“Ben konserin iyisini ertesi günkü boyun ağrısından anlarım.” Oscar Wilde
Ömer Kuş
MESHUGGAH gibi bir devin, yüzlerce grubu, müzisyeni etkilemiş ve metal dünyasında hatırı sayılır bir yere sahip olan bu grubun şu an yaşadığım köy kadar yere geleceğini öğrendiğim anda bu konseri kaçırmamaya ant içmiştim. Hayır çok büyük bir MESHUGGAH fanı değilim, hatta grubu ilk dinlemelerim esnasında “bu ne yeaææ” deyip kenara atmışlığım vardır ve hala da oturup bir albümü kolay kolay baştan sona dinleyemem. Tamam lan itiraf ediyorum sırf Ahmet’e gıcıklık olsun diye gittim hatta, keh keh keh.
Yok yok o kadar da değil. Son zamanlarda sitede yayınlanan MESHUGGAH kritiklerinin de etkisiyle bu sefer gerçekten gruba hak ettiği ilgiyi gösterdim ve konserden önce yoğun bir MESHUGGAH hazırlık kampına(?!) girdim. Dinledikçe bu manyaklığı yavaş yavaş daha iyi anladığımı ve daha çok zevk aldığımı söyleyebilirim kesinlikle. Grubu ilk izlediğim ve hiçbir bok anlamadığım üç sene önceki konserle kıyaslarsam aradaki fark Ace ile yıkanan çamaşırlarla sıradan çamaşır sularıyla yıkananlar arasındaki fark kadar.
Kapı açılışı 19:30 olan ve bilete bakılırsa MESHUGGAH’dan başka hiçbir grubun olmadığı (aslında aynı komplekste farklı binada MESHUGGAH ile aynı saatte SEPTEMBER isimli bir İsveçli popçu hatunun konseri vardı o tamamen ayrı bir hikaye) konser için saat 20 sularında mekana vardık ve de ne görelim, MESHUGGAH 22:30’da çalacak ve öncesinde iki alt grup var. İkisinin de ismini duymamıştım ve şu anda da hiç hatırlamıyorum ama hem ben hem arkadaşım çok cool metalciler olarak görevimizi yerine getirdik ve konserden uzak bir mekanda oturup laflamayı seçtik. Yok valla normalde ön grupları izleyip gözlem yapmayı, belki yeni bir grup keşfetmeyi seven insanım ama dünkü gruplar pek de ilgi çekici gelmedi nedense. Kitlenin büyük çoğunluğu da bizim gibi yapmayı tercih etmişti. Kitle demişken…
MESHUGGAH 22:30 sularında çok az bir gecikmeyle sahneye çıktı. Mekanda toplasan 100-150, taş çatlasa 200 kişi vardı. Bir iki şarkı sonra daha çok kişi gelir diye bekleyen ben, babayı almakla yetindim. Birkaç ay önce aynı mekanda olan SABATON konserinde tıkış tıkış dolu olan, adım atmanın zor olduğu yerde MESHUGGAH sırasında elinizi kolunu sallayarak yürüyebiliyordunuz. İlk sıranın hemen arkasında rahatça yerimizi aldık tabi.
Grup hiç bekletmeden yardırmaya başladı. İlk şarkıyı bilmiyordum ama daha ikinci sırada “Bleed” gibi bir hayvanlık abidesini çalan grup kamyon gibi bir soundla beynimize mütemadiyen çekiçle vuruyordu adeta. Sound mükemmel değildi, bazen Fredrik’in soloları arada kaynayabiliyordu ve Jens’in vokalleri zaman zaman iyi duyulmuyordu ama çok da şikayet edilecek birşey yoktu yine de. Tomas Haake gibi bir insan azmanını yakından görüp ne yaptığını nasıl yaptığını anlamaya çalışmak bambaşka bir olaydı tabi ki. Kendisi de davulcu olan konsere beraber gittiğim arkadaşımın söylediğine göre Haake çok alçakgönüllü, kafa bir adammış ve Stockholm’de rastgele metal barlarda kendisine rastlayıp muhabbet etmek gayet mümkünmüş. Buradan da artı puanları topladı hadi kerata.
Grubun genel olarak sahnedeki duruşu ise gerçekten harika. Jens Kidman’ın kendine özgü psikopat kafa sallama stili, gitaristler ve basçının senkronize bir şekilde saçlarını yerlere değdirecek kadar eğilerek yaptıklar headbang görülmeye değer bir performans meydana getiriyor. Arkada sanki çok basit birşey çalıyormuşçasına rahat takılan Tomas Haake de ayrı bir olay tabii.
