# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
DEMONS & WIZARDS – Demons & Wizards
| 09.02.2013

Demons & Wizards.

Barış DALGIÇ

Demons & Wizards, Blind Guardian’ın beyni vokalist Hansi Kürsch ile Iced Earth’ün beyni gitarist Jon Schaffer’ın ortak projeleri. Geçmişte birçok turnede beraber turlayan bu iki grup, her anlamda hep iyi ilişkiler içinde oldular. Proje, sıkı dost olan bu ikilinin 1998 senesinde “beraber bir şarkı yazalım” vesilesiyle bir araya gelmeleri sonucu oluşmuş. İki saatte tamamladıkları bu şarkı sonucunda, beraber yaratıcılık potansiyellerinin farkına varıp bunu albüme dönüştürmeleriyle, bu incelemedeki 2000 senesi çıkışlı bu ilk albümlerine imza atmışlar.

Grubun ismi; Jon’un en sevdiği gruplardan olan Uriah Heep’in 1972 çıkışlı albümünden gelmekte. Albüm iki grubun karakteristik özelliklerinin birleşimi gibi; zaten başka da birşey beklemek pek mantıklı olmaz. Albümün özeti: Jon’un klasikleşmiş ritim gitarı ve Hansi’nin operatik vokalleri. Fantastik temalı karanlık sözler, klasik heavy metal kalıplarına bağlı progresif öğeler… Albüm kapağında da biri kız biri erkek iki küçük çocuk bir fener ışığında mezarlıkta oturmuşlar, siyah pelerinli iskelet kemancıdan şarkılar dinliyorlar. O zaman biz de albüme kulak vermeye başlayalım…

Albümün introsu Rites of Passage, Ağır tempo distorşınlı gitar, davul eşliğinde ve koromsu vokal ezgisiyle, gece ormanda tamtamlarla yapılan bir ritüel havası yaratmakta. Ardından Heaven Denies ile tam gaz girişi yapmaktayız. Albüm açılışı için iyi bir seçim. Hansi ve Jon ilk şarkıdan itibaren hünerlerini bize göstermekte. Hansi sesinin tüm notalarına dokunmakta. Şarkının 2. yarısında bir anda düşen temposuyla, albümün diğer şarkılarında da bu tempo iniş çıkışlarına bol bol raslayacağımızın bir habercisi. Gerilerden gelen koro namelerini de albümde sık sık duyacağız.

3 numara Poor Man’s Crusade, bir başka gaz girişi olan parça. Hansi’nin çığlığıyla tavan yapan şarkı, klasik heavy metal kalıpları ve power metal’in fantastik öğelerinin güzel bir kesişimi gibi. Hansi’nin vokalleri ile güzel bir kompozisyon. Iced Earth ile de baget sallamış Mark Prator’ı da es geçmemek lazım. Albümdeki görevini dört dörtlük yerine getirmiş.

Fiddler on the Green; akustik slow başlayan, duygusal bir şarkı. Hansi’nin vokalleri, mini sololar ve akustik pasajlarıyla, tekrar tekrar dinlerken sıkmayan bir şarkı. Bu kez de şarkının 2. kısmında, özellikle de son çeyreğinde artan temposu, davulları ve Jon’un solosuyla damaklarda tad bırakan bir başka şarkı.

5 numara Blood On My Hands, albümdeki favori şarkılarımdan. Düşen tempo sonrası yine tam gaz bir giriş, bas gitarı Steve Harris’vari at koştururcasına başlayan şarkı, gümbür gümbür basları, ritim gitarı, davulu, nakaratı, melodik solosuyla benden 10 puanı kapıyor. Tekrar tekrar dinlenecek şarkılardan.

Path of Glory ile tekrar tempo düşürüyoruz. Albümde kaliteyi tavana vurduran şarkılardan. Şiir gibi, nakış gibi işlenmiş. Zaman zaman Black Sabbath’ı çağrıştıran nameleriyle, Hansi’nin kulak çınlatan vokalleri ve Jon’un 80’ler metal günlerini hatırlatan solosuyla kulak pasını silen şarkılardan.

7 numara Winter of Souls, “ruhların kışı”. Iced Earth/Blind Guardian karışımı giden şarkı, nakarat ve sürekli artan temposuyla ortalama bir şarkı. 8 numarada yavaş giren bir diğer şarkı, The Whistler var. Sık sık diğer şarkılarda gördüğümüz, ayrıca Iced Earth albümlerinde de bol bol duyduğumuz tempo alçalmaları ve yükselmeleriyle ilerliyor. Arka plandaki güzel bas ve davul kompozisyonlarını da es geçmemek gerek.

Sıradaki Tear Down the Wall, albümdeki bir diğer favori şarkım. Boş nota yok adeta. Özellikle bas ve davul için ayrı parantez açıyorum. Iron Maiden sevenlerin rahatlıkla hoşlanabileceği şarkılardan.

Gallows Pole ile albümün sonlarına yaklaşıyoruz. Elektronik etkilenimli Hansi vokalleri sonrası, tam gaz giren başka bir şarkı. Orta kısımda bir başka Maiden’vari melodik solo bulunmakta. Son şarkı My Last Sunrise, bir büyü ritüelini anımsatan fantastik atmosferiyle, Hansi’nin performansının tavan yaptığı şarkı. Outro diyebileceğimiz “Chant” ile albüm dinî havalı bir şarkıyla kapanmakta.

