Kritiğe; gruba olan önyargıların, bence Cradle of Filth’in ilk dönem harikalıklarına yansımasının, potansiyel olarak bu albümleri sevecek kişileri bundan alıkoymasının kötülüğünden bahsederek başlayacaktım ama vazgeçtim. (Nasıl vazgeçtiysem!?) Neyse kişisel fikrim bu albümün Cradle of Filth’in en iyi iki albümünden biri, ekstrem metal’in en özgün işlerinden biri, genel olarak da metal müzikte ayrı yeri olan albümlerden biri olduğu yönünde. Zaten bu albümü dinleyip sevmeyenlerin argümanları genellikle bir iki başlık altında toplanabiliyor. En önemlisi gruba ve özellikle vokalist Dani Filth’e öylesi bir antipati duyuluyor ki, adam dünyanın en manyak müziğini bile yapsa, yani ağzıyla yarasa bile tutsa (vampirik metal benzetmesi), onlara yaranamayacak, bu aşikar. İkinci yaygın sevmeme sebebi gitar odaklı müzik sevenlerin gruptaki pek bir şey vaat etmeyen ve zaman zaman klavyenin altında ezilen gitarları yetersiz görmeleri.
Bence paket olarak bakıldığında “Dusk…And Her Embrace”, “Cruelty And The Beast” kadar mükemmel değil, ama onun kadar muhteşem bir albüm. Mükemmel değil, çünkü soundda birtakım problemler var. Zevk alma kulaklarıyla bu fazla batmıyor, ama davulları takip edeyim, gitarlara kulak kesileyim gibi şeyler dediğinizde birtakım eğretilikler kulağı negatif bağlamda taciz edebiliyorlar.
Davullar kompozisyon ve çalınım olarak eşsiz muhteşemlikte olsa da (“Cruelty And The Beast” kritiğimde davulcu Nicholas Barker’a düzdüğüm methiyeleri tekrarlamayayım) tonlarda ve kayıtta birtakım problemler var. Özellikle twin’li yürüyüşlerde kimi yerlerde kros volümü o denli yetersiz kalıyor ki, neredeyse bas gitar tellerine vurma anında çıkan sesle kafa kafaya gidiyor bu vuruşların volümü. Ama başta dediğim gibi, inanılmaz iyi olan davul kompozisyonları ve performansı bu kusurları kadı kızı leveline indirmeye yetiyor.
Gitarlar hakkında yapılan eleştirilere kısmen katılıyorum, özellikle tiz perdelerde tremolo stili icra edilen kimi gitarlar ton olarak da, gitara hakimiyet olarak da pek doyurucu olmayabiliyor, hatta eğretilik de barındırabiliyorlar. Ama Cradle of Filth’in müziğinde gitarlar zaten hiçbir zaman çok dominant olmadığından, atmosferik klavyeler, etkileyici davul & bas uyumu, dinamik ve enerjik vokaller, özellikle ilk dönem Cradle of Filth müziğini sevmem için yeterli unsurlar oluyorlar.
Baslar ise kesinlikle albümü en dinlenebilir kılan unsurlardan birisi. Yalnız ekolayzır ayarlarınızda “bass boost” gibi etkenler devredeyse, bu albümdeki sound kulağınıza bozuk gelebilir. Zira zaten kayıtta ziyadesiyle bas bir sound oluşturma yoluna gidilmiş. Bir de basları siz güçlendirdiğinizde çok kötüleşebiliyor sound’lar. Davulların da hafif eterik, nüfuzsuz karakterleri de işin içine girince “bu ne boktan sound” deyip hışımla albümü çöp kutusuna göndermeniz olası. O halde hemen “geri getir” deyin ve bas ayarlarını normalize edin, emrediyorum. Eğer orijinal albüm alan azınlıktan olup CD’yi GERÇEKTEN çöp kutusuna attıysanız hiç oradan alıp temizlemeye falan uğraşmayın bence. İyi bir psikiyatrist biliyorum. (kendim de gittiğimden :F)
Vokal bazında, Dani Filth’in en volümlü ve tutkulu vokallerinin (V-empire EP’si ile birlikte) bu albümde olduğuna inanıyorum. Oldukça pes perdelerdeki brutallerin de, bu denli tizlere ulaşabilen bir scream icracısından gelebilmesi insanı şaşırtıyor). Bu kadar zor bir vokal stilini 20 yıla yakın süredir yapıp hala yeteneğini tamamen kaybetmemiş olmak da önemli bir başarıdır bence. Belli dönemlerde komik derecede kötüleşmişti Dani’nin vokali, ama 22 Mart 2011 performansını izledim geçen gün kendisinin, ve ciddi anlamda iyi söylüyordu. Ne diyelim, teknik çalışmanın faydaları. Yoksa içindeki saf tutku ve nefret ile sürekli haykırsa çoktan ses teli protezleriyle fısıltı-hırıltı eşlikli, Darth Vader’vari bir robotik sesle ufak kızına “yavrum ben aslında çok sevgi dolu bir babayım” tarzı travmatik etki yaratabilecek seslenmelerde bulunuyor olabilirdi.
