1992 yılında yapılan albümlere, nedendir bilinmez, belki de o yılda doğmuş olmamın vermiş olduğu bir yakınlıkta direkt kanım ısınıyor. O yıllarda death metal henüz yeni büyüyordu ve yapılan albümlerin tatları oldukça saf ve pürdü. Albümler, özellikle daha yeni yeni çıkan bir grupsanız, olağanüstü prodüksiyonlarla yapılmıyordu. Şimdi işler değişti tabii; bilgisayarınızdaki birkaç programla bile son derece kaliteli işler çıkarabiliyorsunuz.
Sinister, 1988′de kurulan, Hollanda’nın death metal grupları arasında en eskilerinden biri. Grubun ilk ve belki de en güzel albümü, en azından benim en beğendiğim albümü “Cross the Styx”tir. Albümün prodüksiyonu çiğ ama bir o kadar da parlak. Rifleri ve davul partisyonlarını güçlü şekilde hissedebiliyorsunuz. Bazı grupların ilk şarkıları ve albümlerinde evde kaydedilmiş bir tat vardır, ama bunda yok. Vokalde aynı zamanda grupla özdeşleşen Mike’ı görüyoruz. Zaten Sinister ismi aynı zamanda onun lakabı haline de geldi. 1996 yılında gruptan ayrılmasaydı çok daha güzel işler ortaya koyabilirlerdi. Ondan sonra gelen isimler ise sıkça değişti.
Davulda Aad Kloosterwaard’ı görüyoruz. Davuldaki performansı gayet iyi, ama belirli bir sınırdan sonra performansını arttıramamış. Bas gitar çoğu death metal albümünde olduğu gibi terbiyeli bir şekilde seyrediyor. Gitarda ise Andre mükemmel bir iş çıkartıyor. Gerek riflerdeki ustalığı, ritim değişiklikleri ve attığı sololar bunu kanıtlıyor. Basta Ron van de Polder’ın Andre’ye yardımlarını da unutmayalım. Albümün bazı yerlerinde grindcore havası hissetmek dahi mümkün. Albüm gerek sözleri ve şiddetiyle, gerek de hızıyla bunu yansıtıyor.
Şarkılara dönecek olursak, giriş parçası önce işkence sesleri eşliğinde, sanki bir bilim-kurgu filmine giriş yaparmışçasına başlıyor ve albüme sade ve güzel bir giriş yapıyor. Ardından yerini hızlı riflere, sert davul partisyonlarına ve acımasız vokallere bırakıyor. Bu şekilde üç şarkı (Corridors to the Abyss, Cross the Styx ve Doomed) daha devam ediyor. Ama Cross the Styx’i biraz daha ayrı tutabiliriz. İçinde gerçekten de orjinal rif ve sololara sahip çok güzel bir parça.
Sonrasında Epoch of Denial gitar rifleri ve aralarda gelen kick’lerle başlıyor ve yine aralara giren vahşi vokaller, hızlı rif ve kick’lerle devam ediyor. Şarkı içinde ufak bir solo da kendini gösteriyor. İkinci şarkı Perennial Morning, aslında bu albümdeki bütün unsurları anlatıyor. Thrash metalden etkilenmiş gitar rifleri, karmaşık ritimler, öfkeli patlamaları, Andre Tolhoizen ve Ron van de Polder’ın vahşi sololarıyla albüme kısa bir özet geçiyor. Bundan üç şarkı sonra albümün sonuna geliyoruz. Spiritual Immolation ağır rifler ve tekli zil vuruşlarıyla sona geldiğimizin işaretini veriyor adeta. Mike’ın acımasız vokaliyle devam ederek albümün sonuna geliyoruz.
Sinister ‘ın kült olmuş bu albümünü inanılmaz severim. Oldschool Death Metal için nimet bir albüm.Spiritual Immolation, Cross the Styx , Doomed favori parçalarım. Çok rahat bir şekilde 9′u basıyorum
Sinister ‘ın kült olmuş bu albümünü inanılmaz severim. Oldschool Death Metal için nimet bir albüm.Spiritual Immolation, Cross the Styx , Doomed favori parçalarım. Çok rahat bir şekilde 9′u basıyorum