Metal tarihine baktığımızda kimi türlerin doğumlarından sonra belli bir süre aynı kimlikle devam ettiğini, bir noktadan sonraysa günün şartlarına ayak uydurmak adına değiştiklerini görüyoruz. Her tür bunu yapmıyor; thrash metal genel anlamda ilk günkü hâlini bugün de koruyarak devam ediyor. Black metal, death metal gibi içine daha fazla dinamik katılabilen türler ise başkalaşım geçirmeye daha müsait oluyorlar.
Yazıya bu şekilde başlama sebebim, bugünkü konumuz olan PANZERFAUST’un icra ettiği tür olan black metalin günümüzdeki örneklerinin değerli, özel, farklı, karakteristik özelliklere sahip olarak görülebilmeleri için black metali temel fikirlerden öte, daha geniş boyutlu olarak görmeleri gerektiğini düşünmem.
Tıpkı günümüzün önemli ve büyük melodik death metal gruplarından IN FLAMES ve DARK TRANQUILLITY’nin zamana uyum sağlayabilmek, kendilerini tekrarlamamak ve büyüyebilmek adına kendilerini belirli şartlara adapte edebilmeleri gibi, black metalin günümüzdeki gerçeği de türü tek boyutlu olarak ele almamaktan geçiyor.
Kendinize “melodik black metal” deyip sadece melodik black metalin şablonu içerisinde hareket ederseniz, keyifli albümler yapabilirsiniz, ancak yıllar sonra konuşulacak, özel görülecek işler yapmanız çok ama çok zorlaşır.
Bunun sebebi melodik black metalin özünde yetersiz bir alt tür oluşu değil, melodik black metalin konuşulacak, heyecan yaratacak taraflarının yıllar önce konuşulmuş, yıllar önce heyecan yaratmış oluşudur.
Aynı şekilde post-black metal, raw black metal, senfonik black metal gibi türlerin de sıkışık ve statik bir beste anlayışıyla icra edildikleri takdirde çok uzun ömürlü olmayacakları, sadece ilgili grubun kemik kitlesiyle sınırlanacakları ya da en azından çok özel bir mertebede görülmeyecekleri ortadadır.
PANZERFAUST bu noktada numune olarak gösterilebilecek bir grup. Yaptıkları black metal kesinlikle tek boyutlu değil ve türün farklı dinamiklerini adeta cephanelik olarak kullanarak kendileri için en iyi işleyecek müziği yaratmakta kullanıyorlar. Grubun Metal-Archives sayfasındaki benzer gruplar listesine bakalım: KRIEGSMASCHINE, MGŁA, DEATHSPELL OMEGA, 1914, FUNERAL MIST, SCHAMMASCH, MARDUK, GAEREA, BEHEMOTH, AOSOTH, MAYHEM, 1349, ARKHON INFAUSTUS, ANTAEUS, BLAZE OF PERDITION…
Bunların bazıları birbirleriyle hiç alakası olmayan müzikler yapan gruplar. Ancak hepsinin ortak özelliği, dinlediğinizde ilgili gruba özgü o karakteri alabiliyor olmanız. PANZERFAUST da bu grupların her biriyle kesişim kümesine sahip olan, ancak sonuçta ortaya çok genel anlamda bir black metal yapan bir grup.
