Yepyeni ve kapsamlı bir röportajdan daha merhaba. Bu hafta özel bir konuğumuz var. Dünyanın en iyi davulcularından biri olan ve NECROPHAGIST’ten Steven Wilson’a, Paul Gilbert’tan EPHEL DUATH’a, Mike Keneally’den Tony MacAlpine’a, KREATOR’dan Guthrie Gowan’a, Adrian Belew’e kadar sayısız dev isimle çalışmış olmasıyla tanınan yetenek abidesi Marco Minnemann var bu kez sayfalarımızda.
Marco, kendisine yolladığımız sorulara mail’den cevap vermek yerine, cevapları ses kayıt cihazına kaydetti ve ses dosyası olarak bize gönderdi. Bu sayede de dopdolu bir röportaj oldu. Giriş kısmını fazla uzatmayalım zira röportaj yeterince uzun, sizi Marco Minnemann’ın eğlenceli dünyasına alalım.
Selam Marco. Öncelikle röportajı bu şekilde ses kaydı olarak yapmandan dolayı çok teşekkür ediyoruz. Sorulara geçelim. İlk olarak; Steven sildenafil over the counter Wilson ile çalışmak nasıl bir duygu? Steven’dan biraz bahseder misin? Solo projesinde çalmanı o mu teklif etti yoksa onlara sen mi ulaştın? Daha önce PORCUPINE TREE veya başka bir Steven Wilson projesi dinlemiş miydin?
Selamlar. Evet başlayalım. Benle bağlantıya onlar geçti. Daha önce hiç PORCUPINE TREE dinlememiştim ve elbette adını çok canadian pharmacy tramadol kez duymuş olsam da, Steven’ı da tanımıyordum. Beni aradılar ve tanışmak istediklerini söylediler, ben de bunun iyi bir fikir olduğunu düşündüm ve bir toplantı ayarlandı. Akabinde de birlikte bir şeyler yapmaya karar verdik. Onunla çalışmaktan çok memnunum. Grup olarak gayet eğlenceli vakit geçiriyoruz. Steven’la çalışmak çok keyifli. Sonuçta yaptığımız müzik Steven’ın ve grup da onun, ancak yaratıcı tarafımızı kullanmak adına tümüyle özgürüz ve bu her şeyin daha kolay olmasını sağlıyor.
Albümün açılış şarkısı “Luminol”, üstünde uzun süre çalışılmış, mükemmel bir eser. Ne şekilde yazıldı ve albüm kayıtları sırasında hiç değişikliğe uğradı mı?
“Luminol” farklı parçalar halinde yazılmıştı. Steven bize şarkıyı farklı bölümlerin birleştirilmesinden oluşan bir taslak halinde sundu ve bize geniş bir özgürlük tanıdı. Şarkı bize bölüm bölüm sunulunca biz de müzik içerisinde rahat nefes alma imkânı bulduk. Bu sayede şarkı gayet homojenik oldu, çünkü herkes kendi istediğini yapabildi. Sonuçta da ortaya çok iyi ve herkes tarafından sevilen bir şarkı çıktı.
Albüm kayıtlarından söz açılmışken, takip edebildiğim kadarıyla çok kısa süre içerisinde oldu ve bitti. Bunda hepinizin birer virtüöz olmanızın katkısı büyük tabii ki. Kayıt sürecinden bahsetsene biraz.
Evet, kayıt süreci çok hızlı geçti. Los Angeles’taki EastWest Studios’da Alan Parsons ile çalıştık. Albümün tümü 6 günde kaydedildi. Gerçekten de çok çok hızlı bir kayıttı. Bunda en büyük etken, şarkılara önceden kendi başımıza çalışmış olmamızdı. Herkes kendi evinde tüm şarkılara iyi şekilde çalıştı. Ardından da stüdyoda buluştuk ve bir haftada her şeyi hallettik.
Neden bazı şarkıların davul bölümlerini her konserde değiştiriyorsun, veya her konserde “Index”in solosunu farklı çalıyorsun?
