# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
ALTER BRIDGE – AB III
| 05.09.2011

Problemli olmak güzeldir.

Berca B.

Çok bencilce olacak ama, müzisyenlerin karanlık dönemlerini seviyorum. Hepsinden bir bir özür dilerim, kim bilir ne acılar çekiyorlar, ne boşluklara düşüyorlar fakat özellikle bazıları var ki, bu acılar çileler acayip yarıyor kendilerine. Şöyle bir dönüp baktığımızda, Johan Edlung’un enteresan bir dönemden geçtiği sırada yazdığı “Wildhoney“, Blackie Lawless’ın hayatının karanlık kesitlerini Jonathan Steel isimli hayali bir karakterin ağzından anlattığı ve diğer tüm işlerinden farklı duran “Crimson Idol” ve günümüze daha yakın bir örnek olarak Alice in Chains’in Layne Staley’nin ölümünden sonra yayınladığı tek ve bana göre en güzel 3 albümlerinden biri olan “Black Gives Way to Blue“, bu karanlık dönemlerde ortaya çıkarılan sanat eserlerine örnek gösterilebilir.

Karanlık dönemler iyidir, çünkü kendinizi bir şeyler üretmek için kasmanıza gerek yoktur. Masa başında, elinizde kalem “Allam aklıma hiçbir şey gelmiyor” diye hırpalamazsınız kendinizi. Yapmacık duygulardan arınmışsınızdır ve içinizdekiler akıp gider. Bu sırada hem kendi kendinize bir terapi uygulamış olursunuz, hem de farkında olmadan bir sanat eseri yaratabilirsiniz. İşte bu boğucu havanın, oksijen yetersizliğinin yaradığı bir başka sanatçı ise, 40 yaşından sonra kendisini dinden imandan soğumuş ve büyük bir boşluğa düşmüş bir biçimde bulan, muhteşem ses Myles Kennedy. Ama önce Alter Bridge’in neyken neye doğru evrildiğine bakalım.

2004 yılında, Scott Stapp’in koca çenesi ve koca egosuyla bıktırdığı geri kalan Creed elemanlarının, yanlarına Myles Kennedy’yi alıp kurduğu Alter Bridge, ilk albümü One Day Remains ile hem Creed’in dışına çıkmaya tırstığı sınırları aşmasıyla, hem de Scott Stapp’ten kat kat daha iyi bir vokalist olan Myles Kennedy’nin kapasitesiyle zaman geçtikçe büyüyecek bir grup olacağının sinyallerini vermişti. Creed zamanlarından beri zaten kaliteli bir gitarist olduğu belli olan Mark Tremonti iyice çılgın atmaya başlamış, hem şarkı yazımında hem de sololarda kendisine duyulan saygıyı iyice arttırmıştı. Özellikle One Day Remains’in ardından gelen Blackbird, çıktığı senenin en iyi hard rock/metal albümlerinden biri olmakla kalmamış, ardından gelecek olan albüm için takip edenleri çok daha fazla heyecanlandırmıştı. One Day Remains’te genel olarak olumlu ve mutlu bir hava sezilirken, Blackbird’de hafif hafif karanlığa bulaşılmıştı fakat Myles Kennedy’nin içine düştüğü boşluğun etkisiyle yazılan AB III, açık ara bir şekilde grubun yazdığı en karanlık, en illet etmiş ve en ümidi kesmiş albüm olarak göze çarpıyor.

Slip to the Void ile, Myles Kennedy’nin birazdan bazı şeylere sağlam isyan edeceğini haber verircesine açılan albüm, Mark Tremonti önderliğinde kimi zaman Creed’in hayal bile edemeyeceği sert ve hızlı riflere imza atarken, kimi zaman albümün genel havasına aykırı bir şekilde mutlu mesut başlayan ama ikinci yarısından sonra dinleyicinin üzerine adeta bir karabasan gibi çöken şarkılarla devam ederek adamı şaşkına çevirip sıkılma ihtimalini en aza indiriyor. Şahsen, bu tip karanlık ve yoğun albümlerin ağırlığına dayanamayıp çabucak sıkılabilen bir insan evladı olarak, Alter Bridge’in acayip yerinde kullandığı dur-kalklarla, temponun ve havanın olabilecek en iyi yerde değişmesiyle albümden bir an bile sıkılmadığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Bu konsantrasyon seviyesini en yukarılarda tutan ana element ise bana göre fenomen bir yorumlama gücü bulunan Myles Kennedy.

