# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
BLACK SABBATH – Headless Cross
| 21.04.2012

Metalin en ağır hali.

Heavy metal denince akla gelen ilk gruplardan Black Sabbath’ta vokalist Ozzy Osbourne’un 1979 senesinde gruptan ayrılmasından sonra 80′li yıllarda gruptaki eleman değişimleri sık sık gözlenmeye başladı. Özellikle vokalist kadrosunda görülen değişim, sırasıyla Rainbow vokalisti Ronnie James Dio, ardından Deep Purple vokalisti Ian Gillan ve Glenn Hughes ile devam etmişti.

80′li yıllarda en son mikrofon, kendinden önce gelen isimlere göre popülerliği az olan Tony Martin’in eline geçmişti. 80′li yılların 2. yarısında eleman değişiklikleri ile bir bocalama dönemi yaşayan Black Sabbath, 1987′de Tony Martin’le çıkartılan “The Eternal Idol” albümüyle tekrar eski sert müziğine geri dönüş yaptı. Bu albümden önce çıkartılan son 2 albüm, kanımca heavy metal çizgisinden daha çok hard rock çizgisine yakındı. Özelliklede Gillan’lı “Born Again” albümünde bu açıkça belli oluyordu, satış rakamları olarak da ilk defa bu kadar düşük rakamlarda satış yapılmıştı.

Yazımıza mevzubahis olan “Headless Cross” albümüde bu silkinme sonrası ortaya çıkan albümlerden 2.’si. 1988 Ağustos/Kasım arası kayıt edilip, 1989 Nisan ayı raflarda yerini almıştı. Grubun beyni ve devamlılığının yegâne kaynağı gitarist Tony Iommi’nin, Tony Martin gibi adı pek duyulmamış bir isme Black Sabbath’ın vokal görevini vererek büyük bir risk almasını takdirle karşılıyorum. Açılış parçası olarak The Gates of Hell isimli intro seçilmiş. Cehennemin kapıları adlı bu pasaj, gerçekten de ismine ve albümün konseptine ve ruhuna yakışan, güzel bir seçim. Sanki hayatımız sona ermiş, cehennem birkaç adım ötede, oradan gelen sesler kulağımıza çalınıyor. Çığlıklar, bağırışmalar… Albüm itibariyle de, cehenneme ayak basmadan önce kapının önünde son kez müzikal olarak ziyafet yaşıyormuşuz hissiyatı alıyorsunuz.

1 intro 7 şarkı olmak üzere toplam 8 parçadan oluşan albümün intro sonrası ilk şarkısı ve albüme adını veren parçası Headless Cross tam bir best of’luk parça. Efsanevi davulcu Cozy Powell’ın pata küte pata küte davul ritmiyle başlıyor. Ardından da Iommi’nin hırıltılı gitar ritimlerinden biri parçaya giriyor. Bas gitarcı Laurence Cottle’ın ismini baştan vermek istiyorum, kendisi caz müzik geçmişi olduğu için albümdeki performasını ilk parçadan son parçaya kadar devam ettirmiş, arka planda farkını hissetirecek partisyonlara imza atmış.

Ve vokalistimiz Tony Martin sesinin tüm inceliklerini albümün ilk saniyesinden son saniyesine kadar bizlere sergilemiş. Kendisine Dio taklitçisi diyenler olmuştur, ben bunlara kulak asmıyorum. Benim nazarımda en özel vokalistlerden biri kendisi. Headless Cross parçası albümün karanlık havasını tamamiyle yansıtmış, aynı zamanda da tamamen 80′lerin ruhunu hissettiren bir parça. Geoff Nicholls’ın klavye esintileri de albümü tamamlayıcı önemli nüanslardan birisi. Iommi’nin bu şarkıdaki solosu da, diğer şarkılardaki sololar gibi 4 4′lük. Vakti zamanında bu şarkıya bir klip de çekilmiş. Vokalist Tony Martin’in Barış Manço’vari hareketlerini gözlemleyebiliyoruz.

