“Arise“la tanıştıktan kısa bir süre sonra duymuştum bu albümü. Metalin en ikonik kapaklarından birine sahip olmasından mıdır bilmem, rafta gördüğüm ilk andan beni kendine çekmişti “Chaos A.D.”.
“Arise”la arka arkaya dinlendiklerinde iki farklı grup yapmış gibi bile algılanabilecek bu albüm, bildiğimiz gibi doksanlar metalinin kilometre taşları arasındaki haklı yerini çıkar çıkmaz alan bir çalışma.
Thrash metalin küçülüp death metalin büyüdüğü doksanların ilk yarısında adını tüm dünyaya duyuran SEPULTURA, “Arise” için iki yıl turladıktan sonra evine dönmüş ve bir de ne görmüştü? SEPULTURA’yı en büyük grubu olarak gören ve destekleyen Roadrunner, büyüyen death metal sektörüne merak salan Columbia’nın telkinleriyle, gruba daha ılımlı bir yol izlemesini “tavsiye ediyordu”. Bu konunun ayrıntısından “Heartwork” yazısının dördüncü paragrafında bahsetmeye çalışmıştım. Detayına girmeyelim.
Avrupa’da ve Amerika’da çeşitli törenler ve kutlamalarla karşılanan “Chaos A.D.”, her ne kadar kimi yerlerde groove metal adı altında anılsa da, ortada thrash ve death metale dibine kadar bulaşmış bir grup tarafından yaratılan şarkılar olduğu aşikâr. Grubun punk ve hardcore etkilenimlerinin de iyice ayyuka çıktığı “Chaos A.D.”, sadece bununla da yetinmiyor, SEPULTURA’nın yerel unsur kullanma ve “Brezilya güzel memleket” döneminin de başlangıcı olarak göze çarpıyor. Şahsen hoşlaşmadığım bu olay, sonraki albümlerinde ne yazık ki SEPULTURA’dan sıkılmama sebep olmuş ve SEPULTURA’yı benim için “Chaos A.D.” ve öncesiyle sınırlandırmıştır (Evet “Roots”u da sevmiyorum).
Albüme baktığımızda, ilk dinleyişte herkesin aklını başından alacak, boyun kırdırtacak şarkılar görüyoruz. Sertlik dozu yerli yerinde, önceki SEPULTURA’nın sapkın hızından uzak, ancak her biri son derece akılda kalıcı ve iyi bestelenmiş şarkılar var “Chaos A.D.”de. Şarkı ismi vermek, adı anılmayanlara ayıp olacaksa da, elbette ki metal dinleyen herkesin mutlaka duyduğu Refuse Resist’ten, konserlerin gediklisi Territory’ye; zamanında Max tarafından sebebini bilmediğim bir şekilde “Andreas’ın (Kisser) METALLICA’nın Sad But True’suna cevabı” olarak yorumladığı Nomad’den, DEAD KENNEDYS insanı Jello Biafra yancılığındaki Biotech is Godzilla’ya, “Chaos A.D.” tür ayırt etmeksizin bir metal hastasının rüyalarını süsleyen albümlerden biri.
Albüm çıkışının sonrasına bakarsak, gerçek bir başarı öyküsü görüyoruz. “Chaos A.D.” SEPULTURA’ya tüm dünyanın tanıdığı dev bir metal grubu olma kapısını açarken, Epic Records gibi kimi büyük şirketlerin de grupla ilgilenmesine de ön ayak olmuştu. Dahası “Chaos A.D.”, büyük kısmı hit şarkılardan oluşuyor olmasından kelli, çıktığı dönemde pek çok ülkede çılgıncasına başarılı olmuş, miniminnacık Hollanda’da dahi 30.000 satarak grubun duvarlarına yaldızlı plaklar astırmıştı. Hollanda dediğin yer zaten taş çatlasa 30.500 nüfuslu memleket.
Ülkemiz metal kitlesi tarafından da gayet iyi bilinen, sevilen bir albüm olan “Chaos A.D.”, grubun kariyerini ne ölçüde değiştirmiş olursa olsun, çıktığı dönem ve etkilediği gruplar açısından, tartışmasız önemli bir albüm. Aynı şekilde “Arise”a tapan kesimin bir ölçüde sinirlerini kaldıran yanları olsa da, müzikal anlamda da gayet iyi, taş gibi bir albüm. Şahsen “Chaos A.D.”yi “Beneath the Remains” ve “Arise”ın arkasında görsem de, doksanlarda çıkan metal albümleri arasında önemli bir yer ettiği de ayan beyan ortada.
İçinde pek çok metal marşı bulunan bu albümü, “benim SEPULTURA’mın” bitiş albümü olarak görüyor ve çılgıncasına seviyorum.
çok çok gaz insanın içindeki isyan duygusunu körükleyen bir albüm. Sözlere ihtiyaç duymadan derin bir şekilde hikayesini anlatan kaiowas benim albümdeki favorim.
şahane albüm. ama ben kesinlikle sepulturanın daha “thrash” halini seviyorum. benim için de hastası oldugum sepultura doneminin sonudur bu albüm. lakim bi de muhteşem death metal etkileşimli beneath the remains var ki bence sepulturanın en iyi albümüdür.
thrash keskinliği groove dediğimiz naneyle biraz törpülenmiş olsa da gazı hala en derinlerde hissettiren bir albüm.
kafa sallamama gibi bir seçeneği devre dışı bırakan riffler ile hayvan davullar Max’in nefret kustuğu protest sözlerle birleşince baş ucu albümlerden biri oluyor, yıllardır.
hazır değindik madem, bu albüm vasıtasıyla metal müziğin protest/eleştirel bir yönü olduğunu ve bunu vurgulayan grupları daha çok sevdiğimi söylemek istiyorum. bir anket konusu da olabilir.
bence sepultura’nın vasatlaşmaya başlama albümüdür. metallica’nın siyah albümüne tekabül eder. sepultura dedin mi beneath the remains ve arise’ı hatırlamak ister bu albüme 2 veririm. ayrıca sepultura’nın yerellik tribine de uyuz oluyorum.
Dinlediğim ilk brutal vokalli albümdü. değişik olduğundan baya şaşırarak dinliyordum. ama şimdi bakınca, bence Sepultura’nın en iyi işlerinden biri değil. İlk göz ağrısı olmasının ve birkaç şarkısı dışında benim için özel bi tarafı yok Chaos AD’nin
Chaos A.D. her yönüyle Sepultura’nın en iyi albümüdür. Bu albümle tipik bir trash gurubu olmasının ötesinde kendi tarzını yaratmış ve Sepultura olmuştur, sonrasını getirmiş midir? tabiki hayır. Bu albüm diğerlerinden çok farklı ve dinlemesi çok daha keyif vericidir bence…
Territory muhteşemdir.
albümle 1994te tanıştım hala aynı zevkle dinleyebiliyorsam bu türün en iyi icrası olan bi albüm olduğunun kanıtıdır
sepultura ve türdeşleri bu albümün üzerine albüm yapamadı ve yapamayacak
bu albümde iyide Beneath The Remains’i tek geçerim.
“Beneath the Remains” ve “Arise”ın arkasında değil türünün ağır ve sert örneklerinin her bakımdan en ön sıralarında yer alır. Bu albümün ritmik, ağır ve aksak tarzına hayranım
Max Cavalera metal müziğin Di Maria’si gibi gozumde. ikiside aşırı yetenekli ve ilham verici olmasına rağmen birisi tipten diğeri Brezilyali olmaktan kaybediyor.