Nazım Kemal ÜRE
Sıkı bir klasik müzik dinleyicisi olarak, bu türün metal içerisine yedirilmesinin hep sorunlu olduğunu düşünmüşümdür. Bunun başlıca sebebinin de orkestra kullanan grupların orkestrayı “destekleyici” bir rolde kullanması, tamamen gitarlar ile yazılan şarkılara orkestranın sonradan monte edilmesi ve bunun sonucunda orkestranın rolünün basit klavye efektlerinden öteye geçememesi olduğunu söyleyebilirim.
SEPTICFLESH, orkestrayı destekleyici yerine “bütünleyici” olarak kullanarak türünün benzer örneklerinin fersah fersah ötesine geçmiş bir grup. 2011 çıkışlı “The Great Mass”i neredeyse herkesin başyapıt olarak kabul ettiği açıkça ortada.
“Titan”, “The Great Mass”in gittiği yoldan ilerliyor. Hatta iki albüm prodüksiyon, beste kurguları, enstrüman kullanımı ve hatta sanat tasarımı olarak o kadar benzeşiyor ki, bu iki albümü karşılaştırmadan bir inceleme yazabilmek neredeyse imkânsız. “Titan” her ne kadar belirli bir kalitenin üstünde de olsa, maalesef bu açıdan bakınca “The Great Mass”in gölgesinde kalıyor.
“Titan”ın geride kaldığı başlıca nokta insanın aklına kazınan melodilerin ve pasajların azlığı. “The Great Mass”in ne kadar harika bir albüm olduğunu daha ikinci dinleyişte fark ederken, “Titan”ı on kere dinledikten sonra bile en sevdiğim yerlerin nereler olduğunu belirtmekte zorlandım. Diğer bir sorun ise “The Great Mass”deki bazı kalıpların bire bir kullanılmış olması ve o albümü defalarca dinlediğimiz için bu numaraların bizi artık şaşırtmaması. Mesela Fotis’in tomlara vurarak es vermesi, ya da blast beat’lerin üzerine atılan kesik keman rifleri gibi fikirlerin artık suyunun çıktığını düşünüyorum.
Bunların dışında “Titan”da grubun şarkılara farklı karakterler kazandırmakta zorlandığını görüyorum. “The Great Mass”i bu kadar güzel yapan şeylerden biri de tüm şarkıların farklı atmosferlere ve melodik yapılara sahip olmasıydı. Bu yüzden de “The Great Mass” çıktığında herkes başka bir parçayı gelmiş geçmiş en iyi SEPTICFLESH parçası ilan ediyordu. “Titan”da ise şarkılar hem tempo, hem de kurgu olarak kendi aralarında daha fazla benzeşiyorlar.
Bu kadar olumsuz şey söyleyince albüme çok düşük not vereceğimi sanmış ve nota bakınca şaşırmış olabilirsiniz. O yüzden biraz da olumlu yanları sayacağım. Hiç yeni elementler yok değil aslında, mesela Order of Dracul’daki Mozart’vari enstrümantal pasajlar çok hoş ve zekice, benzer şekilde Prototype’daki çocuk korosu da öyle. Prometheus’daki vokal/koro geçişleri muhteşem. Bir de ne kadar laf edersem edeyim, orkestrayı bu kadar güzel kullanan grup, yok denecek kadar az. Ayrıca prodüksiyon yine olağanüstü; albümü kaliteli bir ses siteminde dinlerseniz aklınızı kaçırabilirsiniz.
Eğer “The Great Mass” ile karşılaştırmayı bırakırsak, esasında “Titan” akıcı ve dinlemesi hayli keyifli bir albüm. Ama insan bu kadar yetenekli adamlardan ister istemez her albümde daha ileri gitmelerini ve çıtayı yükseltmelerini bekliyor. Bunu bulamayınca bir nebze hayal kırıklığına uğradım. Albümü dinlerken beklentilerinizi buna göre ayarlayın derim.
