# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
INSOMNIUM – Since the Day It All Came Down
| 20.05.2015

Güzelliğin hükmü.

Bir gün evde öylece oturuyorum, bir süre sonra sıkılıyorum. Çıkıp ormanın birinde gezmeye karar veriyorum. Hangi orman olduğu önemli değil, sadece o an etrafımın ağaçlar tarafından sarılmasını istiyorum. Ama aklımda ne yürüyüş yapma, ne de açıp çiğ bir black metal albümü dinleme niyeti var. Öylece uzanıp geceyi beklemeyi tercih ediyorum. Ayın göründüğünü fark eder etmez “Daughter of the Moon”u açıyorum. Evet, aslında oldukça beklendik bir hareket. Fakat o an o kadar güzel geliyor ki, orada bir şekilde uyuyakalsam bile bunu hiç sorun etmeyecek durumda oluyorum. Fakat bu an her ne kadar müthiş olsa da, şarkıyı ilk olarak sıradan bir hafta içi gecesinde dinlediğimde hissettiğimden farklı bir şey hissetmiyorum.

INSOMNIUM benim için çok fazla yeri olan bir grup. Dolayısıyla söyleyeceğim şeyler belki de en son çıkan “In the Halls of Awaiting” kritiğinden çok da farklı olmayacak, ne olursa olsun bir şekilde araya işin duygusal tarafını sıkıştıracağım. Birinin hayatının gruplarından biri olması için belki de değişik bir grup, ama benim için böyle olduğunu tekrar tekrar belirtme gereği duyuyorum. Daha fazla sulu göz olmadan işin biraz daha somut tarafına geçiyor ve fazla öznellik için şimdiden özür diliyorum.

İlk albümlerinin çıktığı dönemde bile akıl alma yönünde önemli bir yol kat etmiş olan INSOMNIUM, o albümün iki yıl ardından bu albümü çıkardı. İlk albümden bir farkındalık yaratacakları belliydi, bunun için de arayı çok fazla açmadan altın vuruşa geldiler. Böyle “çıkardılar”, ”geldiler” dediğime bakmayın tabii ki, zira bu albüm çıktığında 9 yaşında bir AYNA dinleyicisiydim. Fakat artık her albümleriyle o kadar özdeşleştim ki, her biri çıktığında ilk dinleyenlerden biri olmuşum gibi hissediyorum. Bu albümü dinlediğimde de farklı bir şekilde hissetmiyorum, daha ilk parça olan “Nocturne”ün girmesiyle beraber yaşamadığım anıları yaşıyorum. Bu hissiyat sonrasında gelen “The Day It All Came Down” ile tırmanıyor ve “Daughter of the Moon” ile zirveye ulaşıyor. Sanki metal müzik dinlemeye bile başlamadan önce bu şarkıyı biliyor ve seviyor gibi oluyorum. Sonrasında biraz daha sakinleşiyor, ama suratımdaki pis gülüşü aynı şekilde tutuyorum. “Bereavement”ın başındaki klavye geliyor ve yine kendimi ona kaptırırken buluyorum, albümün kalan neredeyse bütün kısmında ara sıra da olsa aklımdan onu geçiriyorum. En son şarkı “Song of the Forlorn Son”a gelindiğinde ise bir anlık albümü kafamdan siliyorum, sadece ve sadece o parçaya odaklanıyorum. O kadar güzel andan sonra bile bir ferahlık barındırıyor ve bu albümü olabilecek en iyi şekilde bitiriyor. Belki albümdeki bazı anlar bu anlar kadar vurmuyor, ama her biri de bir anlam barındırıyor.

Bütün bunların ne albümün türünde çığır açıcı olması ne de çok büyük sükse yapmasıyla ilgisi var, zira albümde bu iki durum da geçerli değil. INSOMNIUM nedense bir şekilde hep altlarda kaldı, genellikle en fazla “güzel” şeklindeki yorumlara lâyık görüldü. Bunda mutlaka birçok kişiye fazla melodik gelmeleri ya da bazılarının basit bir şekilde bu kadar yoğun melodik death metal’e yakın olmaması gibi faktörlerin etkisi vardır, fakat zaten INSOMNIUM da ilk albümlerini çıkardıkları günden Wacken’da headliner olmayacaklarını biliyordur. Bu duruma melodik death metal’in gittikçe tükenen bir tür olması da çok yardımcı olmuyor tabii ki (merak etmeyin, bu muhabbete girmeyeceğim hahah). En nihayetinde INSOMNIUM kendi işine bakan ve müziklerini olabilecek en güzel şekilde icra etmeye çabalayan mütevazı bir grup. Yine de bir taraftan son albümlerinin onlar için çok daha fazla alanda tanıdıklık uyandırmasını da ummuyor değilim.