Albümün “anlatılmaz yaşanır” yanı ise subjektifliğin daniskasını ihtiva ettiğinden, bu konuda fazla bir şey söylemenin yersiz olduğunu düşünüyorum. Ama en azından şunu yapın. A Gothic Romance ve Malice Through The Looking Glass parçalarını açın, ve önyargısız bir biçimde eserlerin içine girmeye çalışın. Gerisini bilmem. Ben inanılmaz bir görkem, ruh; adeta gözünüzün önüne belli imajlar geliyormuşçasına hayal gücünü tetikleyici işitsel bir harikalık algılıyorum. Bilmiyorum, bu belki de yalnızca benimdir.
Ha bir de “OHA” olmak için şu parçayı açın, ve parçanın şuradan ulaşlabileceğiniz (http://www.metrolyrics.com/haunted-shores-lyrics-cradle-of-filth.html) sözlerini de açın. Takip edin ve Dani Filth’in nasıl bir kaçık olduğuna şahitlik etmenin dayanılmaz hafifliğini yaşayın. Hadi vokalleri yapmanın zorluğunu geçtim, epey bir tekerleme söyleyebilme yeteneği de gerektiriyor sanırım böyle bir partı seslendirebilmek için. (Hele bir de canlıda Cradle of Filth’nin parçaları epey daha hızlı çaldıklarını göz önünde tutarsak, gerisini siz düşünün) İsterseniz bahse de girebiliriz, bu parçayı hiç bilmeyen biri isterse dünyanın en iyi İngilizce’sine sahip olsun, dinleyerek sözleri asla anlayamaz. Anlayabilen beri gelsin şeklinde PA’nin kitlesini bırakın, 70 milyona sesleniyorum, hatta yok lan 7 milyar beni duysun. Hodri meydan!
İlk dönem müziğini birçok ekstrem, black gibi tarzlardaki müziklere üstün tutma sebebim de aslında çok fazla geçiş, modal ve tonal değişimler, yeri geldiğinde modülasyonlar barındıran, (hatta yeri geldiğinde polimetre- poliritim gibi şeyler olursa da tadından yenmez) görselliği tetikleyici müzikleri daha fazla sevmem, bunları dinlerken daha fazla heyecanlanmam olarak özetlenebilir. Bilgisayar oyunlarından örnek vermem gerekirse, bir Diablo 2’yi full adrenalin, aynı tempo ve gaz barındırması bakımından Cannibal Corpse’a benzetebilirken, Batman – Arkham Asylum’u düşündüğümüzde aksiyon olarak kavgası da var, kaçması da, kovalaması da; hatta daha altlara inersek kavgalarda düellosu da var, çoklu düşmanlarla savaşması da vs’de. Sonra iki boyutlu özel bölümler de var (şu narkotik uyuşturuculu sapık bölümler), puzzle de çözüyorsunuz, dedektiflik de yapıyorsunuz vs. bin tane şey var kısacası. İlk örnek, veya birçok “soğuk” ekstrem (özellikle black) metal sırtını soğuk bir atmosferizme dayarken, Cradle bildiğin sirke gitmişsiniz gibi sizi eğlendirip heyecanlandırabiliyor. (Ne o çok beğendin değil mi sirk benzetmesini? Hatta içten içe sirk kaçkını cüce soytarı Dani Filth’e ne kadar yakıştı, kendi ağzınla göt oldun, öveyim derken kendi dilinle rezil grubuna nasıl da yakışır bir benzetmede bulundun sevgili yazar diyerek de eğlendin değil mi? Eğlenmek iyidir, ziyade olsun…)
Albüme de yüksek bir not veriyorum. Bence eşi benzeri olmayan bir albüm her şeyden önce. Subjektiflikleri işin içine katsam daha yüksek bile verebilirdim hatta. Eşi benzeri yok derken, aslında bu tarza yakın müzik yapan HECATE ENTHRONED isimli yine İngiliz bir grup var, ama onların da elemanları zaten ilk dönem Cradle’ından ayrılıp kurmuşlar topluluğu. O bakımdan pislik mi beşikten, beşik mı pislikten; beşikten mezara kadar mı, ölümüne Beşiktaş mı, kasıktan dize mi kadar gibi evrensel hakikat sorgulamalarına girmenin lüzumu yok.
