Evvela şu ihtar ile başlayalım. Başlıktan hareket ile bunu, ağır bir tenkit yazısı olarak idrak edenler yanlış düşünüyorlar. Sadece albümün ismi üzerinden bir ironi yapayım dedim. Biraz da dikkat celb etmek gibi bir niyetim de var tabi. Bilindiği üzre, absürd türden başlıklar insanları yazıyı okumaya sevk edebiliyor.
Albüme geçmeden evvel biraz ön-malumat vermek icap ederse bu albümün Steve Harris’in ilk ve şimdilik tek solo icraatı olduğunu herkesin malumu olduğu üzere hatırlatabiliriz. Keza Harris’in albüm için çalıştığı ekibin küllisi amatör elemanlardan teşekkül ediyor. Ekip normalde Steve ile birlikte 5 kişi olarak gözükse de bazı parçalarda davul ve gitara yardım eden 3 kişi daha mevcut gözüküyor. Ama tabiî ki yarın öbür gün grup konserde çalma arzusu içinde olursa (ki Steve Harris olabileceğini söylüyor) grup, bizim gördüğümüz 5 kişi ile çalacak.
Albümün ismine gelince, Maiden’ın ve bilhassa Steve Harris’in, albüm kapaklarında, parçalarında vs. genel itibariyle İngilizlik vurgusu yapmasına ve nihayet Steve’in solo albümünün direk “İngiliz Aslanı” diye isimlendirilmesine binaen burada bir etnik milliyetçilik havası olduğunu düşünenler olacaktır ki çoğu zaman oldu da zati. Keza albümün muhtevası bir yana, az da olsa ismi de tenkit mevzuu olmuş vaziyette yorumlarda gördüğüm kadarıyla. Ama bütün bunlara cevaben Steve, yaptığı açıklamalarda “kendisinin büyük bir vatansever olduğunu, İngiliz olmakla gurur duyduğunu, İngilizliğin hayatında büyük bir mesken teşkil ettiğini” söylüyor. Lakin bunu “politik bir fikriyat olarak değil, sadece insanın bir futbol takımını desteklemesi gibi basit ve iyi niyetli bir duygu” olduğunu da dile getiriyor. Böyle bir izahat yapma icabı duyduğuna göre (ki Steve’in böyle bir açıklama yapmak mecburiyetinde kalması çok büyük bir ayıp) bu hususta eleştirilere maruz kalmış olması gerekiyor. Neyse ne… Biz Iron Maiden fanları olarak bu grubun her elemanının ne kadar hümanist ve enternasyonal kafada olduklarını biliyoruz zaten. Bu mevzuunu bahsinin geçmesi bile fuzulidir benim için. Albümün muhtevasına duhul etmenin vakti geldi sanırım.
Genel itibariyle sound
Albüm, Steve Harris’in röportajında da izah ettiği üzere progresif ağırlıklı bir sound olarak tezahür ediyor. İşin patronu olarak, çıraklarla albüm kaydeden biri olarak ve elbette haklı olarak Steve, üzerine yapışan klasik Maiden sound’unun haricinde bir sound denemek istemiş. Ve yapmış da… Keza bu çalışmanın efendisi olarak solo projesinde kendi enstrümanının biraz dominant olmasını arzulamış ve kendine has bas sound’unu albümün hemen hemen her parçasında tadını çıkarmak suretiyle işlemiş. Her ne kadar farklı bir sound yaratmaya çalışmış olsa da takdir edersiniz ki albümde Steve’in Maiden sound’undan tesirler görmemek mümkin değil. Bazı parçaların lirikleri ve özellikle gitar soloları dinleyenlere Iron Maiden’ı her türlü hatırlatacak cinsten. Hulasa zaten amatör bir ekiple çalıştığı için çok muazzam bir Heavy Metal şaheseri beklemediğim albümün sound’u, Iron Maiden-vari bir şey bekleyenleri hayal kırıklığına uğrattığı kadar benim temennilerimi tatmin etti.