Şarkıları canlı tutmayı severim. Önemli kısımlar haricinde, her gece aynı şeyi çalmak istemem. Aksi takdirde bu hep aynı şeyi yemek gibi olur. Her şeyde olduğu gibi müzikte de çeşitlilik gerekir; aksi takdirde sıkıcılaşmaya başlar. O yüzden ben de soloları değiştiriyorum haha. Üstelik dinleyiciler için de böylesi daha heyecanlı oluyor.
Guthrie Govan’ın Steven Wilson’la çalışmasına sen vesile oldun değil mi?
Evet onun sorumlusu benim haha. Guthrie’yi THE ARISTOCRATS’ten tanıdığım için Steven’a söyledim. Steven Londra’daki bir konserimize geldi ve bizi çok sevdi. Hem de bayağı fazla sevdi haha. Aslında albümde çalmasını istediği gitariste dair fikirleri vardı, ancak ben onu Guthrie generic vs brand name cialis ile tanıştırınca düşüncesi biraz değişti. Aralarında harika bir uyum oldu ve sonrasını da biliyorsun, albümde çaldı.
Lafı geçmişken, şu Guthrie Govan’ı biraz anlatsana.
Onunla ilk kez internetten tanıştım. Herkes onun mükemmel bir gitarist olduğunu söyler dururdu zaten. Tanıştıktan sonra bir yıl bile olmamıştı ki bize katıldı. Harikaydı. Kesinlikle çalıştığım en iyi gitaristlerden biri. Gitar üzerinde her şeyi yapabiliyor. Son derece müzikal bir tarzı var. Ayrıca da tanıyabileceğiniz en iyi insanlardan biri. Yeni albümde, belli bir konsept dâhilinde her birimiz üçer şarkı yazıyoruz ve bu yüzden de yazım tarzımızı biraz değiştireceğiz. Bakalım sevecek misiniz.
THE ARISTOCRATS’ın ilk albümündeki parça seçimleri, 3 üyenin de eski işlerinin yeniden düzenlenmesi gibiydi; çok da güzeldi ve bu bizi grup elemanlarının eski işlerini de incelemeye teşvik etmişti. Yeni albümde yine aynı yoldan mı gideceksiniz yoksa sıfırdan yeni besteler üzerinde mi çalışmayı planlıyorsunuz?
İlk albümün tümü eski materyal değildi aslında. Sanırım cheap viagra 3 tanesi öyleydi, kalanı yeniydi. Bu 3 eski şarkı, 3 grup üyesinin önceki işlerini yansıtan ve grupça nasıl çalınacaklarını gösteren bir şeydi. Yeni albümde her şarkı yeni olacak. Aslında ilginç şekilde, kendi albümlerimden “Symbolic Fox”ta yer alan ve sadece benim çaldığım “Desert Tornado”yu buna da koyuyoruz. Ama buna eski bir şarkı denemez, 2 farklı versiyon diyelim daha iyi. Guthrie ve Brian bu şarkıya neler http://cialisonline-cheapstore.com/ yapacaklar, merakla bekliyorum.
Yanılmıyorsam Bryan Beller ve Muhammed Suiçmez’le bir albüm kaydettiniz. Neler oluyor?!
Hayır bu tam olarak doğru değil. Bu konuda çalışıyoruz. Bu epey zaman alacak bir proje ve hemen olmasını da beklemeyin, çünkü öncelikle Muhammed, hahaha… Öncelikle NECROPHAGIST’in yeni albümünü çıkarması gerekiyor. Bu proje bir şekilde gerçekleşecek elbet, ama şu anda odaklandığım yegâne şey THE ARISTOCRATS.
Sürekli değişik projelerde çalıyorsun, hatta hiperaktif olduğun bile söylenebilir. Bundan sonra, eğer şansın olsa hangi gruplarla çalmak istersin?
