HAKEN, 2013 çıkışlı “The Mountain” albümü ile beraber radarıma girmiş ve uzun süre sonra yeni nesil progresif metal için tekrar heyecan duymamı sağlamış bir grup. Aslında “yeni nesil progresif metal” denildiğinde herkesin aklına djent akımı gelse de, benim kastettiğim bu değil. Daha çok DREAM THEATER ve FATES WARNING’in izinden giden bir progresif metal anlayışından bahsediyorum. Djent ile kişisel bir derdim yok aslında, hatta çok severek dinlediğim gruplar var. Ama progresif metal deyince benim aklıma alışılmadık melodiler, enteresan şarkı yapıları, yenilikçi vokal kullanımı ve gerçeküstü bir atmosfer geliyor. Bu bahsettiğim elementleri efsaneleşmiş progresif gruplarının fazlasıyla tükettiğini, yeni gruplara yapacak pek bir şey kalmadığını ve bu yüzden djent gibi daha primitif bir yaklaşımın popüler hale geldiğini düşünüyorum. Neyse ki HAKEN çıkıp bana klasik progresif yaklaşımı ile daha yapılabilecek güzel ve değişik şeyler olduğunu hatırlatıyor. Restoration, djent olmayan progresif metal kategorisinde son yıllarda duyduğum en heyecan verici işlerden biri.
EP grubun ilk kurulduğu zaman çıkardıkları şarkıların elden geçirilmiş versiyonlarını barındırıyor, Restoration adı da buradan geliyor. Yalnız burada örneklerinin daha önce gördüğümüz türden bir yeniden kaydetme durumu yok, grup o şarkılardaki bazı fikirleri alıp yepyeni bir formata sokmuş. Yani şarkılar adeta baştan yazılmış diyebiliriz. Vokalist Tejeida bu durumu “Geleceği kucaklayarak geçmişten kaçmak” olarak betimliyor. Açıkçası şarkılar kulağa o kadar taze ve modern geliyor ki, yıllar önce yazıldıklarına inanmak çok zor. Grup bence bu restorasyon işleminin hakkını fazlasıyla vermiş.
EP dediklerine bakmayın, “Restoration” toplamda 34 dakikalık müzik içeriyor. Yani bir çok thrash ve death albümünden daha uzun. EP’yi dinlerken de ilk dikkatimi çeken şey bu bütünlük hissi oldu. Şarkıların düzenlemeleri ve gezindikleri duygular adeta sizi bir yolculuğa çıkaracak şekilde tasarlanmış. “Darkest Light” suratınıza tokat gibi çarparak EP’yi açıyor, ardından gelen “Earthlings” ile melankolinin dibine vuruyor ve 19 dakikalık epik kapanış parçası “Crystallized” ile prog ziyafetini noktalıyorsunuz. Gerçekten EP bitince kendinizi o kadar tatmin olmuş hissediyorsunuz ki, “Restoration”a EP’den ziyade mini-albüm demek daha mantıklı geliyor.
HAKEN’ı benzerlerinden ayıran çok belirgin iki özelliği var; bunlardan birincisi şarkı yazımı. Bestelerde çok çılgın ya da sıra dışı partisyonlar yok, ama parçaların aranjmanı baya yaratıcı ve sürprizlerle dolu şekilde yapılmış. Bu bana biraz DREAM THEATER’ın ilk zamanlarını hatırlattı. “Images and Words” ilk çıktığında bu kadar gürültü koparmasının sebeplerinde biri buydu, şarkıların içine birbirinden kopuk gözüken bölümlerin bu kadar ustaca şekilde birleştirilmesi insanları etkilemişti. HAKEN’ın bestelerinde de benzer bir etki var. Şarkılar yer yer birbirine çok kontrast oluşturan bölümlere sahip, fakat bütün olarak ele aldığınızda bölümler birbirinin içine çok güzel geçiyor. Hatta bir adım ileri giderek, pasajların birbirine bağlanması konusunda progresif metalde gördüğüm en iyi gruplardan biri diyebilirim HAKEN için.