Beğendiğim parçalar
Albümdeki hemen hemen her parçanın dinlenilebilir olduğu kanaate kanidir, lakin akılda kalıcı ve “bu hakikaten olmuş” denilebilecek türden parçalar illaki albümün tamamını teşkil edemeyecektir. Bana göre bu hit parçalar “This Is My God”, “Karma Killer”, “Us Against The World” ve “A World Without Heaven”… Dediğim gibi, bunun haricindekiler de beğenmediklerim değil, ama albümün ismi zikredilince benim aklıma ilk gelecek olan parçalar bu dördünden müteşekkil. Parçalara biraz girecek olursak “This Is My God”, hafif yenilikçi veya progresif bir Heavy sounduyla kulağa hoş gelir cinsten. Zaten albümün ilk klibi de bu. Nakarattaki bas rifleri ise tadına doyulmayacak cinsten. Tek bir noksan var ki onu da en son söylemek daha makul olur. “Karma Killer” hafif karamsar havalı ve farklı bir sound örneğine dâhil edilebilecek cinsten bir parça. Kendine has bir ciddiyete ve karizmaya sahip. Hoşuma gitti. “Us Against The World” de gerek girişi, gerekse 3. Dakikada başlayan kısa süreli gitar solosuyla albümde bana Maiden’ı hatırlatan ilk parça. Ah bir de o soloda Adrian Smith’i veya Dave Murray’i görsek ne büyük bir epik olacaktı parça kim bilir. “A World Without Heaven” da albümün en uzun parçası olarak aynı “Us Against The World” gibi klasik bir sounda ve hoş bir gitar solosunu haiz. Bunu da sevdim.
Vasat bulduklarım
“The Chosen Ones”, “These Are The Hands” ve “Judas” da vasat bulduklarım. Aslına bakılırsa bu üçü de sound olarak oldukça güzeller, ama bazı cılızlıklar var ki onlar parçaları vasatlaşmaya mahkûm kılıyor. Mesela “The Chosen Ones” ile başlamak gerekirse parça sound olarak çok tatlı ve şirin bir mahiyete sahip. Hatta girişini “Can I Play With Madness”a bile benzettim; lakin bu kadar coşkulu bir parçanın vokalleri neden böyle sade ve heyecansız olur anlayabilmiş değilim. Biraz daha çalışılamaz mıydı vokallerin üzerinde. Ama tekraren söyleyeyim, parça güzel. “These Are The Hands” de güzel başlayan ama sert bir sound’da olmasına rağmen gitarın ve davulun bu sertliğin hakkını veremediği bir parça olduğu için vasat güzellerden. Ve “Judas”… İsmine binaen çok bir ağırlık beklediğim; girişi hoş, nakaratı garip ve tam ortasında çat diye kesilmek suretiyle duran ve böyle güzel bir soundu öldürmeye bu tür ufak hatalarla muvaffak olan bir parça olarak vasat.
Zayıf parçalar
Bu iki kategoriden geriye kalan “Lost Words”, “Eyes Of The Young” ve “The Lesson”ı da zayıf buldum açıkçası. “Lost Words oldukça ruhsuz, “The Lesson” ise kapanış için iyi düşünülmüş ama o duygusal havayı çok yakalayamamış bir parça. Ama “Eyes Of The Young” için aynısını söyleyemeyeceğim. Çünkü oldukça hoş ve yenilikçi bir mahiyeti var. Bruce Springsteen’ı andıran sound ve vokaller hoş olmuş, ama bütün bunları bir Heavy Metal albümü içinde değerlendirecek olursak bu hoş ve sevimli Rock parçasının sınıfta kaldığını söylemek mecburiyetinde kalacağız.
Olumlu tarafları
Dinleyen herkesin de bu şekilde düşüneceğini tahmin ederim ki albümün en müsbet tarafı elbette Steve Harris’in içindeki progresif dünyasının aksettiği bir mahiyette olmasıdır. Böylece Steve’den uzun süreli Maiden epikleri haricinde eğlenceli, kökü Heavy Metal’de olmak suretiyle hafif yenilikçi bir sound duymuş olduk ahir ömrümüzde. Bu gayet olumlu benim için. İkinci bir müsbet taraf ise albümde Steve’in basını oldukça tatmin edici bir şekilde duyuyor olmamızdır ki Maiden’da 3 tane azılı gitarın içinde basın sesini duyurmak için gitarın tellerine vurmaktan parmakları nasır tutan Steve, kendi çalışmasında daha hür olduğu için istediği kadar dominant hale getirmiş enstrümanını. Keza bir teferruat daha var ki melodik bas vuruşları tıpkı Maiden’ın ilk albümlerindeki o şirin bss sound’larını hatırlatıyor bize. Bir parantez, keşke Maiden’ın yeni albümlerindeki parçaları da o havada olsa…
Olumsuz tarafları
Aslında bu ara başlığı çoğul olarak kullanmaktan ziyade sadece “olumsuz tarafı” diye isimlendirseydim çok makbule geçerdi eminim. Çünki albüm gerek teknik olarak benim beklentilerimi karşıladığı için o hususa dair tenkit edecek bir şey bulamadım. Ama albümün tek ve en hayati menfi tarafının vokal performansı olduğu hususundaki görüşümün oldukça kadim ve sabit, bir o kadar da umum tarafından da kabul görmüş, müttefikun-aleyh olduğundan gayet eminim. Başta “en son açıklayacağım” dediğim şey tam olarak buydu! Richard Taylor bey alınmasın ama bu nasıl bir vokal ki albümün karizmasını yarı yarıya düşürmüş; hoş parçaları vasat hale indirmiş, hatta mükemmel diyebileceğimiz parçaların bile itibarına gölge düşürmüş..! Üzgünüm ama bu sert tenkit yapılmak mecburiyetindedir; eğer ki albümü hakkıyla değerlendirmeyi istiyorsak.