Çok fazla projede çalmıyorum aslında. Ev stüdyom olduğundan, çok fazla kişi için kayıt yapıyorum desek daha doğru olur. Artık sadece 2-3 şeye odaklanmak niyetindeyim, çünkü sadece çok sevdiğim şeyler için çalışmak istiyorum. Ben mutlu bir adamım. THE ARISTOCRATS, Steven ve solo çalışmalarım tüm zamanımı alıyor ve bu şekilde çok mutluyum. Eskiden her tür farklı projede çalmaya çalışırdım ama sonra kendi kendime “Hey, dur bakalım. Eğlenceli bir şey bul ve konsantre ol” dedim. Bunun için de iyi ve eğlenceli bir grup bulmak lazım tabii haha. THE ARISTOCRATS ve Steven’la çok iyi ve sevdiğim türde şeyler yapıyorum. Solo albümlerim de var; evet ben mutlu bir adamım. Bu eğlenceli ve rahatlatıcı bir his haha.
Konserlerde Gavin Harrison, Nic France ve Pat Masteletto’nun yazdığı davulları çalıyorsun. Şarkılardaki davul yazımına istinaden, “Aslında şöyle yazılsaymış daha iyi olurmuş” dediğin oluyor mu, yoksa durumdan memnun musun? Onun dışında, son dönemde tarzını beğendiğin davulcular kimler?
Eski Steven Wilson albümlerindeki bazı şeyleri aynen kopyalamam gerekti elbet. Ama açıkçası eskiden ne yapıldığını dinlediğim söylenemez. Daha ziyade besteye odaklanıp kendi yorumumu getiriyorum. Önemli olan canadian pharmacy practice program ubc da bence bu. İlginç gelebilir ama yıllardır pek davulcu dinlemiyorum. Kusura bakmayın, davulcular konusunda hiçbir fikrim yok haha. Bildiğiniz gibi ben gitar da çalıyorum, bu yüzden de daha ziyade olayın beste kısmına dikkat ediyorum.
DREAM THEATER seçmelerinden konuşalım. DREAM THEATER sorularından sıkıldın mı? Bana kalırsa tüm o seçme olayları büyük bir saçmalıktı. Mangini’nin seçileceği başından beri belliydi. Bu konu hakkında neler söyleyebilirsin?
Evet DREAM THEATER sorularından nefret ediyorum çünkü herkes bana o grupla ilgili sorular soruyor. Açıkça söylemeliyim ki, seçmeler öncesinde o grubun hayranı değildim. Hiçbir albümlerini de almamıştım. Hmm… Belki bir tanıdık yıllar önce bir albümlerini bana vermiş olabilir, tam hatırlamıyorum. Öğrenmem gereken ana kadar hiçbir şarkılarını teva generic viagra da bilmiyordum. Seçmelere katılmamın sebebi, Jordan’ın (Rudess) arkadaşım olması ve Portnoy ayrılınca beni arayıp DREAM THEATER seçmelerine katılmak isteyip istemediğimi sormasıydı. Ben de “Grubun hayranı değilim ve müziğinizi de bilmiyorum, ama denerim” dedim. Stüdyolarına gittim ve beraber çaldık. Harikaydı, çok iyi vakit geçirdik. Gayet ciddi bir süreçti. Bana DREAM THEATER’ı seviyor muyum, albümlerine sahip miyim diye sordular haha. Ben de “Eeee pek değil” dedim ahahah… Ama onlarla ilgili kötü anılarım falan yok, hepsine mutluluk dilerim. Çok hoş bir deneyimdi.
Alan Parsons efsanesiyle çalışmak nasıl? Böyle bir şansa erişebileceğini hiç düşünmüş müydün?
Harika. Tek kelimeyle harikaydı. Alan muazzam bir müzik adamı. Çok iyi bir insan. Son derece sakin, hiç kasıntı değil, ne yapacağını çok iyi viagra super active plus review biliyor, müzisyeni özgür bırakıyor, karışmıyor, sanatçıyı rahatlatıyor. Kesinlikle çok güzel bir tecrübeydi. Aslına bakarsan bu röportajdan sonra ona bir mail atmam gerekiyor hahah.