Son olarak ise albümün harika bi LTD. ED. Digipack versiyonunu edinmeme vesile olan Pasifagresif’e, ve sitede konuk yazar olarak birkaç yazısı da bulunan, kendisiyle tanıştığıma ve iki defa sohbet etme imkanına sahip olduğuma da memnun olduğum değerli arkadaşıma da teşekkür ediyorum. (Özyağcılar’da incek var) (Hayır kim olduğunu söyleyemem, çok gizemli bir şahsiyet kendisi, ama paragrafta isminin (soyadının değil, şimdilik değil) ipucunu verdim, hatta sen zeki okur, çoktan çözmüşsündür de “ipin ucunu vermedin, kaçırdın, öyle barizdi ki” gibilerinden şeyler söylemişsindir bile içinden.)
Peki hiç kritik başlığının ne kadar alakasız olduğunu fark ettin mi? Belki de o da bir ipucudur kim bilir!?
Kadro Dani: Vokal
Stuart: Gitar
Robin: Bas
Damien: Klavye
Nicholas: Davul
Şarkılar 1. Humana Inspired to Nightmare
2. Heaven Torn Asunder
3. Funeral in Carpathia
4. A Gothic Romance (Red Roses for the Devil's Whore)
5. Malice Through the Looking Glass
6. Dusk and Her Embrace
7. The Graveyard by Moonlight
8. Beauty Slept in Sodom
9. Haunted Shores
albümün prodüksüyonu ile ilgili yazılanlara tamamen katılmakla birlikte bi noktada da kısmen katılamicam:şöyle ki kritikte cradle müziğinde gitarların hiç bir zaman çok dominant olmadığından bahsedilmiş..bu yargıyı grubun ilk dönem müzikleri için kullanmak kabul görebilir ancak bence bir thornography albümü tamamiyle gitarların hakimiyetinde kaydedilmiş.
ayrıca,kritik de son derece akıcı ve açıklayıcı yazılmış.yazarın eline koluna sağlık
@patogonomic, Aslında haklısın tam ifade edememişim. İlk dönemlerinde hem gitar soundu gerideydi, hem de çalınım olarak gitarlar pek birşey vaat etmiyorlardı. Sonraki dönemlerinde rif bazlı şarkı yazılımı yoluna gittiler, Damnation And A Day ve sonrasında özellikle. Ama yine de performans ve yaratıcılık olarak gitarlarda çok ciddi bir sınıf atlaması olmadı bence. Özetle ilk dönem hem sound hem çalınımlar, son dönemde sadece çalınımlar silikliğin çok ötesinde değil bence. Teşekkür ederim bu arada. :)
Bu albümlerine hastayım resmen. Tapıyorum derler ya hani, ondan işte, ondan kelli basarım 10′u. A Gothic Romance, Funeral in Carpathia, Malice Through the Looking Glass ve Dusk and Her Embrace şarkılarına hasta oluyorum. Özellikle Title Track’in ortasında hatun vokalin söylediği sözler falan direk eriyorum böyle. Vampirizm yaşasın falan diyorum, albüm bitince düzeliyorum :D
2000′lerin en çok kötülenen grubu cradle of filth’dir heralde. albümü tam olarak hatırlayamamkla birlikte bence fena olmayan bir albümdü. malice through the looking glass güzel bir şarkı bence de.
Cradle of Filth’in ilk dönemlerinde gerçekten acayip uğursuz bir hava var. Önyargılı olmamak gerçekten zor ama son dönemi dışında baya başarılı buluyorum ben.
Şaka maka adamlar “düğüne giden elti” imajı ve makyajıyla 11 albüm yapmış. Sevemediğim gruptur. The Principle of Evil Made Flesh albümü tek dinleyebildiğim albümleridir.
