2001 yılında çıkardıkları “In Search of Truth” albümüyle tanıyıp sevdiğim, 2004’te çıkardıkları “The Inner Circle” albümünü gidip satın aldığım, tarzlarını daha kolay dinlenir bir yöne çektikleri 2006 çıkışlı “Monday Morning Apocalypse”i de sevip aldığım ve epey bir dinlediğim EVERGREY, bana kalırsa gereken değeri görmeyen, çok karakteristik sound’a sahip nevi şahsına münhasır bir grup.
Tom Englund’un başka kimseye benzemeyen vokalleri üzerinden ilerleyen bu İsveçli arkadaşlar, “clean vokal + sert gitar” formülünün ekmeğini yiyen, duygusal slow şarkıların yanı sıra gayet gaz, groovy, sert şarkılar yapmaktan da geri kalmayan bir topluluk. Başlarda progresif metal olarak anılmalarına rağmen esasında öyle progresif denecek bir tarafları olduğunu söylemek zor, ancak dümdüz bir power metal de yapmadıkları için progresif/power metal ifadesi kendileri için yerinde olacaktır. Tabii bu power metal ifadesinin power metal denince akla gelen şeylerin %90’ıyla pek de alakası yok.
Bu yüzden de EVERGREY metal dünyasında enteresan bir konumda duruyor diye düşünüyorum. Müzikleri her anlamda alışıldık tarzda olmasına rağmen bir şekilde özgün ve başkasına benzemez olmayı başarıyorlar. Misal Metal-Archives profillerinde en çok benzedikleri üç grup KAMELOT, SYMPHONY X ve DREAM THEATER olarak yazılmış. Belli bir açıdan bakarsanız evet, en azından ilk ikisine benzeyen birtakım özellikleri var. Ne var ki bunlar tekil unsurlar şeklinde karşımıza çıkıyor. Kısmen vokaller, görkemli nakaratlar gibi. Ancak olayın bütününe baktığımızda 23 yıllık EVERGREY dinleyiciliğim içerisinde bugüne dek bir kez olsun “EVERGREY KAMELOT’a benziyor”, “EVERGREY’in SYMPHONY X’le epey ortak noktası var” gibi bir şey aklıma gelmedi.
EVERGREY, çok başarılı nakaratlar yazan, akılda kalıcı rifler eşliğinde kendi çapında metal hitleri yaratan bir grup. Daima belli bir kalitenin üstünde albümler yapıyorlar ve her albümlerinde çok akılda kalıcı pek çok şarkı sunmayı başarıyorlar. Bunun yanı sıra istikrarlılar, üretkenler ve bunca yıldır aksamadan yollarına devam ediyorlar.
“Theory of Emptiness”a bakınca, uzun zaman sonra dinlediğim en iyi EVERGREY albümünü görüyorum. İyi şarkılar, çok iyi şarkılar var ve başından sonuna dek en az 30 kere dinlemiş olmama rağmen hâlâ kapatasım gelmiyor. Englund ve arkadaşları nasıl beste yapılacağını çok iyi biliyorlar ve müziklerindeki sertlik ve duygu unsurlarını kusursuza yakın dengeleyerek gayet akıcı bir albüme imza atıyorlar.
Benim için olayın en güzel tarafı ise bu akılda kalıcı nakaratları olayı sulandırmadan yapmayı başarıyor olmaları. “Misfortune”, “Our Heart” ve “One Way Through Silence”taki gibi nakaratlar başkasının elinde ucuzlayabilecekken EVERGREY ustalığını konuşturarak bu şarkıları dinleyicinin içine işletmeyi başarıyor.
“Theories of Emptiness”a dair diğer değerli şey de grubun albümde bir atmosfer yaratmayı başarması. Albüm adında geçen “boşluk” kavramını bir şekilde çalışmanın geneline yansıtabilmiş olmaları olayın değerini artırıyor. Genel itibarıyla sert bir albüm olan “Theories of Emptiness”ı dinleyip son şarkıya geldiğimizde karşımıza çıkan kapanış şarkısı ise, o ana dek duyduklarımızın üstüne dinleyiciyi gerçekten de boşluğa düşüren sözleriyle -ki bir çocuğun/genç kızın konuşmasından oluşuyor- bence epey sağlam bir son vuruş yapıp çekiliyor. Neden bilmem, sadece piyano, konuşma ve bazı ses efektlerinden oluşan bu kapanış şarkısından fazlasıyla etkilendim, o yüzden de yazıyı şarkının sözlerinin tercümesini yaparak noktalayacağım.