Not: 7
Ahmet SARAÇOĞLU
2007’deki o kutlu birleşme ile birlikte, önceki halinden daha sofistike, daha katmanlı, daha zengin, kısacası pek çok açıdan “daha fazla” şekilde yoluna devam eden SEPTICFLESH, 2008’deki “Communion” ile alınmadık akıl bırakmadıktan sonra, 2011’de çıkan “The Great Mass” ile pek çok insana göre gerçek bir başyapıta imza atmıştı. “The Great Mass”, öncesindeki “Communion”la pek çok ortak özellik barındıran, ancak olayın orkestral yönüne sırtını daha bir yaslayan ve bunu son derece başarılı şekilde yapan bir albümdü. Şahsım adına, hayatımda dinlediğim en başarılı senfonik death metal albümüydü.
Bazı albümler vardır, “The Great Mass” gibi. Çok fazla şey doğru yapılmıştır; albümü oluşturan tüm dinamikler ortak bir amaca hizmet etmiştir; bu sayede de ortaya çıkan şey sadece çok iyi bir albüm değil, adeta kendi mevcudiyeti olan, yaşayan, nefes alan bir şeydir. Albümün adını duyduğunuzda aklınıza birkaç şarkı, ya da nokta atışlık güzellikler gelmez. Bir bütün halinde, kapağından müziğine, sözlerine , genel havasına, her şeyiyle içselleştirmişsinizdir o albümü.
“Titan”ın haberi ilk geldiğinde, albüme dair beklentim de, merakım da tavandaydı. Nasıl olmasın? Türünde hayatımda duyduğum en iyi albümü yapan adamlardan bahsediyoruz. Yukarıda dediğim nedenlerden ötürü, albümün “The Great Mass”i aşması konusunda bir beklentim yoktu. Ortaya çıkacak iş elbette “The Great Mass”e benzeyecekti, yaptıkları işte en iyi olduklarına inandığım bu adamlar, bileklerinin gücüyle oluşturdukları bu tınıyı tabii ki de sürdüreceklerdi.
Ve yine bu adamların ortaya çıkaracakları şey, her ne olursa olsun, tabii ki de “The Great Mass” ile kıyaslanacaktı.
Açıkçası “Titan”ı “The Great Mass” ile kıyaslayarak değerlendirmenin haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bu şekilde bakarsak, elbette ki “Titan” “The Great Mass” kadar etkileyici değil, çünkü “The Great Mass”, SEPTICFLESH’in birçok süper özelliğini belki de ilk kez duyduğumuz albümdü. Şaşırtıcı, şoke edici, heyecan vericiydi. Aynı şeyler “Titan” için de geçerli. Albüm her açıdan son derece zengin, dopdolu, zeka ve fikir fışkırtan, yaratıcılık, müzisyenlik, ne yaptığını bilirlik, tecrübe kokan bir müzik barındırıyor. Ancak ilk karşılaşma elbette ki daha etkileyici oluyor. Zira “Communion”da duyduğumuz birtakım şeyler ile bu şeylerin “The Great Mass”te evrildiği şeyler arasındaki fark, “The Great Mass” ile “Titan” arasında yok. “Communion”dan sonra “The Great Mass” değil de direkt “Titan” çıksaydı, “Titan”ın etkisi şimdikinden fazla olabilirdi, ancak “The Great Mass” deneyimini hiç yaşamamış olduğumuzu farz edemeyeceğimizden, bunu da net şekilde söyleyemeyiz.
SEPTICFLESH, önceki iki albümde kusursuzlaştırdığı tınısının sınırlarını net şekilde çizdiğinden, albümü dinlerken ister istemez “önceki iki albümde bunun gibi şeyler duydum” hissiyatına kapılmadan edemiyorsunuz. Bu gayet normal bir şey. Lâkin bunu sürekli olarak “Ohooo, bunların daha iyisi “The Great Mass”te yapıldı…” diye düşünerek yapmak, hem gruba haksızlık, hem de kendi müzik dinleme deneyiminizi sekteye uğratacak bir yaklaşım olur. “Titan”ı dinlerken hissettiklerim, SEPTICFLESH’in türünde yine zirvede olduğu, ancak önceki iki albümdeki kadar büyük hit’ler ve farklılıklar yaratamamış oluşu. Albümü dinlerken, önceki iki albümü ilk dinleyişlerimde yaşadığım “sanırım şu an manevi bir deneyim yaşıyorum” hissiyatının yakınından geçmedim.
Tüm bunları yazdıktan sonra çok ilginç bir şey yapıcaz. Üçgen biçiminde birbirimize takıcaz.
