Bu albümü, çıktığı yıl Bursa CD Bank’tan (yanlış hatırlamıyorsam adı buydu mekanın) almıştım. Senelerden beri hastalığımdır, başka bir şehre gidersem ve orada heavy metal albümleri satan bir yerler varsa mutlaka uğrar, en azından bir albüm alırım. Dolayısıyla o albümle seyahatim arasında da bağlantı kurmuş olurum.
Kendi adlarını taşıyan bu albüm öncesi Hypocrisy’yi özellikle “Osculum Obscenum” albümü ve diğer albümlerin hit şarkılarından tanıyan birisi olarak önceki albüm “The Final Chapter”da daha değişik bir şeyler yaptıklarını duymuş ama fırsat bulup o çalışmayı edinememiştim. Malum mp3 olayları da bu kadar yaygın değildi. “Hypocrisy”yi vitrinde görür görmez atlamam aslında biraz da bu nedenle olmuştu. Atlama lafı çok iddialı oldu, kopyalattım diyeyim, öğrencilik hali malum…
“Hypocrisy” çıktığı zaman Peter ses mühendisi olarak nam salmıştı ama kaydettiği albümler listesi henüz şimdiki kadar kabarmamıştı. Yıllar geçtikçe Abyss stüdyolarında kaydedilen veya Peter tarafından miksaj/mastering işlemleri yapılan tonlarca albümde rastladığım benzer sound (özellikle davul) bir ara kendisi tarafından kaydedilen albümlere önyargılı bakmama yol açtı. Genel olarak gayet sert ama fazla rafine bir sound tercih ettiğini düşünüyorum. Söz konusu tür metal olunca fazla cilalanmış sound’un müzikten bir şeyler götürdüğü hissine kapılıyorum. Ancak bu albümde her şey yerli yerinde diyebilirim.
Albüme dönecek olursak, çok iyi bir enstrümantalist olan Tagtgren’in klavyeye el attığını ve albümde yoğun bir klavye kullanımı olduğunu görüyoruz. Klavye müziğin çok önüne geçmemiş, aksine diğer enstrümanların üzerinde rahat hareket edebilecekleri bir zemin yaratmış. Peter , bas gitarı da öyle müziğin içine gömmemeyi tercih etmiş, bu da albümün vuruculuğunu arttıran önemli bir faktör olarak kulağa çarpıyor. “Hypocrisy” albümü genel olarak olumlu yorumlar almakla birlikte grubun öne çıkan çalışmalarından birisi sayılmaz.
Bu bakımdan hakkının yendiğini düşünüp hayıflandığım nice albümden birisidir. Gelişim, yenilenme, yaratıcılık, cılkı çıkmadan deneyselleşme gibi kriterleri göz önüne aldığımızda bence grubun zirve albümü “Hypocrisy”. Sonraki yıllarda dozajı artan deneyselliğin “Catch 22″ gibi garip bir albüme yol açtığını görüyoruz (ki bu albüm çıktıktan 6 yıl sonra tekrar kaydedilip piyasaya yeni versiyon olarak sürülmüştür).
Albümün en önemli özelliklerinden birisi atmosferi. Keza albüm kapağı da müziğe uygun bir görsellik sunuyor. Peter bu albümde bol miktarda temiz vokal kullanmış ve tabii ki çığlık vokalden de vazgeçmemiş. Bu arada, devamlı Peter’ın adını telaffuz etmekle beraber davuldaki Lars Szöke (ki kendisi artık grupta yer almıyor) ve bastaki kadim dost Mikael Hedlund da pek tabii çok iyi müzisyenler. Elemanlar, melodeath tabir edilen günümüz melodik metal/death metal kırması grupların birçoğunun saplanıp kaldığı batağa saplanmadan hem müthiş melodik, hem de gayet sert ve metal bir albüm koymuşlar ortaya.
Parça bazında değerlendirecek olursam, yurtdışı tabiriyle içinde “filler” barındırmayan, dolu dolu bir albüm olduğunu söyleyebilirim. Albümü dinlememiş arkadaşlara başlangıç olarak, giriş parçası olan Fractured Millennium’u (ki baslar bu parçada gerçekten akıl alıyor), sonuna doğru Maiden’ın Wasted Years’ını müthiş derecede andıran bir kısma sahip olan Reversed Reflections’ı, çok hızlı, gaz bir parça olan Time Warp’u, enfes atmosferik parçalar Until The End ve aynı zamanda kapanış parçası olan Paled Empty Sphere’i önerebilirim. Aslında şöyle bakıyorum da neredeyse tüm albümü önermişim. Unutmadan, albümün digipack versiyonunda Self Inflicted Overload isimli balyoz kıvamında bir parçanın daha yer aldığını da söyleyeyim.