Myles Kennedy isminin, Alter Bridge’e kadar neden çok da fazla bilinmediğini anlamak güç. Şarkı yazma ve gitar çalma becerilerini bir kenara bırakırsak, bu kadar iyi bir vokalistin, ilk defa büyük bir grupla çalışmaya başlamasının ancak 30lu yaşlarının ortasına denk gelmesini talihsizlik dışında bir şeyle açıklayamıyorum doğrusu. Öyle ki, daha önce The Mayfield Four isimli bir grup ile iki albüm yapması ve gitar öğretmenliği dışında piyasada neredeyse hiç bulunmamasına rağmen, anında göze çarpan yeteneği sayesinde Rock Star filmi yapımcıları tarafından farkedilip, aşağıdaki meşhur sahneyi oynaması için teklif götürülen (Myles Kennedy’nin bu performansı aynı zamanda filmde herhangi bir aktörün çıplak sesinin kullanıldığı tek sahne oluyor), hatta ve hatta Slash’in, Velvet Revolver’ın kurulumu aşamasında ilk teklif götürdüğü kişiden bahsediyoruz (Slash, VR’de olmasa da solo projesinde muradına erdi gerçi). Böyle bir cevherin bu kadar geç farkedilmesi biz dinleyiciler adına üzücü bir durum. Neyse geç olsun güç olmasın.

Myles Kennedy albüm boyunca her türlü hünerini gösteriyor açıkçası. Daha önce pek de duymadığımız “babacan tavırlı” bölümler, armonik koro bölümler, yüksek perdeden attığı çığlıklar (özellikle kapanış şarkısı Words Darker Than Their Wings’in sonunda inanılmaz bir bölüm var), hepsi burada. Myles Kennedy’yi bu duygu çeşitliliği açısından -ses renkleri arasında hiçbir alaka olmasa da- biraz Warrel Dane’e benzetiyorum açıkçası. Öfkeyi de, çaresizliği de, umudu da tam olarak hissedebiliyorsunuz. Yine de açık konuşmak gerekirse Myles Kennedy’nin sesinin küçük bir azınlığı biraz rahatsız edebileceğini düşünüyorum. Özellikle nakaratlarda yükseldiği yerler ve çığlıklar, ya da ses renginin fazla “Amerikan” olması, herkese göre olmayabilir.

Bunların dışında, -grubun şarkı/söz yazım trafiğini bilmiyorum ama- Mark Tramonti’nin rifleri, Kennedy’nin sözlerini son derece destekler nitelikte. Daha önce de söylediğim gibi, rifler kimi zaman çok enerjik olabiliyor, kimi zaman üzerinize ağırlık çökertebiliyor ancak hiçbir zaman dinlenebilirlik düşmüyor ve her solo çok akıllıca yazılmış, her biri muhteşem. Özellikle All Hope is Gone sadece solosu için bile dinlenebilecek şarkılardan. Albümün genel havasında bir bütünlük var ancak bazı şarkılar tema olarak diğerlerinden uzak duruyor. Örneğin Wonderful Life, grubun her albümünde en az bir şarkıda yer verdiği üzere ölüm, bir yakını kaybetme üzerine yazılmış bir şarkı ve albümün genel temasından uzakta. Müzikal olarak da hızları ve daha metal şarkılar olmalarıyla Isolation ve Still Remains diğer şarkılardan uzak duruyor diyebilirim.

“AB III” için, hayatımda dinlediğim en başarılı hazırlanmış playlist’li albümlerden biri desem abartmış olmam heralde. Her şarkı her hissi veriyor ve bunu çok başarılı bir sırayla yapıyor. Bazen içiniz sıkılıyor, bazen yerinizde durmak istemiyorsunuz, bazen hüzünleniyorsunuz ve bu duygular arasında hiçbir alakasızlık olmuyor. Özellikle onuncu şarkı Fallout’tan itibaren yavaş yavaş sona yaklaştığınızı hissediyorsunuz ve her şarkı giderek daha da vurucu olmaya başlıyor. Son şarkı Words Darker Than Their Wings’te de iyice bir patlama yaşanıyor ve tatmin duygusu en üst düzeyde albümü bitiriyorsunuz. Bu bakımdan şarkı sıralamasında müthiş bir denge tutturulmuş, herhangi bir şarkı başka bir şarkıyla yer değiştirse sırıtabilir, etkisi aynı olmayabilir.

