Çirkinleştikçe güzelleşen müzikleri seviyorum. Çirkinleşemeyen, kendiliğinden güzel müzikleri de seviyorum elbet ama, bir müziğin bir şekilde gerçekten iğrenti uyandıran bir hava oluşturabilmesi ciddi anlamda bir başarı. Özellikle de bunu korkunç olmaya çalışarak yapmıyorsa. Kendini bildiğini çok net şekilde gösteriyorsa. Şok edici olmaya çalışmadan, genel bir çirkinlik sunuyorsa.
Sessizlik anında keskin bir çığlıkla bir anda ortaya çıkıp herkesi geren siyah bir kedi veya 3. katta oturduğunuz evinizin penceresindeki perdeyi açtığınızda camın öbür tarafında size bakan bir kız çocuğu görmek veya yalnız olduğunuzu bildiğiniz evinizde, gece yatağınızda yatarken içerden size ait olmayan bir telefon melodisi duymaya başlamak gibi anlık bir gerginlik değil; daha genel, daha kapsayıcı, kurtulunamaz bir gerginlik, diğer her şeyi önemsezleştiren karabasanvari bir karaltı…
DEFEATED SANITY Almanyalı bir teknik brutal death metal grubu. “Passages into Deformity” da ilk albümünü 2004′te çıkaran grubun dördüncü çalışması. Grubu “Chapters of Repugnance” ile tanımış bir insan olarak, “Passages into Deformity”ye bayıldığımı, köpeği olduğumu ilk andan söyleyebilirim. “Passages into Deformity”, uzun zaandır dinlediğim en çirkin, en yok edici albümlerden biri.
Müzisyenlik namına olabilecek en üst seviyede olan albüm, içinde death metal, brutal death metal, teknik death metal, caz ve slam’in müthiş bir karışımını sunuyor. Caz kısmı, gurp elemanlarının hayvanlığından kaynaklanan ve müziğe çok şey katan bir unsur. Albümün hiçbir anında gerçek anlamda caz dinlemiyorsunuz elbet, ama pek çok yerde net şekilde hissedilen ve dediğim gibi üstün müzisyenlikten kaynaklanan bir ustalık, virtüözite, teknik kusursuzluk var. Bunu brutal death metalin içine yedirebilmiş olmak da, sonucunda gerçekten saygı duyulacak, dehşete düşürecek bir şey oluşturuyor.
Şarkıların tümü farklı kimliklere sahip ve zaten çok da uzun olmayan albümü birkaç kez dinledikten sonra, ilk dinlemeki “oha”larınız, “vay arkadaş”larınız; yerlerini albümün detaylarını özümsemeye ve adamların yaptıkları şeyi ne kadar iyi bildiklerini tekrar tekrar görmeye itiyor.
“Passages into Deformity”, türe alışık olmayanlar için büyük oranda gürültü olsa da, türü sevip de bu albümü takdir etmeyecek pek kimse olabileceğini sanmıyorum. Hatta, metal dinleyip de bu derece ekstrem türleri sevmeyen biri bile, en azından müzisyenliğin ne denli üstün olduğunu, yaratılan bu canavarın nasıl tehditkar olduğunu kabul edecek, sonunda da “Passages into Deformity”nin katıksız bir hayvanlık olduğunu ifade edecektir.
Gruba bakarsak, vokallerde Konstantin Lühring’i görüyoruz. Kendisi bir önceki albümde yer alan eski DISGORGE vokalisti A.J. Magana’ya benzer bir vokal perfromansı sunuyor. Tür ne gerektiriyorsa onu yapıyor. Tüm gitarlardan sorumlu Christian Kühn, doğal olarak albümün hayvanlığının başlıca sorumlusu olsa da, “Passages into Deformity”yi değerli yapan, pek çok benzerinden ayıran, hatta albüm notunun en az 2 puan artmasını sağlayan asıl konu, CENOTAPH’ın “Putrescent Infectious Rabidity” albümünde de çalmış olan davulcu Lille Gruber’in İNANILMAZ performansı. Gruber, bu sene içinde bir albümde dinlediğim belki de en iyi davul performansını sunuyor. Hız, teknik, yaratıcılık, karakter, her anlamda 10/10′luk bir davul kullanımı var. Aynı şekilde, 1987 doğumlu basçı Jacob Schmidt de devasa bir iş çıkarmış ve albümü her açından zenginleştirmiş. Ülkemizdeki brutal death metal basçılarının Schmidt’in bu albümdeki etkinliğini iyi analiz etmelerini öneririm. Resmen sikertiyor.
