KAMELOT ismini metal dinleyip de duymayan yoktur herhalde. Progresif metal ile power metali melodik bir şekilde bir araya getiren Amerikalı grup, geçtiğimiz sene sonlarında çıkardığı “Silverthorn” albümüyle her zamanki gibi yine konuşulmaya devam ediyor. Vokalistini İsveç, klavyecisini ise Almanya’dan bulan KAMELOT’un FRP karakteri tadında bir soyada sahip gitaristi ve ana bestecisi Thomas Youngblood ile grubun yeni albümü ağırlıklı olmak üzere konuştuk.
Her şeyden önce, “Silverthorn” için sizi yürekten kutluyor ve tebrik ediyorum. İnanılmaz bir albüm. Yeni vokalistiniz Tommy bence sadece Khan’ın ses mirasını başarıyla devralmakla kalmadı, sahne performansı olarak da çok iyi bir başlangıç yaptı. Şu ana kadar aldığınız tepkiler nasıldı, kısaca bahseder misin?
“Silverthorn” hakkındaki görüşlerin için teşekkürler. Tepkiler inanılmaz. Tommy zaten birinci sınıf bir vokalist ve birinci sınıf bir sanatçıydı. Şimdiyse birinci sınıf bir canlı performans adamı oldu.
Son iki vokalistinizi Kuzey Avrupa’dan seçtiniz. Bunun özel bir nedeni var mı? Bize Tommy ile nasıl tanıştığınızı ve kendisinin, grubun vokalisti olma yolunda nasıl bir süreçten geçtiğini anlatabilir misin?
Vokalistlerin Kuzey Avrupa’dan olmaları bence son derece tesadüfiydi. İskandinavyalı vokalistleri gerçekten çok seviyorum. Çocukluğumdan beri bu bölgeden çıkan vokalistlerin İngilizce’yi melodiyle bir araya getirme şekillerine hayrandım. Mesela EUROPE, MALMSTEEN, AHA, ABBA, vs.
Konuk sanatçılar da dâhil olmak üzere şimdiye kadar hep müthiş vokalistlerle çalıştın. Amerikalı vokalistlerle Avrupalılar’ı çalışma disiplini, adaptasyon, uyumluluk, vb. konularda karşılaştırmanı istesem neler söylersin?
Çalışma etiği ile ilgili bir farklılık olduğunu düşünmüyorum açıkçası, genel bir kültürel farklılık var sadece. Derine indiğimizde aslında hepimiz aynıyız, sadece yetiştirilişimiz ve müzikal geçmişlerimiz bizi bir başkasından farklı kılıyor.
Prodigal Sun şarkısı KAMELOT için çok farklı bir çalışma. Tommy’nin bu şarkıdaki performansı diğer grup elemanlarını şaşırttı mı?
Ben Prodigal Son’ı biraz Elizabeth çizgisinde görüyorum, o nedenle çok da farklı değil. Ama Tommy’nin melodileri biraz daha farklı ve bu mükemmel!
Veritas’ın koro vokalleri kulağa çok güçlü ve metalimsi geliyor. Bunu nasıl başardınız?
O fikir Sascha ve Tommy’den geldi. Bana e-mail’den açıkladılar ve aklım gitti.
“Silverthorn”daki bir çok fikir stüdyoda çalışırken, anlık olarak gelişti ve organik biçimde ilerledi.
KAMELOT’u
her zaman bol ilhamlı bir grup olarak görmüşümdür. Bütün albümleriniz arasında “Poetry for the Poisoned” ı çok ayrı bir yerde tutarım, o albümdeki çoğu şarkının farklı karakteristik özellikleri varmış gibi geliyor. Öbür KAMELOT albümlerinde, sözsel olarak bir konsept olmasa bile sanki şarkılar bir konsept akışında ilerliyormuş gibi. Örneğin, Seal of Woven Years çok farklı bir parça. Hem KAMELOT standartlarına göre, hem de “Poetry of the Poisoned” daki öbür parçalara göre. Bu farklılığın özel bir sebebi var mı?
