okula gelenlerdendi, çocuğun o zamanki kilosu benim şu anki kilom kadar falandı ve okuldaki çoğu büyük sınıftaki çocuktan da iriydi. Ayrıca çabuk da sohbet kurmuştu, fena değildi yani bizle arası. Neyse bu Onur geri gelmeden ben arkadaşlara BAKIN ŞİMDİ NABICAM :))))) dedim ve raptiyeyi bu minik Godzilla’nın oturacağı sıraya koydum. İşin garip tarafı şu, üç masa birleştirilerek oluşturulan küme şeklindeki sıralarda oturuyorduk ve her sırada 3 kişi falan oturuyordu. Yani Onur’un yerine oturması için iki kişinin kalkması gerekiyordu ki bunu genelde kimse yapmıyordu, herkes sıranın arkasına geçip atlayarak oturuyordu. Onur da kalem açmaktan geri dönerken öyle yaptı, o cüssedeki birisinin yapacağı en büyük sıçramayla sırasına oturdu. Ben tabi bayağı korktum, adam bildiğin kazık gibi şeyin üstüne atladı sonuçta. Sonradan hiç tepki falan vermeyince kıllandık, Onur dedik kıçında raptiye var. Kalktı, bir baktık pantolonunu anca delmiş herifin ahah. Hiçbir şey olmamıştı resmen, ucuz atlatmıştım.

  34. çağrı han says:

    geçen seneydi, lise 2. sınıftayım ve otobüsümüz kaza yaptı. okula varmam 1 durak var ve ben yürümeye karar vermiştim. 5 dakıkalık bır yurume mesafesı var ve sıgara yakmaya karar verdım. yavas yavas yuruyorum ve acayıp uykuluyum sadece 1 saat mi ne uyumustum. herneyse yere baka baka ılerlerken kafamı bır kaldırdım kulagımda kulaklık var bu arada o sırada, kafamı bı kaldırdım agzımda sıgara onumde 2000 kısılık okul ıstıklal marsı okuyor ve 5 tane mudur yardımcısı 15 hoca bana tıp tıp bakıyor. :D :D sıgarayı agızımdan atmamla saygı durusuna gecmem bır oldu. ama boyle cıglık ata ata okumaya basladım ıstıklal marsını. (normalde boyle bır terbıyesızlık yapmam ama o sabah ne kadar uykulu kalktıysam boyle bır mallık yapmıstım. .s) :)

  35. ceren says:

    lise 1 deyken, bir gün matamatik dertsinde Hocamız soru çözerken arkadaşın teki hoca daha fazla soru çözmesi diye zilin çalmasına kalan sürteyi söyledi;
    - Hocam zil çalacak ama 3 dakka sonra,dedi
    + Eve gideceksin kızım ama 3 ders sonra
    diye karşılık vermişti. Çok gülmüştük :D

  36. Aura magula says:

    Lise 3 de atölyede beklerken hoca herkese yapacağı işi verdi sonra hoca odasına girdi.Sınıfın yaramazları hocanın odasında hocayla bişeyler konuşmaya başladılar bizde işimizle uğraşıyouz aradan 2 dakka geçti odanın içinde gök gürledi daha nolduğunu anlamadan ışık hızıyla t cetveli kapıdan dışarı fırladı.Bir arkadaş odadan saniyenin dörtte biri hızıyla koşup dışarı çıktı ardından öbür arkadaş hocadan uçan tekme yeyip patinaj çekeçeke atölyeye girdi,şok etkisiyle yönünü şaşırıp yanlış yere koştu peşinden gelen hoca buna SİKTİR LAAAN diye bağırıp çağırdı ama iki elinde demir cetvel vardı ikisinide fırlattı çocuk gölgesinden daha hızlı bir şekilde manevra yapıp yönünü bulup dışarı çıkdı. Bu olaylar 10 saniye içinde gerçekleşti.

    Sonra tenefüse çıkınca arkadaşlara sorduk nedir mesele diye meyerlim bunların biri hocayla dalga geçerken biri hocaya yumruk şakası yapayım derken yanlışlıkla hocanın yüzüne yumruğu yapıştırdı.Öbürüde kahkaha atarken elindeki leblebileri hocanın kafasına dökmüş sonra olaylar gerçekleşti.İşin ilginç yanı hoca bunları disipline vermedi sadece uyardı.

  37. Rzeczom says:

    ya 10 ya da 11. sınıfta, ingilizce dersi sırasında öğretmen hanım ne kadar ahlaksız ve medeniyetsiz adamlar olduğumuzu, terbiyeden ve eğitimden olan eksikliğimizi vurgulayan bir konuşma yaparken tahtaya işlenecek ders ile alakalı tebeşir vasıtasıyla bir şeyler yazıyordu. birden bire arkadan bir takım su damlaması/dökülmesi sesleri kulağıma gelmeye başladı ve irkildim.

    sınıf hocayı bi yandan ”hee amkk” şeklinde dinlerken en arka sırada bulunan, önünde oturduğum Umut isimli yaratığa bakma gafletinde bulundum ve kulağıma gelen sesin, kendisinin elindeki pet şişeye sırıta sırıta işemesinden kaynaklandığını gördüm.

    yanında da kızın biri uyuyordu. öyle işte.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.