Merhabalar. Bu sitenin sayfalarında her gün albümleri, konserleri, metal dünyasındaki sanatsal ve sosyal değişimleri irdeliyor, fikir alışverişinde bulunuyoruz. Bu hafta ise bu köşede belirli bir konumuz, nesnemiz yok.
Ama çok sade, çok küçük, belki de tam tersi özelliklere sahip bir öznemiz var: Biz.
Tam olarak bu sayfada kendimiz için, içinde bulunduğumuz aile, sokak, toplum için öz eleştiride bulunalım. Kendinizi hangi konuda eleştireceğiniz size kalmış. Moderasyona gerek bırakmayacak yorumlarınızı bekliyor, akıl sağlığınızı koruduğunuz huzurlu bir hafta diliyorum.
Sınırlarını giderek daraltarak kurduğumuz küçük yaşam alanlarımızın içinde, dışarıda kalan insanlar ve olaylar hakkında çoğunlukla yanlış tespitler yaparak yaşıyoruz. Kendi küçük sistemlerimize dahil olan konulara çok acayip yaklaşımlar gördüğümüzde de büyük şaşırıyoruz, dev hayret ediyoruz.
Daha önce benzerini gördüğüm, yaşadığım bir şey 1000. kez tekrarlandığında hala avanak avanak öyle bir olayın gerçekleşmiş olmasına inanmakta zorluk çekiyorum. Hala kendi yaşam alanım dışındaki çevrelerde bulunan insanların da bana ve çevreme yakın noktalarda olduklarını düşünüp ahlaki, kültürel ve felsefi yapılarımızın çok da alakasız olmadığı sanrısından kurtulamıyor, bu yüzden de bana yanlış gelen her olaya hala dev şaşırıyorum.
Bir de bu sınırlı yaşam alanı-çevre yüzünden inanılmaz muhafazakar bir insana dönüştüm. Maruz kaldığım pompalamalar sonucunda kafamda birkaç sene öncesine kadar hiç olmayan bir ton stereotip oluştu. Tüm dürüstlüğümle söylüyorum; insan sevmeyen bir insan oldum. Kız arkadaşımla sokağa çıkarken gerilen, içten içe korkan bir adam haline geldim. Tiallah belasını versin böyle işin.
Ne beni dünyaya getiren ailemden, ne yaşadığım şehirden, ne yaşadığım ülkeden, toplumdan, yaşadığım dünyadan ve ne de kendimden memnun değilim. Yeterince öz bir eleştiri oldu herhalde. Nedenlerine gelirsek. Sürüyle neden var ve bu nedenleri açıklamamı bekleyeceğinizi düşünmüyorum. Zaten istesem de tam olarak açıklayamam. Ne siz bir psikanalistsiniz ne de ben kendimin hasta olduğumu düşünüyorum. Ama madem konunuzu çok beğendim. O halde bir şeyler söylemem gerekiyor. Küçük yaşlarda mahallede arkadaşlarla sokak arasında top oynarken çocukluğun verdiği heyecandan dolayı kıpır kıpır çarpan kalbim bile bana kendimi çok iyi hissettirmeye yetmiyordu. Nedenini bilemediğim bir eksiklik vardı sürekli. Yaşadığım ailemden memnun olmam ise imkansızdı. Bunun en büyük nedeni yaşam istencini olgun bir seviyeye geldiğimi hissettiğimde bunu kesin bir dille reddetmemdi. Yaşamayı ben istemedim ve eğer ‘annem babam’ beni doğurmasaydı başka bir ülkede veya mekanda doğacak mıydım bunu da bilmiyorum. Zaten biz insanlar neyi tam olarak bilebiliriz ki? Şahsen benim bildiğim tek bir doğru bilgi var. O da insanlığın var olmasının gereksizliği. İnsanlık dünyaya hiçbir vakit iyi bir şeyler vermedi, veremez. Buna geliştirdiği icatlar, uygarlığın geldiği ve geleceği seviye, yaşam şartlarının iyileşmesi gibi olumlu sonuçları koymuyorum. Kastettiğim şey insan denilen türün özünde dünyayı gerçekten anlamlandırabilecek bir mekanizmaya ve akla sahip olmadığı