Bir hafta daha geçti, yeni bir röportajla daha karşınızdayız. Farkında olduğunuz üzere Ağustos ayından beri Pasifagresif’teki röportajlarda bir coşma var. Röportaj konusuna çok önem veriyor ve her hafta önemli bir grubu sayfalarımıza taşımaya çalışıyoruz. Eğer yabancı bir grupla röportaj yapacaksak, seçimlerimizi yaparken 3 kıstasa dikkat ediyoruz. Röportaj yapılan grupların dünyada adını duyurmuş isimler olmalarına, site kadrosu olarak sevdiğimiz gruplar olmalarına ve en önemlisi de site takipçileri tarafından öyle ya da böyle sevilen, konusu açıldığında hatırı sayılır miktarda yorum yapılan gruplar olmalarına. Son zamanlarda sıklıkla gittiğimiz (ULCERATE, NE OBLIVISCARIS) Okyanusya’ya bu sefer de Melbourne’ün parlayan ismi BE’LAKOR için gittik ve uçak parası götümüze girdiği için siteyi kapatma kararı aldık… Demek ki buraya kadarmış… Elveda arkadaşlar… Yine de röportajı paylaşmadan edemedik tabii. Melodik death metali progresif bir yapıyla sunan Avustralyalı grubun basçısı John Richardson’la, 2004′ten beri tek bir eleman değişikliği dahi yaşamayan BE’LAKOR’un müziğini, dünyaya açılma çabalarını ve Avustralya’nın en metal hayvanının hangisi olduğunu konuştuk.
Selam John, naber nasılsın?
İyiyim teşekkürler, umarım sen de iyisindir.
İyiyiz sağ ol. BE’LAKOR taraflarında şu günlerde neler oluyor? Yeni materyaller yazıyorsunuz. Ortaya nasıl şeyler çıktığından bahsedebilir misin? Son albümden farklı başlıca ögeler neler?
Zamanımızı dördüncü albümümüz için bir şeyler yazmaya ayırdığımızdan dolayı, geçtiğimiz sene konser anlamında sessizdi. Yazılan ilk üç şarkıya bakarsak, başlıca ögelerin hâlâ müziğimizde bulunduğunu hissediyoruz. Melodiklik, katmanlı armoniler gibi. Ama beste yeteneğimizin geliştiğinden, yaratıcı olmaya devam edebildiğinden emin olmak adına sürekli yeni şeyler deniyoruz. Konserlerle ilgili olarak; 2014 başlarında Avustralya’da bir dizi konserler planlıyoruz. Mart ayında da DARK TRANQUILLITY ile birlikte çıkacağız.
BE’LAKOR hem melodik death metal, hem de progresif death metal olarak tanımlanıyor. Gelecekte melodik taraftan kopup daha da progresifleşebileceğinizi düşünüyor musun?
Yeni şarkılardan bazılarının daha progresif geçişlere sahip olduğuna inanıyoruz; en azından “Of Breath and Bone” ile kıyaslandığında. Yeni stillerdeki rifleri sunarken doğru dengeyi yakalamak istiyoruz fakat önceki albümlerimizde bulunan duyguyu da sürdürmeli tabii.
Brutal Assault ve Summer Breeze’de çaldınız, ayrıca Melbourne’de APOCALYPTICA ve AT THE GATES için ön grup oldunuz. Sizce bunları direkt “Of Breath and Bone” sayesinde mi başardınız, yoksa BE’LAKOR zamanla daha çok tanınır hale geldiğinden mi bu konserlerde yer alabildiniz? Unutamadığınız bir konseriniz var mı?
Summer Breeze’de ilk olarak 2010′da çalmıştık. Organizatörlerden biri “Stone’s Reach” albümünü duymuştu ve bizi çalmamız için davet etti. Sonuç olarak 2012′de tekrar Summer Breeze’de çalmak için teklif aldık. Bu aynı zamanda Brutal Assault’ta da çalmamıza olanak sağladı ve bu iki festivali “albüm lansman” konseri olarak kullanma fırsatını yakaladık. Esas itibarıyla bu konserler hem tanınıyor olmanın hem de “Of Breath and Bone” albümünü yeni çıkarmış olmanın sonuçlarıydı. APOCALYPTICA ve AT THE GATES’e gelirsek, sanırız bu konserler Melbourne metal sahnesinde tanınır olmamız ve tur organizatörlerinin bizim bu gruplar için uygun bir açılış grubu olacağımızı düşünmesi sayesinde oldu. Benim kişisel olarak en sevdiğim konser ilk uluslararası konserimiz olan Summer Breeze 2010′du. Verdiğimiz ilk festival konseri olarak, atmosfer harikaydı.
