Yıllardan beri etrafımızdakilere anlatmaya çalıştığımız, anlamaları için düşünsel anlamda terler döktüğümüz bazı gerçeklerin, son bir buçuk iki aydır yavaş yavaş kanıtlanmasının verdiği his, öyle tuhaf bir his ki, eminim kimse haklı çıktığı için mutlu olamıyordur. Yolsuzluklar, şantajlar, telefon görüşmeleri, içerden bazı adamların ihanetleri, İran ajanları, fake hesaplar, montaj iddiaları, internet yasakları, bir web sitenin ardında başka bir web sitenin olduğuna dair, sanki bir iki cümleyle istihbarat örgütü çökertirmişcesine bir ciddiyetle yapılan açıklamalar vesaire vesaire…
Bu saydıklarımın ve daha fazlasının ortaya çıkması, insana haklı olma hissinden çok iğrenme hissi veriyor. Şuan içinde bulunduğumuz durumu etraflıca ele almaya kalksam sanırım bugün yazdığım albüme dair bir cümle dahi edemeden on on beş sayfa yazarım, yine de yetmez. Etrafındaki sürüyle ‘mal’dan sıyrılıp, akşam üzeri kendi dostlarınla oturup iki sohbet ettiğinde, aklına gelen ne varsa rahatlıkla söylebilir olma durumu var ya, işte o rahatlığı yazarken yaşamak için yazıyorum bugün bu kritiği. Belki albüm hakkında yazarken, sözüm hiç Türkiye’nin bugünkü durumuna gelmeyecek ama dostlar meclisinde olduğumun hissi bile beni fazla fazla rahatlatacak. Gelelim albüme;
Bugün elimizde Fransız metalinin en büyük bir iki grubundan birinin, yani Gorod’un 2005 yılında çıkardığı albüm olan “Neurotripsicks” var. Gorod fransız bir grup. Gorod çok Fransız bir grup, öyle ki grubun web sitesi bile, yıllar önce, daha Rapidshare gibi web siteler türemeden önce, insanların upload yapmaları için deli gibi hosting aradığı zamanlarda Fransızlar’a ait olan ve hem disk alanı bakımından hem de hız bakımından o sıralar webdeki en iyi site olan ‘free.fr’den alınma. Evet dünyanın en gereksiz ayrıntısı olduğunu biliyorum, ama o zamanlar 1 gb alanı olan bedava bir hosting için girmediğim site kalmıyordu, şimdi Gorod’un websitesini görünce aklıma ilk o günler geliyor. Tabii o zamanlar isimleri Gorgasm’dı, ilk albümlerini 2004 nisanında Gorgasm adı altında çıkardılar, ancak Amerika’da zaten Gorgasm adında bir grup olduğu için isimlerini değiştirmek durumunda kaldılar. Hal böyle olunca 2005′de albüme 99′da kaydettikleri Gorod’u ve yeni kayıtları olan Submission Transfer’ı de ekleyerek albümü yeniden piyasaya sürdüler. Farkındalar mıydı bilmiyorum ama Gorod ismini seçerek belki de aldıkları en güzel kararı aldılar, şahsen hem bu kadar basit olup aynı zamanda metal olabilen bir isim bulmak kolay iş değil.
Dört albüm ve bir EP’si olan bir grup için, iki davulcu, bir vokal ve iki gitarist değiştirmek pek normal bir şey değil gibi, bunca değişim olmasına rağmen grubun müzikal karakterinin de hemen hemen hiç değişmemesi de ayrıca taktire şayan. Hoş bunun sebebinin ne olduğu üzerine de çok düşünmeye gerek yok, cevap çok basit; Mathieu Pascal. Böyle bir yetenek abidesi için neler yazılabilir bilmiyorum, sanırım en mantıklı şu söylenebilir; Gorod’u size farklı kılan, güzel kılan her ne ise bunun sebebi bu adamdır. Yani bunca teknik müzik yapıp bunun içine, bildiğin ‘tatlı melodiler’i güzelce yedirmek herkesin yapabileceği bir şey değil. Bu adam bunu dört albümdür yapıyor ve hiç ama hiç sırıtmıyor. İlk albümün ilk dakikalarında da biraz önce yazdığım o tekniğe melodi yedirmek durumunu doğrudan yüzümüze tokat gibi yiyoruz.
