Hadi bu sefer iddialı bir giriş yapayım. Hayatımda duyduğum en iyi power metal vokalisti Daniel Heiman’dır; hatta benim için gelmiş geçmiş en iyi power metal vokalistidir. Evet Kiske, Hansen, Kotipelto, niceleri… Ama ben Heiman’ın sesindeki kişiliği, orijinalliği başka hiçbir vokalistte bulamıyorum. Bırakın power metali, hayatımda duyup da “aşık olduğum” belki de tek vokalist. En sevdiğim vokalist mi? Belki değil. Akerfeldt var, Kürsch var, Gildenlöw var.. Ama onlarla aynı oranda sevdiğim bir de Daniel Heiman var. İşte bu yüzden Lost Horizon hayatımın gruplarından biridir, gelmiş geçmiş en yaratıcı power metallerden (alkali metaller) birini yapan, müziğine tek kelimeyle “aşık olduğum” bir gruptur.
Her güzel şeyin olduğu gibi bunun da bir sonu vardı elbet; Heiman’ın Lost Horizon’dan ayrılması beni o kadar üzmüştü ki, ancak Warrel Dane Nevermore’dan ayrılsa bu kadar üzülebilirim.
Böyle düşünen, olaya subjektif bakan bir ben miyim? Hayır. İnternetteki kimi sitelerdeki yorumlarda da Heiman şu an itibariyle “dünyanın en iyi” power metal vokalisti olarak anılmakta. Power metal, hatta metal müziği seviyorsanız, kendinize bir iyilik yapın ve Lost Horizon’ın “A Flame To The Ground Beneath” albümünden “Highlander (The One)”ı bir dinleyin. Yaratıcı vokal bile demiyorum; “vokal” nasıl yapılır görün. Tek kelimeyle bir rüya, sürreal bir yolculuk. Kelime bulamıyorum.
Dediğim gibi Heiman, yanına gitaristlerden Fredrik Olsson’u da alarak Lost Horizon’dan ayrıldı. Neyse ki grubun beyni Wojtek Lisicki grupta kaldı da Lost Horizon da farklı bir vokalistle büyülemeye devam edecek (yılların editi: lan yüz yıl oldu hala birini bulamadılar). Daniel artık kendi grubu Heed ile yoluna devam ediyor. Şimdilik yalnızca Japonya’da piyasaya sürülen “The Call” 2005 Kasım’ında çıktı ve henüz adını hiç duyurmayan bu grup adına bence son derece başarılı bir başlangıç olarak görülmesi gereken bir çalışma.
Albüme ne tam power metal, ne de heavy metal diyebilirim. Açıkçası tam bir tür söyleme konusunda zorluk yaşıyorum, zira ne power metal gibi çift krosa abanılan hızlı bir müzik var, ne de klasik bir heavy metal var ortada. Son derece modern, yer yer son dönem In Flames’e bile dönen, vokal üzerine yoğunlaşılmış ancak çok sağlam ve sert riff’lerin de bulunduğu, gayet yenilikçi ve güzel bir çalışma.
Dediğim gibi vokal üzerine yoğunlaşılmış, zaten bu vokalist olduğu sürece her albüm vokal üzerine yoğunlaşılmış gibi gelecektir. Zira adam sesindeki karakterle resmen müziğe hükmediyor ve bambaşka bir tad katıyor.
Her saniyesi kusursuz “I Am Alive” ile açılan albüm, sağlı sollu melodiler ve enerjik gitarların üstüne tüm yeteneğini serpen Heiman’ın sesiyle daha ilk dinleyişten “ağızlara sakız oluyor”. Albümün ilk single’ı “Last Drop Of Blood”, kütür kütür giden staccato gitarları ve vokal melodileriyle akıllara kazınırken, “Ashes” ufaktan Lost Horizon tadları sunarak tüylerimi ürpertmeye yetiyor. Bir de bu şarkının 2.46-2.53 arasında çıkan sesi bir insan çıkartıyor, onu da ekleyeyim. Hani az daha yükselse sadece köpekler duyabilecek diyeceğim neredeyse.
Eğer merak ederseniz, bu adamı asıl Lost Horizon’da dinleyin. Her iki albümü de, nazarımda tek bir “sıradan” parça bile barındırmayan şaheserlerdir. Vokal bazında da dediğim gibi, yüksek notalara bu kadar rahat ve yaratıcı hükmeden, kısacası döktüren bir başkasını, duymuşsam da çok az duymuşumdur.
Sonuçta ne olursa olsun bu adam dünya çapında, hatta en büyük olarak gösterilenlerin de üstünde, kendi liginde tek başına mücadele eden birkaç kişiden biri. Bu sebepten dolayı “The Call”u power metal seven ve güçlü bir vokal dinlemek isteyenler başta olmak üzere, heavy metal ve türevlerinden hoşlananlara hiç düşünmeden öneriyorum.
2005′te çıkan bir albüm, yazının yazılışı da o zamandır. Bana ait olan yazılar 2002′ten bu yana yazdığım şeyler, o yüzden hangi yazı hangi yılda yazılmış, tam bir tarih vermem zor. Çoğunluk albüm hangi yıl çıkmışsa o yılda yazılmıştır (2002 öncesi albümler hariç).
teşekkürler bilgi için :)
Öyle içimden geldi açıklayayım dedim. :)
dağılması bu grubun derinden yaraladı beni… daha ilk albümünden böyle bir ürün koyabilen (hem de power metal aleminde) çok çok ender gruplardan biriydi… artık lost horizon’a geri döner mi heiman bilmiyorum ama bu gruptan bir şey duyamayacak olmak üzüyor beni… mantar gibi türüyen gruplardan birileri gitseydi keşke…
daniel heiman olmasa bu kadar dinleneceğini sanmam. hakkaten adam hangi grupta vokallik yapıyosa o grubu muhakkak takip ediyorum. bu albümden sonra bir de demo yayımladılar sanırım. o demodaki vokal oyunları daha bir hoştu. keşke dağılmasalardı tabii.
bir de lost horizon kritiği bekliyoruz diyelim. (veya bekliyorum bizzat kendi adıma)
kaç kere başlayıp iyi olmadı diye sildim bilmiyorum, ama ilk fırsatta hakkını vererek bir lost horizon yazısı yazacak bu narin bünye.
Heed in 2007 tarihli demosunda bateri çalan kişi Ufuk Demir adında bi Türk müş metal archives de gezerken denk geldim.