“Yahu bir Mithotyn vardı ne oldu ona?” Viking metalin gelmiş geçmiş en iyi gruplarından olan ve her güzel şey gibi sona eren Mithotyn’in küllerinden, power metal alanında faaliyet gösteren yeni bir grup çıkmıştı: Falconer.
Kendi adını taşıyan ilk albümü ile küçük çaplı da olsa olay yaratan ve kısırlaşmış power metal alanına renk getiren grup, normalde müzikallerde oynayan ve metal müzikle uzaktan yakından ilgisi bulunmayan bir tiyatro sanatçısını kadrosuna katmış ve bu sayede de binlerce fan sahibi olmuştu. Bilenler bilir, Matthias olağanüstü güzel bir ses rengine sahip, harika bir vokalisttir. Bu sayede grubun ilk iki albümü bambaşka bir kimliğe sahip olmuş ve çığırtkan “gay” power metal vokalinden hoşlanmayanlar için, Falconer adeta bir kurtarıcı halet-i ruhiyesine bürünmüştü. Ardından Matthias -maalesef- gruptan ayrıldı. Yeni vokalistle kaydedilen üçüncü albüm belki iyiydiyse de, vokal farkı kendini belli ediyordu. Falconer’ı Matthias’ın ulvi sesiyle özleştiren bizler ne yazık ki grubun eski halini özler hale gelmiştik, ama yapacak bir şey yoktu.
Her neyse, bu kadar nostalji yeter. Falconer’ın dördüncü albümü “Grime vs. Grandeur”, grubun power metalden ziyade hard rock’ımsı bir metale kaydığını gözler önüne seriyor. Grubun bu hard rock etkilenimi zaten ilk albümden bu yana belliydi (ne güzel şarkımızdın sen “Heresy In Disguise”). İşte bu etki “Grime…”da doruğa çıkmış. “The Assilant” ve “I Refuse” gibi şarkılar, power metalden çok seksenlerin hard rock’ını hatırlatan güzel çalışmalar.
İlk olarak albümdeki şarkı isimlerini pek beğenmediğimi söyleyerek başlayayım. “Emotional Skies”, “No Tears For Strangers”, “Child Of The Wild”, “Purgatory Time” ve “Power” gibi yaratıcılıktan uzak ve geyik şarkı isimlerinden sıkılan tek kişi sanırım sadece ben değilim. Şarkılar genel olarak bildiğimiz Falconer izlerini taşıyor olsa da, bazı farklılıklar da (birinci ve dokuzuncu şarkıların nakaratlarındaki kadın vokaller) kulağımıza çarpıyor. Açıkçası vokal değişimi benim gözümde Falconer’ın tüm büyüsünü yok ettiği için, şu haliyle grup oldukça orta karar ve sıradan bir grup hüviyetine bürünmüş durumda. Bir önceki “Sceptre Of Deception”ın son şarkısı “Child Of Innocence”da son kez bizlere seslenen Mathias Falconer’ın tüm kendine özgülüğünü de beraberinde götürmüş. “Grime vs. Grandeur”da da oldukça güzel, eğlenceli şarkılar var; ancak açıkçası Mithotyn mirasını hatırlatan bazı melodi ve geçişler dışında beni heyecanlandırmaya yeten fazla bir şey bulamadığımı söylemek istiyorum. Heavy metal, hard rock ve power metal birleşimini sevenler denemeliler. Ben Falconer’ı mükemmel bir albüm olarak gördüğüm ilk albümleri “Falconer” ile hatırlamaya ve sevmeye devam edeceğim.
Aylar sonra gelen edit: Mathias geri döndü. Heyecan geri geldi. Hadi Falconer yaparsın sen.