Açıkça anlaşıldığı üzere, ben bu albümü çok seviyorum, hem dinlendiren hem de gaza getiren acayip bir havası var. Üzerimde etki bırakan, tanık olduğum için kendimi şanslı saydığım albümlerden birisi. Melodik, ruh dolu, atmosferik sert müzik isteyenlere ilaç kıvamındaki bu albümü şiddetle tavsiye ediyorum…
mp3ün internetin emeklediği yıllar kaset almaya devam ediyoruz takip ettiğimiz şebek olsun non serviam olsun albümü öve öve biteremiyor, karar veriyorum bu hafta harçlıktan arttırdığım parayla hypocrisy albümü alıyorum defalarca dinliyorum çok seviyorum, albüm sonrası grubun faaliyetleri durdurduğunu duyup kahroluyorum rüyalarıma giriyor hypocrisy müziğe geri döndük diyorlar seviniyorum ama bu sefer hiphop yapacağız diyor kahroluyorum, uzun yıllar sonra raslamak güzel oldu yazanın eline sağlık.
” Peter tarafından miksaj/mastering işlemleri yapılan tonlarca albümde rastladığım benzer sound (özellikle davul) bir ara kendisi tarafından kaydedilen albümlere önyargılı bakmama yol açtı. Genel olarak gayet sert ama fazla rafine bir sound tercih ettiğini düşünüyorum. Söz konusu tür metal olunca fazla cilalanmış sound’un müzikten bir şeyler götürdüğü hissine kapılıyorum. ” bu kısma komple katılıyorum.
@necati, aynı fikirdeyim. Ayrıca bir de Peter’in mixlediği gitarlar da bana çok cırtlak çok tiz geliyor. Hatta bunu prodüktörlüğünü/miksajını yaptığı gruplarda da yapıyor. Keşke Destruction’da yapmasaydı.
Gonul rahatligi ile 10 verebilecegim bir album. Bencede grubun en iyi albumu. Hem gaz hem de melankolik parcalar var. Deneyselligin dozu kacirilmadan bir saheser yaratmislar. Dinlemeyen varsa siddetle tavsiye edilir.
DT’nin ‘Projector’ albumunu sevenler bunu da sever diyeyim tam olsun :)
@nordson, iki grup da o zamana kadar uyguladiklari formulun aksine bol clean, melankolik parcalar kullandi iki albumde de. Tum diskografileri goze alindiginda en farkli albumler hani, o bakimdan
Ne ilginçtir ki bugüne dek Virus dışında tek bir Hypocrisy albümünü bile dinlemedim, o albümdekiler dışında bildiğim şarkıları bile yok. Aslında yılların grubu lan, neden böyle yaptım bilmiyorum.
@Ahmet Saraçoğlu, :) ben de hemen her albümünü dinlemekle beraber, hypocrisy albümü sonrası a taste of.. haricinde pek zevk alamadım gruptan.. Bakalım End Of Disclosure nasıl olacak…
Feci severim bu albumu. Bu alemin en epik albumlerinden biridir, ama cok fazla bileni/seveni yok nedense. Bol katmanli death metal denilen olayin zirve noktalarindan biridir. Hala unutamiyorum, lisede ilk kez Elastic Inverted Visions’in vokal duzenlemelerini duydugumda aklim cikmisti, o ana kadar boyle bisey hic dinlememistim.
hypocrisy nın son albumu end of disclosurede gayet mukemmel bır album kendı tarzından ödun vermıyor bende bu sene dınlemeye basladım ama sımdı eskı albumlerınıde arıyorum bu tur calıskan ve becerıklı sanatcı grupların degerını bılmelıyız nıce albumlere bırde suna dıkkat ettım mesela nıghtfall grubunun yenı cıkardıgı cassıopea albumunu dınledım mukemmel bır melodıc death metal albumu pek sagda solda görmedım promosyonlarını ama kesınlıkle en ıyı melodıc death metal yapan gruplardan bırı herkese son albumu dınlemenızı tavsıye ederım
Bana kalırsa a final chapter ile Into the Abyss arasında duraklama dönemi albümü gbi geliyor. Zira ikiside mükemmel albümler. Sevdiğim parçalar epeyce var olmasına rağmen biraz fazla ruhsuz.
