Çıkardığı gıcırtı seslerine katlanılması zor, eskice ahşap bir kapı. Tam kapanmıyor, yaşanan acılara karşı tepkisini gösterip doğanın kendisine bahşettiği güçle kapanmak istiyor ama bir türlü tam kapanmıyor işte. Onun kapanmasını engelleyen ise doğanın güç bahşettiği başka bir fenomen, rüzgâr. Yaşlı ve yorgun kapının rüzgârla olan mücadelesi sürerken gözünüze, sert esintilerin etkisiyle azıcık açılan kapının arasından beliren taş ocak ve uzunluğuyla gökyüzünü delemese de bir hayli yüksek olan bacası çarpıyor. Ardından bir ses işitiyorsunuz; “Ocak ve baca hep tütecek.” Bu söz, kısa süre önce öldürülen fakat eve tekrar geleceği düşüncesine kapılıp yıkıntılar içerisindeki evinin ayakta kalan tek duvarına “doğru” çiviyle, değer verdiği bir çerçeveyi sabitleyerek eşi Pelageya için hazırlık yapmaya çalışan ve en az gıcırdayan kapı kadar yaşlı bir adama ait.
1980’lerde kendini göstermeye başlayan neofolk türü müziğin metal gruplarınca yorumlanışı, dark folk çatallanmalarına doğru ilerleyiş, türler arası sentezlerin oluşturulması, alabildiğine olgun parçaların, albümlerin ortaya çıkmasını sağladı. Kimi gruplar, metal esintileriyle ürettikleri eserlere ayrı bir form kazandırsa da temelde aynı kalan unsurlar oldu hep, doğanın güç bahşettiği ağaç ve rüzgâr gibi.
Kendisinin de hiçbir suretle saklamadığıı gibi doğrudan doğruya memleketlisi Ulver’in “Kveldssanger” ve Empyrium’un “Where At Night The Wood Grouse Plays” albümlerinin izinde giderek kendi meşrebine uygun neofolk yapan Vàli, “Forlatt” ile dinleyicileri derin derin düşünmeye sevk eden, yer yer dinlendirici ama çokça yaralayıcı parçalar sunuyor. Gidecekleri yerin, dinleyicilerinin kalbi ve zihni olduğunun bilincinde olan notalar, albüm boyunca; gitardan, piyanodan, kemandan, flütten ya da zarif bir hanımın sesinden çıkıyor. Sanatçının, eserleri icra noktasında incitmekten imtina ettiği enstrümanlar, bu durumu adeta algılayarak bunun karşılığını kendilerinden çıkan notaların her birine, birer ruh kazandırarak “Forlatt”ın benzerlerinden ayrılmasını sağlıyor.
Tamamı enstrümantal parçalardan oluşan albüm, kendisini tanımlamaya her yeltenmemde beni başarısızlığa uğratacak derecede derinlere hitap eden, kişinin kendi derinliklerinde kaybolup aydınlığa, sıcacık gün ışığına duyacağı özlemi bile unutacağı derecede yoğun, gamla yoğrulmuş bir eser. Artık melodi üretmekten ziyade dile gelip konuşan enstrümanların “Forlatt” boyunca size anlatacakları o kadar çok hikâye var ki. Bir gitarı dinlemeyi bıraksanız öteki başlıyor, diğerini dinlemeyi bıraksanız, köşesinde bekleyen keman, flüt ve piyano, nemli gözlerini, gözlerinizden ayırmadan bir iki kelime de olsa onların dertlerini de kulak vermenizi bekliyor.
Prodüksiyonu, ne yaptığının farkında olan uzman kulaklarca üstlenilen “Forlatt”ta üç gitarı bir arada duyup her birinden çıkan seslere kendinizi kaptırmanız mümkün. Aynı hüner, diğer enstrümanlarda da gösterilmiş tabii. Albümün başarısında pay sahibi unsurlardan biri, melodilerin “araya gitme” gibi bir olayın gerçekleşmeden kaydın tamamlanabiliyor olması.
Benzerine denk gelebileceğiniz ama bu ayarda olana kolaylıkla rastlamayacağınız bir şaheser “Forlatt”. Türe meraklıysanız, zaten kendisini defalarca dinleyip kucak dolusu anıyı onunla ilişkilendirmişsinizdir bile. Ama bu tarz müzikle aranız yoksa, zaman ayırıp tecrübe etmeniz gereken yapımlardan “Forlatt”.
Çaresiz, üzgün ve yaşlı adamın dediği gibi; “Ocak ve baca hep tütecek” ve “Forlatt”, kendisini dinleyenlerin asla unutmayacakları bir yapım olarak zihinlerinin köşesinde bir yer edinecek.
