Hayatımda aldığım ilk korsan CD ile karşınızdayım bugün. Ankara’da doktorluk yapan dayımı ziyarete gittiğim 1996 dolaylarında, sokakta yürürken yere serili şekilde gördüğüm CD’ler arasından, ne olduğu hakkında bir fikrimin olmadığı bu albümü “Hmm” şeklinde 3 saniyelik bir düşüncenin akabinde almıştım. Bunun sebebi, hiç ilgim olmamasına rağmen o dönem adını sıkça duyduğum FRP olayında ismi geçen Gandalf kelimesini arka kapakta görmem ve “Metal ve FRP aynı pakette? Enteresan” dememdi.
FRP konusundaki ilgim o günden sonra en fazla birkaç adım ilerlemiş olsa da (“hiç yok”tan hallice), metale olan bağlılığım gün geçtikçe arttı ve ben de kendimi Moria Madenleri’nde demir işçisi olarak buluverdim (Bak çok kötü bir espri çabasında olmama rağmen gruba gönderme yapmayı da başarıyorum).
Her neyse, “Battalions of Fear” BLIND GUARDIAN’la tanışma albümümdür. Günümüzdeki BLIND GUARDIAN’dan epey farklı olsa da, “Battalions of Fear” heavy metal, speed metal, thrash metal, power metal kırması güzel içeriğiyle, grubun büyük potansiyelini o günden gösteren bir iş olarak göze çarpıyor. Aslında bu bile hafif bir ifade, zira grup daha ilk albümü çıkmadan dahi yapabileceklerini göstermeye başlamıştı. Adlarını BLIND GUARDIAN yapmadan önceki isimleri olan, ancak demolarını mağazaların black metal raflarında görünce “Anam nooluyo” deyip değiştirmeye karar verdikleri LUCIFER’S HERITAGE günlerinde yaptıkları şarkılar bile, türün günümüzdeki pek çok grubunun yapabildiklerinin baya ötesinde. Adı sonradan Wizard’s Crown olan Halloween ve en sevdiğim birkaç BLIND GUARDIAN şarkısından biri olan Gandalf’s Rebirth, ilk ürünlerini ortaya koyan bir grup için bir hayli olgun eserler. Özellikle Gandalf’s Rebirth’ün, muhteşem melodilerine rağmen grubun azılı hayranlarınca bile görmezden gelinen, unutulan bir şarkı olması garibime gidiyor.
“Battalions of Fear”a bakarsak, karşımızda yoğun şekilde HELLOWEEN etkisi barındıran, thrash metali BLIND GUARDIAN’da bir daha göremeyeceğimiz kadar fazla barındıran, Hansi’nin yüksek oktavlarının kendilerini belli etmediği bir albüm görüyoruz. Grubun ilk andan özdeşleştiği Tolkien referanslarının gırla gittiği albümdeki şarkılardan, bonus durumdaki Gandalf’s Rebirth’ü de sayarasak, 5 tanesinde Tolkien referansı görmek mümkün. Onlar haricinde, İsa’nın Çilesi şeklinde geçen The Martyr ve albüme adını veren ve A.B.D.’deki Reagan yönetimine verip veriştiren Battalions of Fear da yine suya sabuna dokunan şarkılar.
Grubun olabilecek en çiğ halini gösteren albümde bence en güçlü parlayan kişi, Hansi’yle birlikte albümdeki tüm şarkılardan sorumlu olan (ancak gitarist olması sebebiyle muhtemelen daha bir sorumlu olan) André Olbrich. Melodi ve soloları, daha o günden özgün bir gitaristin ayak sesleri olarak algılanmakla kalmıyor, yıllar sonra bile kullandığı bazı melodi ve solo kalıplarının ufak belirteçleri de, ta o günden kendilerini orada burada ifşa ediyorlar.
Hansi’ye gelince, o dönem büyük ilham aldıkları HELLOWEEN’de Kai Hansen’in coşkulu vokallerine kıyasla daha tok ve sınırlı gözüken bu şeker insanın zamanla kendini nasıl geliştirdiğini ve ne gibi manyaklıklar yaptığını hepimiz biliyoruz. Çıkabildiği notalar albümden albüme yükselen Hansi, bu albümde, kendine has bir ses rengi olan herhangi bir metal vokalistinden fazlasını sergilemiyor. Buna rağmen o karakteristik tınısı sayesinde söyleyenin kendisi olduğunu ilk andan belli ediyor.
Yavaştan kapatırsak, “Battalions of Fear” grubun severleriyle yaptığım muhabbetlerde bile çok az bilindiğini gördüğümden olacak daha bir fazla sevdiğim, sonranın muazzam BLIND GUARDIAN’ının ufak sinyallerini vermesinden ötürü zaman zaman gülümseten, orta kararın az üstü bir speed metal albümü. Şahsen sonrasındaki “Follow the Blind”dan daha çok sevdiğim bu albümü, grubu “Tales from the Twilight World”den itibaren tanıyorsanız ve “nereden nereye geldiler” türü bir düşünceye kapılmak istiyorsanız, bence bir dinlemelisiniz.
Kadro Hansi Kürsch: Vokal, bas
André Olbrich: Gitar
Marcus Siepen: Gitar
Thomas Stauch: Davul
Şarkılar 1. Majesty
2. Guardian of the Blind
3. Trial by the Archon
4. Wizard's Crown
5. Run for the Night
6. The Martyr
7. Battalions of Fear
8. By the Gates of Moria
9. Gandalf's Rebirth
Bir buna bir de Imaginations from the Other Side’a bakıp Andre Olbrich’in düzenleme ve kompozisyon konusunda aldığı yolu görüp de şaşırmamak elde değil. İsmail Köybaşı’ndan Gareth Bale’e uzanan yol resmen.
Grup üyeleri kendini geliştirmiş, grup kendi kalıbını oturtmuş olabilir ama grubun özü hep aynı, hissettirilenler hep aynı… Güzel bir kritik olmuş, ellerine sağlık. Ben albümün kapağıyla ilgili bir yorum da görmek isterdim…
Erken dönem Blind Guardiancısı olarak en sevdiğim BL albümüdür.Albümdeki amatör heyecanı hevesi dinlerken resmen hissedersiniz.Albümde o amatörlüğün getirdiği değişik bir ruh vardır.(Veya çok sevdiğimden bana öyle geliyor)
Majesty’nin hatrına bastım 7′yi. Yoksa en az sevdiğim BG albümüdür. Güzel kritik.
Bir buna bir de Imaginations from the Other Side’a bakıp Andre Olbrich’in düzenleme ve kompozisyon konusunda aldığı yolu görüp de şaşırmamak elde değil. İsmail Köybaşı’ndan Gareth Bale’e uzanan yol resmen.
Grup üyeleri kendini geliştirmiş, grup kendi kalıbını oturtmuş olabilir ama grubun özü hep aynı, hissettirilenler hep aynı… Güzel bir kritik olmuş, ellerine sağlık. Ben albümün kapağıyla ilgili bir yorum da görmek isterdim…
Erken dönem Blind Guardiancısı olarak en sevdiğim BL albümüdür.Albümdeki amatör heyecanı hevesi dinlerken resmen hissedersiniz.Albümde o amatörlüğün getirdiği değişik bir ruh vardır.(Veya çok sevdiğimden bana öyle geliyor)
OOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOHHHHHHH MAJESTYYYYYYYYYY