Richard Taylor’ın acemi olduğu, belki de ilk stüdyo projesi veya ilk vokal performansı olduğu kabul edilebilir; lakin söz bu sesin Heavy Metal’e makul olup olmayacağına kanaat getirmeye gelirse orada biraz, hatta baya bir muvazene gerekir… Richard Taylor’a kötü vokal demiyorum. Gitsin hard rock söylesin, blues söylesin, caz söylesin, hatta Türk Sanat Musikisini bile düşünebilir; ama Heavy Metal böyle cılız ve heyecansız bir sesi kabul etmez. Heavy Metal’in vokali hırçındır, duygularını sonuna kadar belli etmek için çırpınır vokal yaparken. Kısacası söylediği parçayı hisseden ve o parçayla bütünleşendir Heavy Metal vokalisti…
Ben şahsen Taylor’ın bu heyecanı ve benimseyişi, albümün hiçbir parçasında gösterebildiği kanaatini haiz olamadım. Üstelik albümü defaaten dinlememe rağmen… Ve yine üzülerek söylüyorum ki bu noksaniyet oldukça neşeli ve sevimli bir proje olan British Lion’ın notunu yarı yarıya düşürebilecek derecede mühim bir mahiyette…
Okuduğum diğer kritiklerin albüm notları ortalama %50’lik bir derecede sabitlenmiş. Ki zaten gayet benim de en makul bulduğum derece bu şekilde; ama yine de Steve Harris üstada hürmeten %50’yi birazcık geçmemizde mahsur yoktur sanırım.
Kadro Steve Harris: Bas
Richard Taylor: Vokal
David Hawkins: Gitar, klavye (5, 6 ve 8. parçalar hariç)
Grahame Leslie: Gitar (5, 6 ve 8. parçalar)
Simon Dawson: Davul (2, 4 ve 9. parçalar)
Barry Fitzgibbon: Gitar (5, 6 ve 8. parçalar)
Ian Roberts: Davul (5, 6 ve 8. parçalar)
Richard Cook: Davul (1, 3 ve 7. parçalar)
Şarkılar 1. "This Is My God"
2. "Lost Worlds"
3. "Karma Killer"
4. "Us Against the World"
5. "The Chosen Ones"
6. "A World Without Heaven"
7 "Judas"
8. "Eyes of the Young"
9. "These Are the Hands"
10. "The Lesson"
Bunca zahmetli bir kritik keşke başka bir albüm üzerinden kaleme alınsaymış.Kalemine sağlık.Albüm kısmına gelirsek çok acımasız bir yorum olarak görülebilir ama Steve Harris mümkünse bir daha solo albüm yapmasın.Albümün özel olarak dinlenecek hiçbir yanı yok.Vokal’in en ufak bir özelliğinin olmamasını geçtim dinlemeye değer bir yanı da yok
(Not: Albümün tamamını dinledim)
Maiden ile müzikalitesi yüksek eserler de üretse, bir “tribünlere oynama üstadı” olduğu gerçeği de vardır Harris’in. Kapağından şarkı isimlerine kadar, bu solo işi pek cazip, dikkat çekici, albenisi olan bir ürünmüş gibi görünmüyor. Belki de ufak çapta bir manifesto, ya da derin manalar içeren bir takım dışa vurumlar vardır albümde. Dikkatle dinleyeceğim bir albüm olacak bu. Tırt bi iş de çıkabilir tabii, bakalım…
@Aeonian_Lich, Çok fazla yoğunlaşmadan, yani bir nevi Heavy Metal vazifesinden ziyade eğlence kulağıyla dinleyerek; ve çok büyük beklentiler içerisinde bulunmadan dinlenirse kötü bir netice çıkacağını zannetmem. Vasat ama yine de gönül alıcı bir iş ortaya çıkacaktır, bundan eminim.
