Şöyle diyeyim. “Pitch Black Progress”in melodik death metalin iki binler sonrasındaki belki de en iyi albümü olduğunu düşünüyorum. Binlerce kez dinledim, bugün biri gelip “ölene kadar her gün bir kez dinleyeceksin yoksa şu küçük tavşan ölecek” dese, önce güzel bir tavşan yahnisi yiyeceğim için mutlu olurum, sonra da hiç sıkılmadan bu tehditi kabul ederim.
Geçtiğimiz sene 11 Eylül’de, Christian Alvestam gruptan ayrıldığını açıklamıştı. Haberi duyar duymaz iş yerimi arayıp izne çıkmış, yayla turizminin merkezlerinden Erzurum’a gidip bir hafta tek başıma bu haberin yarattığı depresyondan kurtulmaya çalışmıştım. İki taraf da “ayrıldık ama asıl şimdi başlıyoruz hazır olun çok pis coşucaz” triplerine giredursun, ben grubun Alvestam’ın yerine nasıl birini alacağını düşünüyordum. Alvestam’ın eşsiz brutal ve clean vokalleri bir yana, yazdığı vokal melodileri de SCAR SYMMETRY’yi SCAR SYMMETRY yapan başlıca unsurlardan biriydi.
Buna yenilgiyi kabul etmek mi dersiniz bilmem, ama SCAR SYMMETRY iki vokalistle karşımıza çıktı.
Daha çok EDGE OF SANITY’nin “Cryptic” albümüyle bilinen Roberth Karlsson ve daha önce hiçbir profesyonel tecrübesi olmayan Lars Palmqvist adlı bu iki vokalist, Christian Alvestam’ın tek başına yaptığı şeyi yapabilecekler miydi acep?
Nah yapacaklardı, ve yapamadılar da. Birazdan.
“Dark Matter Dimensions”daki şarkıların ne kadarı Alvestam varken yazılmıştı bilmiyorum elbet, ancak benim korkum Alvestam’ın ayrılığı sonrası grubun “bari teknik anlamda kuduralım da göz boyayalım” olayına girme ihtimaliydi. “Holographic Universe”de kendini belli eden ve asabımı bozan bu durum, “Dark Matter Dimensions”da daha da artmış tabii ki.
Her biri süper yetenekli elemanlardan kurulu olan SCAR SYMMETRY, melodik death metalden progresif metale doğru gittiği bu yolculukta, delişmen sololar, stakato manyağı rifler ve melodiklikten çok progresifliğe göz kırpan şarkı yapılarıyla bezediği “Dark Matter Dimensions”da (şüphesiz ki) kariyerinin en kötü albümünü yapmış. Albüm SCAR SYMMETRY için gayet vasat, fazla öne çıkan şarkı barındırmayan, vokal melodilerinin çoğunun akılda kalıcılıktan uzak olduğu bir yapıt olarak karşımıza çıkıyor maalesef.
İlk iki albümün (özellikle “Pitch Black Progress”) dünya dışı güzellikteki -ve yerinde, dozunda kullanılan- sololardan ziyade uzaysal dilülülülerle dolu, yedi telli gitarın boru gibi sesiyle ortamı domine ettiği, önceki albümlerde de formülize olmasına rağmen kulağa güzel gelen nakaratların bu sefer fazlasıyla suni geldiği bir albüm “Dark Matter Dimensions”.
2005, 2006 yılında “şu an dünyanın en iyi melodik death metal grubu kim” diye sorsaydınız, sahip olduğum akıl almaz gazın da etkisiyle “SIKARSİMETROOOOOAAAGGHH!!!” falan derdim, ama şimdi… şimdi…
Biraz şarkılara bakalım. Albümde on iki adet şarkı var. Bu şarkılardan beni ilk dinleyişimde çarpan olmadı. Neden, çünkü albümü ilk dinlediğimde Namibya’da bir gergedan sürüsünden kaçmaktaydım, hayatım söz konusuydu. Ama ikinci dinleyişte, “a bak bu güzelmiş” dediğim şarkılar oldu, adeta bir moda dergisindeki kreasyonlara bakan elit bir cemiyet teyzesi gibi. The Iconoclast iyiydi mesela. Yeni vokalist Lars Palmqvist’in en iyi performansını ortaya koyduğu şarkı olduğundan olacak, hayata ümit dolu gözlerle bakmıştım bir süreliğine. İlk üç şarkı, her ne kadar önceki albümlerdeki tadı vermedilerse de hoşça vakit geçirmeme yardımcı oldular. Sonraki şarkılarda, hoş anlar, yer yer içime insan sevgisi aşılayan nakaratlar bulduysam da, kıyasladığımda hiçbir şarkının önceki albümlerdeki şarkılar kadar iyi olmadığına karar verdim (bundaki bazı şarkılar “Holographic Universe”deki bazı şarkılardan iyi, kabul).