@the kidd (mutlu yetkin), Teşekkürler. Aslında defansifliği salt bilinçlice yapmamıştım ama haklısın sanırım. Zira Cradle gibi, Rhapsody Of Fire gibi, yer yer Children Of Bodom gibi grupların biraz fazlaca haksız önyargılı eleştirilere ve aşağılamalara maruz kaldıklarını düşünüyor, birkaç kişiye bile bir takım güzelliklerini farkettirmede bir kıvılcım çaktırabilsem kardır motivasyonuyla yazıyorum bu tarz kritikleri. Ha ciddi anlamda daşşak konusu edilecek çok fazla şeyleri de var bu grupların. Ona katılmamam mümkün değil. Ama, ama işte…
Ama rahatsız bir biçimde yazmadığım konusunda iddialıyım. Eğlenerek yazdım hatta yazıyı epeyce. :)
Her yazıya yorum yapanlar içinden bir adet üstün zekalı çıkmak zorunda ya, bu yazının ki kim olacak acayıp merak ediyorum. Malum, kişi tarafından beğenilmeyen grubun tüm albümleri rezil ötesi olmak zorunda. Kim çıkıp artistlik yapacak acaba…
@Ertuna Yavuz, ya o kadar mı gerçekten? libido fazlası var adamların evet de RnR’da da yeri ehemmiyeti yok değil o libidonun hatta direk drag queen tavırların. bir ömür harcadı glamciler hani.
ben CoF dinlerken öyle büyük iş başardığımı hiç düşünmedim de ildjarn’dan dark throne’a herhangi bir nordik ağabeye saygısızlık olduğunu da düşünmedim. şu adı metalle kaynaşmış SF’li grubun yaptığı bin kat daha kötü bir “satış”tı bence ama zevk meselesi elbette.
“Zevk alma kulaklarıyla bu fazla batmıyor, ama davulları takip edeyim, gitarlara kulak kesileyim gibi şeyler dediğinizde birtakım eğretilikler kulağı negatif bağlamda taciz edebiliyorlar.”
Böyle durumlarda tek tek enstrümanları takip etmek yerine, hepsinin yarattığı armoniye kulak vermeyi tavsiye ediyorlar.
Funeral in carpathia
Çok epik bir şarkı. İmajlarından dolayı beğenilmiyor pek cod ama 94, 96 ve 98 de yaptıkları albümler çok muhteşem gerçekten. Ve özgünlüklerine de şapka çıkarıyorum
albümün prodüksüyonu ile ilgili yazılanlara tamamen katılmakla birlikte bi noktada da kısmen katılamicam:şöyle ki kritikte cradle müziğinde gitarların hiç bir zaman çok dominant olmadığından bahsedilmiş..bu yargıyı grubun ilk dönem müzikleri için kullanmak kabul görebilir ancak bence bir thornography albümü tamamiyle gitarların hakimiyetinde kaydedilmiş.
ayrıca,kritik de son derece akıcı ve açıklayıcı yazılmış.yazarın eline koluna sağlık
02.04.2011
@patogonomic, Aslında haklısın tam ifade edememişim. İlk dönemlerinde hem gitar soundu gerideydi, hem de çalınım olarak gitarlar pek birşey vaat etmiyorlardı. Sonraki dönemlerinde rif bazlı şarkı yazılımı yoluna gittiler, Damnation And A Day ve sonrasında özellikle. Ama yine de performans ve yaratıcılık olarak gitarlarda çok ciddi bir sınıf atlaması olmadı bence. Özetle ilk dönem hem sound hem çalınımlar, son dönemde sadece çalınımlar silikliğin çok ötesinde değil bence. Teşekkür ederim bu arada. :)
Bu albümlerine hastayım resmen. Tapıyorum derler ya hani, ondan işte, ondan kelli basarım 10′u. A Gothic Romance, Funeral in Carpathia, Malice Through the Looking Glass ve Dusk and Her Embrace şarkılarına hasta oluyorum. Özellikle Title Track’in ortasında hatun vokalin söylediği sözler falan direk eriyorum böyle. Vampirizm yaşasın falan diyorum, albüm bitince düzeliyorum :D
cradle’ın en iyi albümü.gerçekten de eşsiz. çıtası çok yüksek. bi daha da tutturamadı.
off süper bir albümdür. gothic ile black metal çok iyi sentez edilmiş. şimdiden afiyet olsun herkese.
Malice Through the Looking Glass çok güzel şarkı
2000′lerin en çok kötülenen grubu cradle of filth’dir heralde. albümü tam olarak hatırlayamamkla birlikte bence fena olmayan bir albümdü. malice through the looking glass güzel bir şarkı bence de.
Çok güzel olmuş ellerine sağlık.
