Underground bir grubu ilk çıktığı zamanlarda keşfedip adım adım gelişimini izlemek gerek grubun müzikal anlayışındaki değişimleri görmek gerekse piyasadaki durumlarını takip edebilmek gibi imkanlar sağlaması açısından oldukça keyifli bir süreç. Her ne kadar günümüzde kendini metal piyasasına sunan çoğu grubun aşamadığı/aşmak için gerekli çabayı göstermediği veya doğru adımları atamadığı bir üst sınır bulunuyormuş gibi gelse de metal müziğin kadir kıymet bilen dinleyicileri yıllardır az bilinene sahip çıkmasıyla, sevdiği gruba destek vermesiyle müzisyenlerin kafalarındaki müziği kayıt şirketlerinin baskısıyla değiştirmelerine gerek olmadığını ispatlayacak işlere imza atıyorlar. Bunun en yakın zamandaki örneği death metalin kült gruplarından OBITUARY’nin 10.000 dolar limit belirlediği kickstarter kampanyasına 60.000 dolar gibi inanılmaz miktarda paranın gelmesiydi. Bundan önce de PROTEST THE HERO’nun belki de tüm kariyerleri boyunca şirketlerden bağımsız olarak müzik yapmalarını sağlayacak miktarda (340.000 dolar) parayı başarılı ve oldukça ilgi çekici bir indiegogo kampanyasıyla sağlaması gibi metal camiasındaki tüm gruplara heyecan veren bir olay yaşanmıştı. Bunun dışında yeni MISERY SIGNALS albümü (104.000 dolar) WHITECHAPEL dvdsi (58.000 dolar) yeni DEATHMOLE albümü (141.000 dolar) gibi dinleyicilerin metal müziğin geleceğine dair karamsar düşünceleri bertaraf edecek miktarda para bağışında bulunduğu birçok kampanya da mevcut.

Kickstarter’da metalle ilgili en çok bağış yapılan 12. kampanya ise ilk albümünü 2012’de kendi imkanlarıyla çıkaran İngiliz thrash/melodic death metal grubu BLOODSHOT DAWN’ın yeni albümü “Demons”ı da bir şirketle anlaşmaksızın çıkarmasını istemesi üzerine başlattığı proje oldu. 5000 euro olarak koydukları hedef 8000 euroya kadar çıkan grubun kampanyayı yürütmedeki başarısının yanında ilk albümlerinin underground piyasada oldukça popüler olması bu taşın altına ellerini koymalarının şüphesiz en büyük sebebi. Grupla aynı isiml albümün kritiğinde de bahsettiğim üzere BLOODSHOT DAWN, her gün milyar tane albümün çıktığı, gitarı ve ses kartı olan hemen herkesin şarkı yayınladığı bu keşmekeş internet aleminden sıyrılmanın formülünü iyi bulmuş bir grup. Yaptıkları müziğin melodik ve enerjik yanını dinleyiciye çok direkt biçimde aktaran grup, ilk albümdeki harika melodileri, akla kazınan rifleri ve nakaratları ile underground piyasada birdenbire patladı. İnternet sitelerinden aldığı yüksek puanlar, insanların gaza gelerek caps lock’la ve ünlemlerle yaptığı yorumlar ve en önemlisi grubun canlı performansının da seyirciler açısında son derece keyifli olması DECAPITATED, ABORTED, WINTERSUN, SCAR SYMMETRY, VADER, FLESHGOD APOCALYPSE gibi gruplarla turlamaları ve Bloodstock Open Air’da çalmaları gibi ilk albümün ardından gerçekleşmesi tek kelimeyle muazzam olan şeyler tecrübe etmeleriyle sonuçlandı.