Bu kadar çok DREAM THEATER lafı geçince HAKEN’ın DREAM THEATER’a çok benzediği gibi bir yanılgı uyandırmış olabilirim. Her ne kadar beste yapma konusunda büyük bit etkilenim görülse de, özellikle genel hava açısından HAKEN çok daha farklı bir grup. DREAM THEATER’a göre çok daha az enstrümantal şov ve riff odaklı, ambiyans ve atmosfere çok daha fazla abanan bir grup. Bu yüzden DREAM THEATER sevmeyip de HAKEN seven bir çok prog fanı ile karşılaşıyorum. Özellikle bir çok prog grubu için yapılan “adamlar sadece teknik şov yapıyor yea, sıfır duygu” geyiği HAKEN için kesinlikle geçerli değil. Ara sıra gösteriş yapmaktan çekinmeseler de çok daha dingin ve huzurlu bir müziği var HAKEN’ın.
HAKEN’ı ayıran ikinci önemli özellik ise vokaller. Malum, günümüzde orijinal bir vokal tarzına sahip vokalist bulmak epey zor. Vokalist Tijieda da aslında daha önce rastlamadığımız bir ses rengine ya da olağanüstü bir tekniğe sahip değil. Fakat vokal melodileri yaratma konusunda inanılmaz yaratıcı. Bunun da ötesinde, örneklerine pek sık rastlamadığımız vokal oyunları kullanıyor (üç dört farklı vokal melodisini üst üste bindirilmesi, yer yer vokali sözcük söylemeden enstrüman gibi kullanması). Bu da kesinlikle HAKEN’ın şarkılarına kendine has bir hava katıyor. Hatta bazı şarkıların direkt vokal üzerine inşa edildiğiniz görebiliyorsunuz, ki bu progresif metalde çok ender rastlanan bir durumdur. Genelde şarkılar enstrümantal yazılır ve ardından vokaller üzerine oturtulur. Oysa HAKEN’da vokal tarafından domine edilen bir yapı var.
Grubun geri kalanı da çok başarılı, ama basçı Green’e ayrı bir parantez açmak istiyorum. Maalesef genelde progresif metalde tekniği çok iyi olan basçılar çok öne çıkıyor ve bas partisyonu yazımına özen gösteren basçılar geri planda kalabiliyor. Gruba bu çalışma ile katılan Green inanılmaz estetik ve melodik bas partisyonlarına imza atmış. Belki öyle aklınızı başınızdan alacak teknik bir bas solosu yok, ama aralar koyduğu süslemeleri ve kurduğu cümleleri ben sırıtarak dinledim. Progresif metalin (hatta genel olarak metal müziğin) kesinlikle bu şekilde bas gitar çalan daha çok insana ihtiyacı var.
HAKEN’ın her albümle daha büyük kitlelere ulaşması akıllara “Acaba ileride bir prog metal devi haline gelirler mi?” sorusunu getiriyor. Bence bunun önünde tek bir engel var, o da grubun sertlik dozajının biraz düşük olması. Örneğin DREAM THEATER’ın (ya da daha yeni bir örnek verecek olursak BETWEEN THE BURIED AND ME’nin) bu kadar büyümesindeki ana etkenin yavaş/yumuşak pasajlarla sert pasajları harmanlaması olduğunu düşünüyorum. Yani bu müzikte çok büyük kitlelere ulaşmak istiyorsanız, yerin gelince öküze bağlamasını bileceksiniz. HAKEN’da ara sıra sertleşiyor ama yukarıda dediğim gibi genel olarak müziklerinin dingin bir havası var, oysa ki özellikle konsere gelen seyirci daha coşkulu şeyler dinlemek isteyebiliyor.
HAKEN kesinlikle progresif metalin son yıllarda gördüğün en yaratıcı ve ne yaptığını bilen gruplarından bir tanesi. Daha önce dinlemediyseniz mutlaka bu EP’ye ve “The Mountain”a kulak verin diyorum. Bundan sonra yapacakları şeyleri merakla bekliyor ve daha da büyüyeceklerini tahmin ediyorum.
