Kar yağışı ve rüzgârın karanlık dinamizminden esinlenerek belirlediğim renkli tartışma konumuzdan herkese merhaba. Bu hafta, herkesin paylaşacak bolca anısı ve yorumu olduğunu düşündüğüm tatlı mı tatlı mevzularla karşınızdayım: Seyahat ve tatil.
Seyahat kavramı size neler hissettiriyor? Şimdiye kadar ülkemizde ve yurt dışında nereleri gezip görme şansınız oldu? Sizce ideal bir yolculuk nasıl bir araçla ve nereye olmalı? Yaz ve kış seyahatleri ve tatilleri için tercihleriniz ne yönde? Nasıl yerlerde kalmayı ve neler yapmayı seviyorsunuz? Seyahatle ilgili olarak şimdiye kadar başınızdan geçen en ilginç olay nedir? Gelecekte nerelere seyahat etmeyi ve gittiğiniz yerlerde neler yapmayı arzu ediyorsunuz? En çok hangi amaçlarla seyahat etmekten hoşlanıyorsunuz (kültür, dinlenme, doğa ile kucaklaşma, genç Rus hanımlarla köpük partileri, vb.)?
Güldüren sürprizlerle karşılaştığınız ve black metalden şaşmadığınız bir hafta dilerim.
Gezip dolaşmak benim için hayatın anlamı gibi bir şey. Çok yer görme şansı olup da görmeyen bence dünyada geçirdiği süreyi büyük oranda boşa harcamış demektir.
Bugüne dek 2 kez interrail yaptım ve baya bir ülke gördüm. Yapmayı düşünen varsa kesinlikle tavsiye ederim. Hayatımın en müthiş günlerinden bazıları bu yolculuklarda geçti. Cidden muazzam tecrübelerdi. “Bakın ben çok gezdim” diye yazmıyorum tabii, eğer bu ülkelere gidesi olan, merak eden, gitmek isteyen ancak fikri olmayan arkadaşlar varsa hepsiyle ilgili yardımcı olabilirim.
Şu ana kadar görme şansı bulduğum ülkeler şunlar:
ABD, Kanada, Avusturya, Belçika, KKTC, Suriye, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Fransa, İsveç, Norveç, Finlandiya, Rusya, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İtalya, İngiltere, Monako, Hollanda, İspanya, Vatikan.
Türkiye’de de en doğuda Hatay olmak üzere Anadolu’daki pek çok yeri, Marmara ve Ege’nin neredeyse tamamını, Akdeniz’in başlıca yerleri dâhil baya bir yer gördüm.
Tatil konusunda, daha önce çeşitli başlıklarda lafı geçmişti, Ayvalık tarafında dedemlerin 40 yıl kadar önce aldıkları bir yazlık var ve 1 yaşımdan bu yana eksiksiz her yıl oraya gidiyoruz, benim için hayattaki en önemli yerlerden biri ve yaşadığım sürece de oraya gitmeye devam edeceğim.
Bunlar haricinde, İstanbul’da oturanlar için, İstanbul’un çevresinde, çok kısa mesafede görülmesi gereken cidden çok müthiş yerler var. O konuda da hem tavsiyeye açığım, hem de önerilerde bulunabilirim. Mesela İnegöl’e yakın Oylat Mağarası var, mükemmel bir yer. Bolu’ya gelmeden Sülüklü Göl var, orası da gördüğüm en ilginç yerlerden biri.
Aklıma geldikçe daha yazarım.
20.01.2015
@Ahmet Saraçoğlu, Hocam selamlar. Bu yaz Beleş interrail yapma ihtimalim var (lysden ilk 100e girdim, heh heh). Güvenlikten Endişe ediyorum malum bi çantayla Avrupayı dolaşıyoruz. Endişem yersiz mi yoksa sıkıntı oluyor mu? Bi de ekstra bi tavsiyen var mı Şunları özellikle yap gibisinden?
Kendimi bildim bileli durmadan geziyorum.Anne babanın da gezmeyi seviyor olması özellikle çocukluk yıllarımda Akçay’daki yazlığımız merkez olmak üzere Ege ve Akdeniz kıyılarının tamamını görmemi sağladı.Hatta küçükken o kadar çok antik kent görmüştüm ki Lise’ye başlayana kadar arkeolog olmak için can atıyordum.