Bleed’i takiben sırasını hatırlayamadığım bir şekilde Rational Gaze, Lethargica, Combustion, Future Breed Machine ve Soul Burn çalınıp da aklımda kalan şarkılar arasında. Future Breed Machine’de grup sahnede gaz oğlu gaz ritimler çalarken birşey daha kafama dank etti. Bizim de dahil olduğumuz ilk iki sırada deli gibi coşup kafa sallayan küçük bir grup haricinde arkada herkes kollarını birleştirmiş ciddi gözlerle sahneyi süzüyordu. Böyle bir müzik sırasında sabit durmayı başarabilen İsveç seyircisine bir kez daha selamlarımı gönderiyorum. Tamam belki adamları yakından inceleyip neyi nasıl yaptığını görmek istiyorsunuz falan ama, ne bileyim… ya tamam lan neyse hadi ben birşey demiyorum. Arkadaşımla yaptığımız ulvi sohbetler (evet) sırasında vardığımız ortak yargılardan biri de genel olarak konserlerdeki seyirci kitlesinin ruhsuzluğuydu. Öyle “Alive” DVD’sindeki gibi deli bir ortam yoktu yani dün. Yalnız İsveç’teki konserlerde şu ana kadar hepsinde gördüğüm ve en sevdiğim olaylardan biri belli aralıklarla bir iki görevlinin seyircilere su şişesi uzatması, isteyenin birkaç yudum alıp susuzluğunu giderip etrafındakilere vermesi daha sonra suyun tekrar görevliye gelmesi ve böyle tekrarlanan bir döngünün oluşması. Böylece hiç susuzluktan ölecek duruma gelmiyorsunuz ve methul bıradırhud duygusunu damarlarınızda hissediyorsunuz. Yeşil sahalarda görmek istediğimiz hareketler bunlar.
Neyse yahu amma geyik yaptık. Combustion, Future Breed Machine ve Soul Burn beni en çok coşturan ve en çok eğlendiğim şarkılar oldu. Konser nispeten kısa sürdü, sanırım maksimum bir buçuk saat falandı. Bis de olmadı, bir iki dakika tezahürat yapan bir kitle vardı ama çoğunluk konser biter bitmez ayrılmaya başlamıştı bile. Biraz daha uzun sürse tadından yenmezdi demekten alamıyorum kendimi.
Şu an bu satırları yazarken dün geceki eğlencenin bir kalıntısı olan boyun ağrısı da beni yalnız bırakmıyor ve gülümsetiyor. Şimdi müthiş yaratıcı bir son cümleyle huzurlarınızdan ayrılıyorum. Destroyed: Boyun, Erased: Kulak pası, Improved: Buna birşey bulamadım.
Yorum alanı
“MESHUGGAH – 21 Nisan 2011, Huskvarna Folkets Park, İsveç” yazısına 9 yorum var
şu grup türkiye’ye gelsin artık yeter. organizatörler çabalasın biraz. future breed machine çalarken kendi eksenim etrafında dönerek headbang yapmayı planlıyorum. belki beyzbol sopası alıp orayı buraya da savurabilirim. belki de takım elbise giyip ceketimin cebinde kırmızı karanfil ve ağzımda puroyla ellerimi kavuşturup izlerim. ama gelsinler.
bak yine dikkat etmemişin. orada sana su uzatan görevli bendim Ömer. şanslı adamsın.yurtdışında yaşaman, hatta türkiyeden çıkman yasaklansın. tez zamanda hem de.
o senkronize kafa sallama olayından güzel sahne şovu var mıdır yahu. gel de beğenme. müzik tek başına bayıyo şahsen ancak konserleri tadından yenmez kendi adıma.
Çok pis canımı istettin Ömer. Buralarda da görürüz umarım kısa süre içinde.
23.04.2011
@Ahmet Saraçoğlu, olur da gelirlerse çok daha çılgın bi konser olabilir gibi seyirci açısından.
En okkalısından bi küfür savurucaktım ama YAKIN ZAMANDA HARDDISK VE ARŞİVİNE BAY BAY DİYEN BİRİNE DAHA BÜYÜK Bİ LANET BULAMADIM AÇIÇÇESİ.
23.04.2011
@Batuhan Bekmen, can evimden vurdun beni Batuhan :( Şu güzel ortamı bozuyorsun.
şu grup türkiye’ye gelsin artık yeter. organizatörler çabalasın biraz. future breed machine çalarken kendi eksenim etrafında dönerek headbang yapmayı planlıyorum. belki beyzbol sopası alıp orayı buraya da savurabilirim. belki de takım elbise giyip ceketimin cebinde kırmızı karanfil ve ağzımda puroyla ellerimi kavuşturup izlerim. ama gelsinler.
bak yine dikkat etmemişin. orada sana su uzatan görevli bendim Ömer. şanslı adamsın.yurtdışında yaşaman, hatta türkiyeden çıkman yasaklansın. tez zamanda hem de.
23.04.2011
@ege tekmen, haha, sen iyi iş yaparsın burda konserlerde su dağıtarak he.
bambi’ye gidip dürüm yiyemiyorum olm o açıdan bak bi de.
o senkronize kafa sallama olayından güzel sahne şovu var mıdır yahu. gel de beğenme. müzik tek başına bayıyo şahsen ancak konserleri tadından yenmez kendi adıma.
aq sağ tarafta görünce birden “yaaa ne zaman geldi bunlar ahhh intihar edeceeem” demiştim ancak isveçte olduğunu öğrenince komadan çıktım…