Boşluğun harika bir huzur ve mutluluk kaynağı olduğunu fark ettim
Nereye bakarsan bak her yöne uzanan sonsuzlukla aranda hiçbir şey yok
Sahip olduğum tek şey, bomboş olduğum işte bu an
Geçmişe dair tüm yargılardan, kararlardan soyutlanmış hâldeyim
Hepsi geçti gitti, hepsi bitti…
Boşluk
Beni rahatsız edebilecek hiçbir şey yok
Karşıma çıkabilecek hiçbir engel yok
Hiçbir sorumluluk yok, sorun çıkarabilecek hiçbir şey yok
Burada daima güvende, emniyette ve mutluydun aslında
Ancak bir şekilde, zevk ve anlam arayışımız sırasında
Bize mutluluk veren bu yeri farkında olmadan kaybediyoruz
Boşluğun özgürlüğü içinde başka hiçbir şey olmamasından korkma
Hiçbir şey olmadığında
O an özgürsün aslında
Şarkılar 1. Falling from the Sun
2. Misfortune
3. To Become Someone Else
4. Say
5. Ghost of My Hero
6. We Are the North
7. One Heart
8. The Night Within
9. Cold Dreams
10. Our Way Through Silence
11. A Theory of Emptiness
Evergrey’i çok bilmiyorum. Aynı formülü generate edip duran bir grup olarak biliyordum sadece.
Öneri sayfasında övüldüğünü görünce dün bu albüme bir bakayım dedim. Gerçekten çok şahane işmiş. Hiç sıkmadan akıp gidiyor 51 dk. Sıradışı işler tabi ki yok ama her şarkı çok güçlü, etkileyici hissettiriyor. Nakaratlarda duyguyu yakalamayı çok iyi başarmışlar. Formülize olmanın kralını yapmışlar resmen.
Uzun bi süre dinlerim ben bunu, çok teşekkürler 🤘
Englund’un vokalleri aslında bana hiçbir zaman çekici gelmedi ama hemen hemen tüm Evergrey albümlerini severek dinleyebiliyorum. Adamlar hakikaten çekici beste yapma konusunda çok yetenekli. Bu albüm de galiba The Atlantic’ten bu yana çıkan en iyi Evergrey albümü.
Harika bir albüm, canım yol arkadaşım hehe.Haftasonu Akçay’dan dönerken tüm yol boyunca bana eşlik etti arabada.Bilenler bilir Edremit’ten Balıkesir Batı gişelerine kadar 1 saatlik duble yol vardır.Şimdi her açtığımda orası aklıma geliyor, Falling From the Sun’ın nakaratında Gökçeyazı’nın içinden geçiyorum ahah.Bu albümle Mükemmel bir yaz sezonu başlangıcı oldu benim adıma.
Underrated kelimesinin sözlük anlamı bu grup.
Evergrey’i çok bilmiyorum. Aynı formülü generate edip duran bir grup olarak biliyordum sadece.
Öneri sayfasında övüldüğünü görünce dün bu albüme bir bakayım dedim. Gerçekten çok şahane işmiş. Hiç sıkmadan akıp gidiyor 51 dk. Sıradışı işler tabi ki yok ama her şarkı çok güçlü, etkileyici hissettiriyor. Nakaratlarda duyguyu yakalamayı çok iyi başarmışlar. Formülize olmanın kralını yapmışlar resmen.
Uzun bi süre dinlerim ben bunu, çok teşekkürler 🤘
Englund’un vokalleri aslında bana hiçbir zaman çekici gelmedi ama hemen hemen tüm Evergrey albümlerini severek dinleyebiliyorum. Adamlar hakikaten çekici beste yapma konusunda çok yetenekli. Bu albüm de galiba The Atlantic’ten bu yana çıkan en iyi Evergrey albümü.
Harika bir albüm, canım yol arkadaşım hehe.Haftasonu Akçay’dan dönerken tüm yol boyunca bana eşlik etti arabada.Bilenler bilir Edremit’ten Balıkesir Batı gişelerine kadar 1 saatlik duble yol vardır.Şimdi her açtığımda orası aklıma geliyor, Falling From the Sun’ın nakaratında Gökçeyazı’nın içinden geçiyorum ahah.Bu albümle Mükemmel bir yaz sezonu başlangıcı oldu benim adıma.
Jonas Renkse’nin 30 yıl sonra growl yapması sürprizi acaba Katatonia’da da benzer pasajlara sahne olacak mı diye düşündürtmüyor değil :)
Falling from the sun
Falling one by one
We fall into the sea where the forsaken swim
We were burnt by the sun
Burnt one by one
Yav bir şarkı bu kadar mı 2024 yazını özetler abav.Ahan da böyle geçti koca bir yaz ahah.
09.09.2024
@Ugur, ayyyyynısını düşünüyorum. Benim için 2024 yazını özetleyen birkaç şarkıdan birisidir.
10.09.2024
@Ali Osman, Dalış yelken falan derken cilt kanserine ramak kaldı ahahs.