# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
SADUS – The Shadow Inside
| 24.11.2023

Birtakım gaza gelmeler ve yeri doldurulamaz bileşenler.

1988-1992 arasında çıkardığı ilk üç albümüyle thrash metal ve death metalin teknik taraflara da bulaşan bir harmanını yapan ve teknik thrash metal dendiğinde akla ilk gelen gruplardan birine dönüşen SADUS, büyük bir kesim tarafından Steve Digiorgio’nun DEATH öncesinde grubu olarak bilinen ve bu sayede adını duyuran bir topluluk.

1985-2015 arasında aktif olduğu 30 yıl boyunca sadece beş albüm çıkarabilen SADUS, 1997’deki “Elements of Anger”ın ardından gelen “Out for Blood” için 9 yıl beklemiş, sonrasında çok uzun süre hiçbir şey yapmamış, başlıca pazarlama unsuru olan Steve DiGiorgio’yu kaybetmişti.

İnternetin patladığı, pek çok grubun son derece aktif şekilde ortamlara geri döndüğü 1997-2005 arasını ıskalayan grup, “Out for Blood”la da belli bir kesimi memnun edebilmiş ve sanki bu 9 yıllık albümsüz süreç yeterince uzun değilmiş gibi topyekûn bir sessizliğe gömülmüştü.

Yıllar içinde SADUS geri dönüyor, ha döndü ha dönecek gibi bir dolu söylentinin ardından yeni albüm çıkaracağını açıklayan grup, “Out for Blood”dan tam 17 yıl sonra yeni albümü “The Shadow Inside” ile karşımızda.

Belli ki Darren Travis ve Jon Allen’ın SADUS dışında başka mesaileri var, zira SADUS’tan yeni albüm haberini ilk verişimiz Kasım 2017’ye kadar gidiyor. Şimdi gelin, albüm çıkaracağız dedikten ancak 6 yıl sonra bu hedefine ulaşan SADUS neler yapmış bakalım.

2010 yılında Steve DiGiorgio’yla yaptığımız röportajda “SADUS’un esas itici gücü benim” ifadesini kullanmış ve SADUS’un tam zamanlı bir grup olmadığını, zaman bulduğunda yoğunlaştığı bir proje olduğunu söylemişti. Şimdi ilk kez DiGiorgio’suz bir SADUS’la karşıyayız ve doğal olarak ilk dikkati çeken şey SADUS’u SADUS yapan başlıca unsurlardan biri olan basların hiçbir öne çıkan tarafının kalmamış olması. Albümdeki basları çalan Darren Travis, ki gitarları da çalıyor, vokalleri de yapıyor, beste ve sözleri de üstleniyor, doğal olarak Steve DiGiorgio’nun tarzını taklit etme yoluna gitmemiş. Bu durum SADUS’un SADUS’luğu çok büyük ölçüde nötrlemiş ve açık konuşacak olursam kimliğini kaybetmesine yol açmış.

Bu şekilde başka pek çok benzeri olan bir grup hâline gelen SADUS’un alametifarikası olan teknik thrash metal olayı da gitar rifleri üzerinden ilerlemek durumunda kalmış. Albümde güzel rifler, zekice düzenlemeler var ancak bas konusundaki bu durum ister istemez albümü olumsuz etkilemiş. “The Shadow Inside” cidden güzel, gaz, coşkun riflere ev sahipliği yapıyor ancak müziğin karakterinin bu şekilde bir darbe alması doğal olarak insanda “yeaaaani…” şeklinde bir tam tatmin olamama duygusu yaratıyor.

Peki bu durumun kırılması için ne yapılması gerekiyor? Tabii ki de bas gitarın öne çıkabileceği alanların daraltıldığı beste yapılarına dönülmesi ve bu sayede rifler, sağlam gitar ve davul performansları, enerjik besteler ile bu eksikliğin olabildiğince az hissettirilmesi. Albümde “The Devil In Me” gibi groovy bir yapı üzerinden ilerleyen şarkılar bence bu açıdan daha çok öne çıkıyor ve albüme artı puan katıyorlar. Diğer yandan DiGiorgio olsa at koşturabileceği türden şarkılar, bu durumdan yoksun olduklarından ağızlarda hafiften kekremsi bir tat bırakabiliyorlar.