“The Suns of Perdition – Chapter IV: To Shadow Zion”, altı yıl önceki “The Suns of Perdition – Chapter I: War, Horrid War” ile başlayan serinin dördüncü ayağı. Bu süreçte PANZERFAUST 2020’deki “The Suns of Perdition – Chapter II: Render unto Eden”de gözü dönmüş bir yıkımla son dönemlerin en iyi black metal albümlerinden birini çıkarmış, büyük sükse yapmıştı. 2022’deki “The Suns of Perdition – Chapter III: The Astral Drain”de ise temposunu düşürerek kendi “The Long Defeat”ine imza atmıştı. O albüm bana kalırsa serinin ilk iki albümünün gerisindeydi, ancak PANZERFAUST’un yaptığı black metalin bahsettiğim genel anlayışından dolayı “The Suns of Perdition – Chapter III: The Astral Drain”i serinin zirvesi olarak görenler de vardı. Yeni albüm “The Suns of Perdition – Chapter IV: To Shadow Zion” bana kalırsa öncesindeki albümden net şekilde daha iyi bir albüm, ancak basındaki kimi yorumlarda “The Suns of Perdition – Chapter III: The Astral Drain”in üstüne çıkamadığını söyleyen ifadeler de gördüm. Kısacası PANZERFAUST hep iyi albümler yapıyor, herkes zevkine göre bir en iyi belirliyor.
Albüm yayınlamadan önce üç adet single yayınlandı. Sırasıyla “When Even the Ground Is Hostile”, “Occam’s Fucking Razor” ve “The Damascene Conversions” şeklindeki bu üç single’dan her biri anında büyük heyecan yaratmış, yılın black metal albümlerinden biri geliyor yorumlarına sahne olmuştu. Ateş olmayan yerden duman çıkmaması gibi, albümün çıkışıyla birlikte bu üç single’ın düşündürttüğü şeyin de gerçekleştiğini gördük. “The Suns of Perdition – Chapter IV: To Shadow Zion” gerçekten de baştan sona çok üst düzey bir black metal albümü ve yazının başında bahsettiğim statiklikten tamamen sıyrılmış tavrıyla “özel albüm” olma potansiyelini de yansıtıyor. Bunu sağlayan çeşitli faktörler var. Esasında beş adet faktör var ve bu faktörler albümdeki beş şarkıdan oluşuyor. PANZERFAUST gerçekten de beş adet çok güçlü, birbirinden farklı özellikler ve zenginlikler barındıran, ancak bir araya geldiklerinde bir bütünü oluşturacak kadar da bütünlüklü şarkı yazmış. Hangi birinin neresini söylesem diğerlerine ayıp olacağından, “The Suns of Perdition – Chapter IV: To Shadow Zion”ın baştan sona bir gövde gösterisi olduğunu belirterek olayı özetleyebiliriz.
Kapağında dünyayı taşıyan ve son şarkıda adı da geçen Atlas’ı gördüğümüz albümdeki en özel şarkılardan biri, ülkemizden Ahmet İhvani’nin bağlamasıyla eşlik ettiği “The Damascene Conversions”. Sadece bu şarkı bile PANZERFAUST’un atmosfer yaratma, ustalık kokan beste yapma, ortaya bir karakter koyma ve müziğini zenginleştirme noktasında ne kadar mahir bir grup olduğunu gösteren bir yapıt. Ama gerçekten de albümü parçalarına ayırarak düşünmemek lazım. “The Suns of Perdition – Chapter IV: To Shadow Zion” bir bütün hâlinde yaşanması gereken bir ruh hâli, bir deneyim. Bunu sağlayan unsurlara baktığımızda vokallerdeki adanmışlığı, gitarların ne kadar güzel katmanlarla nasıl güçlü anlar yarattığını, çok başarılı davul yazımını ve bu şekilde ortaya çıkan görkemli karanlığı daha da şahlandıran prodüksiyonu ve müziğe renk katan diğer yan unsurları sayabiliriz. Bazı şarkıların bazı bölümlerini daha ritüel havasında, daha tekrarlı kurgulamış olmalarına rağmen bu durumun bir monotonluk oluşturmaması, coşulan yerlerin karambole dönüşüp arada kaynamaması “The Suns of Perdition – Chapter IV: To Shadow Zion”dan alınan zevki artıran pek çok lezzetten bazıları.