Üniversite’nin ilk yıllarında arkadaşlarla birlikte yine bir yerlere gittik.Sonradan arkadaş grubu içerisinde herkes ailesine biraz fazla yakın olduğundan olsa gerek okulun bitimine doğru baya bir durulduğumuzu hatırlıyorum.Her yaz ‘tamam bu sene interrail yapıyoruz’ dememize rağmen bir türlü grupça yapamadık.Herkes kendi gitti.Hatta ben gidemedim çok koydu.
Abimin farklı görev yerleri ve askerliğim sayesinde doğu illerinin nerdeyse tamamını gezme şansım oldu.Doğu, gezmek görmek için güzel; yaşamak içinse benim gibi deniz görmeden yaşayamayanlar için baya bir bunaltıcı.
2014, tatil olarak değil ama seyahat açısından belkide hayatımın en müthiş ve en hızlı yılıydı.Yeni yıldan beklentiler başlığı altına da yazmıştım neler yaşadığımı.Hız kesmeden gezilerimize devam etmeyi umuyoruz ofisçe.
Tek eksiğim doğru düzgün bir yurtdışı seyahati yapamamam.Açıkcası her geçen gün bu konuda biraz daha geç kaldığımı hissediyorum.Çocukken dünya atlaslarına bakıp tüm dünyayı gezmenin hayalini kurardım.Hayalimden vazgeçmedim ama somut adımları henüz atamadım.
15.01.2015
@Ugur, Denizsiz yaşayanların olması cidden acayip. Geleceğimdeki tek kesin şey heraldi bu. Denizli yerlerde takılıcam.
Seyahat etmek direkt bir hobim değil, ama ülkenin Doğu Anadolu bölgesi haricinde her bölgesinin çoğu yerini gezdim. Zevkli bişey aslında gezmek, ama gezmek için gezmek olayı bana göre değil, bir sebep olmalı ya da seyahat etmeye hevesli birileriyle çıkmalıyım. Bir tek gündüz şehirlerarası otobüs yolculuğu yapmaktan değişik bir zevk aldığımı söyleyebilirim, üniversiteye ilk gittiğim sene geleneğe uyup gece yolculuğu yapıyordum, ama sonra gündüz yolculuğu yanında bunun ne kadar tercih etmeyeceğim bişey olduğuna karar verdim.
Yurt dışına çıkmadım şimdiye kadar, ama ilerde çıkabilirim bir gereklilik veya fırsat ve arzum olursa.
Kendi adıma; yurtiçi gezilerinde yakın bölgelere yolculuk için tren en iyi tercihtir,fakat gündüz yolculuklarında kullanılmalıdır. Otobüs yaz aylarında kesinlikle gece, kış aylarında ise daha çok gündüz kullanılmalıdır. Uçak vasıtasını kullanmış değilim.
Yurtdışı seyahatim olmadı, olmasını epey isterim. İskandinav ülkelerinde bulunma isteğimse hayli yüksek. Onun dışında Asya’da; Moğalistan, Hindistan, Çin, Japonya ve Nepal, Avustralya’da; Avustralya ve Papua Yeni Gine, Afrika’da; Kamerun, Fas, Gana ve Güney Afrika, Amerika’da; Şili, Uruguay, Kanada, Meksika, Küba ve Peru merakımı bastıramadığım ülkeler, iştahımı kabartıyorlar; elbette ki uzun süre bulunmak değil gezmek adına.
Ah ulan şu vize problemi olmasa Türk vatandaşları için kim bilir nereler gezilirdi de sırf sıkıntı. Çalışacak olursun çalışma izni alamazsın, oturacak olursun oturma izni vermezler, tipini beğenmezler vize vermezler neler neler…
Soruların hepsini tek tek yanıtlasam hem çok uzun bir yazı olur hem de sanırsam pek okuyan çıkmaz hahaha. Ondan aralardan seçip yanıtlıyorum.