İlginç olan bu olumsuzluğun vokallerle neredeyse hiç ilgisinin olmamasıydı. Besteler, çoğu yerde bildiğin sıkıcılaşıyor ve en ufak bir heyecan kırıntısı barındırmıyorlardı (Radiant Strain falan nedir öyle gözünüzü seveyim).
Sonraki sayısız dinlememde de durum pek fazla değişmedi ve senenin şimdilik en büyük hayal kırıklığı olarak SCAR SYMMETRY geldi, en tepeye oturdu. Birbirimize zarar vermeye başlamadan ayrılsa mıydık acaba?
Uzatmayalım, tüm bunları hesaba kattığımda albümün ortalama bir iş olduğuna inanıyorum. Grubun bundan sonra iki çıkışı var gibime geliyor. Ya aynen devam edip birbirinden çok az iyi, çok az kötü albümler yapacak ve SOILWORK’ün de pençesine düştüğü aynı albümü yapma hastalığına yakalanacak, ya da IN FLAMES’in “modernleşmesi” gibi onlar da başka bir yöne, muhtemelen iyicene progresif denizlere yelken açacaklar.
Hah, vokalistler demiştim, bahsetmeyi unuttum. Onların bir suçu yok. Ne denirse onu yapmışlar. Olduğu kadar.
Kadro Roberth Karlsson: Brutal vokaller, geri clean vokaller
Lars Palmqvist: Clean vokaller, geri brutal vokaller
Jonas Kjellgren: Gitar
Per Nilsson - Gitar
Kenneth Seil: Bas
Henrik Ohlsson: Davul
Şarkılar 01. The Iconoclast
02. The Consciousness Eaters
03. Noumenon And Phenomenon
04. Ascension Chamber
05. Mechanical Soul Cybernetics
06. Non-Human Era
07. Dark Matter Dimensions
08. Sculptor Void
09. A Parenthesis In Eternity
10. Frequency-Shifter
11. Radiant Strain
12. Pariah
Scar Symmetry’nin kendisi için vasat bir albüm olabilir ama Melodik Death metal adına gayet de vasat olmayan bir albüm. 6.5′tan,hadi 6′dan aşşağı notu görmezden geliyorum bu albüm için.
