Site yazarları olarak Finlandiya haftamızın açılışını yapacak grubu inanın çok düşündük. Hepimiz bir araya geldik, ortaya fikirler attık, tartıştık, yeri geli kavga ettik, yerlerde yuvarlandık ve sonunda fiziksel şiddet ve çeşitli mental manipülasyonlarla kazananı belirledik.
(Gerçekte olan: “İlk ne yaziym ki… Children of Bodom yaziym hadi…”)
Finlandiya denince akla gelen irili ufaklı grupların en meşhurlarından biri, elbette ki bu göl kıyısı gencoları. Biliyorum ki çoğu ülkede olduğu gibi Türkiye’deki metal kitlesinin de bu arkadaşlara karşı genel bir hoşnutsuzluğu, küçümsemesi, hatta nefreti var. Son yıllardaki hallerine bakınca benim de grubu pek benimsediğim söylenemez. Hatta sitedeki en düşük notlardan birini bu arkadaşların son albümüne verdim.
Ancak “Hatebreeder” deyince benim için akan sular durur. Bu fikre katılan olur mu bilmem, ama bence “Hatebreeder” doksanlar sonu Avrupa metali adına bir başyapıttır. Şimdi bayık gelen CHILDREN OF BODOM sound’unun tavan yaptığı, o dönem için tümüyle eşsiz, tümüyle özgün ve her açıdan ışıl ışıl parlayan bir albümdür.
İsteyenler sayfanın altlarına inip 1′lerini verebilirler, ben izninizle hayatta en sevdiğim 15-20 albümden biri olan “Hatebreeder”a girişeyim.
Albümün çıktığı 1999′da tanıştım CHILDREN OF BODOM’la. Audiogalaxy’den indirdiğim bu albümü, bir şehirler arası yolculukta CD çalarıma atmış ve Harem otogarından çıkışımızla birlikte dinlemeye başlamıştım. Warheart’ın ilk notasından başlayan, heyecanlarla, büyülenmelerle, hayranlıklarla, kısacası çalan müziğe aşık olmakla geçen saatler yaşadım. Belki beş, belki altı kez döndü albüm. Onlar nasıl güzel melodiler, nasıl manyak sololar, nasıl cillop düzenlemelerdi. 18 yaşındaki narin aklım adeta yerinden çıkmış, aldığım zevkten dolayı çalan müziği neredeyse gülümseyerek dinler bir hale gelmiştim.
Warheart’ın gizemli melodileri, Silent Night Bodom Night’ın “Bu grup çok büyüyecek, devasa bir grup olacak” düşünceleriyle geçen düzenlemeleri, Bed of Razors’ın, Towards Dead End’in başka hiçbir gruba benzemezliği, Children of Bodom’un duyduğum en gaz şarkılardan biri oluşu, hepsi benim için “Hatebreeder”ı almış, her dinleyişte daha da yukarılara taşıyarak hayatımda yer eden albümlerden biri yapmıştı.
Grubun külliyatını hatmettikten sonra baktığımda da “Hatebreeder”ı grubun kariyerindeki en iyi albüm olarak görüyorum. INEARTHED zamanlarından gelen şarkıların geliştirilmesiyle meydana gelen “Something Wild”ın üstüne pek çok olgunluk unsuru konarak oluşturulan albüm, neo-klasik gitar kullanımını power metalin gaz yanıyla birleştirmiş, üstüne CRADLE OF FILTH’i anımsatan senfonik/gotik klavyeler ve en üstüne de yırtıcı vokaller koyarak son derece özgün bir sound oluşturmuştu. Şimdi hepimiz kanıksamış olsak da, bundan on küsür yıl önce bu sound’un gerçekten de benzeri yoktu.