Şarkılar arasında öne çıkan, geri planda kalan bir şey söylemek istemiyorum. Her biri bu iğrençliği tamamlayan parçaları oluşturuyorlar ve en önemlisi de karman çorman olabilecek bu tür içerisinde gayet akılda kalıcı ve kişilikli olmayı başarıyorlar. İlginçlik olsun diye birkaç şarkıdan bahsedeyim, Martyrium’un 03:45′inden 04:22′ye kadar olan bölümü baya ilginç, çünkü burada davul, tekrar eden gitar rifinin üstüne 35 saniye boyunca solo atıyor. Evet, şarkıdan bağımsız gibi gözüken ve uzun mu uzun bir davul solo bölümü koymuşlar. Bence gayet tatlı olmuş. Onun haricinde Verblendung’un sonundaki efektli ufak sample tatlı davullar ve Lusting for Transcendence’in sonuna konan, birisinin muhtemelen cılk haldeki -muhtemelen et- bir şeyler yemesini içeren ve bence gerçekten korkutucu olmayı başaran bölüm de gayet iyi olmuş.
Bu yılın sonuna geldik, ancak 2013 içerisinde tek bir brutal death metal albümü dinleyecekseniz bu bence “Passages into Deformity” olsun, çünkü böylesi bir çirkinliği herkes yaratamıyor.
“…Doğal olarak, o çevrelerde sosyal olarak sorunlu, antisosyal geçmişleri olan insanlar da yaşıyor. Satanizm’de bu insanlara “Rotte” denir, ayak takımı, çapulcular anlamında. Bu insanlar, pek çok şeyin yanı sıra uyuşturucuları, kurban edilecek hayvan, hatta insanları da bulan kişilerdir. Hiyerarşi içerisinde olabilecek en alt noktadadırlar ve hiyerarşinin en tepesinin talep ettiği bu şeyleri onlara sağlarlar.” – The Purging’in sonunda geçen Almanca kısım (Tercüme için Ediz Sağlık’a teşekkürler)
Vay be, gece saat 3 te bu adamlarin bir önceki albümlerini dinliyordum PES oynarken.Guzel tesadüf oldu benim için.
Albumu dinlerken kendime ‘lan oğlum sen ne dinliyorsun böyle lan, bu nasil bi muzik anlayisi gurkan?’ gibi sorular sorduydum.O ara Tuncay Şanlı’dan golü yedim işte.
Tipik Brutal, Slam ögeleri teknik ile birleşince tadına doyum olmuyor gerçekten, goregrind, slam gibi türleri ne kadar çöp olarak görüyorsam da enteresan bir şekilde bu saydıklarımı teknik ile birleştiren grupların hastasıyım.
HER SANİYESİYLE HAYVANLIK AMK.
\o/\o/\o/\o/\o/\o/\o/\o/\o/\o/\o/\o/\o/\o/
Grubun yaptığı müzik bana 1-2 tık fazla gelirdi ama bu sefer bu olmadı. Kesinlikle yılın en iyi albümleri listeme girer.
Bu arada grubun 2010 yılında kanserden ölen eski gitaristleri Wolfgang Tiske 1953 doğumluydu ve davulcu Lille Gruber’in babasıydı. Çok ilginç gerçekten.
08.12.2013
@ali ihsan balı, Siktir ya, baba oğul death metal grubu kurmuşlar aq.
Bu arada bu grubun bu albümden öncesini hiç sevemiyorum ben, bu albüme de alışamadım tam ama dinledikçe açılıyor.
İlk dinledigimde verdigim oha tepkisini hâlâ her dinleyisimde veriyorum…gercekten les bir basyapit…
Şaka maka dünyanın en iyi albümü olabilir bu ya.