Biraz da şarkı yazma süreciniz hakkında bilgi verebilir misin? Şarkılarınızda onlarca melodi ve rif var, bunları nasıl bir yol izleyerek düzenliyorsunuz? Şarkıları baştan sona mı yazıyorsunuz, yoksa dolu şey yazıp sonra uygun olanları birleştirme yolunu mu seçiyorsunuz?
Şarkı yazma süreci genel olarak riflerin veya şarkı kısımlarının ayrı ayrı yazılması ve daha sonra bunları bir araya getirerek tam şarkı oluşturulması şeklinde gerçekleşiyor. Eğer bir rifi beğenmezsek veya belli bir şarkıya uymadığını düşünürsek, ya daha sonra kullanmak üzere saklıyoruz ya da tamamen çöpe atıyoruz.
BE’LAKOR adı Warhammer serisinden bir karaktere ait. FRP ile ilgileniyor musunuz? Bu konuda en sevdiğiniz yazarlardan, filmlerden ve oyunlardan birkaç örnek verebilir misin?
Üniversite zamanında birkaçımız Warhammer oynadık aslında ama o dönemden sonra buna devam edecek boş zamanı pek bulamadık doğrusu. Gruba bu ismi seçmemizin sebebiyse hem telaffuz açısından kolay bir isim olması, hem de kulağımıza hoş gelmesiydi. Hepimizin farklı farklı favorileri var elbette ama kendi adıma söyleyebilirim ki bilim-kurgu ile ilgili her şeyden büyük keyif alıyorum.
Son yıllarda Avustralyalı metal gruplarının adı daha sık anılmaya başlandı. PSYCROPTIC, NE OBLIVISCARIS ve diğer bazı isimler sıklıkla turnelere çıkabilir hale geldiler. Australia Music Council, OUROBOROS’a 20.000 dolarlık bir destekte bulundu NE OBLIVISCARIS’in “And Plague Flowers The Kaleidoscope” adlı şarkısı da Sydney Conservatorium Of Music’te derslerin bir parçası oldu. Bu konuda neler söyleyebilirsin? Sence Avustralya metal piyasası çıkışa geçti mi? Fransa’nın son 10 yılda piyasaya yaptığı bir etkinin benzerini yakın gelecekte Avustralya’dan da bekliyor musun?
Avustralyalı grupların sıkı çalışmaları ve yeteneklerinin karşılığını alarak daha tanınır bir hale gelmesi çok sevindirici. Ülkenin müzik endüstrisi içerisinde metal müziğe pek ciddi bakılmadığı için Avustralya’da bu konuda destek görmek oldukça zor. Buna karşın OKERA ve ARBRYNTH gibi, çok iyi albümler yapıp konserler veren yerel gruplarımızın sayısı da azımsanacak gibi değil. Umut ediyorum ki işlerini uluslararası piyasaya da tanıtıp hak ettikleri ilgiye ve tanınırlığa ulaşacaklar.
Avrupa ve Avustralya’daki kitleleri karşılaştırabilir misiniz? Avusturyalıların Avrupalılardan özellikle farklı yaptığı bir şey var mı?
Avrupalılar canlı müziğin içine girmeye bayılıyorlar! Avrupa’daki ilk konserimizde bizi en çok şaşırtan, kalabalığın sesini duyurmaya ne kadar hevesli olduğu ve her şeye tepki verdiğiydi; bu şimdiye kadar Avustralya’dan pek alışık olduğumuz bir şey değildi. Avustralya’daki dinleyicilerin genelde biraz cesaretlendirilmeye ihtiyacı oluyor; Avrupalılar ise kendi kendilerini gazlıyorlar.
Artık küresel olarak tanınan bir grup olmaya başladığınızı ilk ne zaman hissettiniz? Grup halinde birbirinize sarılıp duygu seli yaşadığınız en mutlu anınız nasıldı?