Biraz ILLEGAL ALIENS projesinden, nasıl ortaya çıktığından, nelerden etkilenildiğinden ve artık niye aktif olmadığından bahseder misin? 1996 ve 2000 arasında çıkan 4 albümünüz mevcut ve gerçekten çok farklı bir proje. Gerek müzikal olarak, gerek de müziğin üzerine kullanılan vokal ve bu vokalin özgün stili… Yazdığın partisyonlar da çok eğlenceli, dinledikçe yerimde duramıyorum açıkçası.
ILLEGAL ALIENS aslında hâlâ aktif, çünkü benim grubum haha. Tek fark, grubun adını MARCO MINNEMANN yapmış olmam haha. Sonuçta tüm müziği ben yazıyorum. Komik olan şu ki; “International Telephone” albümü ve “Confortambly Homeless” aslında aynı albüm gibi. Kendi albümüm “Green Mind Bomb” ve ILLEGAL ALIENS albümü “Time” da aynı kayıt süreci. Ama albümleri kendi adımla çıkarmak istedim, çünkü kendi adımla çıkardığımda bir sürü albüm sattım ama ILLEGAL ALIENS olarak çıkardığımda pek satın alan olmadı haha. Kısacası hâlâ devam ediyorum ve bir sürü de albümüm var. Siteme girin ya da Cdbaby’ye girin ve alın dostlar.
Solo işlerinde genel bir Zappa etkisi seziliyor. Geniş müzikal yelpazene bakınca, bu pek de şaşılacak bir şey değil tabii. Frank Zappa’yı bir ilham kaynağı olarak görüyor musun? Görüyorsan ondan ne şekillerde ilham alıyorsun?
Elbette ki büyük bir hayranıyım. Bana kalırsa her müzisyen Zappa’nın işlerini önemsemeli. Ancak ondan bir etkilenmem olduğunu çok sanmıyorum. Tabii ki Zappa dinliyorum. Ama aynı şekilde LED ZEPPELIN, QUEEN, THE POLICE de dinliyorum. Hepsi de çok iyidir, bunları sürekli dinliyorum. Düşününce, aslında en büyük ilhamlarım onlar, ama dediğim gibi Zappa da çok önemli. Genelde ilham alma olayı şöyle gelişir; her sanatçının ilk albümlerinde ilhamlar daha bellidir. İlk evrelerde sanatçılar idollerini daha açık şekilde yansıtırlar. Bu durum zamanla değişir, kendin olursun, olgunlaşırsın. “Symbolic Fox” ve “Evil Smiles of Beauty” gibi sonraki albümlerimde kendimi bulduğum belli oluyor bence. Yine de Zappa harikadır haha.
Birçok farklı enstrümanı çalabiliyorsun. Solo albümlerindeki tüm enstrümanları senin çalman konusunda belli bir neden var mı, sadece hepsini çalabildiğin için mi böyle, yoksa daha organik olmasını istediğinden mi her şeyi sen çalıyorsun?
Evet, farklı enstrümanlar çalmayı ve beste yapıp her şeyini kendim halledebilmeyi seviyorum. Ayrıca stüdyomda tek başımayken, bir grupla olduğumdan tadalafil 20mg çok daha hızlı hallediyorum her şeyi. Bu yüzden kendi başıma yapıyorum, her şeyin kararını ben veriyorum. Bu şekilde daha doğal ve organik oluyor. Tek başıma çalışmayı seviyorum.
Diskografin büyüdükçe büyüyor. Çalıştığın diğer projeler bir yana, sırf bu sene 2 solo albüm çıkardın. Bu kadar farklı müzik içerisinde çalışırken, farklı albümlerin kafasına girmen kolay oluyor mu? Nasıl adapte oluyorsun?