Allahsiz kitapsizlar.
3-4 kere dinledim, gram zevk almadım albümden. Standart bi BDM albümü seviyesinde gibi geliyor kulağıma. Neyse, daha dinleyeyim bakalım. İlla bi şeyler çıkar.
22.12.2013
@Batuhan Bekmen, benzer şey bana da oldu ilk dinlemelerde. vokal yüzünden. çünkü ortalama bir BDM vokali ve çok ön planda. birkaç kez daha müziğe odaklanarak dinlersen olur bence. çok ciddi anlamda iyi anlar barındırıyor albüm.
albümdeki her şarkıyı çok seviyorum ama The Purging favorim. hem teknik hem slam. ve birde davullar. daha ne olsun.
Vokal gerçekten güzelim albümü batırmış diyebilirim..
14.05.2014
@Can Yakay Darbaz, peki kim vokal yapmaliydi bu albumde? Yada ne tarz bir vokal olmaliydi? Gercekten merak ettim
The Purging’in sonuna koyulan kısım filmden falan mı alıntı? Eğer öyleyse hangi film merak ettim. Verses of Deformity’nin sonu da acayipmiş.
bu elemanlar aralık ayında ankara’ya geliyor konsere. belki siteye de eklemek istersiniz, daha fazla insanın haberi olur. ben de tesadüfen facebook’ta gördüm.
etkinlik sayfası da şu: https://en-gb.facebook.com/events/1079366922206147/
Albümün besteleri, soundu, tekniği, atmosferi, karanlık havasının dozu gerçekten çok güzel. Ama vokal daha karakterli olsaydı ya da nebileyim daha scream ve brutal karışımı birşeyler olsaydı bu albüm daha da iyi olurdu. Aynı şekilde önceki albümlerindeki vokalleri de daha karakterli olsa grup şu an çok daha üst seviyelerde olurdu.
Zaten bu şekildeki düz aşırı brutal vokaller albümlerin kalitesini düşürüyor bence. Dying Fetus ın o muhteşem müziğinin üzerindeki brutal scream karışımı mükemmel vokaller müziğin kalitesini nasıl da artırıyor. Mesela Dying Fetus ın vokallerinin sadece düz brutal veya sadece scream olduğunu düşünseniz şimdiki halleri kadar etkili olmaz. Keşke Defeated Sanity de daha farklı vokallerle diskografilerini daha güçlü yapsalardı. Yine de bestelerinin hatırına dinliyor muyuz? İşte dinliyoruz ne yapalım. Bazen vokal aşırı sıkıyor ama enstrümanlar yine de albümü dinlemeye çekiyor.
Bu grup diğer BDM gruplarından çok farklı. Besteleri, soundu, atmosferi hatta logoları bile bana çok farklı geliyor. Acayip seviyorum. Galiba vokallere de zamanla alışıyorum.
17.08.2019
@SA, Konstantin Lühring artık kadroda değil, vokallere alışmasak daha iyi olabilir. :)
18.08.2019
@Ouz, metal archives sitesindeki fotoğrafı görünce tahmin etmiştim. Ama yeni gelecek elemanın tarzı da muhtemelen öncekilere benzer olur. Defeated Sanity için vokal değişikliği çok problem değil gibi. Benim için davulcusu ve besteleri yapan kimse o değişmesin yeter. Şu an bu gruba karşı içimde bir güven duygusu var. Adamlar aynı albüme iki farklı tarzı ve soundu koyup ortaya mükemmel albüm çıkartabiliyorlar.
18.08.2019
@SA, Davulcu grubun kemik elemanı, kurucularından. O nedenle değişeceğini pek düşünmüyorum. Hatta bestelerin bir kısmını da yine davulcu yapıyor. Ama en son baktığımda 2005′ten beri gitarda olan Christian Kühn 2019′da ayrılmış görünüyor. Hatta şu an grupta gitarist yok. Umarım -varsa- tatsızlıkları aşıp sağlam bir albümle dönüş yaparlar.
Başyapıt gibi albüm. Dinleyiniz dinletiniz efem