Eleştiriye açık bazı gruplar hakkında konuşması, yeri geldiğinde bahsi geçen grup hakkında hunharca atıp tutması öyle sanıyorum ki biz metalcilerin hayatında belki de en sık tekrarladığı rutin aktivitelerden birisidir. Hani övünmek yahut tam tersi, bizzat kendimi de bir parçası olarak gördüğüm bu güruhu eleştirmek adına söylemiyorum tabii ki, neticede hayat farklı perspektiflerin varlığıyla güzel. Konuyu evirip çevirip, ağdalı bir dil ile alegorik anlatım gibi bilumum entel sıfatın da kendisi için kullanımı uygun düşen cümleler kurmakta bir Mikael Stanne kadar başarılı ol(a[mizacımda yok])madığımdan bir an önce konuya geçmem hem değerli PA okurları için hem de yazıyı yazan benim için bu olayın işkenceye dönmemesi adına yerinde bir karar olur sanırım. İşte Iced Earth (Ays4) de kısmen bu gruplardan birisidir, grubun bu güne kadar sık sık eleştiri odağı olmasının altında oldukça farklı sebepler yatıyor aslında; grubun lideri, bestecisi ve ritim gitaristi olan Jon Schaffer’ın deyim yerindeyse tam bir redneck olması ve zaman zaman röportajlarında kimi kitleleri fazlasıyla kızdırabilecek zehir zemberek açıklamalarda bulunması, metal müzik dünyası tarafından bas gitarın tanrısı olarak addedilen Steve DiGiorgio ile grubun “Horror Show” döneminde yaşadığı gerginlikler, kimi zaman birbirlerine oldukça benzer şarkı yapıları kullanmaları (“Melancholy” – “I Died For You” ikilisi örnek gösterilir genelde) ve bünyesindeki bazı manyak yetenekli üyeleri (Richard Christy, Matt Barlow ve az önce bahsettiğim olaydan mütevellit Steve DiGiorgio) saçma sapan sebepler dolayısı ile kaybetmesi bu sebeplerden yalnızca birkaçı. Ha, bana göre bu ne Iced Earth’ün çok iyi bir grup olduğu gerçeğini değiştirir ne de gruba yeni dâhil olan, eski Into Eternity üyesi Stu Block’a nedensiz yere bok atılmasını meşrulaştırır, orası da ayrı bir mevzu.
Albümün incelemesine dalmadan önce çok kısa bir tarihsel özet de geçeyim okuyucularımız için. Iced Earth, vokallerde Gene Adam, davullarda Mike McGill, baslarda Dave Abell, gitarlarda ise Randy Shawver ve John Schaffer ile kendi adını taşıyan ilk albümleriyle resmi olarak ortamlara akmış, speed-thrash-power metal ögelerini o dönemlerden bu güne başarıyla harmanlayarak müziğini icra etmiş naçizane bir Amerikan grubu. Daha sonra kimileri tarafından vokalleri yüzünden hor görülen “Night Of The Stormrider” albümünü piyasaya sürdükten sonra Schaffer ”Bu iş böyle olmaz, yetti gari” diyerek grubun o zamanlarki yeni vokalisti Matt Barlow’u hayranlar ile tanıştırmıştır. “Burnt Offerings” gibi son derece güçlü bir albümle ilk Iced Earth ürününü veren Barlow; “The Dark Saga”, “Something Wicked This Way Comes” gibi albümler ile başarısını sürdürüp, ilk çıktığı zamanlarda eleştirilen “Horror Show” ile zirvesini yaptıktan sonra polis olmak gibi abuk bir sebepten dolayı grubu bırakıp bir süre farklı ufuklara yelken açmıştır (Kendisini özleyenler yeni grubuna kulak kabartabilirler, ben pek beğenemedim yalan olmasın). Bu sırada tayfasına vokalleri üstlenmesi için eski Judas Priest vokali Tim Owens’ı alan grup, o zamana kadar hiç kötü albüm çıkarmamasına rağmen “The Glorious Burden” ile acı bir düşüş yaşayıp, “Framing Armageddon” ve “The Crucible of Man” ile kısmen bu düşüşünü sürdürmüştür. Daha sonra Tim Owens ve bir ara yine gruba dönen Matt Barlow’u yeniden kaybeden Iced Earth çareyi Kanadalı vokal Stu Block’ta bulmuş ve şu an yazmakta olduğum bu güzel albümü biz dinleyicilere sunarak bir nevi “Biz daha ölmedik” demeye getirmiştir. Tabii olay aslında bundan çok daha fazlası.
Öncelikle “Dystopia” grubun “bizi ciddiye alın” tandansı ile ortaya koyduğu bir albüm değil, bunu zaten hemen her saniyesi ile belli ediyor. Zira tam yerinde bir performans sergilemiş grup elemanları, ne gitarlar, ne vokal, ne de diğer unsurlar olması gerekenden fazla ve neyse ki kesinlikle az da değil. Dâhil olan yeni vokalisti güçlü gösterebilmek için fazla abartmayıp ellerinden ne geldiyse onu, olabilecek en samimi şekilde ortaya koymuşlar, iyi de etmişler. Iced Earth’ü ilk keşfettiğim günlerden beridir severek dinlemem ve kimi zaman saçmalasalar bile yaptıklarının içinde bir mantık aramamın altında yatan sebep de budur aslında. Grup, her ne olursa olsun bir şekilde yolunda devam ediyor ve Richard Christy, Matt Barlow gibi virtüözlük seviyesindeki elemanlarını kaybetmesine rağmen yenilenmiş kadrosu ile “Horror Show” zamanlarındaki efsane kadrosunun icraatlarını aratmayacak albümler çıkartabiliyor.