Bir diğer şarkı Devil and Daughter, albümden yayınlanan 2. single. Albümün en hareketli, melodik parçası. Şarkı başlangıcındaki klavye destekli ana melodiyi duyunca, şarkının ne kadar gaz olduğu anlaşılabilmekte. Tüm albümde olduğu gibi bu şarkıda da davullar muazzam. 5 Nisan 1998 yılında trafik kazasında hayatını kaybedeb büyük üstad Cozy Powell’ı bu vesileyle bir kez daha minnetle anıyorum.

Sıradaki When Death Calls slow bir girişle başlamakta. Synthesizer efektli bas gitar melodisiyle başlayan şarkının temposu ağırdan ağırdan Tony Martin’in müthiş vokaliyle bir hızlanıyor, bir yavaşlıyor. Albümün en ağır toplarından biri, Heavy metalin en “heavy” parçalarından biri bu şarkı. Orta kısmında hızlandıktan sonra giren melodi ve efsane grup Queen’in gitaristi Brian May’in bu şarkıdaki konuk solosu şarkının tadını damağımızda bırakacak nitelikte. Fazla söze gerek yok, yıllanmış şarap gibi bir şarkı.

5 numaralı eser Kill in the Spirit World, Iommi/Powell’ın ortaklaşa girişinden sonra Tony Martin tüm hünerlerini bu şarkıdada bizlere göstermiş, şarkıyı alıp götürüyor desek hata etmeyiz. Şarkının orta kısmında tekrar introda tanıdığımız sessizlik içinden çığlıkları duyabilmekteyiz. Ve aniden beynimizde patlayan Iommi solosu bizi alıp başka diyarlarda gezdiriyor. Albümün bir başka 4 4′lük solosu da bu şarkıda.

6 numara Call of the Wild, şarkı başladığında bulunduğumuz yerden tempo tutabileceğimiz bir şarkı. Bu parçada da bas gitarlar mükemmel, gitarsız sadece davul/bas/vokal kısımlarını dinlemek ayrı bir keyifli. Aradaki klavye desteği de çok yerinde kullanılmış. Davuldan da ne kadar bahsetsek az, ders niteliğinde partisyonlar tüm albümde olduğu gibi bu parçada da karşımızda. Bence heavy metal müzikte davulun kullanımına örnek olarak gösterilebilecek nadide albümlerden biridir, “Headless Cross”. 2.30’daki yavaşlayan tempo sonrası, sadece Iommi’nin solosu kendimizden geçmemizi sağlarken, Cozy Powell’ın da eşlik etmesi, şarkının vitesini yükseklerde tutuyor.

Black Moon Kiss’vari bir melodiyle açılıyor. Tony Martin’in vokalleriyle damga vurduğu bir şarkı daha. Iommi’nin solosunun şarkıda ayrı bir yeri olduğu kesin ama sadece Tony Martin için bile bu şarkı dinlenebilir.

Ve kapanış şarkısı Nightwing. Yavaş akustik ve bas gitarlı girişiyle yavaş yavaş içine çeken şarkılardan biri. Tüm grup elemanlarının performansı bu parçada tavan yapmış. Özellikle 2.30’dan sonra müzikal bir şov, kulaklarımız silmekte. Akustik solo ve ardından gelen elektro solo muazzam. Bu soloların ardında Cozy Powell da davul solo yapmış desek yeridir.

Albümdeki şarkıların süre olarak en kısası 4 dakika uzunluğunda, genelde 5-6 dakika civarında şarkılar var. 1 intro 7 şarkı omak üzere toplam 8 parçadan oluşan albüm şarkı sayısı az olduğu düşünülse de, 40 dakika civarı uzunluğuyla makûl süreli bir albüm. Tüm parça seçimleri başarılı, arada sırıtan tek şarkı bulunmamakta. Albüm sound’u olarak da tüm enstrümanlar çok net kayıt edilmiş. Özellikle davul sound’u duyduklarım arasında en iyilerden.

“Headless Cross” piyasaya çıktığı senelerde de eleştirmenlerden olumlu puanlar almıştı. Plak firması, albüm turnesinde yaşanan olumsuzluklar, reklam eksikliği vs. derken arka planda kalmış, hakkı yenmiş bir albüm. Bence Tony Martin’li dönemin en başarılı albümü. Tony Martin de albümün makus talihi gibi hakettiği yerlerde olmayan bir isim. Favori vokalistlerimden olan Martin, heavy metal camiasında kesinlikle hak ettiği ilgiyi göremedi. Black Sabbath’ın Tony Martin’li dönemi benim ilgiyle takip ettiğim ve en sevdiğim dönemi.