Günümüzün en meşhur metal figürlerinden biri olan Alexi Laiho’nun bazılarını 14 yaşındayken yazdığı bölümlerin, melodilerin de olduğu albüm, bu heyecanlı gençlerin gelecekte adlarından çok söz ettireceklerini bas bas bağıran bir havaya sahip. Henüz yirmili yaşlarındaki bu “çocukların” daha ikinci albümlerinin kitapçığına “Tüm hayranlarımıza teşekkürler! Sizleri çok seviyoruz! Geri kalanlaraysa tek diyeceğimiz şey: FUCK YOU!!!” şeklinde bir ibare koyacak kadar iddialı olmaları, grubun bugün geldiği konumun da tesadüf olmadığnın bir kanıtı. Müziklerinin yanında çoğuna göstermelik gelen çılgın/asi/”rocker” bir tavrı da olan grup, Alexi’nin önderliğinde yıllardır durmaksızın çalşıyor, konserler veriyorlar ve giderek büyüyor.
Başta da dediğim gibi uzunca bir süredir saçmalamakta ve kendini tekrar etmekte olan CHILDREN OF BODOM, özellikle ilk üç albümüyle çok iyi bir başlangıç yapmış, bugün yarattığı dev kitlenin temellerini atmıştı. Bu açıdan grubu ilk üç albümüyle kendine özgü işler yapıp bir sürü grubu etkileyen ve sonradan da sıvamaya başlayan KoRn’a benzetiyorum.
Her neyse, “Hatebreeder” bence mükkemmel bir albümdür. Madem Fin haftasındayız, bu fikre katılmayanlara da r’si bastırılan cinsten bir “Perrrrrrkele!” göndereyim.
Kadro Alexi "Wildchild" Laiho: Vokal, gitar
Alexander Kuoppala: Gitar
Henkka T. Blacksmith: Bas
Janne Warman: Klavye
Jaska W. Raatikainen: Davul
Şarkılar 1. Warheart
2. Silent Night, Bodom Night
3. Hatebreeder
4. Bed of Razors
5. Towards Dead End
6. Black Widow
7. Wrath Within
8. Children of Bodom
9. Downfall
değişiklik olsun diye böyle konsept haftalar yapalım dedik. farklı konseptlerde haftalık albümler ve o haftaya özel yeni banner’lar koyarak küçük sevimlilikler yapacağız böyle.
Muhteşem bir albüm. Çığır açıcı bile denebilir. Benden de 8.5 dan 9 çalışır. Albümde tek benimseyemediğim şey, bas gitarlar. dikkat edin, bir garip. bazen çok yoğun gibi, grind ritimlerin arkasında ise yok gibi, uğultu gibi. Yoksa ben de küsuratsız bir 9 verirdim. Kritik için teşekkürler…
@lefthandpath, albüm kapakları klasik asarım keserim temalı işte, sanırım her albüm kapağında o oraklı adamı kullanıyorlar, iron maiden’in eddy’si misali.
Something Wild mı Hatebreeder mı favori albümüm karar veremiyorum ama Hatebreeder çok daha eli yüzü düzgün, toparlanmış bir albüm. “Children Of Bodom’un olayı ne hacı?” sorusunun cevabı özetle bu albümdür.
yazıda bahsetmemişim ama bu albümdeki klavye tonları, hatta genel olarak CoB klavye tonları sonradan çok grubu etkiledi gibi. Garip bi havası var. Mesela Black Widow’un başındaki klavyeler çok gizemli bi şeymiş gibi duruyolar, halbuki Miami Vice’ın bi bölümünden alınan neşeli bi müzik aslında.
8-9 falan diil net 10′u basarım bu albüme. Something Wild’ı kapağını beğenerek alıp vurulmuştum, bu albüm çıktığında da grubun bende sağlam kredisi vardı ama o krediden hiç yemediler. Bu adamların sonradan çıkardıkları tüm dünyada box set’i sınırlı basılan Tokyo Warhearts’a da öğrenci halimle küçük bi servet ödeyip sahip olmuştum. Hatebreeder benim de en sevdiğim albümlerdendir, lakin sonrasında çok ağır sapıttılar. Güzel kritik.
@Deniz Can Karaca, sağol. Bu adamların ilk üç albümü hakkaten iyi. Özellikle bu ve Something Wild. Bi de Sinergy’nin Suicide By My Side’ı için yarı-CoB albümü denebilir aslında, o albüm Follow the Reaper sonrasındaki tüm CoB albümlerinden iyi bence.