1 intro ve 1 outro, toplam 12 parçadan oluşan albüm 57:43’lük süreye sahip. 1999′un 2. yarısında kaydedilen albüm Steamhammer/SPV etiketiyle Şubat 2000 tarihinde piyasaya verilmiş. Tüm şarkılar Hansi ve Jon elinden çıkmış. Albümde tüm bas, ritim gitarlar ve bazı sololar Jon imzalı. Diğer tüm sololar şu ana kadar adını zikretmediğim Jim Morris elinden çıkmış (Florida’daki Morrisound Stüdyoları’nın sahibi). Aynı zamanda Jim Morris albümün prodüksiyonluğuna da el atmış. Tüm enstrümanlar gayet temiz bir şekilde kaydedilmiş.

Blind Guardian ve Iced Earth’ten en az birini sevenlerin kesinlikle beğeneceği, Iron Maiden veya klasik heavy metal sevenlerin fırsat verirlerse beğeneceğini düşündüğüm bir albüm. Biraz geri planda kalmış bir albüm olduğunu düşündüğüm için hatırlatmayı uygun gördüm. Ben bu albümü çoğu Blind Guardian ve Iced Earth albümünden daha samimi ve başarılı buluyorum. Power metalin 2 önemli ismi Hansi ve Jon’un birlikteliğinden başka bir şey beklemek de aptallık olur. İyi dinlemeler.

9,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.84/10, Toplam oy: 51)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2000
Şirket
Steamhammer/SPV
Kadro
Hansi Kürsch: Vokal
Jon Schaffer: Gitar, bas
Jim Morris: Sololar
Mark Prator: Davul
Şarkılar
1 - "Rites of Passage"
2 - "Heaven Denies"
3 - "Poor Man's Crusade"
4 - "Fiddler on the Green"
5 - "Blood on My Hands"
6 - "Path of Glory"
7 - "Winter of Souls"
8 - "The Whistler"
9 - "Tear Down the Wall"
10 - "Gallows Pole"
11 - "My Last Sunrise"
12 - "Chant"
  Yorum alanı

“DEMONS & WIZARDS – Demons & Wizards” yazısına 8 yorum var

  1. Jon Schaffer ve kot pantolonları…

    nordson

    @Ahmet Saraçoğlu, bulu cins =)

  2. Korhan Tok says:

    Hansi’nin gövde gösterisi, nefis bir albüm. Hala ara ara bir Fiddlers on the Green, bir Gallows Pole-My Last Sunrise açıp söylemeye çalışırız eş dost ortamında. Kritik için albümle aynı şeyi söyleyemem ama sitede olmasından pek memnum oldum. Her türlü ellere sağlık.

  3. Baybora says:

    Fiddler on the Green’e birkaç hafta önce rastlamıştım YT’da ama dikkat etmedim sonradan. Schaffer ismini de duyduğuma göre şöyle bütün albümü bir dinlemek lazım artık.

  4. Oblgoth says:

    Fiddler on the Green benim için bir eski dost. Varlığını unutmuşum, sabah bu albümün kritiğini gördükten sonra bi on kez dinledim. Bildiğin eski dost. Rahat 4-5 senedir dinlemiyorum. Çok iyi şarkı.

  5. postmodern says:

    10 sene kadar önce bu tartışmaları yaptığımı hatırlıyor gibiyim.

    O zmaan da fiddler on the green 2 adım öndeydi.

  6. zafer says:

    İki grubu da dinlemem ama bu albüm en sevdiğim heavy metal albümleri içerisinde yer alıyor. kritik olmamış yalnız.

  7. onurtoptas says:

    Kritikte hiç bahsedilmemiş ancak bu albüm çocuklarla ilgili bazı trajik olaylara da değinir. “Poor Man’s Crusade” 13. Yüzyıl başlarında Almanya ve Fransa’da vuku bulmuş “çocuk haçlı seferleri” ile ilgilidir. Köln’de çobanlık yapan 12 yaşındaki Nicholas’ın rüyasında İsa’yı gördüğünü iddia edip vaizlik yaparak civar kentlerdeki çocukları etrafında toplaması ve Kutsal Topraklar’a gitmek için çoğu çocuk 7.000 kişi civarı ordusuyla İtalya’ya yürümesi gibi akla zarar bir olayı anlatır. Çocukların çoğu İtalya ‘ya bile ulaşamadan ölürler.

    “Fiddler on the Green” ise Hansi’nin yolda yürürken şahit olduğu bisikletli bir çocuğa arabanın çarpması ve ölümüne yol açmasıyla sonuçlanan bir trafik kazasıyla ilgilidir. İşin ilginci aynı yerde aynı şekilde 1 hafta arayla bir kaza daha olur ve bu kez bir kız çocuğu ölür. İki olaydan da çok etkilenen Hansi Azrail’in çocuğu çok erken alarak pişman olduğunu ve kızı da oğlanı yalnız bırakmaması için aldığını anlatan bu parçayı yazar.

    “The Whistler” ise 1284′te yaşanan ve uzun yüzyıllar orta Almanya’da çeşitli defalar halkın dramatik öykülerine konu olan şok edici bir olayla ilgilidir. Günümüzde herkesin “Fareli Köyün Kavalcısı” adıyla bildiği öykü 1284′te Hamelin kasabasında meydana gelen 130 çocuğun topluca gizemli bir adamın peşinden kaybolması ve bir daha geri dönemesi olayıyla ilgilidir. Çeşitli kaynaklarda rakamlar ve nedenler küçük farklılıklar gösterse de olay gerçektir.
    “…Çocuklarımız gideli 100 yıl oldu. 30 yaşlarında iyi giyimli ve dikkat çekici bir genç aziz John ve Paul günü ziyafetinde batı kapısından girdi. Doğu kapısından çıktılar. Anneler köyden köye koşup ağlaşarak çocuklarını aradılar ancak hiçbir şey bulamadılar..”(Lunenberg kronikleri,1384)

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.