Eternal Tears Of Sorrow’u (veya bundan sonra anılacağı haliyle ETOS’u) nasıl bilirsiniz? Death Metal grubu olarak mı, yoksa melankoli kaynağı, zor günlerin dostu olarak mı? Adıyla piyasadaki bütün doom metal şarkı sözü keyword’lerini toplamış bu grup, adının uyandırdığı düşüncelerin aksine doom metal yapmadı hiçbir zaman, ama 2002′deki dağılma hadisesinden önce adı gibi hüzün dozu yüksek, kendine özgü bir tarz yakalamayı becerdi. Bahsi geçen dönemdeki halini kategorize etmek oldukça zor, klavye ağırlıklı gotik tandanslı melodik death metal dersek en genel haliyle tanımlayabiliriz.
Özellikle “A Virgin And A Whore” albümüyle tam kıvamını buldukları bu kendilerine özgü tarzın devamını getiremediler 2002 yılında dağılmaya karar verince. Grup 2005′de yeniden toplandıklarını açıklayınca davullar çalındı, halaylar çekildi ama adamların çok önemli bir eksikle toplandıklarının farkıda değildi kimse: klavye insanı Pasi Hiltula. ETOS’un kendi tarzını bulduğu ve zirveye çıktığı “Chaotic Beauty” ve “A Virgin And A Whore” albümlerindeki grubun karakteristiği haline gelen klavye hadiselerinden sorumlu olan bu vatandaş (Aurora Borealis’de çaldığı melodileri, soloyu hatırlayın) grubun 2005 geri dönüşünde yer almadı, ki zaten grubun kurucuları Altti Veteläinen ve Jarmo Puolakanaho haricinde tamamen yeni isimlerle geri döndü ETOS. Bunun sound’da bir değişim yaratacağı belliydi, öyle de oldu.
2006′da 5 yıllık aradan sonra çıkan “Before the Bleeding Sun” modern ETOS’un eski gotik meylini daha senfonik işlerle değiştirdiğini gösteriyordu. Soundda yaşanan hafif değişim bir kenara, aslında temelde çok da değişmemişti grup, albüm de kendi içinde güzeldi. Birazdan hırpalayacağım “Children of the Dark Waters albümü de tarz olarak öyle ekstrem bir değişiklik göstermiyor, ama “Before The Bleeding Sun”ın üzerine gelince kazandığı anlam ihtiva ettiği müzikten daha fazla.
“Before The Bleeding Sun”ın olayı neydi, klasik ETOS şarkı yapıları -Pasi Hiltula +senfonik klavyeler. O albümde sırıtmıyordu bu durum, Pasi’nin karakteristik klavye katkısını örtmeyi becermişti grup, kulaklar aramıyordu. Albümdeki şarkılar da iyiydi, üstüne Angelheart, Ravenheart (Act I: Before the Bleeding Sun) gibi şahane bir epik barındırıyordu. Geliyoruz bu albüme, “Children of the Dark Waters”a. Albüm kafadan ismini aldığı şarkıyla, Angelheart, Ravenheart (Act II: Children Of The Dark Waters) ile açılıyor, direkt fiziksel bir bağlantısı var yani önceki albümle. Act I’den dolayı beklentimiz yüksek, merakla açıyoruz bakıyoruz ama o da ne. Act I’in epik ve melodik yapısından uzak, gayet düz bir şarkı çıkıyor. Heralde aynı seviyede bir devam şarkısı yazamadılar bu sefer denebilir, ama bu şarkı albümün geri kalanından çok da farklı değil açıkçası.
Evet diğer şarkılarda ETOS hafiften toparlanyor, klasik şarkı yapılarını sunmaya başlıyor ama gene de bariz bir fark var artık: hadise tamamen gitarlara endekslenmiş durumda. Gitar albümleri iyidir hoştur, ama gitar çalıcaz derken şarkı yazmayı unutmak gibi problemleri vardır ki daha sonra Darkest Hour incelemesinde esas olarak değineceğim o konuya, burada da hafif de olsa böyle bir durum var. Albüm boyunca gitarlara yüklenilmesi ETOS’un kendine özgü nazik soundunu köreltmiş, düzleştirmiş. Evet klasik ETOS şarkı yapıları duruyor ama oldukça düz/kaba biçimde sunuluyor. Mesela albümün ballad’ı sayılabilecek Sea Of Whispers bile ETOS’un geçmiş işleriyle karşılaştırırsak çok düz bir şarkı. Ha arada mesela Midnight Bird gibi bir şarkı çıkıyor, “oha noluyoruz” tepkisi verdiriyor insana evet ama albümün geneline baktığımızda şarkı kalitesi açısından “Before The Bleeding Sun”ın gerisinde bir albüm görüyoruz. ETOS’un bu izlediği gitar temelli-senfonik klavye kullanımına da laf etmek istemiyorum fazla, çünkü “Before The Bleeding Sun” bu tarzın iyi albüm çıkarmaya engel olmadığını gösterdi, bu sefer besteler yeterli değil diyelim.
Neticede Eternal Tears Of Sorrow kendine özgü spesifik tarzıyla dinleyici toplamış bir grup, dolayısıyla grubun hayranları muhakkak bu albüme bakacak, temelde değişmeyen ETOS şarkı yapılarıyla albümden zevk alacaktır. Mevzuyla alakasız dinleyiciler ise bu albüme “o kadar dedikleri bu muymuş peeeh” diyebilirler, esas Eternal Tears Of Sorrow için itinayla dinleyiniz: “A Virgin And A Whore”.
Şarkılar 1. Angelheart, Ravenheart (Act II: Children of the Dark Waters)
2. Baptized By the Blood of Angels
3. Tears of Autumn Rain
4. Summon the Wild
5. Sea of Whispers
6. Midnight Bird
7. Diary of Demonic Dreams
8. When the Darkest Night Falls
9. Nocturne Thule
I’M EVIL tişörtü otuz küsür yaşında bir adam için bayağı iyiymiş.
ne ilgisi varsa şimdi yaşla evil tişörtünün. o zaman halfordlara, dickinsonlara, kinglere.. ve daha nicelerine ne dicez?
eminim kerry king “ben kötüyüm” diye bi tişört giymezdi.
haa şimdi anladım. ben biraz önce yanlış anlamışım ok.
iskandinya nedir abicim ya… ohoooo…