Kahvaltıyla beraber güzel gitti kritik sabah sabahta nostalji yaşatmış oldu. COB’un tek sevdiğim albümü. Follow the Reaper’ı bu albümün yarısı kadar bile sevmemiştim. İçlerine Slayer girdikten sonra müziklerinin bir çekiciliği kalmadı zaten.
albümden Downfall’un başındaki klavyelerin aynısı yaygın bi telefon zili. ikide bir başlıyo, aha da doenfall diyorum, sonra birden “aloo”yla son buluyo bütün umutlarım.
children of bodom mu, in flames mi, dark tranquillity mi deseniz hiç düşünmeden cob derim. saydığım grupların en iyi dönemlerinin soundlarını hatırladığımda bana en sempatik, en yakın gelen cob çünkü.(onları da severim yanlış anlaşılmasın) albüme de 10′u bastım, kritik de gayet güzel anlatmış her şeyi.
hayatımda dinlediğim en iyi albüm sanırım bu. böyle bir kararı vermek çok zordur ama milyon tane albüm dinledim hiçbiri de şu albümün verdiği kadar zevk vermedi bana.
ulan aylar, yıllar sonra albümü gene indirip dinliyorum şu an, işte öyle bi albüm. gelmiş geçmiş en iyi 10 metal albümünden biri kanımca, hayatımın albümlerinden, off çok bi başka seviyorum lan bu albümü.
Sürat teknesi gibi albüm. Her şarkısı dönem dönem favorim olduğundan, hala en iyi şarkısı hakkında net bir karar veremiyorum. 10′u kabak gibi hakeden nadir albümlerden.
Ankara’da okuyup bir yandan da metal CD satışı yapan bir arkadaşım vardı. Telefonda “Yeni bir şeyler var mı dinleyebileceğim?” demiştim. Cevabı “Oğuz, CoB’un yeni CD’sini bulduk, bu sefer kapak yeşil, çekeyim mi sana da?” olmuştu. O gün bugündür -ki temizinden 16 sene diyebiliriz buna- neredeyse aynı keyifle dinliyorum albümü. Çok ilginç valla.
Aman Allah’ım o ne melodi, o ne riff, o ne solo. Tappinglerin, sweep pickinglerin havada uçuştuğu, klavyenin bile sweep picking attığı, adamın (Alexi Laiho) hem vokal yapıp aynı anda solo attığı (düz solo da değil sweep pickingli solo), müzikal olarak Metallica – …And Justice For All, Death – The Sound of Perseverance, Dissection – Storm of the Light’s Bane ve şu an alkollü kafayla aklıma gelmeyen bir kaç albümle birlikte çoooooook ayrı bir seviyede gördüğüm, hatta gelmiş geçmiş en iyi 10 metal albümü listeme çok rahatlıkla girebilecek, müzik olarak da tanımlayamadığım (iyi anlamda), ”bu müzikse diğerleri ne” dediğim, 20 yaşında da 32 yaşında da aynı zevki aldığım ve gece gece şaftımı kaydıran, bu dünyadan olmayan, çok acayip, çok tuhaf bir şey. 10/10. Net, temiz.
Çok konsantrasyon gerektiren işler sırasında yeni albüm dinlememeyi tercih ediyorum. Bugün sabah 6′dan beri çalışıyorum ve hep uzun zamandır dinlemediğim eski albümleri dinliyorum. Hatebreeder’ı da yıllardır baştan sona dinlememiştim. Harbiden müthiş albüm. Uzun süre dinlemeyince daha iyi anlıyor insan.
değişiklik olsun diye böyle konsept haftalar yapalım dedik. farklı konseptlerde haftalık albümler ve o haftaya özel yeni banner’lar koyarak küçük sevimlilikler yapacağız böyle.