Evet belki de artık biraz durmam lazım haha… Hayır hayır devam edeceğim. Aslında bu pek de zor değil. Arkadaşlarımla da bir şeyler yapıyorum, sadece stüdyomda tıkılı kalmış değilim. Hatta bu röportajdan sonra başka bir albüm için bir şeyler kaydedeceğim. Sonuçta bu benim işim dostum ve bunu çok seviyorum. Başkaları işe gidiyor, bense müzik yapıyorum ve günde 4-5 saat çalışıyorum. Taze kalmam için bu süre yeterli bence. Başkaları aynı şarkı üstünde aylarca çalışabiliyorlar ama ben öyle değilim. Kafamdaki müzikal yapı hep çok net oluyor. Benim çalışma tarzım bu şekilde. 3 günde 1 şarkı yazıyorum, sonra ikinciye geçiyorum. Bu yüzden de albüm çıkarmak benim için çok kolay. Hem kaydediyorum, hem prodüktörlüğünü yapıyorum. Her albümde farklı bir hava olmasını da seviyorum, zaten kendimi tekrar etmem de gerekmiyor, istediğim şeyi yapıyorum. İşin en keyifli tarafı da bu.
Müziğini Cdbaby aracılığıyla dağıtıyorsun, memnun musun? Müziğini internetten dağıtmanın iyi ve kötü yanları neler?
Cdbaby’yi rahatlığı açısından seçtim. Bildiğin gibi çok fazla turluyorum ve uzun sure evde olmadığımdan, solo projemin nerede olursam olayım tamamen kontrolümde olmasını istiyorum.
Cdbaby çok rahat, çok iyi. Müziğimi iTunes, Rhapsody gibi mecralara gönderiyorlar. Tek yapmam gereken, CD’lerimi onlara göndermek ve sonra da paracıkları toplamak, yeeeeey hahaha.
Müziğinde bariz şekilde hissedilen bir elektronik hissi de var. KRAFTWERK veya Uwe Schmidt gibi Alman isimlerden etkilenmiş olabilir misin?
Uwe Schmidt? Onu hiç duymadım ama KRAFTWERK’in hastasıyım. Evet, açıkça söyleyebilirim ki yaptıkları işlere hayranım. Harika bir konseptleri var. Elektronik müziğe bayılırım. KRAFTWERK kendi enstrümanlarını üretiyor ve bu sayede kimse onlar gibi duyulmuyor. Ben de bunu yapmayı isterim, bu şekilde benzersiz olmak daha bir mümkün oluyor. Aslında şöyle bir bakınca, Zappa ve KRAFTWERK kombinasyonu, hmm… İşe yarar bir formül gibi gözüküyor, haha.
Ve son sorumuz. RUSH’ı “İyi” ile “Oha!” arasında nerede konumlandırırsın?
Hahahaha, çok zor bir soru, hahaha. Şöyle diyeyim; RUSH’ın “iyi” şarkıları ve “oha!” şarkıları vardır. RUSH’ı çok severim. Tüm albümlerine sahibim. “Grace Under Pressure” ve “Signals”a özellikle bayılırım. “Tom Sawyer” mesela, şaşırtıcıdır, muazzam bir şarkıdır. Son dönemden de “Presto” mükemmeldir. Evet RUSH kesinlikle çok çok iyidir. Neal (Peart) ile de tanışmışlığım var, çok iyi biridir. PORCUPINE TREE ve Steven Wilson’ın grubunda çalmışlığı olan Wes onları tanıyor. Toronto’daydık ve RUSH da yan sokakta kayıt yapıyordu. Wes onlarla muhabbet etmeye gitmiş, bense şehir merkezinde alışveriş yapıyordum. Geri döndüğümde bana “RUSH’la muhabbet ediyordum” dedi. Ben de “Cidden mi?! Keşke haberim olsaydı, gelirdim” dedim. Onun üstüne o da “Senin hakkında da konuştuk” dedi. Ben de “Hadi ya! Ne?! Cidden beni tanıyolar mı?!” dedim. Wes de bana “Neal http://cheapviagra-canadapharma.com/ senin için: “Onunla tanıştım, harika viagra costco bir davulcu” dedi” dedi. Hatta Geddy ve Alex de “Aaa Marco’yla mı çalışıyorsunuz, çok iyi bir davulcu” demişler. Ben de “Ne!!! Şaka mı yapıyorsun?! RUSH elemanları benim hakkımda bunları mı dediler?!! AAAA! Bu mükemmel!!” falan dedim haha. Bunları duyunca kafayı yedim tabii, bu tarz iltifatları RUSH’tan duymak mükemmel bir şey. Evet RUSH’a bayılırım. En son şu “Sectors”ı aldım, harika. Her şeyleri harika. Sonuç olarak “iyi” ve “oha!” arasında, RUSH “oha!” kategrosinde duruyor diyebilirim sanırım, haha.