ve olamayacağı. Acziyetimiz burada rol oynayan en büyük etken. Peki neden dünya kötü ve neden yaşam imkansız? Bu soruyu en yüzeysel şekilde cevaplandırmak kolay. İnsanlık varolduğundan bu yana; açlıkla, savaşla, zulümle ve haksızlıklarla dolu bir yaşantı geçiriyor. Peki bunların önüne geçilebilir mi? Hayır. Peki bu olumsuzlukların önüne geçilebilirse bile dünya daha iyi bir yer olacak mı? Hayır. Dünya hiçbir zaman iyi bir yer olamayacak insan denilen kibirli, işkenceci, adaletsiz, sahte, samimiyetsiz ve daha birçok olumsuz etiket yapıştırılabilecek bu türden dolayı. Peki özgürlüklerin geniş, insan haklarının çokça yaşanabildiği ülkelerde bu duruma ne diyorsunuz? Cevabım yine hayır olur. İnsanoğlu trajik bir hayvandır. Bu trajedinin önüne, hayatımızda bizi mutlu edebilecek, güzel vakit geçirmemizi sağlayabilecek, çeşitli güzelliklerin tadına varabilmemizin önünü açacak nice yagane eylem ve olay yaşasak bile geçemeyiz. Evet. Bu trajedinin önüne geçebilmemiz doğamız gereği mümkün değildir. Hayatta her şekilde başarılı olmuş tüm tatminlerini sağlamış toplum tarafından saygıyı en üst seviyede görebilmiş bireyler bile bir gün tv karşısında kalp krizi geçirir ve çaresiz bir şekilde ölür. Bize kalan şey ise. Vay be! Dağ gibi adam gitti demek kalır. Olayı öleceğiz yeaa her şey boş reröreö. konumuna getirmek değildir amacım. Bize bahşedildiğini sandığımız bu hayatı istatiksel olarak bile incelediğimizde gerekli faydayı göremediğimizi görürüz. Neden? Çünkü insan ortalama 26 yıl uyuyor. Evet kısacık yaşamında 26 yıl uyayabilecek kadar küstah ve cüretkar bir canlı türüdür insan. Hayata üç sıfır, dört sıfır vs. geride başlayanları ise bambaşka trajediler bekler. Onlardan söz etmek beyhude bir çabadan ibarettir. Kimileri şanslıdır, kimileri şansızdır. Ama bir ortak paydada bu iki grup birleşir. İki tür de ölecektir ve iki tür de acizdir. En büyük acizliğimiz belki de insanlığın hiçbir zaman cennet diye tasvir edilen bir hayali mekanı elde edemeyecek olmasıdır. Hoş bu masala inananların var olduğunu görmek bana güç veriyor. Şaka bir yana hala Adem ile Havva hikayesine inanan ve bunu ciddi ciddi dini bir öğe olarak görebilen insanlar var. Bu ve bunun gibi durumlar beni kimi zaman güldürüyor, kimi zaman yüzümde acı bir tebessüm bırakabiliyor. İnsanların dini inançlarını aşağılamıyorum. Yanlış anlaşılmasın. Ama şunu söyleyebilirim. İnsanoğlu kendisi için faydalı olan gerçeklerle yaşamaya çalışır. Bu gerçeklere hayatını idame ettiren insanların da sonu çoğu zaman hüsrandır, hayal kırıklığıdır. Reddetmek, kaybolmaya yüz tutmak, tiksinmek ve yavaş yavaş bir ölüyü andırmak. Bazıları da bu tür bir yaşamı tercih eder. Ve şüphesiz onlar kaybedendir, erken kaybedendir. Yazı fazla savruk oldu ve belkide konunuzla ilgili direk bağdaşan yönleri olmadığını bile söyleyebirim. Özellikle toplum için eleştiri kısmına pek girmemeye çalıştım. Çünkü toplum bir mastürbasyondur. Toplum kendinden sıyrılmaktır, başkası olmaktır. Hayvanlaşmaktır belki de topluma adapte olmak. Ve son olarak; Kim istemez ki bir dağ evinde, ormanın ortasında, yalnız başına, ahşap bir evde dingin bir hayat sürebilmeyi hayal etmek.