Kesin olan bir şey var ki SEPTICFLESH süper müzisyenlerden kurulu bir grup ve “Communion” ve “The Great Mass” albümlerinde tür adına muazzam işler yaptılar. Ancak yine kesin olan bir şey var ki, her ne yaparsanız yapın, bu denli karakteristik bir tını içerisinde kendinizi tekrarlamamanız, yarattığınız heyecanı tam olarak aynı düzeyde tutabilmeniz imkânsız.
O yüzden olaya bu albüm nezdinde yaklaşmak, bir dinleyici olarak sizi daha mutlu edecektir. Her şeyi bir kenara bırakırsak, “Titan” hayvan gibi bir albüm. Metal dünyasında benzeri çok az yapılabilecek, hatta belki de sadece SEPTICFLESH’in yapabileceği bir manyaklık. Olaya bu gözle bakıp, sol tarafınızdan gelen “Ama “The Great Mass” bundan daha iyi”, “Sen bunların benzerlerini önceki albümde duydun” gibi seslere kulak asmazsanız (asmamayı başarırsanız; biliyorum kolay değil), “Titan”dan çok daha fazla keyif alırsınız. Ben bu şekilde dinleyebildiğim için mutluyum, bu duvarı aşamayanlara da bu konuda çaba sarf etmelerini öneririm. Çünkü böyle yapmazlarsa, korkarım bir daha SEPTICFLESH’in yaptığı hiçbir şeyi çok da beğenemeyecekler.
Not: 8
Ellerinize sağlık öncelikle, net olarak her cümlesine katıldım.
Bu albüm benim için de biraz hayal kırıklığı oldu açıkçası, sebebi tabii ki sırf orkestrasyon arkaplanlı ve chugging tarzı giden bayık riff’leri içeriyor. Ayrıca tıpkı kritikte bahsedildiği gibi, önceki albümler kadar akılda kalıcı anlar yok. Bazı yerlerde kesinlikle var, ama kıyaslayınca az kalıyor doğal olarak.
Bunun yanında bu albümle ilgili garipsediğim şey şu oldu; albümün ilk yarısı, daha doğrusu Prometheus’a kadar, MÜTHİŞ. Cidden, oraya kadarki her şarkıya neredeyse The Great Mass’teki bir şarkıymışçasına bayıldım. Fakat işin ilginç tarafı Titan’dan itibaren son dört şarkının, en azından bana göre, HİÇBİR olayı olmaması. Resmen yarısı filler bir albüm dinliyormuş gibi hissettim, ve Septicflesh gibi ustalık dolu bir gruptan bunu kesinlikle beklemezdim. En az olaylı şarkıların albümün sonlarında olması da ayrı bir olay zaten, hele o kapanış hiç olmamış mesela.
Ama nolursa olsun Septicflesh’te “Ölüsü bile akıl alır” mantığı var. Sonuçta Burn, Order of Dracul, Prototype ve de Prometheus gibi şarkıların resmen köpeği oldum yine. Hele de o Prometheus ya, albümün orda bitmesi gerekiyordu işte. Sonradan hedefsiz bir yola gidiyormuş hissiyatı veriyor çünkü.
Son olarak çocuk korosu biraz daha verimli kullanılabilirdi diye düşünüyorum, Prototype’ı başta beğenmeyip sonradan bayılsam da o şarkı dışında koronun tüyleri ürperttiği bir an yok. Orkestra genel olarak yine muazzam tabii ki, ona hiçbir laf yok. Fakat umarım bundan sonra gitara tekrardan armoni katmaya başlar, çünkü bir süre sonra cidden kulak tırmalıyor. Ama işte böyle konuşuyoruz ya, sonuçta SEPTICFLESH. Bir sonraki albüme de aynı beklentiyle yaklaşacağız, yine The Great Mass’i veya Communion’ı geçemeyeceğini bilsek de deli gibi bekleyeceğiz.
Elinize sağlık, yazılar güzel olmuş.