Eline sağlık Nazım, bir süre daha yazmasaydın ben kapacaktım yazıyı hahah.
Gerçekten süper bir EP. Yılın sonlarına doğru keşfedip, haftalarca aralıksız dinlemiştim. Bu EP ile beraber Haken, modern metal denince aklıma gelen ilk isimlerden biri oldu. Nazım’ın djent ve Dream Theater gibi isimler ile aralarına koydukları mesafe ile söyledikleri çok doğru.
Şarkıların eski olması ise çok şaşırttı, cidden acayip ferah bi sound var çünkü EP’de. Baba grupmuşsun Haken.
Haken çok iyi grup. En az The Mountain’deki şarkılar kadar iyi şarkılar var. Crystallised geçen sene en çok dinlediğim birkaç şarkı içerisindeydi. Muazzam bir şarkı. Kritik çok güzel eline sağlık.
@saw you drown, Yanız bence Haken’in sertlik dozajı tam ayarında. Bu şekil daha güzeller. Dream Theater sertliğinde bir metal grubu haline gelmelerini istemem doğrusu.
@saw you drown, Haken kesinlikle sertleşmemeli, Haken deyince aklıma ilk gelen şey yumuşak, naif ama kırılgan ve ağlak olmayan, neşeli müzik oluyor. Şu Crystallised’e bir bak, şimdi sen bu şarkıya sert riff eklesen mesela, şarkının çok net büyüsü bozulur.
The Mountain’ı geçen yaz döneminde insafsızca dinlemiş biri olarak bu EP’yi adam akıllı dinlemememden ötürü kendime ara ara sövüyorum. Kritik itici güç oldu, bu akşam doğru düzgün dinleyeceğim.
HAKEN ve LEPROUS kendilerini tanıdığım günden beri favori progresif rock gruplarımdan, ancak ikisi arasında bir tercih yapacak olursam, daha fazla metal elementi barındırdığı için LEPROUS’u seçerim. Yine de HAKEN canım ciğerimdir tabi, evet.
Haken, yeni nesil metal grupları içinde The Mountain albümünden sonra en çok sivrilen gruplardan biri oldu, benim de severek dinlediğim bir albümdü. Restoration’u henüz dinlemedim, yorumlara bakılırsa The Mountain ayarında bir EP olmuş gibi görünüyor. Kritik de harika olmuş, teşekkürler.
Ben de yaklaşık 1-1,5 ay önce dinlemiştim ve aklımda da “bi uzun şarkı vardı, o çok iyiydi” şeklinde kalmış. (Yazar burada Crystallised’dan bahsediyor.) Tekrar eğileyim bakalım.
Grubu yaklaşık 1 yıl önce keşfettim ve vazgeçilmezlerimden biri oldu, eğer dinlemeyen varsa kesinlikle öneririm. Bu sene tech-fest de çalıcaklar imkanı olanlar kaçırmasın
Haken şu sıralar piyasada olan en tahmin edilmesi güç prog rock müziği yapıyor ve sadece bu bile onları çok sevmeme yetiyor ama bu EP ile gruba olan ilgim bir kat daha arttı; ve bunun en büyük sebebi de Crystallised isimli inanılmaz derecede dolu dolu olan şarkı. Az önce dinlerken tekrar farkına vardım, 18 dakikada insanı progresifliğe doyuruyor ve bir an dahi sıkmıyor cidden. Bu kadar fazla öğeyi bu kadar doğal şekilde bir araya getirebilmeleri fazla acayip ya.
Eline sağlık Nazım, bir süre daha yazmasaydın ben kapacaktım yazıyı hahah.
Gerçekten süper bir EP. Yılın sonlarına doğru keşfedip, haftalarca aralıksız dinlemiştim. Bu EP ile beraber Haken, modern metal denince aklıma gelen ilk isimlerden biri oldu. Nazım’ın djent ve Dream Theater gibi isimler ile aralarına koydukları mesafe ile söyledikleri çok doğru.