12.07.2010
@Ahmet Saraçoğlu, ne kadar güzel bi olaydır bu walla anlatamam
madem Fin haftasındayız, yarın için amorphis – elegy yi gönderebilirim umarım ^^
Muhteşem bir albüm. Çığır açıcı bile denebilir. Benden de 8.5 dan 9 çalışır. Albümde tek benimseyemediğim şey, bas gitarlar. dikkat edin, bir garip. bazen çok yoğun gibi, grind ritimlerin arkasında ise yok gibi, uğultu gibi. Yoksa ben de küsuratsız bir 9 verirdim. Kritik için teşekkürler…
Children Of Bodom’un hiçbir dönemini sevmiyorum ama Towards Dead End’in Nintendo oyunları-vari düzenlemesine hastayım. Hakikaten güzel şarkı.
children of bodom’u hiç sevmiyorum. bu albümlerini de hiç sevmiyorum. alexi laiho’yu da hiç rerörörerö…
overkill yeşili değil mi bu :D
12.07.2010
@baldur, evet ya bazen video cliplerinde habire uçan bi yeşil yaratık vardı kanatlı!!??
12.07.2010
@baldur, yarıldım.
bi aralar çok takmıştım bu albüme, her gün bi silent night bodom night dinlemesem rahatlayamıyordum. benden bi 8 işler.
bu grubua karşı bir önyargım yok ama albüm kapakları berbat ötesi:)
12.07.2010
@lefthandpath, albüm kapakları klasik asarım keserim temalı işte, sanırım her albüm kapağında o oraklı adamı kullanıyorlar, iron maiden’in eddy’si misali.
15.07.2010
@baldur, evet grubun maskotu olmuş ama karakterin sunumu kötü olunca göze batıyor. şimdi tarvis smith in ellerine bıraksalar fena mı olur :D
Bence COB’un yaptığı en iyi albüm..
Something Wild mı Hatebreeder mı favori albümüm karar veremiyorum ama Hatebreeder çok daha eli yüzü düzgün, toparlanmış bir albüm. “Children Of Bodom’un olayı ne hacı?” sorusunun cevabı özetle bu albümdür.
yazıda bahsetmemişim ama bu albümdeki klavye tonları, hatta genel olarak CoB klavye tonları sonradan çok grubu etkiledi gibi. Garip bi havası var. Mesela Black Widow’un başındaki klavyeler çok gizemli bi şeymiş gibi duruyolar, halbuki Miami Vice’ın bi bölümünden alınan neşeli bi müzik aslında.
8-9 falan diil net 10′u basarım bu albüme. Something Wild’ı kapağını beğenerek alıp vurulmuştum, bu albüm çıktığında da grubun bende sağlam kredisi vardı ama o krediden hiç yemediler. Bu adamların sonradan çıkardıkları tüm dünyada box set’i sınırlı basılan Tokyo Warhearts’a da öğrenci halimle küçük bi servet ödeyip sahip olmuştum. Hatebreeder benim de en sevdiğim albümlerdendir, lakin sonrasında çok ağır sapıttılar. Güzel kritik.
13.07.2010
@Deniz Can Karaca, sağol. Bu adamların ilk üç albümü hakkaten iyi. Özellikle bu ve Something Wild. Bi de Sinergy’nin Suicide By My Side’ı için yarı-CoB albümü denebilir aslında, o albüm Follow the Reaper sonrasındaki tüm CoB albümlerinden iyi bence.
Kahvaltıyla beraber güzel gitti kritik sabah sabahta nostalji yaşatmış oldu. COB’un tek sevdiğim albümü. Follow the Reaper’ı bu albümün yarısı kadar bile sevmemiştim. İçlerine Slayer girdikten sonra müziklerinin bir çekiciliği kalmadı zaten.
Finlandiya demişken Nightwish de bekliyoruz.
