Havasından mıdır suyundan mıdır (Parkway için muhtemelen suyundan) bilinmez ama Avustralyalılar bu “core” işini iyi kavradılar. Başı ise ağabeyleri Parkway Drive çekiyor. Bu kez ödevini yapan biri olarak yazıyorum ki harbiden beklenen bir albüm olan “Atlas” yurt dışında ve ülkemizdeki hayranlarının sevip saydığı bir albüm olmuş. Buyrun bir de benden dinleyin.
Yaşadıkları yerin çeşitliliğinden ve konserleri için yapılan turlardan etkilenip yazılmış olan sözler, Winston McCall’un yaşamından izler taşıyor. Sözler, bu albümde özellikle dikkatimi çeken önemli faktörlerden biri olduğu için böyle bir giriş yapma gereği duydum. Winston artık insanların duymak istediklerini söylüyor. Bir yandan müziğinin sağlam ve vurucu yanını niteleyen sözler yazarken, bir yandan da dünyamızın içinde bulunduğu duruma dikkat çekiyor. Bu nedenle benden ekstra bir şükranı hak ediyor.
Albümlerinin başına yerleştirdikleri introlardan biraz farklı olmuş bu Sparks, evren için daha kişisel, samimi bir sesleniş sanki. Onu takip eden şarkıların tadı aslında bildiğimiz fakat özlediğimiz Parkway Drive eserlerinden. Lâkin sonra harikulade girişiyle Wild Eyes bizleri karşılıyor ki ne karşılama. Albümün favori parçaları arasına hemen adını yazdırıyor. Bu parçayla hızlı rifler, derin brutaller, akıcı ve aynı zamanda akılda kalıcı melodisiyle gönlümüzü fethediyor. Koro vokali becerebilen gruplar şarkılarının lezzetine lezzet katıyor bence. Durmak yok, arkasında albümün ilk klibinin çekildiği bolca mesaj yüklü sağlam şarkı Dark Days yer alıyor.
Parkway Drive bence ticari mantığı da anlamış durumda. Basit, akılca kalıcı, insanların benimseyebildiği melodik parçalarla yerlerini sağlamlaştırıyorlar. Tıpkı Metallica gibi. Sakın yanlış anlaşılmasın bunun kötü bir şey olduğunu savunmuyorum, sadece günümüz müziğinin bu kadar karmaşık bir hal aldığı, progresiflerin, djent’lerin math’lerin havada uçuştuğu bir dönemde bunu yapmak hem riskli hem de zekice.
Gerçi bu havadan etkilenmemiş olsalar, albüme ismini veren “Atlas” şarkısını yapmazlardı. Fakat genel olarak çizgisini bozmadan ilerleyebilen nadir metalcore gruplarından biri Parkway Drive. Elbette her albümde bazı değişimler olacaktır, önemli olan bunu yansıtma biçimleri. Bu konuda da oldukça başarılı olduklarını, albümü dinlediğinizde göreceğinizden ve bana hak vereceğinizden eminim.
Albümün hit parçalarından bir diğeri The Slow Surrender’ı turntable ile süslemeleri çeşitliliği müziklerine ne kadar sağlıklı bir şekilde uyguladıklarının kanıtı.
Parkway Drive’ı diğer metalcore grupları gibi incelemenin artık bize bir getirisi yok, çünkü kendini ispat etmiş, belirli bir hayran kitlesine ulaşmış bir grup. Yaptıkları işler ve gelecekte yapacaklarına dair vermiş oldukları sinyaller ortada. Bu yüzden gitar şöyle olsa, bas böyle olsa demiyorum, fakat bence prodüksiyon işini tekrar Adam D. alırsa daha kaliteli kayıtlar dinleriz diye düşünüyorum; özellikle davulda.
23 Kasım 2010 tarihinde ülkemizi ziyaret eden bu sıcak, içten ve adam gibi adamları, konserde tepinenlerden biri olarak tekrar ülkemizde görmekten oldukça keyif alacağımı söylemeden edemeyeceğim. Gidip görmeyenlerin görmesini, yere düşmesini, tekrar kalkmasını, bol bol enerji harcamalarını tavsiye ederim. İmkânı olmayan arkadaşlar ise grubun DVD’lerini izlemeliler.
Özellikle ve özellikle “Home Is For The Heartless” DVD’sinden başlayabilirler. Belgesel niteliğindeki bu eseri izlediklerinde zaten konser için kendilerine imkân yaratacaklarından eminim. Bu güzel albüm için ve beni şaşırtmayıp kalitelarinden ödün vermedikleri için Parkway Drive’a sonsuz teşekkürler.
“X türünü sevmeyenlerin bile sevdiği X grubu” olayının metalcore için geçerli olan grubu Parkway Drive sanırım. Yaptıkları şeyi baya iyi yapıyolar bence.
“X türünü sevmeyenlerin bile sevdiği X grubu” olayının metalcore için geçerli olan grubu Parkway Drive sanırım. Yaptıkları şeyi baya iyi yapıyolar bence.
06.01.2013
@Ahmet Saraçoğlu, +1 müthiş tespit.