2003’teki ilk albümü “Sweet Vengeance”ın ardından gaza gelen NIGHTRAGE, hemen iki yıl sonra ikinci albümü “Descent into Chaos”la tazecik dinleyicilerinin karşısına çıkmıştı.
İlk albümün yaptığı olumlu etkinin ardından, doğal olarak ikinci albüm büyük önem taşıyordu ve ilk albümün tesadüf olmadığını, NIGHTRAGE’in sağlam adımlarla geldiğini kanıtlamak adına üzerine büyük iş düşüyordu.
NIGHTRAGE’in anlamlı ve kalıcı olabilmesi adına en önemli şey, ilk albümün ardından kadronun korunması ve “Sweet Vengeance”ın hevesli bir heyecan olmadığını göstermesiydi. Bu açıdan bakınca başta Tompa olmak üzere ilk albümdeki kadronun korunmuş olması önemliydi.
Dahası, ilk albümde konuk olarak yer alan THE HAUNTED davulcusu Per Möller Jensen’in yerine kalıcı olarak Fotis Benardo gruba katılmış ve kalitesini de her anlamda göstermişti.
Diğer yandan ilk albüme sololarıyla katkı yapan Yunan gitarist Gus G., bu albümdeki beş şarkının bestesine de katkıda bulunmuş ve albümün renklenmesini sağlamıştı. Tabii takdirlerin en büyüğü elbette ki NIGHTRAGE’i kuran, yaratan ve iki yıl sonra çıkacak “A New Disease is Born”u da katarsak çok iyi üç albümle kariyerine başlamasını sağlayan Marios Iliopoulos’a gidiyor.
Açıkçası ilk üç albümünden sonra NIGHTRAGE ne yazık ki epey istikrarsız bir yol izledi ve iyi ya da çok iyi birkaç şarkılar barındıran vasat albümlerle yoluna devam etti.
Gelelim albüme. Benim için “Descent into Chaos”un önemli taraflarından birisi ilk andan çok sağlam bir tokat çarpıyor oluşu. Bu tokadın adı “Being Nothing” ve daha ilk andan albüme muazzam bir başlangıç yapıyor. AT THE GATES’i severiz, sayarız, taparız. Ama şakasız söylüyorum Tompa’nın kariyerinde yer aldığı en iyi şarkılardan biri “Being Nothing”dir. Bu böyledir.
Albüm ilerledikçe gördüğümüz üzere, NIGHTRAGE “Descent into Chaos”ta ilk albüme kıyasla biraz daha hit potansiyelli şarkılar yazma yoluna gidiyor. “Sweet Vengeance”taki daha saf, yırtıcı melodik death metal kimliğini, zamanla melodinin daha farklı şekillerde de kullanılacağı, belki öfkesi bir tık daha az ama yine de yardırmalı bir tarafa kaydırmak adına adımlar atan grup, bu sayede Mikael Stanne destekli “Frozen” gibi bir şarkıyı da bizlere sunmuş, büyümeye meyilli bir yol izleyebileceğini de göstermişti.
Onun dışında albümde farklı dinleyiciler tarafından albümün en iyilerinden olarak gösterilebilecek pek çok şarkı var. Ben “Being in Nothing”in ardından en çok albüme adını veren şarkıyı seviyorum. Özellikle girişindeki kısa ama çok tatlı davul atraksiyonuna (hi-hat’e vurduktan sonra minik bir es verilen hızlı atak) bayılıyorum. Ama genel olarak da “Descent into Chaos”ta öne çıkan pek çok an barındıran birçok şarkı var.
“Descent into Chaos”un ardından NIGHTRAGE vokale Jimmie Strimell’ı alarak daha kolay dinlenir, daha vokal odaklı, Tompa’nın tenezzül etmeyeceği tarzda bir yöne kaydı ve buna rağmen nefis bir albüm yaptı. Sonrasında ise Marios bu kararını sorguladı, hatta kendisiyle yaptığım bir röportajda bunun kariyerindeki en yanlış karar olduğunu söylemişti. Her ne olursa olsun, “Descent into Chaos” grubun büyümeye doğru giden vizyonu adına önemli ve gayet iyi bir albümdü ve Tompa’lı son çalışması olarak son 20 yılın hatırı sayılır melodik death metal albümleri arasına adını yazdırdı.