“Since the Day It All Came Down” INSOMNIUM’un müziği için dev bir mihenk taşı. Grubu çok sevenlerin mutlaka baş tacı ettiği bir albüm olduğunu düşünüyorum, hatta sadece eski dönem INSOMNIUM’u sevenler olsa bile genellikle bu albümü tam sevdiklerini görüyorum. Evet, grup bu albümle çığır açmadı. INSOMNIUM sadece ortaya yeni bir güzel müzik kaynağı çıkardı ve bu albüm de bu güzel müziğin en tepe noktalarından biri. Belki de hiç kimse bu albümdeki bir ana dev tepkiler vermeyecek, ama birileri mutlaka “Daughter of the Moon” çaldığında şarkı boyunca gülümseyip mırıldanıyor olacak.

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.02/10, Toplam oy: 49)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2004
Şirket
Candlelight Records
Kadro
Niilo Sevänen: Vokal, bas
Ville Friman: Gitar
Ville Vänni: Gitar
Markus Hirvonen: Davul
Şarkılar
1. Nocturne
2. The Day It All Came Down
3. Daughter of the Moon
4. The Moment of Reckoning
5. Bereavement
6. Under the Plaintive Sky
7. Resonance
8. Death Walked the Earth
9. Disengagement
10. Closing Words
11. Song of the Forlorn Son
  Yorum alanı

“INSOMNIUM – Since the Day It All Came Down” yazısına 11 yorum var

  1. OnurOnur says:

    Yine bir sabah, yine mutluluğun adı aynı; INSOMNIUM.
    Şu yazıda kopyala yapıştır yapacağım çok söz var, böyle başlayayım.
    “Birinin hayatının gruplarından biri olması için belki de değişik bir grup, ama benim için böyle olduğunu tekrar tekrar belirtme gereği duyuyorum.”
    Insomnium hayatımın gruplarından biri. Yani bunu açmaya çok gerek var mı emin değilim, zira hepimizin “hayatının grupları” vardır ve bu hissi bilirsiniz. Ancak bu çocuklar… Her daim benim yanımda olacak, güldürecek ve büyüleyecekler.
    “Fakat artık her albümleriyle o kadar özdeşleştim ki, her biri çıktığında ilk dinleyenlerden biri olmuşum gibi hissediyorum.” +

    “INSOMNIUM nedense bir şekilde hep altlarda kaldı, genellikle en fazla “güzel” şeklindeki yorumlara lâyık görüldü.” Niye sevmiyorsunuz laaan diyesim geliyor be. :)) Böyle bir tartışma ne kadar yerinde olur tam bilemiyorum(ahah) ama gerçekten şaşırıyorum, gerçekten ama.

    Sevgi açısından bir şarkıyı diğerinden üstün tutmamın şerefsizlik olacağı bir albüm Since the Day It All Came Down. Ne desem boş.

    “… ama birileri mutlaka “Daughter of the Moon” çaldığında şarkı boyunca gülümseyip mırıldanıyor olacak.”
    Olacak kardeşim, rahat uyu ahah:’)

  2. onurtoptas says:

    Benim için Insomnium’a başlama ve grubu keşfettiğim için çok mutlu olma albümü. Hala da ilk dinlemedeki o dev sırıtmam yüzünden midir bilmem en sevdiğim Insomnium parçası “The Day It All Came Down” dur. Papaz’da vs. içerken mutlaka heyecan yapıp müzik kutusuna atarım bunu.