albümü ayı gibi defalarca dinledim. ilk çıkan leş kalitedeki kayıtlardan mis albüm kaydına kadar (gerçi albüm kaydı da çok temiz sayılmaz, heralde bilerek yapmışlar çünkü Jonas biraderin elinden çıkmış işleri biliyoruz). albümü ardı ardına 50 kere falan çevirdikten sonra hala albümü sevdim mi sevmedim mi çözememiştim. hakikaten çok acayip bir albüm. alvestam’ı tanımayanlar şu albümü dinleseler nasıl bir izlenim bırakır albüm, merak ediyorum. artık dövmesini yaptırma şiddetine ulaşmış fanatikliğimden midir nedir, yeni vokalleri alvestam’la karşılaştırmadan edemiyordum. yazıda dendiği gibi, -her ne kadar clean’ler overproduce harikası da olsa- vokallerde pek de bir sorun bulamıyordum. brutal berbat diyenler oldu, alakası yoktu. cleanler iğrenç diyenler oldu, onlara da konser videolarının şokundan kurtulamamışlar heralde dedim. ama şarkılar hakikaten sarmıyordu. ilk 2 albümün ilk dinleyişten beri her notasına kurban olan ben, holographic universe’ü başta anlayamayan, sonrasında ise grubun yaptığı en iyi iş olduğuna kanaat getiren ben bu albüme bir türlü diğerleri gibi ısınamıyordum. holographic universe’ü de başta beğenmemiştim, ama değil 40 kere dinlemek, 15. dinleyişten sonra başka bir şey dinleyememe hastalığına yakalanmıştım. zaten aynı adlı şarkı, son yıllarda yapılmış en inanılmaz şarkılardan biri şüphesiz. bu albümün başarısında alvestam’ın payı neydi, en az %75. şimdi, son albümü artık sayısını hatırlayamacağım kadar çok dinlemiş biri olarak sevdiğim şarkılara bakıyorum, bu sayı 6. yani albümün yarısını beğenmemişim. bu scar symmetry standartlarında olamayacak bir rakam. hele mechanical soul cybernetics nedir öyle, bu adamların elinden çıkması inanılır gibi değil (seveni de çok sevmiş o ayrı). kısacası benim gözümde, scar symmetry’nin tek vasat albümü. ama o da scar symmetry standartlarında. yine de yeni vokalleri tanıtma adına bu albümü apar topar yaptıklarını düşünürsek, ilerleyen yıllarda da bu albümün scar symmetry’nin elinden çıkmış tek kötü albüm olarak anılacağını düşünüyorum. bu da fanboy umudu işte.
duraganyolcu’ya aynen katılmakla birlikte bence bu albümün son iki albümle değil ilk albümle kıyaslanması gerektiği kanaatindeyim.Netekim ilk albümde alvestam’ın vokalleri nasılsa bu albümde de vokaller öyle.Nasıl oluyor bu derseniz, şöyle bir cevabım var: Efendim ilk albümdeki “temiz vokal” bölümlerini hatırlarsanız son iki albüme nazaran o kadar vurucu değillerdir.Şimdi ise yeni vokalist(ler) gelmiş ve bu Scar Symmetry için yeni dönemin ilk albümü olmuş.Dolayısıyla bu albüme “Cristian’sız Scar Symmetry’i neyleyim” şeklinde yaklaşmak yerine yeni bir grubun çıkış albümü gibi yaklaşmak gerek.Böyle yaklaştığımızda “Dark Matter Dimensions” Scar Symmetry için geri bir adım gibi gözüküyor ancak tür adına “taş” gibi bir albüm olduğu kesin.
holographic universe’deki gibi, grup kendi konseptinin kurbanı oluyor artık. alvestam çizgisinden sapılmasın diye iki vokalist getirmek falan, bırakın bu işleri. bana bu albüm pitch black progress’in kötü bir taklidi gibi geldi, şarkı yazmaktan ziyade devamlı sweep karmaşası sololara ve kesik riffli klişe ritmlere yüklenmişler genel olarak, anladık gitar çalabiliyorsunuz ve enstrumanlarınıza hakimsiniz ama “aştık biz melodik death metali bambaşka bir evrendeyiz” havaları çok bayıyor. arada güzel şarkılar var mesela giriştekiler ve sonlara doğru olanlar, ama clean vokalleri yapan elemanın katkısı çok büyük o şarkılarda da, onu çok başarılı buldum. albümde bana ilerisi için umut veren kısımlar vardı ama ne kadar üzerinde dururlar, ne kadar suyu çıkmış space metal triplerine devam ederler bilemiyorum.
Scar Symmetry’nin kendisi için vasat bir albüm olabilir ama Melodik Death metal adına gayet de vasat olmayan bir albüm. 6.5′tan,hadi 6′dan aşşağı notu görmezden geliyorum bu albüm için.