Not: Kimseye kendi görüşlerimi empoze etmek değildir amacım. Yazdıklarım yalnızca beni bağlar.
01.04.2014
@saw you drown, Birçok çarpıcı gerçeğe değinmişsin. Ve hepsine harfi harfine katılıyorum. Okurken aklıma şu ünlü alıntı geldi; “…we are here on Earth to fart around, and don’t let anybody tell you different.”
Kurt Vonnegut
06.04.2014
@saw you drown, Bir solukta okudum güzel yazmışsın. Özellikle şu cümlene katıldım: ”İnsanoğlu trajik bir hayvandır.”
İnsan ırkından nefret ediyorum, yaşadığım ülkenin halinden utanıyorum, beni bu dünyaya getirdikleri için bazen ailemden de nefret ediyorum, hayatımdan memnun değilim, dünyadaki ve bu ülkedeki adeletsizlikten ölesiye nefret ediyorum, yaşadığım şehirden tiksiniyorum, insanlardaki samimiyetsizlik, yapmacıklık ve çıkar ilişkisi beni deli ediyor, kendimden ve kalıbımdan nefret ediyorum, aynada kendime bakınca suratımın ortasına bi tane çakasım geliyor, dışarı çıkınca çırıl çıplak soyunup ”sikerim topunuzu haaaa” diye bağırarak koşasım geliyor, okula gidince katliam yapasım geliyor, sokakta yürüyen sevgilileri görünce içimdeki öldürme dürtüsü tavan yapıyor, sevgililik kurumunun ve insandaki zevk veren cinsellik dürtüsünün tamamen yok edilmesini istiyorum, öte taraftan islam dininden de ölesiye nefret ediyorum, dini alet edenlerin de kökünü kazımak istiyorum, böyle kepaze bi dünyada neden yaşadığımı ve yaşamak zorunda olduğumu sorguluyorum, içimdeki boşluk bazen tamamen beni ele geçiriyor, niye yaşıyorum, nerden geldim, nereye gidiyorum bende bilmiyorum. Başka sorun?
01.04.2014
@Nightwing, ahahah abi bi bardak su iç, iyi gelir belki
02.04.2014
@Nightwing, kendini narsistlik derecesinde sevdiğin anlar da oluyor mu?
03.04.2014
@harpy, Oluyor.
03.04.2014
- insan ırkından nefret ediyorum, çırılçıplak soyunup bağırarak koşmak istiyorum, sevgilileri görünce katliam yapmak istiyorum
- al abi bi snickers ye
(ve kadraja snickers yeme sahnesi girer)
- çok iyi geldiiii
20 30 sene var. Şu jenerasyonun bi ölmesi gerek. İnternetle büyüsün çocuklar. Okumasalar da düşünmeseler de farklı şeyler, farklı haller görsünler. Ödleri kopmasın diğerlerinden. Bıraksınlar herkes var olsun. Olur mu ki acaba.
31.03.2014
@çaksu, Bak havadan bakmışım. Bende de var mk tahammülsüzlük. Şu saçmalıkların faydası belki bunları ortaya çıkarmak oldu.
İnsanoğlunun istekleri hiçbir zaman bitmiyor; hayattaki en büyük gayenizi gerçekleştirseniz de bitmeyecek, yaşadım.
Ama bu umutsuzluğa kapılmalısınız anlamına gelmiyor, hiçbir zaman da gelmeyecek.
Yani; kaçınılmazsa zevk alıcaksın. Yaşayamıyosan yaşamasını bilmiyosun, hadi ordan.