Favori Hypo albumum diyebilirim. Ozellikle Paled Empty Sphere, Catch 22 albumundeki All Turns Black ile beraber dinledigim en depresif sarkilardan biri. Millet raki masasi kurup arabesk dinlerken ben de bunlarla tribe giriyorum. Until the end de cok fena. Melodeath diye geciyor grup ama sayisiz damar parcalari mevcut
mp3ün internetin emeklediği yıllar kaset almaya devam ediyoruz takip ettiğimiz şebek olsun non serviam olsun albümü öve öve biteremiyor, karar veriyorum bu hafta harçlıktan arttırdığım parayla hypocrisy albümü alıyorum defalarca dinliyorum çok seviyorum, albüm sonrası grubun faaliyetleri durdurduğunu duyup kahroluyorum rüyalarıma giriyor hypocrisy müziğe geri döndük diyorlar seviniyorum ama bu sefer hiphop yapacağız diyor kahroluyorum, uzun yıllar sonra raslamak güzel oldu yazanın eline sağlık.
” Peter tarafından miksaj/mastering işlemleri yapılan tonlarca albümde rastladığım benzer sound (özellikle davul) bir ara kendisi tarafından kaydedilen albümlere önyargılı bakmama yol açtı. Genel olarak gayet sert ama fazla rafine bir sound tercih ettiğini düşünüyorum. Söz konusu tür metal olunca fazla cilalanmış sound’un müzikten bir şeyler götürdüğü hissine kapılıyorum. ” bu kısma komple katılıyorum.
27.03.2013
@necati, aynı fikirdeyim. Ayrıca bir de Peter’in mixlediği gitarlar da bana çok cırtlak çok tiz geliyor. Hatta bunu prodüktörlüğünü/miksajını yaptığı gruplarda da yapıyor. Keşke Destruction’da yapmasaydı.
Gonul rahatligi ile 10 verebilecegim bir album. Bencede grubun en iyi albumu. Hem gaz hem de melankolik parcalar var. Deneyselligin dozu kacirilmadan bir saheser yaratmislar. Dinlemeyen varsa siddetle tavsiye edilir.
DT’nin ‘Projector’ albumunu sevenler bunu da sever diyeyim tam olsun :)
27.03.2013
@punisher, hiç ama hiç alakaları yok ‘Projector’ ile. pardon var, isveç.
27.03.2013
@nordson, iki grup da o zamana kadar uyguladiklari formulun aksine bol clean, melankolik parcalar kullandi iki albumde de. Tum diskografileri goze alindiginda en farkli albumler hani, o bakimdan
Ne ilginçtir ki bugüne dek Virus dışında tek bir Hypocrisy albümünü bile dinlemedim, o albümdekiler dışında bildiğim şarkıları bile yok. Aslında yılların grubu lan, neden böyle yaptım bilmiyorum.
27.03.2013
@Ahmet Saraçoğlu, :) ben de hemen her albümünü dinlemekle beraber, hypocrisy albümü sonrası a taste of.. haricinde pek zevk alamadım gruptan.. Bakalım End Of Disclosure nasıl olacak…
Feci severim bu albumu. Bu alemin en epik albumlerinden biridir, ama cok fazla bileni/seveni yok nedense. Bol katmanli death metal denilen olayin zirve noktalarindan biridir. Hala unutamiyorum, lisede ilk kez Elastic Inverted Visions’in vokal duzenlemelerini duydugumda aklim cikmisti, o ana kadar boyle bisey hic dinlememistim.
hypocrisy nın son albumu end of disclosurede gayet mukemmel bır album kendı tarzından ödun vermıyor bende bu sene dınlemeye basladım ama sımdı eskı albumlerınıde arıyorum bu tur calıskan ve becerıklı sanatcı grupların degerını bılmelıyız nıce albumlere bırde suna dıkkat ettım mesela nıghtfall grubunun yenı cıkardıgı cassıopea albumunu dınledım mukemmel bır melodıc death metal albumu pek sagda solda görmedım promosyonlarını ama kesınlıkle en ıyı melodıc death metal yapan gruplardan bırı herkese son albumu dınlemenızı tavsıye ederım
Bana kalırsa a final chapter ile Into the Abyss arasında duraklama dönemi albümü gbi geliyor. Zira ikiside mükemmel albümler. Sevdiğim parçalar epeyce var olmasına rağmen biraz fazla ruhsuz.
Favori Hypo albumum diyebilirim. Ozellikle Paled Empty Sphere, Catch 22 albumundeki All Turns Black ile beraber dinledigim en depresif sarkilardan biri. Millet raki masasi kurup arabesk dinlerken ben de bunlarla tribe giriyorum. Until the end de cok fena. Melodeath diye geciyor grup ama sayisiz damar parcalari mevcut