Bu albüme kadar ayıla bayıla dinlediğim Alter Bridge, “Fortress” albümünün kapağını yayınladığında bir an ürktüm. Derdim, kapağın inanılmaz kalitede anlamlı bir çizim, akıl azaltan derecede renk tonlarına sahip süper bir çalışma olmaması değildi. Alter Bridge de bunu yapmıyordu. Koyuyordu bir logo, olup bitiyordu. Bu kapağı da Mark Tremonti’nin akrabası mı ne yapmış zaten. Neyse benim asıl merak ettiğim acaba kapaktaki gibi bir müzik mi olacağıydı. Grunge havalarında gezen, daha durgun bir iş mi? Yoksa bildiğimiz Alter Bridge mi?
Daha sonra dinlemeye başladım. “Cry of Achilles” introsu klasik gitarla girdiğinde “ne kadar tatlı bir giriş” derken aklımın diğer ucu “ama böyle devam etmesin!” diyordu. Aklımın diğer ucunu sevindiren distortion sesi hemencecik yüzüme çarptı. Artık günüm güzel geçebilirdi. Nefis bir şarkıyla açılan albümden ve Alter Bridge’in kalitesinden kuşkum yoktu.
Mark Tremonti yine en güçlü riflerini Myles Kennedy’nin eşsiz sesiyle birleştirip tüm duygularını notalara dökmüş. Bunu ezberden yazmıyorum. Gerçekten de şu anda hard rock dünyasındaki benim için en iyi vokal bu adamlarda. Tremonti ise gitaristliğini dünyaya ben 10 yaşındayken ispatlamış ve o günden beri daha da canavarlaşmış bir adam. Belki hatırlamayanlar olur diye söyleyeyim, geçen sene Tremonti ilk solo albümünü çıkarmıştı ve vokalleri de kendi yapıyordu. Dolayısıyla bu albümde ara ara Tremonti’nin vokallerini de duyuyoruz.
Şarkı yapıları olarak hemen hemen eski albümlerle aynı diyebileceğim bir noktada “Fortress” albümü. Alter Bridge’deki yer yer azgın gallop ritimli kısımlar ve akılda kalıcı nakaratlarla birlikte Creedvari clean arpejlerinden oluşan bir albüm. Ama yine de içinde “Calm the Fire” gibi farklı bir anlayışta ve havada ya da “The Uninvited” gibi daha groove temelli şarkılar da barındırıyor. Bunlar albüme o kadar iyi yedirilmiş ki dinlerken “Fortress” sıkıcılaşmıyor. Myles Kennedy’nin gitarda kendini geliştirmiş olması belli ki gruba epey yaramış. The Mayfield Four zamanlarından beri vokal melodileri olarak devasa tarz değişiklikleri yapmadığını düşünürsek, gitar çalışını ön plana çıkarması, bulunduğu projeler için ciddi bir artı.
Röportajlarında artık işleri bölüştüklerini söyleyen ikiliye işini bilen herhangi bir davulcu ve basçı eşlik edebilir kanımca. Tremonti’nin yazdığı şeyler bir davulcu için adeta şenlik gibidir. Dinlediğiniz anda kafanızda ne çalacağınız canlanıyor. Davulcuyu partilerini yazarken düşünmeye zorlayacak bir şey yok. Hissetsin yeter. Zaten Alter Bridge’in davulcusu da “benim davul stilim hiç pratik yapmamak. HA HA!” diyordu bir röportajda.
“Fortress” grubun kariyerindeki garanti albümlerden biri. Rotasından şaşmadan devam ediyor. Bir dükkana gidip Alter Bridge cdsi alacak olduğunda insan, içinden ne çıkacağını az çok tahmin edebiliyor. İçinden gayet net bir metal/alternative metal/hard rock çıkıyor.
Ha “Fortress” bir “AB III” değil belki benim için ama kesinlikle bolca dinlemeye değer.
Protest the Hero – Fortress varken başka bi fortress a ihtiyaç yokmuş.
En az Blackbird kadar sevdim albümü. ÇOOOOK iyi.
Lover adlı parçaları efsanem oldu.
Kesinlikle güzel albüm,ama açılış şarkısı dışında ”Ööeeh muhteşem” moduna girdiğim çok an olmadı. Blackbird kadar olmasa da güzel albüm ama.
Cry of Achilles in ilk distortion girdiği yer lamb of god mı dinliyorum acaba dedirtti resmen çok gaz olmuş lover ve adicted to pain de ilk seferde beğendiklerim arasında
Cry A River’da zevkten ağladım resmen. Ne adamsın be Tremonti.
Her ne kadar orta okulda az biraz creed dinlesemde bu elamanlar, Nickelback, 3 Doors Down ve benzeri grupların yaptığı post-grunge olarak tabir edilen dönem gruplarından oldum olası nefret ederim. gerçi bu grupların çoğu ne kadar grunge akımının dışından geldiklerini idda edenleri olsada açık açık o dönemin ismini ettiket olarak kullanıp parasal olarak sömürene kadar kullandılar. Ve bunu yaparkende karikaturize edilecek derece kalıplaşmış klişelere boğularak yaptılar. Creed’in Nickelback’in kliplerini aklınıza getirince kolayca anlaşılabilinir.
Zamanında bu elemanlar ellerine amerikan bayraklarını alıp Bush’a karşı sahnede ileri geri konuşan White Stripes solisti Jack White’a tekme tokat dalmışlardı.
İnsanın ilgilendiği müzik tarzı bile bazen dünyaya bakış açısnı gösterebiliyor. Bunun çok genellebilir bir önerme olmadığını deneyimlemiş biri olarak yinede bazen karşıma çıkan bu gibi örneklerle hakllık payıda yok değilmiş diyorum.
Yılın albümü ulan !
Tam bu album ciktigi yil iyice extreme turlere dalip ab reisi unutmustum. Simdi gerip donup dinledim de ayip etmisim zamaninda. Kritikte denildigi gibi kesinlikle ab3 ile ayni kalibrede degil ama cok guzel sarkilar barindiriyor.