Öne çıkan diğer bir şarkı, grubu bilmeyen bir dinleyiciyi PANZERFAUST dinleyicisi yapma potansiyeline sahip olan “Occam’s Fucking Razor”. “Ockham’ın Usturası” denen ve “olasılıkların zorunluluk olmadan çoğaltılmaması gerektiği” prensibine dayanan 800 yıllık bir anlayışı ifade eden bu tabir üzerinden hareket eden şarkının sözlerinde Bizans’tan Kartaca’ya, Stalingrad’dan Donbas’a kadar farklı yer ve savaşlardan referanslarla dolu bir anlatım yapılıyor. Ama şarkı öylesine güçlü ki, kolalı jelibonlardan bahsetseydi de aynı keyfi verirdi. Yine albüme ismini veren ve kapanışı yapan şarkıdaki “Shadow Zion!” bağırışlarıyla resmen konserlerde eşlik edilebilecek, seyirciyi birbirine katacak bir şarkı yazmış olmaları da albümün sonunda kremanın üstündeki çilek görevi görüyor.
“The Suns of Perdition – Chapter IV: To Shadow Zion” 2024’ün en sağlam black metal işlerinden biri. Yazının başında bahsettiğim durumlardan ötürü dinleyicinin gözünde büyümesini sağlayacak, dinleyiciye heybetli gelecek pek çok yanı var. PANZERFAUST bu “The Suns of Perdition” serisini daha da devam ettirecek mi emin değilim, ama “Chapter IV: To Shadow Zion” bu serinin finaliyse, harbiden okkalı (occam’lı?) ve bu sürece yakışan bir final yaptıkları da ortada. Yıllar sonra 2024’ü tanımlayan altı black metal albümü seçilecek olsa, bence “The Suns of Perdition – Chapter IV: To Shadow Zion” bu altılının içinde yer almayı hak eden bir iş.
Hatta direkt sıralı tam listemi de vereyim, katılan katılmayan varsa söylesin.
Kadro Goliath: Vokal
Brock Van Dijk: Vokal, gitar
Thomas Gervais: Bas
Alexander Kartashov: Davul
Şarkılar 1. The Hesychasm Unchained
2. When Even the Ground Is Hostile
3. The Damascene Conversions
4. Occam's Fucking Razor
5. To Shadow Zion (No Sanctuary)
Bence bu senenin net en iyi black metal albümü, genel olarak ise en iyi albümlerden biri. Zamanında Render Unto Eden çıkış tarihi dolayısıyla biraz göt altına gitmişti, umarım bu albüm de aynı kaderi paylasmaz.
The Damascene Conversions’a acayip dibim düştü. Doğu müziği, Batı müziğine güzel entegre edildiğinde fena dibim düşüyor. Bir gün müzik çıkartma imkanım olursa içinde bol bol oryantal porno dönecek.
Albümü henüz dinlemedim, o nedenle yorum yapamayacağım ama sondaki 2024′ün en iyi black metal albümleri listesinde
Amiensus – Reclamation Part II
In Vain – Solemn
nasıl yer almaz, anlayabilmem mümkün değil:(
Djevel ?
28.11.2024
@P L A G U E, ulan neyi unuttum diyorum ben de sabahtan beri. Listeyi ve manşeti modifiye ediyorum ahah
28.11.2024
@Ahmet Saraçoğlu, Black Curse da unutulmuş sanki
28.11.2024
@Erhan, black/death olanları katmadım.
Bence bu senenin net en iyi black metal albümü, genel olarak ise en iyi albümlerden biri. Zamanında Render Unto Eden çıkış tarihi dolayısıyla biraz göt altına gitmişti, umarım bu albüm de aynı kaderi paylasmaz.
The Damascene Conversions’a acayip dibim düştü. Doğu müziği, Batı müziğine güzel entegre edildiğinde fena dibim düşüyor. Bir gün müzik çıkartma imkanım olursa içinde bol bol oryantal porno dönecek.
Bende en az 9′u var. Muhteşem bir albüm.