Polonya’nın son on yılda black metal dünyasına sunduğu önemli gruplardan biri olan DEUS MORTEM, 2019’un en başarılı albümlerinden biri olan “Kosmocide” ile adını epey bir duyurmuş, ülkemiz de dâhil olmak üzere pek çok ülkede konserler vermiş ve bir anda, zaten hareketli ve göz önünde olan Polonya sahnesinin heyecan yaratan oluşumlarından birine dönüşmüştü.
Bunu yapmasını sağlayan yaklaşımlarından biri, DEUS MORTEM’in black metali pek çok türdeşinden daha geniş perspektifte değerlendiriyor oluşuydu. Yeri geldiğinde köpek gibi saldırıyor, yeri gelince ise damar olmaktan çekinmiyordu. Bazen INFERNAL WAR’vari paçozluklara giriyor, bazen de “Ceremony of Reversion”ın girişinde görüldüğü türde nefis akustik pasajlar sunabiliyordu.
Yeni albümleri “Thanatos”un haberi geldiğinde yine bu renklilikte bir black metal bekliyordum. Üstelik “Kosmocide”da çalan gitarist Sinister ve davulcu Stormblast de gruptan ayrılmış, yerlerine başkaları gelmişti. Dün piyasaya çıkmasına rağmen, gelen promosu sayesinde birkaç haftadır dinlemekte olduğum “Thanatos”u ilk açtığım andan itibaren, grubun bu albümde farklı bir kafaya girdiğini görmek mümkündü. DEUS MORTEM, “Kosmocide”ı özel yapan çeşitliliği ve renkliliği yine sunuyor, dahası o albümde görmediğimiz yeni dokunuşlar da katıyordu.
Burası önemli, zira kimilerinin “Thanatos”u ÇOK beğenmesini, kimilerinin ise biraz mırın kırın etmesini sağlayacak nüanslar da burada yatıyor.
“Thanatos” DEUS MORTEM’in yeri geldiğinde ortaya hard rock’vari rifler, bluesy rock ‘n’ roll soloları fırlatmaktan çekinmediği bir albüm. Kırk beş dakikalık albümün ilk üçte birlik kısmını oluşturan ilk üç şarkı, bu bahsettiğim olaylara da sahne olan ve black metal adına farklı denebilecek rif tercihlerinin karşımıza çıktığı yapıtlar. Bence DEUS MORTEM bunları müziğine ve atmosferine yedirmeyi başarmış, dolayısıyla bu tür black metal dışı riflerle karşılaştığımda “ĞĞĞÖÖÖÖÖÖ” diye tepki göstermedim. Sonuçta bugüne bugün TAAKE “Myr” seven insanız. Sololar ise tamamen zevke göre değerlendirilebilecek durumda. Eğer black metalde daha yırtıcı, soğuk, kötücül sololar seviyorsanız, seksenlerdeki bir heavy metal/hard rock şarkısına bile konabilecek tıynetteki bazı soloları duyunca götünüz başınız hafiften ayrı oynayabilir.
Dördüncü şarkıya gelene kadar devam eden bu enerjik, dinamik black metal kimliği, albümün en ağırbaşlı şarkısı olan “A Lamb in the Arms of a Wolf”da bambaşka bir boyut kazanıyor. Kimilerince albümün en özel çalışması olarak görülebilecek bu şarkı, DISSECTION’vari bir orta tempo karanlıkla “Thanatos”un hem nefes almasını hem de derinlik kazanmasını sağlıyor. Benzer bir tempo düşüşünü “Czarny Kruk”un başlarında da görüyoruz. Orta ve düşük tempo black metal, iyi yapıldı mı ve gerekli atmosferi de sağladı mı bambaşka bir şey oluyor cidden. Sonradan kuduran bu şarkıdaki lead’ler de yine DISSECTION, WATAIN havasına yaklaşan ve lead gitar tonunun baskınlığı sayesinde iyicene parlayan cinsten. DEUS MORTEM’in melodik bir grup olmamasına ve sololar dışında lead gitarı sadece zenginlik katmak için kullanmasına rağmen böylesine baskın ve yırtık bir lead tonu kullanması hoşuma gidiyor. “Czarny Kruk” da 3.45 sonrasında black metale entegre edilebilecek rif çeşitliliğinin aslında ne kadar fazla olduğunu bir kez daha görmemizi sağlayan leziz bir rifle bizleri gülümsetiyor.
Albümün kapanışını ise yer yer MARDUK’a bağlayan aşırı agresif “When the Creation Tastes of Dionysian Wine” ile “Noesis” yapıyor. “When the Creation Tastes of Dionysian Wine” muhtemelen konserlerde sıklıkla tercih edilecek ve nice canların yanmasına sebebiyet verecektir. Çoğu anında tam bir şerefsizlik gösterisi. Finaldeki “Neosis” ise albümün en uzun şarkısı olmasının yanı sıra “Kosmocide”da duyduğumuz akustik gitarların “Thanatos”taki ilk ve tek örneği. Adamlar son şarkıyı duygusal olarak albümün en vurucu anı yapmak istemiş olacaklar ki yine nefis bir arpej ve üstüne atılan akustik gitar solosuyla başlatmışlar. Bu şarkı DEUS MORTEM’in neden herhangi bir black metal grubu olmadığını gösteren pek çok şey barındıran ve “Thanatos”un çok güçlü şekilde kapanmasını sağlayan, pamuklara sarınması gereken bir şarkı. Özellikle üçüncü dakikasıyla birlikte kopup gidiyor, şekilden şekle giriyor, resmen “keyif veren black metal” her neyse onu yaratıyor.
“Thanatos” biraz tartışma yaratacak bir albüm olacağa benziyor. Ekim sonundan bu yana promoyu dinlerken hem albümü ÇOK beğenenler olacağından hem de “Thanatos”un “Kosmocide”ın gerisinde olduğunu düşünenler çıkacağından emindim. Ben “Thanatos”u “Kosmocide”la kıyaslamadan, kendi özelinde değerlendirmeyi tercih ediyorum ve DEUS MORTEM’den yine çok keyifli bir albüm bulmuş olmanın sevincini yaşıyorum. “Kosmocide”, o zamana dek gruptan haberdar olmayanlar için bir ilk göz ağrısı, bir ilk şok olduğu için muhtemelen genel anlamda daha değerli görülecek ve DEUS MORTEM’in esas başyapıtı olarak değerlendirilecektir, ancak “Thanatos” da çok çok iyi bir albüm. Bence keyif almaya bakarak dinlerseniz siz de mutlaka bunu göreceksiniz.
Kadro Necrosodom: Vokal, gitar, besteler, sözler
Tom Hermies: Gitar
L.Th: Bas
Konuk:
Paweł "Pavulon" Jaroszewicz: Davul
Şarkılar 1. Krwawy świt
2. Slow Death
3. Resurrecting the Pillars of Fire
4. A Lamb in the Arms of a Wolf
5. W serce płomiennej gnozy
6. Czarny kruk
7. When the Creation Tastes of Dionysian Wine
8. Noesis
Krwawy świt çok arıza bir şarkı.
İlk parça hoşuma gitti, ama genel olarak albüm benlik değil. Yedinci parça ise şarkının yarısından sonra kısmen serseri Melechesh’e bağlıyor.