Gorod, “Neurotripsicks” ile farklı bir anlayışı ortaya koyuyor. Sonraki albümlerinde daha da olgunlaştıracağı bu anlayış, bana kalırsa “Neurotripsicks” ile çok sağlam temeller üzerine oturtuluyor. Introsuyla birlikte başlayan “teknik tatlı melodiler” 46 dakika boyunca yer yer kendini daha karamsar riflere bıraksa da, albüm genelinde bariz bir üstünlük sergiliyorlar. Öyleki albümü baştan sona ilk defa dinlediğinizde vokalleri hiç duymama ihtimaliniz bile var. Hatta bu vokal tarzının seçilmesindeki ana etkenin şarkılardaki riffleri kapatmaması bile olabileceğini düşünüyorum. Hoş albümler arasında bir karşılaştırma yaptığımda en baskın vokalin bu albümde olduğu da bir gerçek.
Albüm hakkında bahsetmek istediğim bir diğer husus da, elbette sololar. Çok uzun soluklu olmasa da, bu teknik death metal grubunun temellerinde aslında çok farklı türler olduğunu sololar sayesinde görebiliyoruz. Sololardan ve genel olarak riflerden hemen her türde müziğin tadını almak mümkün. Guttural vokalin en baskın olduğu yerlerde bile arkadan gelen riffin güzelliğine dikkat kesilinebiliyor ve hafif tebessüm ettirebiliyor. Yine PA’ya verdikleri röportajlarında kendilerini şu cümleleriyle çok iyi tanımlamışlar; ” Hepimiz farklı türde müzikler dinliyoruz; klasik rock, 70′lerin funk müziği, hard rock, klasik müzik, etnik dünya müziği; bize farklı melodi anlayışları kazandıracak her tür müziği dinleriz.”
Okur olarak yazdığım üç beş kritiğin hepsinde sıkılmadan belirttiğim ilk albüm sevme aşkımın, bu kritikte de altını çizeceğim. İlk albümler güzeldir, ilk albümler bir grubun tam manada ne olmak istediğini ortaya koyan albümlerdir. Ha istisnalar var mı? Elbette çok var, ancak yinede hiç kimsenin “Ya şu ilk albümü bi’ çıkaralım, ikinci albümde soundumuzu tamamen değiştiririz zaten” diyerek bir albüm yazacağına inanmıyorum. Bu sebeple ilk albümlerin ne olursa olsun grubun en saf işi olduğuna inanıyorum. Gorod bu tezimi kanıtlar biçimde oldukça başarılı bir çalışma yapmış. Ardından Leading Vision’la isimlerini daha sağlam duyursalar, Process of a New Decline ile asıl ünlerini yakalasalar da, hepsinin kaynağında Neurotripsicks’in olduğu apaçık ortada, tabi bir de Gorod’u son albümüyle tanıyıp Neurotripsicks’e bakmayanlar için iyi bir hazine niteliğinde. Ayrıca albümdeki bütün davullar kadın tarafından kaydediliyor, ne var ki 2009′da Process of a New Decline çıkmadan gruptan ayrılıyor. Bilmeyenler için hoş bir bilgi bu da tabi.
Albüm içindeki favorilerim; Intro / Gorod Rises Up , Gutting Job, Earth Pus, Rusted Nails Attack, Gorod
Son olarak Gorod severler için sözüm şudur; “Tatava yapma, bas dinle!” (Evet bu yazdığımı ben de pek beğenmedim ama silmeyeceğim)
Güzel güzel. Hem albüm hem de kritiğin sitede -artık- olması.
“Şüphesiz ki biz Gorod’u metalciler ibret alsın diye gönderdik.”
Gorod’un en iyi albümlerinden biri bence. Çok acayip bi havası var albümün,çok. Uzun yıllar playlistimde kalır. Ya ben bu adamların müziğini çok seviyorum.
Ne diyelim 11. parçanın başlangıcı gibi; GOOOOOROOOOD
İncelemede güzel olmuş, eline sağlık.
Benden tam puan 10/10…