İdeal seyahat anlayışım aslında bayağı “kabul edilemez” bir bakış açısı; tam takım, gidilecek yerin, ikamet edilecek otelin, girilecek denizin vesairin hazır olduğu bir seyahat maalesef beni hiç heyecanlandırmaz. Ciddiyim, kalkıp Miami’ye de gitsem (Neden Miami? çünkü öyle öğrendik) bütün hazırlıklar yapılmışsa içimdeki heyecan kaybolur, yerine komik ama tuhaf bir sorumluluk, bağlılık hissi devreye girer. Benim için güzel bir seyahat, spontane gelişendir. Hemen her şeyin o an belli olduğu, planın programın çok uzaklarda olduğu seyahate çıkıyorsam, işte o zaman evin kapısını kapattığım anda tatile çıkmışımdır. Bakmayın öyle kimisi için cehennem hayatına eş değer bu dediklerim.
Yazın denizin dibinde, kışın dağların tepesindeki sık ormanların arasında olmak isterim. Otel, Hotel, Hostel, Motel ya da her ne ise, o tarz bir mekanın içinde barınmak yerine çadırımı açar, dalgaların sesini duyarak ve “ulan şimdi büyük bir dalga çıkarsa ne bok yerim” korkusunu içimde yaşayarak uyumayı tercih ederim. Zaten yaklaşık 6 yıldır dağ yürüyüşleri yapıyorum. Hayatımın en güzel tecrübelerinden birkaçını dağlarda kamp yaptığım günlerde yaşadım. 4 günlük keşif yürüyüşlerine çıktık, ormanda bilinmeze doğru günlerimizi geçirdik, kanyon vadilerden geçtik. Zordu ama mükemmeldi. Dağ yürüyüşlerini hayatım boyunca bırakmayacağım. Ayrıca Marmara bölgesinde bir insanın ömrünün yarısına yetecek kadar yer olması da biraz şans tabi. Türkiye’nin tamamını gezeyim deseniz, bir ömür hiç yurtdışına çıkmadan yaşadıklarınızla yetinirsiniz o derece.
Gelecekte ilk planım, yazar kadrosundan biraderim Furkan başta olmak üzere, diğer dostlarım Baybora, Ünal, Nvrhacı, Sebzeci ve Onur’la Ege’yi tamamen bisikletle turlamak. (Yazarken bile güzel lan.) Bununla birlikte kış mevsiminde Moonsorrow dinleyerek dağlarda yürüyüşler yapmak ve tabii ki bolca denize girmek. Ünal’la kumsalda quicksilver şort, parmak arası terlikle volta atıp, Baybora’yla şezlong kavgasına tutuşmak; Furkan’la denizin açıklarında konuşlanıp kumsalı seyrederken laflayıp, Nvrhacı’yı hunharca kuma gömmek; Şemsiyenin altında uyuyakalan Sebzeci’ye şaka olsun diye şemsiyesini kapatıp; Onur’la elemanlara sürpriz yapmak için büfeden buz gibi bira almak ve olmadık anlarında enselerine değdirmek.
:’)
16.01.2015
@Ozan H. E. Turakine, Pek hoşmuş, son kısım da bromance at its best. <3
16.01.2015
@Ozan H. E. Turakine,abi allah affetsin son kısımda ıslandım.
16.01.2015
@Ozan H. E. Turakine, <3
18.01.2015
@Ozan H. E. Turakine, lan Ozan.:’))
Seyahat ya da tatil benim için her zaman dağlar, orman, vadiler, şelale, göl kenarı, böğürtlen çalıları vb. oldu. Tee 14 sene evvel ortaokullu bir ergen iken Yüzüklerin Efendisi’ni ilk okuduğum zaman Tolkien’in doğa ve yürüyüş tasvirlerinin hastası olmuştum ve sürekli Yeni Zelanda, Norveç gibi doğasının muhteşem olduğu ülkelerde arkadaşlarımla yürümenin/kamp yapmanın hayalini kurardım(adisyonel olarak üzerimizde örgü zırhlar ve kapüşonlarla). Bu kamplı, yürüyüş sopalı hayali yukarıda Ozan’ın da bahsettiği gibi nihayet geçen yaz gerçekleştirebildim.<3
Deniz, sıcak kumlar vb. ancak bir sürü arkadaşım yanımda olursa keyif alabileceğim tatil biçimidir. Çocukluğumdan beri çok ısınamadım. Gidersem de yine işin deniz-güneş-tekne turu degil de bira/orman/arkadaşlarla akşam balık restoranı kısmında olurum sdf.