14.07.2010
@nazo, yarın ola hayrola.
albümden Downfall’un başındaki klavyelerin aynısı yaygın bi telefon zili. ikide bir başlıyo, aha da doenfall diyorum, sonra birden “aloo”yla son buluyo bütün umutlarım.
http://www.youtube.com/watch?v=ZH2njcV46WI
death metal denmiş. bildiğin black metal bu.
ne kadar extreme müzik varsa death metal diye geçiyor artık :)
05.09.2011
@Junkie Ghoul, black metal de değil bildiğin extreme power metal :)
bed of razors’ın girişi, annihilator’ın brain dance şarkısının sonlarından alıntı gibi geldi. epey benziyor.
http://www.youtube.com/watch?v=g-TSwuUk4FI&t=3m54s
children of bodom mu, in flames mi, dark tranquillity mi deseniz hiç düşünmeden cob derim. saydığım grupların en iyi dönemlerinin soundlarını hatırladığımda bana en sempatik, en yakın gelen cob çünkü.(onları da severim yanlış anlaşılmasın) albüme de 10′u bastım, kritik de gayet güzel anlatmış her şeyi.
04.01.2012
bu arada unutmuşum 2 de taş gibi bonus şarkısı var albümün. biri de iron maiden’ın aces high’ı.
hayatımda dinlediğim en iyi albüm sanırım bu. böyle bir kararı vermek çok zordur ama milyon tane albüm dinledim hiçbiri de şu albümün verdiği kadar zevk vermedi bana.
aşığım sana hatebreeder
britney spears cover’ı yapan gruptan ne beklenebilir ki.ağzılarıyla kuş tutsalar boş.evet dar kafalıyım.
26.04.2012
@saw you drown, Dar kafalılık degilde, cahillik desek tam oturur
26.04.2012
@saw you drown, Bunun adı başka bi şey.
10 üzerinden 10 bile vermem. 10 üzerinden 10 verdigim albümlerden bile 3 4 kat daha iyidir. bu albümü anlatirken terliyorum gerisini siz düsünün
ulan aylar, yıllar sonra albümü gene indirip dinliyorum şu an, işte öyle bi albüm. gelmiş geçmiş en iyi 10 metal albümünden biri kanımca, hayatımın albümlerinden, off çok bi başka seviyorum lan bu albümü.
Sürat teknesi gibi albüm. Her şarkısı dönem dönem favorim olduğundan, hala en iyi şarkısı hakkında net bir karar veremiyorum. 10′u kabak gibi hakeden nadir albümlerden.
Ankara’da okuyup bir yandan da metal CD satışı yapan bir arkadaşım vardı. Telefonda “Yeni bir şeyler var mı dinleyebileceğim?” demiştim. Cevabı “Oğuz, CoB’un yeni CD’sini bulduk, bu sefer kapak yeşil, çekeyim mi sana da?” olmuştu. O gün bugündür -ki temizinden 16 sene diyebiliriz buna- neredeyse aynı keyifle dinliyorum albümü. Çok ilginç valla.
Aman Allah’ım o ne melodi, o ne riff, o ne solo. Tappinglerin, sweep pickinglerin havada uçuştuğu, klavyenin bile sweep picking attığı, adamın (Alexi Laiho) hem vokal yapıp aynı anda solo attığı (düz solo da değil sweep pickingli solo), müzikal olarak Metallica – …And Justice For All, Death – The Sound of Perseverance, Dissection – Storm of the Light’s Bane ve şu an alkollü kafayla aklıma gelmeyen bir kaç albümle birlikte çoooooook ayrı bir seviyede gördüğüm, hatta gelmiş geçmiş en iyi 10 metal albümü listeme çok rahatlıkla girebilecek, müzik olarak da tanımlayamadığım (iyi anlamda), ”bu müzikse diğerleri ne” dediğim, 20 yaşında da 32 yaşında da aynı zevki aldığım ve gece gece şaftımı kaydıran, bu dünyadan olmayan, çok acayip, çok tuhaf bir şey. 10/10. Net, temiz.
Çok konsantrasyon gerektiren işler sırasında yeni albüm dinlememeyi tercih ediyorum. Bugün sabah 6′dan beri çalışıyorum ve hep uzun zamandır dinlemediğim eski albümleri dinliyorum. Hatebreeder’ı da yıllardır baştan sona dinlememiştim. Harbiden müthiş albüm. Uzun süre dinlemeyince daha iyi anlıyor insan.
For the reaper wants more…