Şarkıların eski olması ise çok şaşırttı, cidden acayip ferah bi sound var çünkü EP’de. Baba grupmuşsun Haken.
Haken çok iyi grup. En az The Mountain’deki şarkılar kadar iyi şarkılar var. Crystallised geçen sene en çok dinlediğim birkaç şarkı içerisindeydi. Muazzam bir şarkı. Kritik çok güzel eline sağlık.
31.01.2015
@saw you drown, Yanız bence Haken’in sertlik dozajı tam ayarında. Bu şekil daha güzeller. Dream Theater sertliğinde bir metal grubu haline gelmelerini istemem doğrusu.
01.02.2015
@saw you drown, Haken kesinlikle sertleşmemeli, Haken deyince aklıma ilk gelen şey yumuşak, naif ama kırılgan ve ağlak olmayan, neşeli müzik oluyor. Şu Crystallised’e bir bak, şimdi sen bu şarkıya sert riff eklesen mesela, şarkının çok net büyüsü bozulur.
02.02.2015
@Cattle Bilmemne, +100000000000000000000000
The Mountain’ı geçen yaz döneminde insafsızca dinlemiş biri olarak bu EP’yi adam akıllı dinlemememden ötürü kendime ara ara sövüyorum. Kritik itici güç oldu, bu akşam doğru düzgün dinleyeceğim.
HAKEN ve LEPROUS kendilerini tanıdığım günden beri favori progresif rock gruplarımdan, ancak ikisi arasında bir tercih yapacak olursam, daha fazla metal elementi barındırdığı için LEPROUS’u seçerim. Yine de HAKEN canım ciğerimdir tabi, evet.
31.01.2015
@Ozan H. E. Turakine, Leprous gerçekten harika bir grup, Coal’u hala sık sık dinliyorum gerçekten şahane bir albüm.
Haberin altında yapmış olduğum yorum tekrar buraya yazıyorum : Haken modern metalin en büyük temsilcisi !
31.01.2015
@BurakBost(betweentheburied), Abi lütfen şu gruplara modern metal deyip durmayın mis gibi progresif rock/metal grubu işte.
01.02.2015
@saw you drown, abi hayallerimi yıkma ya :(
Haken, yeni nesil metal grupları içinde The Mountain albümünden sonra en çok sivrilen gruplardan biri oldu, benim de severek dinlediğim bir albümdü. Restoration’u henüz dinlemedim, yorumlara bakılırsa The Mountain ayarında bir EP olmuş gibi görünüyor. Kritik de harika olmuş, teşekkürler.
Ben de yaklaşık 1-1,5 ay önce dinlemiştim ve aklımda da “bi uzun şarkı vardı, o çok iyiydi” şeklinde kalmış. (Yazar burada Crystallised’dan bahsediyor.) Tekrar eğileyim bakalım.
Grubu yaklaşık 1 yıl önce keşfettim ve vazgeçilmezlerimden biri oldu, eğer dinlemeyen varsa kesinlikle öneririm. Bu sene tech-fest de çalıcaklar imkanı olanlar kaçırmasın
Thrown to the sun spotify playlistinde denk gelmsti de baya begenmistim
Earthlings’in hastasi oldum.
Haken şu sıralar piyasada olan en tahmin edilmesi güç prog rock müziği yapıyor ve sadece bu bile onları çok sevmeme yetiyor ama bu EP ile gruba olan ilgim bir kat daha arttı; ve bunun en büyük sebebi de Crystallised isimli inanılmaz derecede dolu dolu olan şarkı. Az önce dinlerken tekrar farkına vardım, 18 dakikada insanı progresifliğe doyuruyor ve bir an dahi sıkmıyor cidden. Bu kadar fazla öğeyi bu kadar doğal şekilde bir araya getirebilmeleri fazla acayip ya.