seksenlerin ikinci yarısı tüm metal tarihinin en üretken ve güçlü zamanlarından biri, belki de birincisi. Belirli alt türlerin ayrışmaya başlamasıyla birlikte belirli bir türün derinlerine inmek ve o türün sınırlarını zorlamak da yine bu dönemin en değerli olaylarından biri.
Seksenlerin ilk yarısında METALLICA, SLAYER, MEGADETH, ANTHRAX dörtlüsü ve diğer pek çok grup tarafından çılgıncasına icra edilen thrash metal, daha ekstrem türler ortaya çıkana dek elbette ki seksenlere damga vurmuş ve bu sayede thrash metal özelinde bu türün en uç örneklerini yapan, “thrash metalde daha ne yapılabilir?” sorusunu soran gruplar öne çıkmıştı.
PA’da thrash metalin daha progresif, daha teknik taraflarına eğilen grupları pek çok kez işledik. En yakın zamanda türün belki de en önemli ve en ilham verici grubu olan VOIVOD’un başyapıtlarından biri olan “Killing Technology”den bahsettik. Ne var ki olayı VOIVOD’un ulaştığı veya tercih ettiği komplekslik seviyesinin de üstüne çıkaran ve temelinde thrash metal unsurları olsa da progresif ve teknik tarafların çok daha baskın tarafa geldiği gruplar da var.
Bu gruplar o dönem için çok da fazla değillerdi ve seksenlerin ikinci yarısında teknik olarak en uç örnekleri düşündüğümüzde aklımıza gelen ve belki de diğer herkesten daha çok öne çıkan bir tane grup var.
Elbette ki CORONER, MEKONG DELTA, TOXIK gibi thrash metali teknik bir anlayışla icra eden gruplar vardı, ancak kadrosundaki müzisyenlerin teknik kabiliyeti ve bambaşka kafalarda oluşu nedeniyle bir grup yine de benzerlerinden ayrışıyordu. Bu topluluk, metal tarihinde thrash metal temelli müzikte gitar kullanımını belki en üst düzeye çıkaran grup olan WATCHTOWER’dı.
WATCHTOWER 1985’te çıkan ilk albümü “Energetic Disassembly” ile zaten sıra dışı bir giriş yaptıktan sonra 1989 çıkışlı ikinci albümü “Control and Resistance” öncesinde kadrosuna Ron Jarzombek’i eklemiş ve bu sayede teknik beceri ve manyaklık açısından sınırlarını epey bir genişletmişti. Ron Jarzombek sonradan SPASTIC INK ve BLOTTED SCIENCE’ta da göreceğimiz üzere inanılmaz bir gitaristti ve sadece çok iyi gitar çalmanın ötesinde kimsenin akıl etmediği şeyler yapıyor, gitar üzerinde kendi geliştirdiği birtakım sistemleri uyguluyor ve resmen “gitar çalan çılgın profesör” gibi takılıyordu.
Albümü dinlediğimizde gördüğümüz üzere WATCHTOWER teknik beceri ve üst düzey kompleks şarkı yapılarını gayet dinlenebilir ve müzikal olmaktan sapmayan bir anlayışla sunuyor, bu sayede sadece enstrüman meraklılarının seveceği türde teorik bir grup olmaktan kurtuluyordu. WATCHTOWER cesurdu, cüretkârdı, sıra dışıydı, üst düzeydi, taklit edilemezdi. Ne var ki bu şekilde tarif edilebilecek başka gruplar da vardı. WATCHTOWER’ın farkı, grubu oluşturan elemanların her birinin “bizim sınıfta bir manyak vardı” şeklinde tarif edilebilecek müzik okulu mezunları gibi olmalarıydı. WATCHTOWER’ın farkı buydu; WATCHTOWER müzisyenlik açısından diğer herkesten daha manyaktı ve bunu anlamlı, dinlenebilir şarkılar olarak sunabiliyordu.
Buradaki en önemli konu bu, zira inanılmaz yetenekli bir müzisyen olup pek de bir değer taşımayan sayısız şarkı yazabilirsiniz. WATCHTOWER, esas beste yükünü Doug Keyser çekse de Jarzombek’in de katılımıyla bu albümde resmen diğer gruplara özel ders veriyor, en azından teknik beceri ve enstrüman becerisi olarak çok başka seviyede durduğunu hissettiriyor. Tabii bunun anlamlı ve değerli olmasını da tüm bunları “bakın nasıl çalıyoruz alın size 4 dakikalık gitar solosu” diye bağırmadan, zaten normali buymuş gibi yapıyor. Albümdeki pek çok yerde Jarzombek’in sonradan SPASTIC INK’te duyacağımız türdeki lead’leri aralara giren lick’lerini duymak da çok hoş oluyor ve Jarzombek’in daha o zamandan kendi karakteristik dokunuşlarını yaratmış olduğunu görerek kendisini bir kez daha takdir etmemizi sağlıyor. Elbette sadece Jarzombek değil; WATCHTOWER bütün hâlinde bir müzisyenlik ve performans dersi, ancak en çok öne çıkan ve sonradan da metal dünyasında yer eden eleman o olduğu için onu adını anıyorum.
Metal dünyasında BLACK SABBATH, JUDAS PRIEST, MOTÖRHEAD gibi hocalar, başöğretmenler veya okul birincisi öğrenciler var. Bunlar olmadan elbette ki metal diye bir şey olmaz. Ama bir de bu müziği cesurca, kimseye aldırış etmeden eğip büken çılgın profesörler var. WATCHTOWER işte onlardan biri. WATCHTOWER dağınık çalışma masasında ikide bir gözlüğünü arayan, gelişigüzel yazılmış notlarla dolu kâğıtların arasında pek az kimsenin haberdar olduğu dahice şeyler yapan, kimsenin akıl edemediği icatlar peşinde koşan mucitlerden biri. Bu yüzden “Control and Resistance” çok önemli bir albüm. Dönemi itibarıyla benzeri olmaması bir yana, bugün bile hayranlık uyandıran ve ders gibi dinlenebilen, seksenler sonunun en özel ve benzersiz albümlerinden biri.
Kadro Alan Tecchio: Vokal
Doug Keyser: Bas
Ron Jarzombek: Gitar
Rick Colaluca: Davul
Şarkılar 1. Instruments of Random Murder
2. The Eldritch
3. Mayday in Kiev
4. The Fall of Reason
5. Control and Resistance
6. Hidden Instincts
7. Life Cycles
8. Dangerous Toy
Sondan 3. kelime yoruma yeterli… benzersiz.