Megadeth – “Rust In Peace” ve Iron Maiden – “The X Factor” albümüyle beraber en sevdiğim 3 albümden biri olan “Headless Cross” albümünü, 80′ler ruhunu damarlarında hissetmek isteyen tüm müzikseverlere tavsiye ederim. Heavy metal nasıl yapılırmış bir de büyük üstad Iommi’den dinleyin. Heavy metal aşıklarından hâlâ bu albümü dinlemeyenler varsa, çok şey kaçırdıklarını bilmelerini isterim.

Barış DALGIÇ

10/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.84/10, Toplam oy: 128)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1989
Şirket
I.R.S.
Kadro
Tony Martin: Vokal
Tony Iommi: Gitar
Geoff Nicholls: Klavye
Laurence Cottle: Bas
Cozy Powell: Davul, perküsyon
Konuk:
Brian May: "When Death Calls"da solo
Şarkılar
01. "The Gates of Hell" (Enstrümantal)
02. "Headless Cross"
03. "Devil & Daughter"
04. "When Death Calls"
05. "Kill in the Spirit World"
06. "Call of the Wild"
07. "Black Moon"
08. "Nightwing"
  Yorum alanı

“BLACK SABBATH – Headless Cross” yazısına 5 yorum var

  1. bakerish says:

    Yazının Tony Martin’e kıymet veren biri tarafından yazılmış olmasına çok sevindim.
    Bir de albümün okur notu çok düşük. Balck Sabbath’a oy veriyoruz, cimri olmayalım :)

  2. b says:

    black sabbath’ın en sevdiğim dönemidir tony martin’li dönem. bu albüm ve cross purposes’ı başucundan pek eksik etmiyorum. yani tony martin, cozy powell, iommi gibi devler var fakat bizim bu okuyuculardan ve 1′cilerden çektiğimiz nedir. 7 kişi oy vermişken albüm okur notu 3.00′lerde geziniyordu, yazık! bu mu sizin saygınız sevginiz? şu puana bak. gereksiz bir ton albüme 10′u yapıştırıp dururlar anlamam kuruluşu heavy metal’in başlangıç yıllarına tekabül eden bir grubun albümü bu, yeni yetme saçma sapan bir topluluk değil. ayıp yahu! burada black metal kritiklerine de yer var hard rock albümlerine de. 6 verebilirsiniz 5 verebilirsiniz ama şuursuzca görür görmez 1′i basan psikolojik sorunlu kitleyedir lafım. puanları ikişer ikişer indiriyorlar hiç mi işiniz yok sizin? teker teker indireceğinize eşinize akrabanıza haber verin yüzlerce kişiyi organize edin ve 1′i bassınlar o zaman belki çıkar listeden o zaman da rahatlarsınız, bu mudur istediğiniz? şu liste ortadan kalksın da bakalım nereyi indiriyorsunuz bir göreceğiz.

    yazıyı yazan arkadaşa saygılar. 10 puanı çaktım.

  3. Kaan says:

    Ölümsüz bir albüme yazılan yazı da tabiki güzel olur…Tony Martin şu anda ne yapıyor acaba bir bakmak lazım sesini özledim.

  4. Exorsexist says:

    Tony martin’li albümlerini baya baya sevmeyen biri olarak tek sevdiğim albümleri.