Yaşadığımız hayat ile alakalı birşeyler söylemem gerekirse, bu kesinlikle toplum denilen şuursuz kalabalıklarin gerzek yaşama biçimi ve geleneklerini herkese bağlamaya çalışmalarıdir…
Diğerlerinden farklı olmanın kesinlikle bir dezavantaj olduğunu söyleyebilirim. Hatta bir insanın sağır, kör veya dilsiz olarak gelmesi gibi talihsiz durumlara “farklı olmayi” da ekleyebiliriz.
Bana göre bir insanın hayatı doğup büyümek, okula bitirip askere gitmek, dönüp işe girmek, evlenip hayatının sonuna kadar boktan işlerde çalışıp kredi taksitlerini bitirmeye çalışmak ve sonra kalp krizinden ölmesini bekleyeceği yazlık evini satın almaktan çok daha fazlası olmalı. Bu benim fikrim. İsteyen katılır veya katılmaz. Ama bir insan bu pararel dışında bir hayatı tercih ettiğinde kimse köstek olmasın.
01.04.2014
@GoreMageddon, Yukarıda yazdıklarımdan dolayi kimse daha iyi bir hayat istediğimi düşünmesin. Sadece ortalama seviyede, huzurlu yaşamak istiyorum. 2 kardeşim saçma sapan nedenlerden dolayı 1 yıldır cezaevinde ve babam geçirdiği kalp krizinin ardından 3 gündür solunum cihazına bağlı olarak yoğun bakımda. Bir insanın hayatı daha ne kadar boktan bir hal alabilir ki?
01.04.2014
@GoreMageddon, geçmiş olsun, acil şifalar.
01.04.2014
@Ahmet Saraçoğlu, Sağolun hocam.
01.04.2014
@GoreMageddon, Çok geçmiş olsun.
02.04.2014
@saw you drown, sağolun
02.04.2014
@GoreMageddon, büyük geçmiş olsun dostum, zor zamanlar bunlar, bir gün bitecek
05.04.2014
@GoreMageddon, Şu paragrafına +sonsuz
“Bana göre bir insanın hayatı doğup büyümek, okula bitirip askere gitmek, dönüp işe girmek, evlenip hayatının sonuna kadar boktan işlerde çalışıp kredi taksitlerini bitirmeye çalışmak ve sonra kalp krizinden ölmesini bekleyeceği yazlık evini satın almaktan çok daha fazlası olmalı. Bu benim fikrim. İsteyen katılır veya katılmaz. Ama bir insan bu pararel dışında bir hayatı tercih ettiğinde kimse köstek olmasın.”
Ayrıca, geçmiş olsun.
Tanımadığım veya asla anlaşamayacağım, anlaşsam bile asla güvenemeyeceğim, güvensem bile ayaküstü sohbet, bi yerde bişeyler içmeden öteye gitmeyi istemeyeceğim ve buna cesaret edemeyeceğim kişilere karşı politik olmayı öğrendim, ve ülkenin birçok yerini gezip Güneydoğu Anadolu köyü dahil farklı yerlerde yaşadım ve çalıştım. Özel sektörün en tuhaf mesleklerinden birini de kamu sektörünü de, hatta freelancer çevirmenliği de tecrübe ettim. Bunları yapmasaydım aynen Korhan’ın dediği gibi biri olmaya devam ederdim galiba, ya da aile kurup ufak dünyamda dış dünyayla mesafeli yaşardım. Ha bi de 33 yaşına geldim. Daha kabulleniciyim. Çok cahilce ve salakça bi laf yüzüme edildiğinde bile, gülümseyebiliyor veya nazikçe karşıdakini düzeltebiliyorum. Ama hayat bu, ilerde ne gösterir bilinmez.
yukarıda yapılan yorumlar kadar uzun olmayacak benimkisi. salt olarak kendimi “sevemiyorum”. kendimde bulduğum eksikler var iken dış dünyayı fazlasıyla suçlayamıyorum. ancak kendimin buraya ait olmadığını net olarak biliyorum….
Bu haftaki Ersin Karabulut, okuyun.