Bazı şarkıların ise hedefi doğrudan ıskaladıklarını ve pek bir şey ifade etmediklerini düşünüyorum. Misal “Pain”, baştan sona nasıl bir kafayla yazılmış, nesi çekici bulunmuş da albüme konmuş anlayamıyorum. Dünyanın en sıkıcı riflerini önümüze sermesi yetmiyormuş gibi insanın hoyratça kaşınmasına neden olacak türde uyuz bir de solosu var. Son zamanlarda dinlediğim en başarısız şarkılardan biri.

“The Shadow Inside”a yönelik yorumlara baktığımda albüme 5/10 verildiğini de 9/10 verildiğini de gördüm. Bence 5 verilmesinin sebebi albümün SADUS’un “SADUS’luğunun” altında kalması. 9 verilmesinin sebebi ise SADUS’un hâlâ çok saygıdeğer bir grup olduğunun düşünülmesi ve bu yüzden puanların bol kepçeden koyulması. Ben albümün SADUS atmosferini, grubun doksanlardaki albümlerinin karakteristik havasını yaratamadığını düşünüyorum. Elbette ki 30 yıl öncesini bugüne taşımalarını bekleyecek kadar alık değilim, ancak bazen bir grubun en önemli unsurunun ortadan kalkması çıkacak sonucu tahmin edilenden daha fazla etkiliyor. “The Shadow Inside” bana biraz Darren Travis’in inadı yüzünden çıkmış, “Steve DiGiorgio’suz da bu işi yaparım” motivasyonuyla meydana gelmiş izlenimi veriyor.

Bunlar güzel gazlar, takdir edilesi girişimler ancak sanki bazen çok da diretmemek daha mantıklı olabiliyor. Bunu nereden görüyoruz? Mesela PESTILENCE’ı kendi üstüne geçirip her yeni albümde farklı bir kadroya bel bağlamak durumunda kalan Patrick Mameli’nin kötü olduğunda neredeyse herkesin mutabık kaldığı “Resurrection Macabre”ı çıkarmasından görüyoruz. PESTILENCE’ın doksanlarda yaptıklarına bakınca, sonra da “Resurrection Macabre” denen şeyi dinleyince insan kaçınılmaz olarak “ne gerek var?” diyor. SADUS’ta böyle fecaat bir durum asla yok, albümde güzel pek çok şey var, ancak seni sen yapan şeylerin %40-50′si olmayınca da işte böyle oluyor.

6,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (5.11/10, Toplam oy: 9)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2023
Şirket
Nuclear Blast
Kadro
Darren Travis: Vokal, gitar, bas, besteler, sözler
Jon Allen: Davul, besteler
Şarkılar
1. First Blood
2. Scorched and Burnt
3. It's the Sickness
4. Ride the Knife
5. Anarchy
6. The Devil in Me
7. Pain
8. No Peace
9. New Beginnings
10. The Shadow Inside
  Yorum alanı

“SADUS – The Shadow Inside” yazısına 5 yorum var

  1. Seyfettin Dursun says:

    Uzun zamandır kafası bu kadar karışık bir şey dinlememiştim. Sadece ilk şarkıda bile bu durum görülebilir: akustik intro, bir sessizlik, thrash riffler, groove riffler, thrash riffler, solo, groove riffler, sessizlik, thrash riffler, outro… Bu ne abi? Bu nasıl bir düzenleme?… İkinci şarkının başında da Megadeth “Captive Honor”dan apartma bir konuşma duyunca anında bıraktım dinlemeyi. Ne kadar da uzun zamandır bekliyorduk halbuki. Utanç verici:(

  2. deadhouse says:

    Kulağım ağrıdı resmen. Tahtada kulak siken tebeşir gibi şarkılar.

  3. pepega says:

    Sadece kapağını beğendim .-.

  4. Canoir says:

    Dün kritiğinin geleceğini bilmeden yorum bırakmıştım. Bugün kritiği görünce hoş bi sürpriz oldu.

    Albümle ilgili söylenecek tek şey şu: Sadus bu değil, yazık etmişsiniz

  5. ismail vilehand says:

    Albümü kötü bulmadım ama Sadus dinlermiş gibi hissettirmiyor. Bu arada aynı şeyi Resurrection Macabre için de düşünüyorum. Bence kötü albüm değil ama Pestilence hissiyatı vermiyor.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.