Kadro Tomas Lindberg: Vokal
Marios Iliopoulos: Gitar, besteler, sözler
Gus G.: Gitar, besteler
Henric Carlsson: Bas
Fotis Benardo: Davul
Konuk:
Patrik J. Sten: Lead gitar (2), gitar (5), geri vokal, sample'lar
Mikael Stanne: Clean vokal (5)
Fredrik Nordström: Klavye
Şarkılar 1. Being Nothing
2. Phantasma
3. Poems
4. Descent into Chaos
5. Frozen
6. Drug
7. Silent Solitude
8. Omen
9. Release
10. Solus
11. Jubilant Cry
12. Reality vs. Truth
Frozen, melodeath tarihinde daha iyi bir düet var mıdır? bilmiyorum… Tompa+Stanne isimlere gel şaka gibi ayrıca en iyi zamanları… paralel bir evrende Dünya’yı kurtarmak için 5 tane vokal seç savaşa gir deseler bu adamları kesin koyardım. Büyük ihtimal Dünyayı kurtaramaz yok olurduk ama olsun bizim çizgimiz belli olsun :D
Jubilant Cry girişi nedir… davul intro devamında Tompa’nın sesi… mükemmel. Favori davul intro listemde ilk 5tedir bu şarkı.
Silent Solitude + Omen + Release şarkılarının 3lü olarak dünlenmesini tavsiye ederim.
Being Nothing özelinde, şarkının karakteri The Crown-Crowned In Terror albümden çıkmış gibi belli ki Tompa bunu istemiş normalde (tıpkı ilk albümdeki The Tremor şarkısı gibi) M.Iliopoulos tarzı bir şarkı değil.
Gerçekten bir esinlenme var mı bilmiyorum ama albüm geneli ilk üç albüm Arch enemy’si kokuyor. 1 aydır Gus G diskografi turu yapıyordum kritik tam denk geldi sıra Nightrage’de. Sweet Vengeance da Descent into Chaos da insana melodeath’i sevdiren, sevmeyi hatırlatan albümler. En güzeli de o dönemi yaşayamamış biri olarak Tompa’nın ATG sonrası türe hâlâ ne katkılar verebildiğini görmek.
Melodeath’in baş altı albümlerinden biri,
Frozen, melodeath tarihinde daha iyi bir düet var mıdır? bilmiyorum… Tompa+Stanne isimlere gel şaka gibi ayrıca en iyi zamanları… paralel bir evrende Dünya’yı kurtarmak için 5 tane vokal seç savaşa gir deseler bu adamları kesin koyardım. Büyük ihtimal Dünyayı kurtaramaz yok olurduk ama olsun bizim çizgimiz belli olsun :D
Jubilant Cry girişi nedir… davul intro devamında Tompa’nın sesi… mükemmel. Favori davul intro listemde ilk 5tedir bu şarkı.
Silent Solitude + Omen + Release şarkılarının 3lü olarak dünlenmesini tavsiye ederim.
Being Nothing özelinde, şarkının karakteri The Crown-Crowned In Terror albümden çıkmış gibi belli ki Tompa bunu istemiş normalde (tıpkı ilk albümdeki The Tremor şarkısı gibi) M.Iliopoulos tarzı bir şarkı değil.
Biraz uzattık idare edin :D
Çıkış tarihi yanlışlıkla 2024 girilmiş bu arada. Seviliyosunuz <3.
27.09.2024
@enemyofgod, sağ ol, düzelttim.
Gerçekten bir esinlenme var mı bilmiyorum ama albüm geneli ilk üç albüm Arch enemy’si kokuyor. 1 aydır Gus G diskografi turu yapıyordum kritik tam denk geldi sıra Nightrage’de. Sweet Vengeance da Descent into Chaos da insana melodeath’i sevdiren, sevmeyi hatırlatan albümler. En güzeli de o dönemi yaşayamamış biri olarak Tompa’nın ATG sonrası türe hâlâ ne katkılar verebildiğini görmek.