Albümün yarattığı bu hassas havaya prodüksiyon sonuna kadar destek veriyor. Her şey cam gibi net, Blackbird’deki gibi abuk sabuk boğuk bir hava yok. Bütün o korolar, Mark Tremonti’nin geri vokalleri, sorsanız orada olduğu anlaşılamayan ancak çıkarıldığı anda farkedilebilecek şekilde derinden gelen klavyeler, hepsi olması gerektiği gibi. Ayrıca albümdeki davul tonuna hayran kaldım, her kim yaptıysa gelsin ellerinden öpeyim. Yalnız, albüm yüksek oranda bir “gitar albümü” olduğu için, bazen gitar numalarından dolayı bası yeteri kadar duyamadığım oldu, bilmiyorum size de aynısı olur mu.

Son birkaç söz olarak şunu söyleyebilirim ki Alter Bridge gerçekten çok kaliteli müzisyenlerden ve harika bir vokalistten kurulu bir ekip (Myles Kennedy’nin ayrıca Led Zeppelin’den de teklif aldığını ve birlikte birkaç şarkı kaydettiklerini de söylemeyi unutmuşum, onu da söyleyeyim) ve “AB III” de, Alter Bridge’in önceki iki albümünden oldukça farklı duran, 66 dakikalık uzunluğuyla muhtemelen birkaç dinlemeye kadar anlaşılamayacak, zor ama her şey rayına oturduktan sonra da kendisini tekrar tekrar dinleten, önceki şaheser Blackbird’ü de burun farkıyla geçerek Alter Bridge’in en iyisi olan bir albüm. Böyle nefis bir albümü gönül isterdi ki çıktığı anda tanıtalım, 2010′un en iyileri listelerinde daha da çok ismini görelim ama olsun, bu kez böyle oldu. Siz yine de 1 yıl gecikmeli olarak da olsa albümü ıskalamayın ve özellikle hit dna’lı Isolation’a, southern kökenli olmasıyla benim albümde en sevdiğim şarkı olan Fallout’a, harika kapanış şarkıları olarak peşpeşe gelen Life Must Go On ve Words Darker Than Their Wings’e ayrıca dikkat edin diyor ve nihayet yatağıma dönüyorum.

İyi dinlemeler, sağlıcakla.

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.64/10, Toplam oy: 61)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2010
Şirket
Roadrunner
Kadro
Myles Kennedy: Vokal, gitar, klavye
Mark Tremonti: Gitar, geri vokal
Brian Marshall: Bas
Scott Phillips: Davul
Şarkılar
1. Slip to the Void
2. Isolation
3. Ghost of Days Gone By
4. All Hope Is Gone
5. Still Remains
6. Make It Right
7. Wonderful Life
8. I Know It Hurts
9. Show Me a Sign
10. Fallout
11. Breathe Again
12. Coeur d'Alene
13. Life Must Go On
14. Words Darker Than Their Wings
  Yorum alanı

“ALTER BRIDGE – AB III” yazısına 14 yorum var

  1. hen says:

    Blackbird’den sonra “ya dinleyip sevmezsem lan?” diye winampa atamaya korktuğum albüm bu. Kritik güzel, galiba çok hoşuma gidecek bir albüm, gaza getirdin baya, şimdi gidip dinliyorum :D (bu zamana kadar da niye açıp başka bir yerden albüm hakkında bir şeyler okumadım hiç bilmiyorum)

  2. Trag'oul says:

    Blackbird’den sonra dinlerken yarısında çıktığım albüm bu.

  3. Süper albüm, dolu dolu bir kritik. Tam puan alan taşaklı bir çalışma.

  4. Ha bir de Wonderful Life diye bir şarkı var ki, akıllara zarar.

  5. tolga says:

    albüm çok güzel.albüm için yazılan kritik albümün kendisi kadar güzel.ayrıca bu albümü bana walkman’inden ilk olarak dinletip tanıtan kuzenim Onur’a teşekkürler.