Ben genelde albüm ve parçalarımızı o şekilde analiz etmem. Her birinin kendi doğuşu, doğası ve ruhu vardır. Bir parçanın öbürlerinden ayrılıp kendi alanını oluşturması hoşuma gidiyor, bu insanları düşünmeye ve yeni fikirler keşfetmeye sürüklüyor.
“Ghost Opera” albümü yaratılırken belli bir konsept ya da temaya bağlı kaldınız mı? Tematik olarak tüm albüm genel bir hikaye anlatıyor gibi gözüküyor. Blücher ve Human Stain o albümde yer alan, oldukça değişik ve progresif şarkılar. Blücher’in nakarat melodileri ya da The Human Stain’in karmaşık ritmik yapısı size özel övgüler getirdi mi?
Blücher “Ghost Opera”daki favorilerimden biri değil; ama The Human Stain’i ilk andan beri çok başarılı buluyorum. “Ghost Opera”nın belli bir teması yok, kendi içlerinde bir şeyler barındıran 10-11 farklı şarkı olarak yarattık.
KAMELOT müziğinde senfonik ve progresif elementler ile power elementlerinin harika bir dengesi var; ne çok progresif, ne de çok power kalıyor şarkılar. Bu dengeyi nasıl sağlıyorsunuz? “The Black Halo” albümü öncekilere nazaran daha progresif olduğu için aldığınız kötü tepkiler oldu mu?
Benim için bu dengeyi sağlamak oldukça eğlenceli ve uğraşması zevkli oldu. Tüm bu saydığın müzik türlerini ve bunların yanında new age, klasik müzik ve daha fazlasını çok seviyorum. Böyle olunca da bunları bir arada kullanırken herhangi birine diğerlerini ezdirmemenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu benim dinleyici olarak da gereklilik olarak gördüğüm bir şey.
“The Black Halo” albümünüz, ekstrem türler de dahil olmak üzere metalin tüm alt türlerini dinleyenlerce beğenildi. Gruba yönelen bu tavır değişikliğinin sebebi sizce neydi? Bu durum Shagrath’ın konuk vokal olarak yer alması ve bir şarkıda ufak brutal vokal bölümleri bulunması kadar basit bir neden ile açıklanabilir mi? Haha.
“The Black Halo”nun oluşturulmasının, müzik ve konuğun eşsiz bir şey ortaya çıkartmak için birbirine yaklaştığı, özel bir durum olduğunu düşünüyorum. Aynı hissi, Elize Ryd ve Alissa White Gluz’u konuk edip, kariyerimizdeki en güçlü şarkılardan bazılarını yaptığımız “Silverthorn”dan da alıyorum.
Önceki vokalistiniz Khan da, şimdiki Karevik de duygularını ses telleri aracılığıyla çok iyi aktarabilen vokalistler. Bazı eşsiz vokalistlerin kendilerini ifade edebilmeleri için, eşsiz vokal melodileri yazılması gerektiğine inanıyor musunuz?
Bence bu durum, bahsettiğin ikisinin mükemmel bir karışımının bir ürünü. Yani ilham dolu bir müzik ve bunu duygusal olarak çok iyi aktarabilen bir şarkıcı. Örneğin Song for Jolee şarkısında, dokunaklı şarkı sözlerini, sesindeki derin duyguyla kalpleri mahvedercesine aktarıyor Tommy.
Eğer sesini pesleştirebilen bu tür bir vokalist değil de, Kiske gibi tiz sesli bir power metal vokalistiniz olsaydı müziğiniz nasıl olurdu?
Kiske gibi bir vokalistin KAMELOT’a uygun olabileceğini hiç
düşünmedim. Evet, bizim müziğimiz de bir dereceye kadar power etkileri taşıyor, ama o seviyede değil. Ben QUEEN, QUEENSRYCHE gibi müzikleri dinleyerek büyüdüm ve power metali daha az dinlerdim.