“Titan”ı 1-2 kez döndürdüm, Septicflesh’in benim için ciddi anlamda hiçbir şey ifade etmeyen bir gruba dönüşme sürecinin tamamlanmış olduğunu anladım. “The Great Mass”ı sevmem, ama grubu metal dünyasında ayrı bir yere koyduğunu kabul edebilirim. “Titan” için aynı şey geçerli değil, o yerin hakkını veren bir albüm değil. Olayın “Bunlar önceden yapıldı yeaa.” ile alakası yok, orkestrasyon elementinin ne derece profesyonel ile kullanıldığı ile alakası var bence. “The Great Mass”ta bu elementin (her ne kadar bana göre baya uyumsuz, abartılı, keyif kaçıran bir şey olsa da), müzikal anlamda daha bütün ve müziğe entegre olarak kullanıldığını söyleyebiliriz. “Titan”daki segment ve “sürükle bırak” havası, özelliksiz chug rifler arasına sıkıştırılan yalandan barok düzenlemeler falan o kadar eğreti duruyor ki anlatamam. Seth Siro Anton’un stüdyo mucizesi vokallerindeki, Arch Enemy-sel yapaylık da iyice kulağıma batmaya başladı.
Kısaca, “The Great Mass”, Septicflesh’i geçiyorum, genel anlamda hiç de sıradan bir albüm değildi. “Titan” ise her anlamda aşırı derecede sıradan bir albüm. Bu saatten sonra gruptan ikinci bir “Communion” beklemenin alemi yok, o yüzden bir dinleyici olarak başka taraflara yelken açtım bile. Kendilerine kolaylıklar dilerim.
Kritikler güzel olmuş elinize sağlık. Dinlerken gerçekten çok sıkıldım maksimum vereceğim puan 7 dir. O da Septicflesh hatırına yoksa 5-6 arası uygundur bu albüm için.
Yazılabilecek en dengeli yazı yazılmış.Bravo.Bence Titan’ın tek eksiği ‘akılda kalıcılık’.Communion’da bile misal ilk dinleyişte çarpan yerler çokca vardı.
The Great Mass’ı göz ardı ettiğimde epey keyif alıyorum albümden ben. Kritikler güzel kombinlenmiş, yıldızınız parlasın çocuklar.
Ben de yazarlarla benzer düşünceler içindeyim. Yalnız Communion’ı TGM’den daha çok seviyorum. Albüme gelirsek zafer anları mevcut ama en önemli eksik bana göre harmonik gitarlar olmuş. Bunun dışında davulda da bizi şaşkınlıklara gark eden bir durum yok. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Septicflesh yine de kendini dinlettiren, hatta yer yer eargasmlara neden olabilecek bir albüm yapmış. Özellikle çocuk korosu nedir yahu, dinledikçe tüylerim ürperiyor. Son olarak bahsedilen şarkılar dışında Confessions of a Serial Killer’ın sonları gerçekten muhteşem. Notum da 7,5.
Burn’ün ikinci kısmındaki melodiyi çok sevdim, albüm de güzel. Düz metalci kafasıyla dinliyorum, çok hoşuma gidiyor.
Prometheus yeter artar bile, basli basina tum albumu sarkidaki orkestrasyon uzerine yapsamalarmis keske.. Sarkiyi ilk dinledidim sirada spontane olarak ISID’in Musul’da yoldan gecen araclara ates acisini izlemekteydim; sarkinin baslangici yarattigi atmosfer ile birlikte aklimdan bir turlu cikaramaiyorum o dehset anini..
Cocuk korolarina hic isinamadim, yine de babalar gibi SepticFlesh albumu olmus; ben tatmin oldum.
TGM’in bonus şarkıları olur bunlardan.
22.06.2014
@Cattle Bilmemne, :) güzel tespitlemişsin, afferin de pek bi yersiz.
22.06.2014
@cazorp, Yorum mu yersiz kanka, başka nereye yazayım albümün kritiği işte? :)
22.06.2014
@Cattle Bilmemne, “Burn” müthiş şarkı, dinle dinlet.
bu albümü 320k mp3 dinleyip, “şöle kötü, böle vasat” dinleyenlerin orta kulağını sikeyim dayı!
Öve öve öküz ettiğiniz için albümü indirip dinledim (the great mass’dan bahsediyorum), çok abartmışsınız. Gayet averaj bir albüm bence. Son derece ticari bir iş. Yeni neslin müzik zevkini hiç anlamıyorum. Rotting Christ’ı tercih ederim ben bunlara mesela. Bu arada Titan albümündeki bir iki şarkıyı dinledim, onlar daha ilginç geldi bana. Zaten grubun ismi bana özenti bir grup olduğu izlenimini veriyordu, yanılmamışım çok fazla. Septicflesh ne lan?!