Benim için öncelikle hem fiziksel hem de dijital albüm satışlarımızın dökümlerine bakıp satışların çoğunun denizaşırı ülkelerden olduğunu gördüğüm zamandı. O zaman fark ettik ki yalnızca ülke içinde değil, dünyanın birçok yerinde bir tanınırlık sahibi olmuşuz. Bir diğeri ise ikinci Avrupa turnemizdeydi sanırım. Oradaki ilk turnemizde ne beklememiz gerektiğini pek bilmediğimiz için biraz gergindik; ikincisinde ise çok daha rahattık ve orada artık hiç de fena olmayan bir şekilde tanındığımızı bilip görünce dinleyicilerle çok daha iyi diyaloglar kurabildik ve fikir alışverişleri yapabildik.
Orijinal kadronuzu bunca sene hiç değiştirmeden nasıl koruduğunuz da merak konusu. Formülünüz nedir?
Kadromuzun sabit kalmasının başlıca sebebi çok iyi arkadaş olmamız. Grup kurulmadan önce Steve ve ben aynı liseye gidiyorduk, George’la basketbol oynardık ve George ve Shaun da aynı mahallede büyüdüler. Jim’i kadroyu tamamlamak için davulcu ararken bulduk ve o da iyi arkadaşımız oldu.
Bildiğim kadarıyla hepinizin düzenli çalıştığınız işleriniz var. Günün birinde sadece BE’LAKOR’da çalarak para kazanabileceğinizi düşünüyor musunuz? Turne programınızın işinizle çakıştığı oluyor mu?
Evet doğru, hepimizin grup dışında düzenli olarak çalıştığımız işleri var. İlk başladığımızda grubu hep hobi olarak düşündük ama artık onu ikinci işimiz olarak görüyoruz. Şu anda çıktıklarımızdan daha uzun turnelere çıkmadığımız sürece gruptan yaşamımızı sürdürecek kadar para kazanmamız mümkün değil ve şu an böyle bir düşüncemiz de yok. Turları organize ederken çalıştığımız yerlerden yıllık izinlerimizi alıyoruz, o yüzden şu ana kadar bir çakışma sorunu olmadı.
Yeni gruplardan favorilerin hangileri? Yakın zamanda seni şaşırtanyeni gruplar var mı?
Aslında birkaç yıldır piyasadalar ama şu aralar sıklıkla dinlediğim yeni grup Melbourne’dan OKERA. Şarkı yapılarını ve melodilerini çok seviyorum; onlara bir bakın derim.
Bir koalayı evcil hayvan olarak eve götürmek normal/mümkün/yasal bir şey midir? Sevimli ve yumuşak görünüyorlar ancak istediklerinde deli gibi hızlı koşabildikleri de mâlum. Bize bilmediğimiz koaladan, koalanın karanlık tarafından biraz bahseder misin?
Açıkçası evine koala götürüp bakan birini hiç duymadım haha! Hayvanat bahçeleri sıklıkla insanlardan bir hayvanı veya hayvan grubunu bağış yaparak “evlat edinmelerini” talep eder ancak bu hayvanlar yine hayvanat bahçesinde durmaya devam ederler, eve götürülebileceklerini sanmıyorum. Evcil görünümlerine rağmen, tehdit altında hissettiklerinde koalalar gayet agresifleşebilir ve agresifleştiklerinde de gürültülü ve brutal bir şekilde böğürürler!
Hayvanlardan bahsetmişken, Avustralya dünyanın en eşsiz faunalarından birine sahip. Sence Avustralya’daki en metal hayvan hangisi?
Buraya özgü tüm hayvanlarımız sizi bir şekilde öldürebilecek birtakım evrimsel donanımlara sahip olduğundan, aralarından seçmek epey zor haha! Ama çıkardıkları ses üzerinden gidecek olursak, koala bu konuda iyi bir aday olurdu.
Bu da geleneksel son sorumuz: Ana sayfaya koymamız için röportajın manşetini bize söyler misin?
BE’LAKOR ile hoş bir sohbet: Onlar hakkında daha fazlasını bilmek ister misiniz?
Teşekkürler. Sorularımız bu kadardı, size her konuda bol şans dileriz. Umarız bir gün Türkiye’de BE’LAKOR izleme şansını yakalarız.
Asıl biz desteğiniz için çok teşekkür ederiz! Oradaki dinleyicilerimize selamlar!
Röportaj
Beleg (Konuk)
Ahmet Saraçoğlu
Tercüme
Pasifagresif
Ayrıca kendisiyle röportaj yapmış olduğunuz Be’lakor grubunun basçısı John Richardson’ın ailesi Türkiye’de yaşıyor. Klavyecileri Steven Merry kendisi söyledi.