  6. günlerdir aralıksız dinliyorum albümü ve resmen büyülendim. vokallerden, en basit arpejlere kadar hepsi harika ! şu şarkı çok güzel falan gibi ayırmak resmen günah olur. baştan sonra bilmem kaçıncı kez dinleyişim hatırlamıyorum ama daha çook dinleyeceğim.

  7. devilsadvocate says:

    içine girilmesi kolay olmayan ama yine de çok başarılı bir albüm. ama “blackbird” albümü değil alter bridge’in, bence son 10 yılda yapılmış en sağlam albüm.

  8. ismail vilehand says:

    Myles Kennedy, Andrew Stockdale ve Corey Taylor son yılların en iyi rock vokalleri bence. Myles Kennedy’ye karşı olan hayranlığım gerçekten çok büyük. Creed gibi hiç mi hiç haz etmediğim bir grubun sonrasında ise bu derece hastası olduğum bir grubun çıkması da ilginç tabi. aslında ilginçlikten öte Scott Stapp’ten nefret ettiğimin de göstergesi olabilir.

    albüm ise kesinlikle mükemmel. hatta en çok dinlediğim Alter Bridge albümü oldu bu. Slip To The Void gibi giriş olmaz olsun… mükemmel, süper, aşmış, vs vs gibi klişe kelimelerin yetersiz geldiği bir şarkı benim açımdan. tapıyorum ve her dinlediğimde kendimden geçiyorum. diğer favorilerim ise; Isolation, All Hope Is Gone, Show Me A Sign ve Fallout.

  9. wino says:

    kısaca 2000 lerde cıkan en sağlam grup…

    myles kennedy gibi bir vokal ve tremonti gibi bir gitar kombinasyonu hic bir grupta kolay kolay denk gelmiyor..

    albüme gelince slip to the void in girisi beni benden almıstı.. daha 15. saniyede ‘ tamam bu adamlar yine yarmış bırakmış ‘ dedim..

    ki bu adamların en sevdigim olayı albumlerınde bir tane bile ‘ eh ‘ diyebileceginiz bir sarkı olmaması… 2 -3 parcaya takılıp daha sonra albumde yeni cevherler kesfetmenin hazzı paha biçilmez..

    ilk başta single isolation daha sonrasında fallout gibi sarkılar cıksada daha sonrasında wonderful life gibi bence hic caktırmadan mükemmelliğin dibine vurmuş , coeur D ‘ Alene gibi melonkolikliğiyle adamı dağıtan şarkılar var.

    kısacası bu adamlar 2000 lerde cıkmış en sağlam gruplardan.. hatta bana göre en iyisi rock camiasında.. umarım devamı gelir cunku bu piyasanın bu tarz gruplar ihtiyacı var.

  10. SeventhSon says:

    Mükemmel albüm. Tee kritik yazıldığında indirmiştim 1 haftadır falan dinliyorum ilk anından son anına kadar nefes kesici.

    hatta bazı kısımlar aklıma geldikçe tüylerimi ürpertiyo ya. Yazara teşekkür ederim beni Alter Bridge ile tanıştırdığı için.

  11. Rynausp says:

    Life Must Go On ile bu grubun çok sağlam olduğunu kanıtladı Alter Bridge üyeleri.

    Her dinleyişimde ayrı keyif alıyorum ayrı bir havaya bürünüyorum. Yakında kendimi kesmezsem iyi ahahhaa.

    Neyse işin özü ABIII olmuş babalar.

  12. Alondate says:

    Bu albumu 2010-11 yillarinda her gun kopek gibi dinledigim donemler… Dusununce resmen bir asir gecmis gibi geliyor. Bambaska bir omurden bahsediyorum sanki. 2030 geldiginde 2020ler icin de boyle diyecek miyim buyuk merak icerisindeyim. Hayat gercekten korkutucu.

  13. deadhouse says:

    Modern zamanların en iyi birkaç hard rock albümünden biri. 10/10

    Alondate kardeşimin dediği gibi ben de bir zamanlar bu albümün esiri olmuştum.

    Simülasyon gerçek. Bu yüzden bazen bir asır geçmiş gibi; bazen de daha dünmüş gibi geliyor. Bazen oyunun figüranı, bazen ana karakteri oluyoruz.

  14. Seyfi says:

    2024 den selamlar modern rock ın en iyi grubu mükemmel albüm

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.