24.06.2014
@blackwinterday, sanırım 1989′dan beri özenti bu adamlar. septicflesh ne lan?
24.06.2014
@owlbos, eskiden beri özentiler demek ki.
24.06.2014
@blackwinterday, hadi canım. sana özenti izlenimi vermesi özenti olduklarını kanıtlayabiliyor yani. ALLAH mısın sen arkadaşım?
25.06.2014
@blackwinterday, yaş kaç?
26.06.2014
@blackwinterday, o değil de, özenti tam olarak ne demekti yahu? yeni yetme metalci laflarındandı sanırsam.
Bu albüme beğenmeyenin kulakları kurusun.Kurudu da! (Tebbet suresi)
25.06.2014
@imdrol, Bu albumu begenmeyip kendilerini tekrarliyor diyenleri Zeus carpar. Sanki her cikan 2 albumden birinde Hans Zimmer’in milyon dolarlik orkestrasyonlari varmis gibi burun kivrilarak incelenmesi cok aci ne yazik ki… Amon Amarth’la yaptiklari turda beraber vakit gecirme firsati buldugumda diger elemanlar sarap icip keyif yaparken Christos’un arkada nota defterinde beste karalayip milletten ayri durmasi daha dun gibi aklimda; kimbilir bu albume nasil bir emek verildi, orkestra ile calismalarda nasil bir caba harcandi acaba…
Bazen sadece dinlenilen muzikten keyif alinmasi gerekir; insanlarin doyumsuzlugu ve surekli daha fazlasini, daha iyisini istemesi sanirim dogamizda var. Cok yazik…
Son 2-3 gundur TGM ile beraber donduruyorum albumu; Titan’i daha cok tutar oldum. Tek dilegim Septicflesh’in alamet-i farika kederli “mistik” gitar ezgilerine daha cok yer verilmesiydi. Olsun o kadar.
25.06.2014
@Vercerant, haklısın dostum. Bu albümü Septicflesh değil de atıyorum X grubu yapsaydı en az 8,5-9 puan alırdı. Ama insanlar sürekli The Great Mass ile karşılaştırıyorlar. TGM çok sevildi, beğenildi vs. (benim göynüm Communion’dan yana o ayrı) ama bu Titan albümünü gölgelememeli. Çünkü başlı başına güzel ve kaliteli bir albüm. Artı şunu da eklemek istiyorum Septicflesh’i sadece Titan, TGM ve Communion albümleri ile sınırlandırmamak lazım. Tekrar birleşmelerinden önce yaptıkları albümleri de başlı başına şaheser.
26.06.2014
@imdrol, aynen öyle bence de. mesela Ophidian Wheel. Communion ve sonrası ile grupla tanışanlar bu albümü de es geçmemeli örneğin. tabi grubun şu anki orkestra destekli soundunu beklememek lazım.
o crysisten fırlamış nanosuit gibi kıyafeti de gözümüzden kaçmadı bu arada.
İki kritik de epey güzel olmuş öncelikle, elinize sağlık.
İlk olarak, albümün SEPTICFLESH standartlarına göre değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Her ne kadar TGM karşılaştırma yapılması haksızlık olacak derecede zirve bir albüm olsa da The Communion ve TGM’nin ortak özelliği diyebileceğim şarkı karakteri ve özgünlüğü olayını bulamadım Titan’da. Prototype, Order of Dracul, Dogma, Burn gibi albümün öne çıkan şarkılarında bile bazı kısımlar o kadar rafineymiş gibi geliyor ki yakıştıramıyorum açıkçası gruba. Diğer bir sorun da genel atmosferin zayıflığı. Albümün 8,9 ve 10. şarkılarını en fazla iki defa dinlemişimdir ama albümde genel olarak bariz bir şekilde “orkestrasyon + nakarata yüklenelim” mantığı seziliyor. TGM’deki yoğun atmosfer o kadar güzel kotarılmıştı ki böyle bir yorumu yapmak bile aklıma gelmiyordu ama Titan’da ikinci şarkıdan itibaren bu kafayla dinlemeye başladım albümü.