Yıllardır bu sebepten yazın tatile çok çıkmam. Son 11 yılda denizli yaz tatiline sadece 2 kez gittim. Ama Trabzon-doğu karadeniz tarafına daha çok gittim. Oralarda benim için daha fazla eğlence var. Arada arka planda müzik çalarken google earth açıp dünyada gitmek istediğim bu tarz yerlere; sibirya'nın tundralarına, avusturya'nın dağ yollarına, finlandiya'nın göllerine, kafkasya'nın vadilerine vs. bakınırım.
19.01.2015
@Ozan H. E. Turakine, her tarafımdan HEVES aktı ozan, abv :’)
Seyahat kavramı bana ne hissettiriyor? Bu kavramla ilgili baya işe yaramaz, baya sıradan, kimsenin ilgisini çekmeyecek birkaç tecrübe dışında başka bir sikim olmaması sebebiyle, bana neler hissettirdiği konusunda pek bir şey söyleyemiyorum. Gezmeyi, tozmayı, yeni şeyler keşfetmeyi istiyorum ve seviyorum; imkan olursa ve tabii ki geçerli bi bahanem olmazsa, fırsatları değerlendiriyorum.
Şimdiye kadar ülkemizde ve yurt dışında nereleri gezip görme şansım oldu? Yurt dışı diye bir şey bilmiyorum henüz. Ama ülke çapında şu veya bu sebeple 12-13 şehirde bulunma fırsatım oldu. Güzel Anadolumuzun kıçına parmak attığım söylenebilir. Bulunduğum bu yerlerin hepsinde de paso gezmedim tabii.
Bence ideal bir yolculuk nasıl bir araçla olmalı? Ayağı yerden kesecek, yarı yolda bırakmayacak herhangi bir şey yeterli olur. Ortam ve yolculuğun günün hangi bölümünde başladığı önemli. Sabaha karşı yola çıkma veya sabaha karşı bir yere varma olayı müthiştir mesela.
Yaz ve kış seyahatleri ve tatilleri için tercihlerim ne yönde? Kışa özel bir seyahat/tatil planım olmuyor. Aslında yaz mevsiminde de bir bok olduğu yok. Çünkü etrafımda beraber bir haltlar karıştırabileceğim insanlar hiç olmadı 20 senedir, mantarız yani, ABV. Buradan varacağım nokta; düzgün bir adam ‘yürü lan bu yaz Hakkâri’ye gidiyoz’ dese=giderim, net. Yani mesele önce insan bulmak. Tabii olursa yazın bi Antalya oluyor, o da aileden hiç çekilmeyen bazı kimselerle, yarım yamalak. Ha, Antalya deyince aklınıza deniz-kum-güneş triosu gelmesin; bildiğiniz AKRABA ZİYARETİnden söz ediyorum.
Nasıl yerlerde kalmayı ve neler yapmayı seviyorum? Arabada sabahladığım oldu. Sabaha kadar sahilde birbirini düdükleyenleri saymazsak, hoş bi durumdu.
Aslında gayet sıradan, bayağı bi olay olan ‘arabada yatma’ dışında yapıp, sonra da ‘bunu çok seviyorum’ diyebileceğim bir şey olmadı pek.
Seyahatle ilgili olarak şimdiye kadar başımdan geçen en ilginç olay nedir? Muhakkak vardır, şu an hatırlamıyorum.
Bu kadar.
Sürekli seyahat etmekten hoşlandığım iki yer var, Bulgaristan ve Küçükkuyu.
Bulgaristan’a seyahat etmeyi çok seviyorum, çünkü Avrupa’ya açılan tek kapım ahah. Genelde “ya onlar ekonomik krizdeler, bakma sen biz daha iyi ülkeyiz” muhabbeti yapılır mesela, inanmayın. Sizin akşam 10′dan sonra kaçak aldığınız kalitesiz biranın daha kalitelisini 2-3 kat daha az para ödeyerek alıyorlar. İçkide bu çok belirgin olsa da birçok göt keyfi için yapılan etkinlik gayet uygun ve belirli bir standartta yapılıyor. O yüzden tatil için tavsiye edebilirim. Bunun dışında sakın Varna’da plaj kenarındaki cafelerden birine oturup da üstsüz hanım/yapılı bey kesmeyin. Kendinizi gezgin bir Roman düğününün ortasında gerdan kırıtırken bulmanız an meselesi. Eğer öyle bir şey yapacaksanız bizzat plaja gidip yapın, üç insanın canı yandı bu konuda daha fazla canlar yanmasın sdfgs. Ayrıca Varna’nın BAYBURT ile KARDEŞ ŞEHİR olduğunu,
BİLİYOR MUYDUNUZ? Keşke bilmeseydiniz.