Hepsi bu kadardı Marco, zaman ayırdığın ve harika müziğin için çok teşekkürler. Umarız seni başka projelerinle de Türkiye’de görme şansını yakalarız.
Evet, kesinlikle bunu çok isterim.
Yakında tekrar seni izlemeyi çok isteriz, kendine iyi bak.
Çok sağolun, ben teşekkür ederim, siz de kendinize iyi bakın.
Sorular
Ege Tekmen
Uğur Ceylan (Konuk)
Tercüme
Ahmet Saraçoğlu
guthrie, jesus christ gibi adam baksanıza şu tipe ya, hiç kötülük gelir mi şu adamdan allah aşkına, marco zaten “dünya, ahiret skime” tarzı biri gibi gözüküyo, ne güzel valla ya. bu adam satriani parçalarını nasıl çalacak harbi merak ediyorum. 18 mayıs’ta marco paşa’yı satriani konserinde basçı bırayn beller’le görebilecez, röportaj için elinize sağlık dostlar.
Kıskançlık nedir, nasıl kıskanılır. Adam mükemmel bir müzisyen ve çok mutlu bir insan. Bileklerimi keseceğim ulan. Röportaj için teşekkürler emeği geçenlere.
Felaket keyifli roportaj olmus hakkaten, elinize saglik. Nedense “Modern Drummer” denince benim aklima hep bu adam geliyor ya. Butun yeni baslayan davcularin bu adami alip ders gibi calismasi lazim bence. Bi de ben bu adam kadar muzik yaparken mutlu olan adam gormedim arkadas. Adamin resmen yuzune, mimiklerine vuruyor calarken aldigi haz. Insanin tam anlamiyla ait oldugu isi yapmasi ne guzel sey.
Çok kapsamlı,çok güzel bir röportaj olmuş ellerinize sağlık.
Yalnız Minnemann harbiden de müzik piyasasındaki en çalışkan adamlardan olsa gerek,hele de şu cümle:
”Hatta bu röportajdan sonra başka bir albüm için bir şeyler kaydedeceğim.” Ahah.
Dört dörtlük bir röportaj, Minnemann hakkındaki bütün merak ettiklerimin cevabını buldum.
Suiçmez’le de bir türkçe röportaj yapılsa ne de güzel olurdu. Bir anda aklıma geldi.
oha ne güzel röportajlar yapıyonuz lan son zamanlarda yürüyün be kim tutar
Çok iyi bir röportaj olmuş, Rush sevgisi ve müzik aşkı da ayrı bir artısı. Sorular da çok ve doyurucu. Keşke bu sene çıkan favori albümlerini sorsaydınız, sorulmamış bi o kalmış. Bir de röportajlarla ilgili bir önerim var. Bence sesli röportajlara da yer verebilirsiniz. Mesela Marco’nun yaptığı ses kaydını arka planda Marco’nun fotoğrafları olduğu bir video hazırlanabilir, bu video altyazılı olabilir.
Kesinlikle necrophagist in yeni albüm çıkarması gerek.
on numara beş yıldız bir davulcu. doğru demiş arkadaş, necrophagist2in albüm yapması şart. ancak bildiğim kadarıyla muhammed suiçmez in kafası 12den sonra çalışmıyor. o yüzden biraz uzun sürüyor üretim süreci.
Rush sorusuna verdiği cevap süper. :) İyi ki araya sıkıştırmışım. Cidden çok doyurucu cevaplar vermiş adam. Cınım.
Hastasıyam.