Her şeye rağmen favori şarkım Prototype başta olmak üzere akılda kalan nakaratlar, profesyonelce düzenlenmiş kısımlar elbette var ve çoğunlukta olduklarını da söyleyebilirim. Bu albümde grubun durumu biraz da Slaughter of the Soul’dan 2 yıl sonra albüm çıkaran bir At The Gates olsaydı nasıl bir albüm çıkarırdı sorusunun cevabıyla benzer aslında. Elbette metal adına çok değerli bir albüm ama grup da bir önceki başyapıtın gölgesinde kalacağının farkında.
Bir de gözünüzü seveyim şöyle albümleri yazın çıkarmayın. Çıkaracaksanız da Mastodon’la yakın zamanda çıkarmayın. Sıra gelmedi resmen dinlemeye.
Orkestrasyonun kendi adıma bu kadar bayık kullanıldığı albümleri oldum olası hiç sevemedim. The Great Mass’ın Communion kadar hastası olmamamı sağlayan bölümlerinin tek tek alınıp bütün olarak sunulması gibi oldu benim için. Diyebileceğim başka bir şey yok, senenin en büyük hayal kırıklıklarından biri.
Ben albümü great mass’dan daha çok beğendim. Açıkcası sadece prometheus yeter. Hem sözler hem melodiler mükemmel. Ayrıca prototype yer yer bayıyor olsa da yine sözler ve müzik olarak iyi. Son dönemde safi mükemmel albümler dinliyormuşsunuz gibi haksız yorumlar yapılmış gibi geldi bana. Bu tarzda varsa daha iyisi söyleyin de dinleyelim…
1-2 defa çevirdim. Yabancı bir şey yok, sanki The Great Mass’in devamı gibi. Ama aklımda Burn, Prototype ve Prometheus dışında pek bir şey kalmadı. TGM fazlaca hayvan olduğu için biraz gölgede kalıyor. 7,5-8 arası gideri var bence.
Bugün anladım ki bu albüm bir harika dostum. Burn albümün zirve noktası sanırım. Bu zamanla değişebilir. Maalesef bu tarz çıktığında adından söz ettiren albümleri ya atlıyorum, yada geç keşfediyorum. Black metal hastası bi adam olarak leş işlere her zaman öncelik tanıyorum. Bu olay black metal bilgim-kültürüm için çok iyi bir şey olsada, bazen bu şekilde dezavantajları olabiliyor. Neyse eyyorlamam bu kadar.
14.07.2015
@B U R Z U M, bugün bu albümden başka bişi dinlemedim(ki ben günde en az 5 farkli tür ve albüm dinleyen adamım). Bugüne kadar bu albümü dinlemeyen aklımı beynimi sikeyim aq. Kilitledi resmen…
Tgm den iyi…evet…
spam yerler var yazıda.
08.11.2016
@northern, sağ ol düzelttim.
Eski kritiklerde ben de çok görüyorum.
08.11.2016
@Lefthandpath, evet o tür bir durum var ne yazık ki. Gördükçe temizliyorum. Aralara spam metinler giriyor, bir de pek çok eski albümün albüm kapakları siliniyor kendiliğinden. O da tatsız bir şey.
“spam yerler var yazıda.”
aynı yorumu 08.11.2016′da da yazmışım. demek ki ara ara dönüp aynı albüm yorumlarını bi daha okuyorum haha.
04.04.2017
@northern, düzelttim sağ ol. :)
Ne kadar şanslıyım ki bu albümle dinlemeye başladım Septicflesh’i. Bayıldım çünkü aynı anda ihtiyacım vardı böylesi tanımlayamadığım özgün yaratıma. Bundan sonra Codex Omega yı dinledim. Sonra Communion ve en son da baş yapıt Great Mass. Hepsini bu sırayla sindire sindire dinlemenin nasıl her seferinde katlanarak artan bir haz olduğunu asla tarif edemeyeceğim. Septicflesh sen yüce bir grupsun. Bu müzik ruhumun temel besini…
10.05.2020
@4lp_3r3n, SEPTICFLESH’i dinlemişsin, güzel. Peki SEPTIC FLESH’i dinledin mi?