Yine bir Sadus kritiğiyle karşınızdayım. Daha önce kullandığım çoğu tabiri burda da kullanacağım gibi. Hadi hayırlısı.
Sadus dinlemeye “Elements of Anger“la başlamıştım ki yakın bir zamanda (sanırım 1 yıl sonra kadar) “Out for Blood” albümü çıktı. “Out for Blood” çıktığı sıralarda Sadus’un ilk albümlerini hazmetmeye çalışıyordum. Çok old school olduğu için bir türlü tad alamıyordum. Sevmezdim de zaten pek. “Illusions” ve “Swallowed in Black” dinledikten sonra bir de “A Vision of Misery”yi deneyeyim dedim ve 1-2 şarkı sonra direkt “Oha lan iyi albüme benziyor” tepkisini verdim. Through the Eyes of Greed’in başlarındaki o bas atraksiyonu aklımı çıkarmıştı anormal bir şekilde. Bu da daha yeni bas çalmaya başladığımdan olsa gerek. Yapılan her hızlı şey inanılmaz gelirdi bana. Derken, albümün ortalarını falan geçip sonlarına geldiğimde daha ilk dinleyişimde albümü sindirmiş, hastası bile olmuştum.
“Elements of Anger” kritiğimde bahsettiğim gibi bu albüm Sadus’un geçiş döneminin tabanını oluşturmuş ve grubun yeni tarzının yavaş yavaş oluşmasına zemin hazırlamıştır. Eski old school temposu azalmış yerini daha çok “aksak” ritimler almış ve de bir diğer unsur olan “bas gitar” iyiden iyiye “Ben de varım ulan!” demeye başlamıştır.
Şarkı şarkı incelemeyi tercih etmediğimden dolayı birkaç parçanın üzerinden ufak ufak geçeceğim. Echoes of Forever’la başlayayım. Bana göre albümün başyapıtı, müzikal açıdan kesinlikle çok kaliteli (En azından Sadus parçaları içinde). Ritmin sürekli değiştiği ve içi hoş eden tuhaf bir bas solosuna sahip enfes bir parça. En çok keyif veren parçalar ise Slave to Misery ve Throwing Away the Day derim kesinlikle. Gitar solosu olarak da Machines kesinlikle çok dikkat çeken bir parça.
Biraz da müzik dışı kısmı ele alayım. Kapak tek kelimeyle “kötü” demek isterdim ama içim elvermiyor. O zamanın şartları öyleymiş desem kurtarmaz, yalan söylemiş olurum; adamların durumu yokmuş desem yine yalancı olurum. Ama kötü kapak işte evet, napalım. Biraz daha önem verilebilirmiş; örneğin “Swalloved in Black” gibi olsa idare edebilirdi. Bu işten baymış olsalar gerek “Out for Blood” albümünde “Dayayalım logoyu gitsin dayı ya, ne kasacağız artwork falan” demişler herhalde, ki şarkı sözleri de cabası. Neyse konuya dönelim.
Sound olarak ilk iki albüme göre biraz değişik diyebilirim. Gitarlar klasik Sadus sound’unu korumuş (“Out for Blood”da olaylar bambaşka tabii o ayrı). Yukarda da değindim, her basçı “Açsak biraz sesimi ya, duyulmuyor sanki” der; çünkü basın sesi bir bas gitarist için hiçbir zaman tatmin edici seviyede yüksek değildir (Steve Harris abimize de selamlar olsun bu arada). DiGiorgio iyice abarttığından ötürü, bas önemli ölçüde değiştirmiş sound’u. Davula gelirsek, tabii ki sound mevzusu kişiden kişiye değişiklik gösterebilir evet; ama bu albümün davul tonu hoşuma gidiyor benim. Özellikle bas gitarla çok uyumlu. Darren Travis’e değinmeye bile gerek yok zaten, her albümde olduğu gibi çığırıyor boğazı yırtılırmışcasına. Obituary ve Sadus arasındaki yakınlaşma da bundan kaynaklanıyor derim. Benim teorim bu.
Sırada Swallowed in Black var. Bundan sıkıldıysanız onu hiç okumayın derim.
Kadro Darren Travis: Vokal, gitar
Rob Moore: Gitar
Steve DiGiorgio: Bas
Jon Allen: Davul
Şarkılar 1. Through the Eyes of Greed
2. Valley of Dry Bones
3. Machines
4. Slave to Misery
5. Throwing Away the Day
6. Facelift
7. Deceptive Perceptions
8. Under the Knife ]
9. Echoes of Forever
Güzel! Emprovizasyon, disiplin, gelişim.
en hoşuma giden albümleri. durdurak bilmiyor veriyo coşkuyu adeta. steve’in tipe gel
bu albümde death de duyuyorum, obituary de, kreator da, slayer da.