# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
LEPROUS – Tall Poppy Syndrome
| 25.07.2009

Progresif metale Norveç usulü avangard yaklaşımlar.

“Metal dünyası son 10 yılda Opeth’in amma ekmeğini yedi arkadaş” serimizin yeni bölümüne hoş geldiniz. Mevzubahis grubun kendisine o kadar hasta olmasam da genelde Opeth göndermeli gruplara özel bir zaafım olduğundan dolayı bu Opeth etkilenimli grupları daha dikkatli takip ediyorum fark ettiğiniz üzere (fark etmediyseniz de fark edin, sevin-sayın beni ühühü). Genelde benim ilgimi çeken Opethian (bunu bir yerden arakladım ama nereden acaba) gruplar Opeth’in ilk dönemine öykünen Progresif Black/Death Metal grupları oluyordu önceden, ancak incelemenin kahramanı olan grup Leprous’un esas yakın durduğu Opeth dönemi daha ziyade yakın dönem -Progresif Rock alakalarının ayyuka çıktığı- Opeth dönemi. Dolayısıyla Opeth’in ilk dönemleri gibi bir beklenti içine girmeyin, burada hedef kitlemiz açık fikirli progresif metalciler ve biraz da avangard metalciler, yani son yılların moda tabiriyle progresif ekstrem metal insanları.

Öncelikle şunu söylemek istiyorum, Leprous Norveçli bir grup. Herhangi bir Norveçli progresif grup dinlemişliğiniz varsa aslında grubun müziğindeki avangard etkilerini az buçuk tahmin edebilirsiniz. Misal bunların memleketlileri Winds grubuna hafif benziyorlar diyebiliriz progresif metal yaklaşımı açısından, tabi Winds’in kökenindeki neoklasik misyonunu bir kenara bırakırsak. Ama esas andırdıkları/öykündükleri proje, “mighty” Ihsahn. Ihsahn’ın solo proje kariyerindeki tek konserinde Leprous’un kendisine eşlik ettiğini veya grubun klavyecisi/vokalisti Einar Solberg’in Emperor reunion’unda konserlerde klavyeleri çaldığını söylersem kafanızda bir resim oluşur sanıyorum Leprous’un genel yaklaşımı açısından. Buna bir de son dönemin prog rock etkilenimlerini cozurtmuş Opeth’ini eklersek ortaya çıkan albüm “Tall Poppy Syndrome” oluyor.

Tabi Ihsahn, Opeth güzel şeyler bunlar, ancak albüm kendi çapında hoş olsa da “ahan da yeni Opeth bu”, “Ihsahn varisini bulmuş” dedirtecek bir ışık saçmıyorlar ne yazık ki. Bunda devamlı “şuradan etkilenmiş buradan etkilenmişler” dedirtmelerinin etkisi olsa da esas mevzu tabii ki şarkı yazımında.

Karşılaştırırken baz aldığımız kişiler Ihsahn ve Mikael Akerfeldt gibi bu konuda coşmuş gitmiş insanlar olduklarından dolayı beklentileri düşürmek zorunda kalıyoruz tabii, böyle olunca fena bir yerde durmuyor gençler, ki harbiden gençler daha. Şimdiden progresif/duygu yoğunluğu dengesini tutturmayı becermişler mesela, ancak şarkıların uzunluğu içinde kayboluyor insan; her ne kadar dikkat çeken “duygulu” kısımlar olsa bile. Enstrüman şovu yaptıkları progresif, hafif caz etkili kısımları da çok başarılı bulduğumu söyleyemeyeceğim, hani araya parça atıp kaçıyorlar gibi bir durum var şarkılarda.

Finali yaparsak neticede vatandaşların iyi-kötü kıvırdıkları tarzın güzelliğini ve bu tarzı sevenlerin “denizden babam çıksa yerim abi” açlığını düşünürsek piyasada iş yapar bu arkadaşlar. Hatta hafif Norveç usulü avangard hallerini severseniz hastaları olmanız işten bile değil. Ama ben şimdilik “gelecek vaad ediyorlar” diyorum, albümü de progresif metalde yeni tatlar arayanlara ısrarla tavsiye edip çekiliyorum.

sambalici

7,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.27/10, Toplam oy: 49)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2009
Şirket
Sensory Records
Şarkılar
1. Passing
2. Phantom Pain
3. Dare You
4. Fate
5. He Will Kill Again
6. Not Even A Name
7. Tall Poppy Syndrome
8. White
  Yorum alanı

“LEPROUS – Tall Poppy Syndrome” yazısına 7 yorum var

  1. b says:

    Yeni kurulan progresif gruplarda olan sorun bu işte şundan da koyalım bundan da olsun falan. Leprous belki çok çok iyi şarkılarla çıksaydı durum daha da farklı olurdu. Norveç’ten çıkmış bir grup için fazlasıyla düz ve sade takılıyorlar bana göre. Caz yerleştirmeleri ise evet olmamış. Ama bu şarkı yapılarını Opeth’den veya Ihsahn’dan değil de In The Woods -maalesef dağıldılar- gibi kendi ülkelerinin 1 numaralı grubundan almış olsalardı daha da avantgarde olabilirlerdi. Orada koskoca bir “Omnio” örneği duruyor çünkü. Leprous’u dinledim fakat bana bazı şarkılar çok gereksiz geldi. Aynen Opeth’in yavaş-akustik/hızlı-elektrik mantığını tamamen müziklerine adapte etmek istedikleri kanısına kapıldım. Baksanıza albümün kapağına ilk anda Opeth’in “Orchid” albüm kapağını bile çağrıştırıyor.:) Kritik güzeldi çok beğendim ama albüm ı-ıh!

  2. Sambalici says:

    Bu elemanları dinlerken kafamı devamlı kurcaladı durdu bir grup adı, incelemeyi yazarken de aklıma gelmedi kim oldukları bir türlü. Sen yazınca hatırladım hakikaten bu vatandaşların esas örnek alması gereken oluşum In The Woods olmalıydı, bu tip aksiyonların çok daha iyisini yapıp bitirdiler zamanında (gerçi In The Woods olunmaz In The Woods doğulur heh) “b” sağol valla hatırlattığın için.

  3. Nova says:

    Uzun süredir dinlediğim en farklı yaklaşmlara sahip albüm oldu. Katılıyorum vokalde çok büyük bir In The Woods etkisi var,ayrıca akustik gitar kullanımında Opethvari bir yaklaşım var. Bunlar dışında bence göz atmaya değer derim.

  4. Mert Salkım says:

    vokal tizlerde hansi kürsch gibi. hansinin en sevdiğim özelliğinin dünyada başka bir insanda daha olması beni çok mutlu etti.

    Mert Salkım

    @Mert Salkım, yukarıdaki şarkıda 1:53′e dikkat.

  5. DrAQA says:

    Coal albümünden sonra tanıdım bu albümü, elbette Coal çok olgun kalıyor ancak bu albümdeki sounda ayrı bir hasta oldum. Özellikle son şarkı beni benden alıyor. Albümdeki gitar tonları çok güzel ayarlanmış, ayrıca albüm kapağı ise ayrı bir güzel.

    Çok güzel albüm ya, herkes dinlemeli… :)

  6. Buhtunnasr says:

    Inanilmaz hakki yenen bir albüm ve bence leprous’ ın en iyi albümü

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.