Okuyucularımızın yazılan kritikler hakkındaki genel tutumlarını bildiğimden şarkılar hakkında öyle tek tek, ayrıntılı yorumlar yapma niyetinde değilim, üstünkörü bir bakış atıp incelemeyi noktalamak uygun olacaktır. Öncelikle çok güçlü bir açılışı olduğunu belirtmeliyim bu albümün. Dystopia, Anthem ve Boiling Point son derece popüler, konserlerde sık sık icra edilen şarkılar; hatta Dystopia ve Anthem için çoktan konserlerin orospusu oldular bile diyebiliriz. Bu iki şarkının da ortak noktası belki de Iced Earth tarihinde en başarılı nakaratlardan bazılarına sahip olmalarıdır sanırım. Her ikisi için de “nakaratları sömürüyorlar” demeye getirmiyorum tabii yanlış anlaşılmasın; gerek rif bazında, gerekse de soloları bakımından oldukça güzel ve rahat sindirilebilir parçalar. Bu parçaların yanı sıra ünlü “V For Vendetta” filmi için bestelenen V, harika bir intro, solo ve vokal melodisine sahip olduğunu düşündüğüm Dark City, kişisel favorim olan End of Innocence ve albümdeki tek uzun sayılabilecek şarkı olan Tragedy and Triumph’ın öne çıkan diğer şarkılar olduğunu söylemek mümkün. Şöyle bir bakıyorum da on şarkıdan yedisini sayarak biraz abarttığımın farkına varıyorum, yine de doğruya doğru, Schaffer ve saz arkadaşları bu sefer formülü iyi tutturmuşlar. Stu Block içinse söylenebilecek fazla da bir şey yok aslında, Into Eternity’den kendisini tanıyanlar zaten ne kadar yetenekli bir vokalist olduğunu biliyorlardı, o da biz dinleyicileri hayal kırıklığına uğratmayarak harika bir performans ortaya koyup Owens ve Barlow ikilisinden aşağı kalır yanı olmadığını gösterdi.
Gecenin üçünde üşenmeyip yazdığım bir kritiğin daha (şükürler olsun ki) sonuna geldik, eksik ve yanlış anlattığım yerler olabilir, benimle aynı fikirleri paylaşmayan insanlar da pek tabii olacaktır. Hepimizin canı sağ olsun sevgili okuyucular. Güzel bir ”Titre ve kendine gel” albümü olan “Dystopia” için biraz da gruba ufak bir sempati beslememin de gazıyla 8,5 vermeyi kendimce uygun gördüm, siz gönlünüzden geçeni vermekte serbestsiniz tabii. Sağlıcakla kalın.
Söveceksiniz biliyorum ama dizgide hata var :) parantez() ve köşeli parantez [] konusunda TDK en son köşeli parantezin başa gelmesi gerektiği kanısına vardı. Onun için ilk paragraftaki “ol(a[mizacımda yok])madığımdan”, ol[a(mizacımda yok)]madığımdan şeklinde yazılmalı.
19.11.2013
@Zeynel, Estağfurullah, bilakis iyi bile oldu söylediğiniz, çok sık parantez kullanırım zira yazı yazarken. Onlar bile kararsızmış demek gerçi bunca zamandır, bizde de olsun o kadar. :)
19.11.2013
@Cattle Bilmemne, Geçen seferki Yazım Kılavuzunda köşeli parantez içteydi aslında çok sık karar değiştiriyorlar…
İlk iki şarkısı ile ayrı bağlar adamı vokal performansı ile kritikte harika olmuş eline sağlık Ertuğrul :)
04.01.2014
@Number 13, Rica ederim Çağatay, malum yere de uğra arada bir. :)
04.01.2014
@Cattle Bilmemne, uğradığımda göremiyorum seni gün belirleyelim iyi olur.
05.01.2014
@Number 13, Bu pazartesi saat 5:30 uygun bana.
05.01.2014
@Cattle Bilmemne, O saatte işin ne la yatıyom ben o saatte :)
05.01.2014
@Number 13, Akşam 5:30 lan gece yarısı değil. :/ Dark City ve son şarkısı da çok iyi bu arada albümün, demedi deme bak. Ama gerçekten süper bir şeyler duymak istiyorsan ays4′ten Burnt Offerings’e bak derim.
05.01.2014
@Cattle Bilmemne, tüm albümleri çektim dinliyorum yollarda delice
Taş gibi albüm, taş. Matt Barlow bir efsane olabilir ama Stu Block’un hakkı yenilmemeli. ”Anthem”, ”V” ”Dystopia” gibi olağanüstü parçaları bulunduran bir albüm aynı zamanda.
anquish of youth efsane bir baladtir…bu bile bence albumu tasimaya yeter…