Bu arada artık ‘Astral Seyahate Giriş’ yapsak uygun bir zamanda:)
03.04.2011
@Momentum, İşte o gizemli şahıs. :D Momentum sağlandı, artık gizemler çorap söküğü gibi çözülür aslan PA okurları tarafından. :D
Sen akşam 6′dan önce uyanmaya başla da o girişi yapalım. :)
Cradle of Filth’in ilk dönemlerinde gerçekten acayip uğursuz bir hava var. Önyargılı olmamak gerçekten zor ama son dönemi dışında baya başarılı buluyorum ben.
bu albüme sekizin altında not verenler! size diyorum. yaklaşın yamacıma yamacıma :) nerde benim meşe odu…
Şaka maka adamlar “düğüne giden elti” imajı ve makyajıyla 11 albüm yapmış. Sevemediğim gruptur. The Principle of Evil Made Flesh albümü tek dinleyebildiğim albümleridir.
03.04.2011
@zafer, “düğüne giden elti” çok iyiymiş :D
03.04.2011
@zafer, Bu imajlar gene iyi. Son albüm tanıtımlarındaki simli mor kaşlardan yanak üstlerine ulaşan makyaj tam bir komediydi. :D
03.04.2011
@Aeonian_Lich, her an bi taraflarından bi trabzon burması bi beşi bi yerde çıkacak gibi.
bu kadar defansif bir kritik okumamıştım,
hani 80ler gay pop olsa daha rahat yazılır gibi
bizim maço metal kitlesi karşısında sanki.
güzel şovdu bence tüm bir CoF diskografisi,
özellikle Dusk…
artık gani gani sıkıldım kendi adıma ayrı konu.
makyajlı, feminen vs diye erkeklik
savunusuna geçenlere de tarih deathstarz,
envai çeşit metalcore, emo verdi müstehaktır.
tebrikler.
03.04.2011
@the kidd (mutlu yetkin), doğum kontrol hapı yerine reçete ediliyormuş bu albüm
03.04.2011
@the kidd (mutlu yetkin), Teşekkürler. Aslında defansifliği salt bilinçlice yapmamıştım ama haklısın sanırım. Zira Cradle gibi, Rhapsody Of Fire gibi, yer yer Children Of Bodom gibi grupların biraz fazlaca haksız önyargılı eleştirilere ve aşağılamalara maruz kaldıklarını düşünüyor, birkaç kişiye bile bir takım güzelliklerini farkettirmede bir kıvılcım çaktırabilsem kardır motivasyonuyla yazıyorum bu tarz kritikleri. Ha ciddi anlamda daşşak konusu edilecek çok fazla şeyleri de var bu grupların. Ona katılmamam mümkün değil. Ama, ama işte…
Ama rahatsız bir biçimde yazmadığım konusunda iddialıyım. Eğlenerek yazdım hatta yazıyı epeyce. :)
Teşekkürler…
Her yazıya yorum yapanlar içinden bir adet üstün zekalı çıkmak zorunda ya, bu yazının ki kim olacak acayıp merak ediyorum. Malum, kişi tarafından beğenilmeyen grubun tüm albümleri rezil ötesi olmak zorunda. Kim çıkıp artistlik yapacak acaba…
keşke sıkı bir bm elitisti olsam da keyfini süre süre nefret edebilsem dedirten bir grup. nefret paylaşmak da güzel olabilir zaman zaman.
03.04.2011
@Ertuna Yavuz, ya o kadar mı gerçekten? libido fazlası var adamların evet de RnR’da da yeri ehemmiyeti yok değil o libidonun hatta direk drag queen tavırların. bir ömür harcadı glamciler hani.
ben CoF dinlerken öyle büyük iş başardığımı hiç düşünmedim de ildjarn’dan dark throne’a herhangi bir nordik ağabeye saygısızlık olduğunu da düşünmedim. şu adı metalle kaynaşmış SF’li grubun yaptığı bin kat daha kötü bir “satış”tı bence ama zevk meselesi elbette.
“Zevk alma kulaklarıyla bu fazla batmıyor, ama davulları takip edeyim, gitarlara kulak kesileyim gibi şeyler dediğinizde birtakım eğretilikler kulağı negatif bağlamda taciz edebiliyorlar.”
Böyle durumlarda tek tek enstrümanları takip etmek yerine, hepsinin yarattığı armoniye kulak vermeyi tavsiye ediyorlar.
Funeral in carpathia
Çok epik bir şarkı. İmajlarından dolayı beğenilmiyor pek cod ama 94, 96 ve 98 de yaptıkları albümler çok muhteşem gerçekten. Ve özgünlüklerine de şapka çıkarıyorum