Love You to Death, iki Asyalı sevgiliyi anlatıyor. Bu hikayeden biraz bahsedebilir misin?
Ben bu trajik hikayeye, farklı fikirler ararken rast gelmiştim. Ve sonradan internette aramama rağmen ne yazık ki bir daha bulamadım. Muhtemelen eski bilgisayarlarımdan birinde bir yerlerde duruyordur.
Thomas, röportajlarının birinde SAIGON KICK’in, koleksiyonunun en değerli parçalarından biri olduğundan bahsetmiştin. Peki JELLYFISH grubu hakkında ne düşünüyorsun?
Evet, SAIGON KICK ‘in hayranıyım ve şu anda yeniden turnedeler. Aynı zamanda JELLYFISH’i de çok severim ve bir keresinde onları canlı izlemiştim. Muhteşemlerdi. Fakat hayranlar bilsin ki JELLYFISH bir metal grubu değil. Yine de büyük müzisyenler.
Son 3 albümdür gitar sololarında büyük bir gelişim olduğunu düşünüyorum. Sen nasıl değerlendiriyorsun kendi gitar sololarını?
KAMELOT’ta attığım sololarda, kişisel şov yapıyor gibi takılmaktan çok, şarkıyı süslemek ve zenginleştirmek gayesini güdüyorum. Belki ilerde bir solo albüm çıkartırım, arpej falan takılırım… haha.
Descent of the Archangel’ın mısra kısmındaki vokal melodisini çok seviyorum, hatta en sevdiğim melodilerden biridir. Diğer enstrümanların yazımı bittikten önce mi yazıldı, sonra mı? Ve hanginiz yazmıştınız o melodiyi?
Şarkılarımızdaki vokal melodilerinin neredeyse tümü, müzik yazıldıktan sonra yazılır. O şarkıdaki vokal melodisini eski vokalistimiz Roy, müzik bestelendikten sonra yazmıştı.
Cevaplar ve yıllardır bize verdiğiniz müzik için teşekkürler. Bir gün (“one day”) sizi Türkiye’de görmeyi de çok isteriz.(Hey, “One Day” diye çok harika bir şarkınız da vardı sahi!)
Sağol dostum, günün birinde Türkiye’ye gelmeyi çok isteriz!!!
Sorular
Özgür Durakoğulları & Baha Özer
Tercüme
PASİFAGRESİF
Bir gün de bi grup çıkıp “son albüme aldığınız tepkiler nasıldı?” sorusuna “Abi kimse beğenmedi, bok gibi dediler, siz müziği bırakın dediler” falan desin. Kime sorsan “inanılmaz tepkiler aldık” diyor valla.
Kötü albümleri çıkaran gruplar nerde ulan?!
Bu yazdığımın Kamelot’la alakası yok bu arada, albümü dinlemedim, genel olarak belirteyim dedim kafama takıldı. Bi sohbet konusunu bu fenomenin üzerine kurabiliriz.
08.01.2013
@Ömer Kuş, Bi ara bana da şey garip gelirdi, gruplar web sitelerindeki profillerinde her zaman son çıkardıkları albümü en sevdikleri ve en iyi albümleri olarak yazarlardı. Belki de en taze duyguları son albümlerine yöneliktir şeklinde Polyannacı yaklaşmak istiyorum. :D
08.01.2013
@Ömer Kuş, Thrown to the Sun’ın son albümü çok iyi tepkiler aldı Ömer. İnanılmaz tepkiler aldık. En iyi albümümüz bence.
Çok güzel bir röportaj olmuş. Ellerinize sağlık. Yine de keşke khan olsaydı diyemeden edemiyor insan. Alışmam lazım:)
12.01.2013
@saw you drown, Teşekkürler, zamanla ilk dinleyişte çarpılacağın albümler de yapacaklardır bence. :)
way anasını , kamelotun progresif metal ile ne alakası var biri açıklayabilirmi ?
19.02.2013
@komedi_komedi,
Türler iç içe geçti artık. Her şeyin her şeyle bir alakası kurulabilir.