Seksenlerin sonu ve doksanların başında Avrupa’da yükselen black metal akımı, Kuzey Amerika’da da ses bulmuş ve Blasphemy grubu ile şu an asgari 30 yaşında olan kişilerin yaşantısında etki etmiş olsa gerek. Günümüzde ise saygınlığını iyiden iyiye oluşturmaya başlayan Kanada black metal çevresi, Woods of Ypres, Gris, Akitsa gibi başarılı grupların sayesinde kendi ekolünü yaratma noktasına oldukça yakın. Son dönemde Csejthe de bunların arasına dahil oldu diyebiliriz. Bir split ve bir demo ardından “La Mort du Prince Noir” ile gerçek anlamda dikkat çekeceğini tahmin ettiğim grup, albümlerinde riskli birtakım işlere kalkışmış…
Öncelikle belirtmeliyim ki albüm adının kolpalığı yüzünden (“Kara Prensin Ölümü”) önyargıdan arınıp albümü sindirmek için bir hayli zaman tanıdım kendime. Fakat az sonra değineceğim konsepte dair olumsuz düşüncem yüzünden albümün tadına varmakta oldukça zorlandım. Şimdi black metalde şarkı sözü olayında genelde ilkel takılma eğilimi malumunuz. Ezoterik işlerdir, kandır vesairedir, başka türlere fazla göz kırpmayan grupların vazgeçilmezi. Bu akım bağlamında ortaya konmuş bir albümün en büyük artısı ise şu çok sevdiğimiz “konsept” olayı.
Albüm kapağında arz-ı endam eden ortaçağ kokoşu Kontes Bathory’nin marifetlerini bilmeyeniniz yoktur. Büyük ihtimalle yoktur çünkü popüler kültüre hizmet eden pek çok sanat dalında işlenmiştir, bunun yanı sıra n≥20 sayıda black metal grubunun zat-ı alilerine münhasır ya bir albümü ya bir şarkısı bulunmaktadır.
Csejthe, 2009 yılı için yersiz gözüken bu seçimi, bilinçli bir şekilde yapmış. Nasıl diyorlar, “retro”! En kült gruptan, yeni yetmesine çoğu müzisyenin black metali ya punk, ya post rock, ya da başka türlerle öpüştürdüğü bir dönemde, 90ların hissini, gerek melodik gerek çiğ dakikalar boyunca büyük ölçüde yaşatmayı başarıyorlar.
Gitarlar adeta tavan arasından inmiş; davulun “kalitesi” ve geriye atılmış baslar, dönemin karakteristiğini güzel yansıtmış. Albümün 2009 çıkışlı olduğunu bilmeyen vasat üstü bir black dinleyicisi bile sezmeyebilir durumu. Öte yandan haddinden fazla yankı destekli vokal kullanımı, olayın yapaylığını açık edebilecek bir faktör.
Bu özelliğiyle, KATATONIA’nın “Dance of December Souls” albümünü bir hayli anımsatmakta. Hatta EMPYRIUM’un metal öğeleri ağırlıklı olan albümlerindeki bestelerle de büyük ölçüde benzeştiğini söyleyebilirim.
Tüm bunlarla yeterince grotesk, icrası başlangıç için başarılı gerçekleşmiş bir eser. “Helnorsk Svartmetall”, “Les Légions Noires” trendlerinden sonra “Métal Noir Québécois” yükseliyor.
Şarkılar 1. Invocation
2. La Mort du Prince Noir
3. Le Sang d'Harczy
4. La Comtesse
5. La Redoutable Ascendance
6. Destin Funeste
7. La Dernière Parade
8. Sans Croix et Sans Lumière
9. Conjuration
nachtmystium deyince kimin içi kıpır kıpır olur?
beniiiimm
son dönemde “melodik black metal” açlığımı dindiren çıtır-çerez albümlerden, iyi gidiyor arada.