Bana göre de vasat bir albüm olmuş. “This Is My God”,“Us Against The World” ve “A World Without Heaven” parçaları dışında açıkçası albümü dinleyebileceğimi sanmıyorum. ”Karma Killer” parçası da fazlasıyla TOOL kokuyor.
Steve harris’i böyle mütevazi bir yapıda olduğu için kutlamak lazım, satış, şan, şöhret, imaj umursamadan bir eser yapmış, ben çok hoş buldum ve dinliyorum, dünyayı umursamadan, eleştirileri düşünmeden amatöre yakın kişilerle hafif amatör tadında bir albüm. Tabiki iron maiden gibi bir efsaneden sonra hiçbir solo albüm yerini bulmaz, ben asıl bu karektere bayıldım..
Bunca zahmetli bir kritik keşke başka bir albüm üzerinden kaleme alınsaymış.Kalemine sağlık.Albüm kısmına gelirsek çok acımasız bir yorum olarak görülebilir ama Steve Harris mümkünse bir daha solo albüm yapmasın.Albümün özel olarak dinlenecek hiçbir yanı yok.Vokal’in en ufak bir özelliğinin olmamasını geçtim dinlemeye değer bir yanı da yok
(Not: Albümün tamamını dinledim)
29.10.2012
@brutallica, Albüm ne kadar vasat olursa olsun, Steve Harris üstad için bu zahmeti çekmeye değmez mi? Bence değer…
Saygılar.
İlk 2 paragraftan sonra geri kalan kısmı okumaktan vazgeçtim. Bülent Ersoy yazmış sanki.
29.10.2012
@Korhan Tok, Bülent Ersoy’dan metal kritiği, yüzyılın olayı olurdu heralde..
5
Maiden ile müzikalitesi yüksek eserler de üretse, bir “tribünlere oynama üstadı” olduğu gerçeği de vardır Harris’in. Kapağından şarkı isimlerine kadar, bu solo işi pek cazip, dikkat çekici, albenisi olan bir ürünmüş gibi görünmüyor. Belki de ufak çapta bir manifesto, ya da derin manalar içeren bir takım dışa vurumlar vardır albümde. Dikkatle dinleyeceğim bir albüm olacak bu. Tırt bi iş de çıkabilir tabii, bakalım…
28.10.2012
@Aeonian_Lich, Çok fazla yoğunlaşmadan, yani bir nevi Heavy Metal vazifesinden ziyade eğlence kulağıyla dinleyerek; ve çok büyük beklentiler içerisinde bulunmadan dinlenirse kötü bir netice çıkacağını zannetmem. Vasat ama yine de gönül alıcı bir iş ortaya çıkacaktır, bundan eminim.
Bana göre de vasat bir albüm olmuş. “This Is My God”,“Us Against The World” ve “A World Without Heaven” parçaları dışında açıkçası albümü dinleyebileceğimi sanmıyorum. ”Karma Killer” parçası da fazlasıyla TOOL kokuyor.
Albüm kapağı bildiğin House of Stark arması.
Kardeşim Steve,
Lütfen bu enerjini yeni Maiden albümleri için kullan. Toplamışsın bir takım zırtabozları, ne yapmaya çalışıyosun?
Sevgilerimle,
kantele
şarkıları kızı söyleseymiş daha iyi olurmuş. bir de bu albüm hakkında iron maiden elemanları ne düşünüyor çok merak ediyorum.
06.11.2012
@b, Albüme dair en heyecan verici fikir bu olsa gerek :))
Steve harris’i böyle mütevazi bir yapıda olduğu için kutlamak lazım, satış, şan, şöhret, imaj umursamadan bir eser yapmış, ben çok hoş buldum ve dinliyorum, dünyayı umursamadan, eleştirileri düşünmeden amatöre yakın kişilerle hafif amatör tadında bir albüm. Tabiki iron maiden gibi bir efsaneden sonra hiçbir solo albüm yerini bulmaz, ben asıl bu karektere bayıldım..