Uzun zamandır cevaplarını merakla bekliyordum aslında röportajın. Gayet ilgili bir adammış kendisi, uzun uzun yanıtlamış sağolsun. Bu arada sanırım bizim seyircimizin de biraz cesaretlendirilmeye ve Avrupa seyircisi kadar işin içine girmeye ihtiyacı var, sonuçta sıcakkanlı memleketiz.
En çok da “Eğer bir rifi beğenmezsek veya belli bir şarkıya uymadığını düşünürsek, ya daha sonra kullanmak üzere saklıyoruz ya da tamamen çöpe atıyoruz.” kısmına şaşırdım. Ben dinlerken daha bütünlüklü bir hava sezsem de bildiğin lego gibi rif birleştirerek yapıyormuş adamlar demek ki haha. Yetenek valla, ne diyeyim.
25.11.2013
@Beleg, ben de aksine çoğu şarkılarında parça parça rifflerin birleştirildiğini net olarak hissediyorum. belki 8-9 dakikayı bulan şarkılarda sürekli değişerek ilerleyen melodilerin çokluğundan, belki de melodik death gruplarının çoğunun bulduğu melodileri birleştirerek şarkı yaptığını bildiğimden kolaylıkla farkediyorum. ama bu işi başardıkları kesin. şarkılar oldukça ilginç, melodiler enteresan. hatta bir gün facebook hesaplarında “countless skies” adlı şarkılarının bir önceki albümlerinden “neither shape nor shadow” un tersten çalınmış haline benzediğini iddia etmişlerdi. sonraki gün bunun tamamen şaka olduğunu açıklasalar da ben gayet inanmıştım, her türlü saçma şarkı yapımı metodunu bekliyorum bu adamlardan. o derece ilginçler.
Kral gruba yakışan kral röportaj olmuş elinize sağlık. Hayatımda dinlediğim en güzel şarkılardan birini yapan bu adamlara saygımı körüklediğiniz için ayrıca teşekkürü de borç bilirim.
”Mart ayında da DARK TRANQUILLITY ile birlikte çıkacağız.”
Öoha.
İşte bu benlik röportaj olmuş. Çünkü bu arkadaşların yaptıkları işin hastasıyım!!!!!!!!
Röportaj için ellerinize sağlık.Hayvani sevdiğim grubun röportajını gördüğümde çok mutlu oldum.Mart ayında hazır dt ile turne varsa türkiyeye gelsinler.Zaten michael alıştı buraya .Bu sefer de Be’lakor u getirsin.
Son olarak henüz ülkemizde konserler hızlıyken unirock adına bu grubu türkiyeye davet etmiş,olumlu yanıt almış ama dandik unirock yönetimine attığım maillerin cevabını dahi alamamıştım
yıllık izin olayı çok trajikomik değil mi ya mis gibi müzik yapıyorsun ama yıllık izin almak zorundasın falan,vallaha üzüldüm
İlk paragraftan sonraki kısımda bi tuhaflık var. Son zamanlarda sitede buna benzer şeylerle karşılaştım diğer röportajlarda da, haber vereyim dedim.
13.04.2019
@Ascendancy, Hatta şu an röportajın diğer kısımlarında da bu tuhaflığın olduğunu fark ettim. Siteye viagra reklamı falan mı aldınız anlamadım doğrusu :D
13.04.2019
@Ascendancy, bazen eski yazılara spam bir şeyler bulaşabiliyor. Sağ ol, düzelttim.
son yıllarda hastası bağımlısı olduğum grup. death metali çok da sevmeyen biri olarak bu gruba hastalıklı şekilde bağlanmak sürpriz benim için. tabi ki salt death olsa beni sıkardı fakat işin içinde melodik death ,progressive death olayı var beni cezbeden ve gruba bağımlı olmama neden olan da tam da bu tarzları . sürprizlerle dolu her dk sı her sn si şarkıların . hiç sıkılmadan countless skies gibi her allahın günü dinlediğim halde bıkmadığım şarkılar zevkle ve bağımlısı olarak kanımıza işleyen melodiler rifler ve yüksek ritmlerle canımıza can katan şarkılar . bir de şaşırdığım şey müziği asıl işleri değil de 2 nci işleri olarak yapmaları . bi de asıl işleri olsa nolurdu acaba ya düşüenmiyorum bile . bu kadar perfect bi müzik nasıl ne ara yapılır . dilerim asıl işleri olacak kadar turnelere çıkarlar ve de tr ye de gelirler biz de canlı izleme dinleme fırsatı buluruz .