Peki tüm bunların ardından neler oldu? “Demons” yayınlandıktan sonra çıkan kritiklerde albüme genel olarak 10 üzerinden 6-9 arası puanlar verildiğini gördüm. Daha önce de dediğim gibi, direkt bir müzik yapan bir gruptan bahsetmekte olduğumdan ilk birkaç dinlemede benim puan aralığım da kabaca aynı şekildeydi. İlk albümdeki heyecanı ve keyfi alamasam da BLOODSHOT DAWN, yine türü seven hemen herkese hitap edebilecek ama bir o kadar da özgün bir tını yakalamayı ve bunu belki de en önemli özelliklerinden biri olan inanılmaz bir sound’la dinleyiciye aktarmayı bilmiş.

Sound demişken hemen belirteyim, grup Kickstarter projesi sayesinde “Demons”ta Jacob Hansen adlı süper insanla çalışma fırsatı bulmuş ve zaten iyi olduğu sound konusunda inanılmaz profesyonel bir anlayışa imza atmış gerçekten. Yaratılmak istenen hava gerek gitarların death/melodic death/thrash metal arası değişen özgün tonlarıyla gerekse davulun (her ne kadar bu albümde biraz fazla öne çıkmış olduğunu düşünsem de) inanılmaz temiz duyulmasıyla birebir olarak albüme yansıtılabilmiş.

Esas mevzuya gelecek olursak, önceki albümle benzer olarak müziklerindeki etkileşimleri bariz belli etmesine rağmen kendine özgü bir melodi/rif düzeni olan şarkılardan oluşan ve doğal bir dinamiği olduğunu hissettiren, kopukluktan uzak biçimde birleştirilmiş bölümler barındıran bir albüm olduğunu söyleyebilirim. Bunun yanında ilk albümlerindeki en büyük sorun olarak gördüğüm “çabuk tüketilebilme” mevzusunu grup da net biçimde fark etmiş olacak ki öne çıkan melodileri şarkılara direkt olarak koymaktansa daha natural şekilde yedirme yoluna gitmişler. Her ne kadar benim kişisel olarak bu tarz bir müzikten beklediğim bir anlayış olmasa da, grup adına oldukça doğru bir karar olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. Elbette ilham kaynakları kadar göze batmadan yapamıyorlar bunu ama bariz bir profesyonelleşme görülüyor şarkı yapılarında. Son olarak da enstrüman hakimiyetleri üst düzey olan bu adamların ilk albüme nazaran daha az mastürbasyon seviyesinde solo işine girişmiş olmasını beklerken aksine bu oranın daha da artmış olması üzücü, her ne kadar sololar şarkıların olmazsa olmazı denecek kadar mühim olsalar da bunun zaman zaman dinleyiciyi yorduğunu inkar edemeyeceğim.

“Smoke and Mirrors” , “Human Void” ve “Inadequacy” albümün zirve yaptığı bazı noktaları bulundurduğunu düşündüğüm şarkılardan. Ayrıca albümde Per Nilsson(SCAR SYMMETRY) , Teemu Mantysaari (WINTERSUN) , Chris Amott (ARCH ENEMY) ve Andy James’in gitarlarda; Sven De Caluwe’un (ABORTED) da vokallerde konuk olarak yer aldığını da yazayım ki grubun turladığı elemanlarla olan muhabbetinin ekmeğini de akıllıca yemiş olduğunu göstermiş olayım.

Özetle, BLOODSHOT DAWN İngiltere underground metal piyasasının en akıllı ve ne yaptığını bilen gruplarından. Gördükleri desteği de, ivmeli yükselişlerini de sonuna kadar hak ettiğini düşündüğüm bu adamlar ileride müziklerinin izin verdiği oranda kendilerinden söz ettirecekler. Yaptıkları müzikle aralarına kimsenin girmesine izin vermeden, bu işi bu denli profesyonel ve doğru şekilde yapmaları BLOODSHOT DAWN’ın en takdir edilmesi gereken özelliği bana kalırsa. Albüme puanım ise yukarıda belirttiğim bazı kişisel sebeplerden ötürü olması gerekenden yarım veya bir puan aşağıda olabilir. Bunu da göz önüne alarak, türü seviyorsanız kesinlikle es geçmeyiniz diyip sonlandırmaktayım bu kritiği.