Şarkılar 1. Dypt Inne I Skogen
2. Naar Vinden Graater
3. Et Ensomnt Minne
4. Nordlysets Dans
5. Lengsel
6. Sorg
7. Skummringens Omfang
8. Her Ute I Moerkret
9. Taake
10. Doedens Evige Kall
Muazzam kritik olmus. Eline saglik @Ouz. Son zamanlarda calisirken dinledigim tur. Dinlemeye baslayali yeni oldu ama direk beni derinlere daldirmayi basardi.
Soğuk yağmurlu bir havada kitap okurken veya ders çalışırken elimin sürekli gittiği bir albüm. Geceleri uzanıp derin düşüncelere dalmışken de açtırabilir kendini. Bu tarz bilindik bilinmedik albümleri önerebilirseniz çok cici olur :)
@tahsin, grubu dinliyordum ama bu albüm spotify’da olmadığı için hiç duymamıştım. Bazen spotide keşfettiğim grupların bu tarz işlerini geç öğreniyorum. Teşekkürler
Hayatımın en önemli albümlerinden biri. Bu albümün o kadar anısı var ki şimdi dinlediğimde hüzünlenmekten ziyade güven ve mutluluk duygusu hissediyorum, sanki evimdeymiş gibi. sevenleri Neutral’ın serpents in the dawn albümüne de beklerim.
Bu arada merak eden olursa girişte anlattığım kısım, Tarkovski’nin “Ivan’ın Çocukluğu” adlı filminden bir kesit. Yönetmenin güçlü görsel anlatım dilinin binde birini bile metne dönüştüremediğimden eminim ama açılışı böyle yapayım dedim.
Hayatım boyunca hiç şarkı dinlerken ağlamadım, gözyaşı da dökmedim ama illa ağlayacak ya da gözyaşı dökecek olursam arkada çalan şarkı Naar Vinden Graater… olmalı.
Neo-folk’u ne kadar çok sevdiğimi hatırlattı bana bu albüm. Gideyim de biraz Where At Nights The Wood Grouse Plays dinleyeyim.
Muazzam kritik olmus. Eline saglik @Ouz. Son zamanlarda calisirken dinledigim tur. Dinlemeye baslayali yeni oldu ama direk beni derinlere daldirmayi basardi.
tam kitap okurken açıcaksın abi bir de şili’li bir grup vardı imbaru’muydu neydi o da çok iyiydi ya.
20.07.2019
@Retrokafa, uaral’dan bahsediyorsun galiba.
Soğuk yağmurlu bir havada kitap okurken veya ders çalışırken elimin sürekli gittiği bir albüm. Geceleri uzanıp derin düşüncelere dalmışken de açtırabilir kendini. Bu tarz bilindik bilinmedik albümleri önerebilirseniz çok cici olur :)
20.07.2019
@m/, October Falls Marras. Kesin biliyorsundur ama birakayim yine de.
20.07.2019
@tahsin, grubu dinliyordum ama bu albüm spotify’da olmadığı için hiç duymamıştım. Bazen spotide keşfettiğim grupların bu tarz işlerini geç öğreniyorum. Teşekkürler
Hayatımın en önemli albümlerinden biri. Bu albümün o kadar anısı var ki şimdi dinlediğimde hüzünlenmekten ziyade güven ve mutluluk duygusu hissediyorum, sanki evimdeymiş gibi. sevenleri Neutral’ın serpents in the dawn albümüne de beklerim.
Eline sağlık Oğuz. Bu tarz albümleri her zaman dinleyemiyorum ama amaçladığı şey düşünüldüğünde cidden türünün en iyilerinden biri.
21.07.2019
@Ahmet Saraçoğlu, @tahsin, Rica ederim arkadaşlar.
Bu arada merak eden olursa girişte anlattığım kısım, Tarkovski’nin “Ivan’ın Çocukluğu” adlı filminden bir kesit. Yönetmenin güçlü görsel anlatım dilinin binde birini bile metne dönüştüremediğimden eminim ama açılışı böyle yapayım dedim.
Hayatım boyunca hiç şarkı dinlerken ağlamadım, gözyaşı da dökmedim ama illa ağlayacak ya da gözyaşı dökecek olursam arkada çalan şarkı Naar Vinden Graater… olmalı.
Neo-folk’u ne kadar çok sevdiğimi hatırlattı bana bu albüm. Gideyim de biraz Where At Nights The Wood Grouse Plays dinleyeyim.