Küçükkuyu da ayrı bir muhabbet benim için. Yaklaşık 7-8 yıldır her yaz oradayım, uzun bir süre de gitmeye devam etmeyi düşünüyorum. Özellikle 2 yıldır benim için çok büyük ve özel anlamı var, o yüzden çok övebilirim dsfds. Küçükkuyu, Altınoluk’un dibinde bir tatil kasabası. Oksijenden beyninizin içeride ters döneceği bir yer, nefes darlığı çekenlere tavsiye edebilirim. Zeus Altarı ve Mıhlı Şelalesi gidilip gezilesi yerlerden bazıları. Bunun dışında tabi benim için anlamı daha büyük ve özel. Genellikle Lüleburgazlı insanların yazlık sahibi olduğu Lülekent diye bir site olduğundan arkadaşlarla takılmak konusunda hiç sıkıntı yaşamadım. Özellikle Lüleburgaz’da hiç sohbetim olmayan biriyle orada tanışıp sonra muhabbeti ilerletmek de gayet hoş oluyor. Aynı şekilde yeni insanlar da tanıdım, hepsi benim için çok değerli. Hatta yazın büyüsünden midir bilmiyorum, orada kurduğum arkadaşlık ilişkisi bana hep daha özel gelir. Çadırmate’im Şamil hala daha yakın arkadaşlarımdan biri, Gezi zamanında ilk “Abi iyi misin?” diye aradığım insandı hatta. Neyse çok saptırdım konuyu, özetle Küçükkuyu benim için bayağı özel bir yer. Kaz Dağları, zeytin ve sessizlik arayanlara bayağı tavsiye ederim.
20.01.2015
@Çağrı Tunç, Küçükkuyu tarafına Eylül sonu gittik. Zeus Altarı’na da çıktık. Balıkesir’in Ege sahil şeridi her türlü akıyor.
Buraya tekrar döneceğim ama şimdilik sadece şunu bırakabiliyorum: https://www.youtube.com/watch?v=s8hWSmppvUk
Deniz, kum, güneş üçlüsünü hastalık derecesinde seven ve çok ufak yaşlardan beri de yaz tatillerini bu şekilde geçiren bir insan olduğumdan tail benim için büyük oranda bundan ibaret diyebilirim. Ama hayatımda geçirdiğim en iyi tatil 2006 yazında İzmir’den başlayıp Antalya’ya kadar, neredeyse Ege ve Akdeniz kıyısında bulunan tüm ilçeleri ve beldeleri gezmek suretiyle yaptığımız çılgın seyahatti kesinlikle. Çocuk yaşımda da olsam, ailemle de olsam, günübirlik konaklama, bambaşka yerler görme, hemen her gün hiç tanımadığım insanlarla (çoğu yabancı turistlerdi hatta) konuşmak inanılmaz bir keyifti.
Gezme ve yurtdışı açısından ise dünyanın en garip şansına sahip insanlardan biri olabilirim sanırım sdfsd. 5 yaşıma kadar, babamın mesleği dolayısıyla, neredeyse Türkiye’de bulunduğum kadar yurtdışında da (Panama, Amerika, Fransa, Dubai, Brezilya ve daha aklıma gelmeyen 4-5 yer daha) bulunmuş bir bireyim. Lakin tahmin edilebileceği gibi o dönemden hatırladığım şeyler çok ama çok az, hatta direk yok. Eldeki video kayıtları, fotoğraflar vs. “hasiktir yaa” denecek cinsten ibret verici olsalar da işin esas heyecan verici tarafı, babamın arkadaşları olan, benim ise hiç tanımadığım adamlarla konuşurken kendilerinin bana zaman zaman “Ooo ünal saat kaç ya bi söylesene hahahahah” , “Ünal kaptan, king’e geliyo musun bu gece?” , “Vay be, kocaman olmuşsun lan. Hala playstation’da batman oynadıktan sonra gaza gelip kendini uçuyor sanıyo musun ahuahuahua” tarzı cümleler yöneltmeleri sanırım. Kirli bir geçmişim var ve hakkında hiçbir şey bilmiyomuşum gibi bişey ya ahah.