albümü ayı gibi defalarca dinledim. ilk çıkan leş kalitedeki kayıtlardan mis albüm kaydına kadar (gerçi albüm kaydı da çok temiz sayılmaz, heralde bilerek yapmışlar çünkü Jonas biraderin elinden çıkmış işleri biliyoruz). albümü ardı ardına 50 kere falan çevirdikten sonra hala albümü sevdim mi sevmedim mi çözememiştim. hakikaten çok acayip bir albüm. alvestam’ı tanımayanlar şu albümü dinleseler nasıl bir izlenim bırakır albüm, merak ediyorum. artık dövmesini yaptırma şiddetine ulaşmış fanatikliğimden midir nedir, yeni vokalleri alvestam’la karşılaştırmadan edemiyordum. yazıda dendiği gibi, -her ne kadar clean’ler overproduce harikası da olsa- vokallerde pek de bir sorun bulamıyordum. brutal berbat diyenler oldu, alakası yoktu. cleanler iğrenç diyenler oldu, onlara da konser videolarının şokundan kurtulamamışlar heralde dedim. ama şarkılar hakikaten sarmıyordu. ilk 2 albümün ilk dinleyişten beri her notasına kurban olan ben, holographic universe’ü başta anlayamayan, sonrasında ise grubun yaptığı en iyi iş olduğuna kanaat getiren ben bu albüme bir türlü diğerleri gibi ısınamıyordum. holographic universe’ü de başta beğenmemiştim, ama değil 40 kere dinlemek, 15. dinleyişten sonra başka bir şey dinleyememe hastalığına yakalanmıştım. zaten aynı adlı şarkı, son yıllarda yapılmış en inanılmaz şarkılardan biri şüphesiz. bu albümün başarısında alvestam’ın payı neydi, en az %75. şimdi, son albümü artık sayısını hatırlayamacağım kadar çok dinlemiş biri olarak sevdiğim şarkılara bakıyorum, bu sayı 6. yani albümün yarısını beğenmemişim. bu scar symmetry standartlarında olamayacak bir rakam. hele mechanical soul cybernetics nedir öyle, bu adamların elinden çıkması inanılır gibi değil (seveni de çok sevmiş o ayrı). kısacası benim gözümde, scar symmetry’nin tek vasat albümü. ama o da scar symmetry standartlarında. yine de yeni vokalleri tanıtma adına bu albümü apar topar yaptıklarını düşünürsek, ilerleyen yıllarda da bu albümün scar symmetry’nin elinden çıkmış tek kötü albüm olarak anılacağını düşünüyorum. bu da fanboy umudu işte.
duraganyolcu’ya aynen katılmakla birlikte bence bu albümün son iki albümle değil ilk albümle kıyaslanması gerektiği kanaatindeyim.Netekim ilk albümde alvestam’ın vokalleri nasılsa bu albümde de vokaller öyle.Nasıl oluyor bu derseniz, şöyle bir cevabım var: Efendim ilk albümdeki “temiz vokal” bölümlerini hatırlarsanız son iki albüme nazaran o kadar vurucu değillerdir.Şimdi ise yeni vokalist(ler) gelmiş ve bu Scar Symmetry için yeni dönemin ilk albümü olmuş.Dolayısıyla bu albüme “Cristian’sız Scar Symmetry’i neyleyim” şeklinde yaklaşmak yerine yeni bir grubun çıkış albümü gibi yaklaşmak gerek.Böyle yaklaştığımızda “Dark Matter Dimensions” Scar Symmetry için geri bir adım gibi gözüküyor ancak tür adına “taş” gibi bir albüm olduğu kesin.
Albümü iyice sindirdikten sonra diyebilirim ki bu yazının neredeyse tek bir kelimesine bile katılmıyorum.
holographic universe’deki gibi, grup kendi konseptinin kurbanı oluyor artık. alvestam çizgisinden sapılmasın diye iki vokalist getirmek falan, bırakın bu işleri. bana bu albüm pitch black progress’in kötü bir taklidi gibi geldi, şarkı yazmaktan ziyade devamlı sweep karmaşası sololara ve kesik riffli klişe ritmlere yüklenmişler genel olarak, anladık gitar çalabiliyorsunuz ve enstrumanlarınıza hakimsiniz ama “aştık biz melodik death metali bambaşka bir evrendeyiz” havaları çok bayıyor. arada güzel şarkılar var mesela giriştekiler ve sonlara doğru olanlar, ama clean vokalleri yapan elemanın katkısı çok büyük o şarkılarda da, onu çok başarılı buldum. albümde bana ilerisi için umut veren kısımlar vardı ama ne kadar üzerinde dururlar, ne kadar suyu çıkmış space metal triplerine devam ederler bilemiyorum.