  5. Raddor says:

    3 notayla bu kadar muazzam bir riff yazılabilir mi? Tony Iommi ise işin içinde yazılırmış demek ki. Tabi intro giriyor ardından ana riff yarım ses düşük başlıyor. Bu da kulağa daha iyi geliyor. Müziğin bazı ufak oynamalarla şahesere dönüştürülebileceğini biliyor adamlar. Her ne kadar riff bazlı müzikten uzaklaşmış olsalar da bu albümde, ŞARKI yazımı konusunda doruklara oynamışlar. Çünkü bu müzikte artık iyice unutulan, bir zamanlar Alice Cooper’ın da çok çemkirdiği, ortaya çıkan eserin insanları harekete geçirecek, yeri geldiğinde dizlere vurarak, mırıldanarak, ıslık çalarak ya da direkt söyleyerek eşlik edilebilecek bir ŞARKI olmaktan iyice uzaklaştığı, birbirinden yetenekli müzisyenlerin yan yana gelip gümbür gümbür enstrümanlarını icra ettikleri ama bütününe baktığımızda yumruklarımızı havaya kaldırıp bazı yerli grupların solistlerini kızdıracak o DEVIL HORN’U mıh \m/ diye çaktıracak, bizi ruhani boyuta, metalin nirvanasına çıkartamayacak eserlerle yolda kalmaları… bağlayamadım cümleyi a.q. sıçtım bütün paragrafın içine ahaha. Neyse..

    Abi yeni yıla gireli neredeyse sadece bu albümü dinledim. Headless Cross şarkısı zaten en sevdiğim metal şarkılarından biriydi ama albüme gereken hürmeti veremediğimi düşünerek başladım dinlemeye. Albümde öyle karanlık, gotik bir hava var ki eğer günlerce sadece bu albümü dinliyorsanız havaların da kapalı olduğu şu günlerde sizi iyice etkisine alıp; “Nazardan sakınmalı, büyüden kaçınmalıyım. Kapıdan sağ ayakla girip eşiğe basmamaya da dikkat. Her an başımıza bir haller gelebilir, aman aman!” moduna sokabilir. Yine de şarkılar buram buram okültizm, ışık görmeler, ölmüşlerin ruhlarıyla etkileşimler, gizemli baykuşlarla ilgili olsa da müzik genel olarak 80′lerin güçlü heavy metal karakterine sahip olduğu için insanı basmıyor.

    Headless Cross İngiltere’de bir kasabaymış. Bir gün kasabayı veba sarmış. Dağlara gitmişler. Tanrı’dan yardım dilemeye. Çünkü kasabada şeytana tapıp ayin yapan insanlar olduğuna inanıyorlarmış. Fakat ölmüşler. Kurtulan olmamış. Olayı en iyi anlatan ise şarkının klip versiyonunda bulunmayan 3.05′teki korkunç melodisi. Tüyler ürpertiyor.

    Devil & Daughter çokoş <3 Tüm şarkılar öyle ama başta ne kadar iyi oldukları fark edilmiyor. Aralara sıkıştırılan küçük geçiş notalarının bile ayrı bir olay olduğu 4. dinlemeden sonra gün yüzüne çıkıyor ve albümün Sabbath diskografisinde bu kadar az değer görmesine küfretmeye başlıyorsunuz.

    Tony Martin'in sesine Dio taklidi denilmesine neden bozulunuyor bilmiyorum. Adam bildiğin taklit ediyor işte. Bilmeyen birine Kill in the Spirit World şarkısını Dio söylüyor diye dinletin. Dünyada sadece Dio'nun yaptığı bildiğim gırtlak oyunlarını ve tonlamalarının aynısını yapıyor Tony Martin. Ha ikisinin ortak ilham aldığı daha eski bir vokalist varsa bir şey diyemem. Ayrıca canlıda çıkamayan adamı oynuyor malesef. Fakat olumsuz konuştuğum zannedilmesin. Tony Martin albümün en büyük artısı. Onun sesini dinlemek büyük zevk. Dio'ya benzemesine rağmen, bence ondan da daha büyük zevkle, iştahla söylemiş şarkıları. When Death Calls'u örnek verebilirim.

    Nightwing'in başında Özkan Uğur'un bass solosu çok iyi olmuş. Bir an MFÖ dinliyorum zannediyorum her seferinde. Nightwing deyince de akla ilk DC Comics karakteri gelir. Grup bunu bilerek mi koydu ismi bilmiyorum. Cozy Powell'ı da bir anayım. Çok iyi iş çıkarmış.

    Neyse böyle klasik, güzel bir albüm hakkında uzun uzun yazmak istedim. Yedi yıl önce yazılmış, albümü dinlemede büyük vesile olan bu incelemeye de saygılar. Black Sabbath'ı sevip bu albümü dinlemeyen varsa -ki hala vardır böyle pek çok kişi, kaçırmasın derim. Kritikteki gibi 10'luk albüm.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.