    Aynı zamanda sanırım çoğu kişi için ilk dönemden en sevilen Insomnium albümü. Ben de birine Insomnium önerecek olsam bu albümden başlatırdım. Kritik için eline sağlık Bora, “türünde çığır açmayıp büyük sükse yapmasa da” ve “birinin hayatındaki gruplardan biri olması için biraz garip” sıfatlı Insomnium tanımlarına katılsam da biz sebepsiz sevdik.<3<3<3

  3. Zafer says:

    Gayet başarılı albümler yapmalarına rağmen hak ettikleri yeri bir türlü alamadılar.Bunda pazarlama ve reklam eksikliği ön planda (bence) ama bu durum onların hevesini kırmıyor belli ki shadows of the dying sun gibi efsane bir albüme imza attılar.

  4. oz says:

    Özellikle son 3 insomnium albümünün gerektiğinden fazla övüldüğünü düşünüyorum. Bence en iyi insomnium albümü budur. Çok ayrı bir şey cidden, Disengagement’a bildiğin tapıyorum.

    9.5/10

  5. emre says:

    Insomnium’un her işine ayrı ayrı bayılsam da, erken dönemin en sevdiğim albümü. Genel olarak Shadows of the Dying Sun öncesinde özellikle favorim olan üçlü; Across the Dark, One for Sorrow ve bu albüm.

    Çok seviyorum, hayatımın gruplarından fakat ömrümün geri kalanında tek bi sanatçı/grup dinleyecek olsam, bu Insomnium olmazdı muhtemelen.

    Yazı da Insomnium kadar muazzam, daha iyi anlatılamazdı herhalde. Eline sağlık BUBBA.

  6. Deathamphetamine says:

    One for Sorrow dışında bi türlü sevemedim şu grubu.

    Aiden

    @Deathamphetamine, Ben de Above The Weeping World dışında bir türlü ısınamadım şu adamlara ya. YALNIZ DEĞİLMİŞİM.

  7. Ali İhsan Balı says:

    Bi sürü şey yazıp sildim son 1 saattir. DISENGAGEMENT deyip gideyim en iyisi.

  8. İyi ki inat etmeyip sana paslamışım kritiği Bvra, eline sağlık çok iyi anlatmışsın. Insomnium gerçekten de sevenin sebepsiz ve çok sevdiği bir müzik yapıyor.

    İlk albümdeki göz ardı edilebilecek prodüksiyon sıkıntılarının, atmosfer yaratmak isteyip de tek boyutlu kalmaların olmaması, bu albümü bir tık öteye taşıyarak benim için en iyi Insomnium albümü konumuna taşıyor. Her şarkısının her anını ezbere biliyorum.

    Disngagment var, Bereavment var, Closing Words var, var oğlu var. Melodeath adına filler hiçbir şey barındırmayan mis gibi bir albüm gerçekten. YA DEATH WALKED THE EARTH VAR LAN AAA.

    Bir de gitarda çaldığım ilk bir kaç şarkıdan ikisi bu albümden Daughter of the Moon ve Song of the Forlorn Son’dı. 2007′de yılında alınan klasik gitarımla ilk iş o zamanlar H*san Cih*t Ört*r’in Youtube’da çok dönen C, Am, E, Em ve Dm akorlarını öğrettiği bir videodan akorları öğrenmiş, sonra bu iş böyle gitmez deyip In Flames – The Jester’s Dance, Iron Maiden – Dance of Death ve yukarıdaki Insomnium şarkılarını çalışmış ve çat pat çalar hale gelmiştim. Gitara tutunmamı, yapabildiğimi görüp güdülenmemi sağlayan bazı melodileri barındıran şarkılar bunlar. Hatta geçen hafta Baybora İstanbul’dayken, Baybora’nın, benim gitarda hangi grubun hangi şarkısını çaldığımı tanıması üzerine bir oyun oynadık ve seneler sonra Song of the Forlorn Son çalmayı deneyip şarkının tamamını çalıp o günlere döndüm. Ahah yeri baya ayrı bende ya.

    10 ulan.

  9. Swedish says:

    Baybora Insomnium u gerçekten içten kalpten seven,hastası bir adam kritikleyince ortaya muazzam şeyler çıkıyor.Evet insomnium hiçbir zaman şöhretli olamadı,aslında olmasın daha iyi.Bence çizgilerini bozmamalarında underground kalmalarının payı büyük.
    Seviyoruz bu adamları,yaptıkları müziğin ruhunu

  10. Canoir says:

    Durduk yere hatırladım bu albümü. Açtım dinliyorum, ne kadar nefis bişeydir

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.