2020’de çıkardıkları “Providence” albümünün incelemesi, sanırım pek çok insanın ULTHAR’la ilk kez tanışmasına vesile olmuştu ve albümün altına gelen yorumlardan bazıları bu şekildeydi. Ben de incelemeyi şu sözlerle bitirmiştim:
“Eldeki tüm bu verileri hesaba kattığımızda ULTHAR, “Providence” ile mükemmele yakın bir iş yapıyor. Death metal ve black metalin bu anlayıştaki kaotik ama varyasyonlu ve yaratıcı hâlini seviyorsanız albüme bayılma ihtimaliniz epey yüksek. Bence “Providence” pek çok yıl sonu listesinde kendine yer bulacak kalibrede ve gerek basından gerekse dinleyicilerden gelen yorumlar bunun pek de sürpriz olmayacağını şimdiden belli ediyor.”
Neydi bunu sağlayan? “Providence” gerçekten de müthiş bir pislikti, ULTHAR gerçekten de baya iyiydi ve black/death metal türünün doğruları açısından albüm hakikaten de her detayı ile harika bir albümdü. Bunun başlıca sebebi ULTHAR’ın black/death metali son derece rif odaklı bir yaklaşımla ele alması ve bu riflerin de seri başı torbasından seçilen üst düzey, yaratıcı rifler olmasıydı. Bir de üstüne bu rifleri atmosfer yaratan, karakteristik bir minvalde sununca, hele bir de bunu sağlam müzisyenlikle yapınca ortaya bambaşka bir şey çıkıyordu. Esasında grubun ilk albümü “Cosmovore”u dinlediğinizde göreceğiniz üzere ULTHAR çok akıllıca bir rafineleşme sergiliyordu beste tarzında. Sertlik dozu düşmüyordu, ancak şarkılar sanki akıllanıyorlardı ve bu da “Providence”ın bu denli takdir görmesini sağlamıştı. Grup geçen 2,5 yılın ardından şimdi de daha tutkulu bir girişimle karşımıza çıktı ve aynı günde iki albüm çıkardı. Önce bunlardan ilki olan “Anthronomicon”dan bahsedeceğiz, sonra da “Helionomicon”a geçeceğiz.
“Anthronomicon”, grubun ilk albümdeki Lovecraft etkisinden hareketle “Necronomicon” ismine yanlayan bir isme sahip, 8 şarkılık, 40 dakikalık bir albüm. Açılışı yapan “Cephalophore”dan itibaren ULTHAR’ın bu tarz müzik yapmaya ne kadar yatkın olduğunu net şekilde görüyoruz. Adamlar olayı hiç karambole, kaosa bulamadan tane tane, çatır çatır riflerle müziklerini icra ediyorlar. Vokallerin yırtıcılığı, davulun iş bilirliği ve diğer pek çok artıyla albüm 40 dakika boyunca akıp gidiyor, her bir şarkı size “ulan harbiden ne iyi grup” dedirtecek şeyler sunuyor. ULTHAR cidden zeki bir grup ve bu da şarkılarına yansıyor. Olayın çirkinlik, pislik tarafı bir yana, akıllara kazınacak tarzda karakterli şeyler yapmaları gerektiğinin de farkındalar ve bunu kesinlikle başardıklarını düşünüyorum. Tür açısından hiç alakaları olmaması rağmen rifleri kullanma yaklaşımları ve bu riflerden şarkı inşa etmeleri bakımından ULTHAR’ı CARCASS’ın “Necroticism – Descanting the Insalubrious” ve “Surgical Steel”daki beste tarzına yakın görüyorum. Şarkılar hem türün seksenlerdeki en leş örneklerinden ilham alıyor hem doksanlarda türe eklenen daha teknik numaraları barındırıyor hem de 2000’lerde yükselen retro rüzgârla birlikte türe entegre edilen varyasyonu, hiperaktifliği yansıtıyor. Bu açıdan bakınca “Anthronomicon” black/death metalin kaostan, karambolden, bulanıklıktan uzak tarafını sevenler için biçilmiş kaftan duruma geliyor. Türün iki farklı yaklaşımını da seven bir insan olarak ben bayılıyorum. Şarkıların 4-6 dakika arasında tutulmasının da bunda büyük etkisi var. Şarkılar başlıyor, lafı hiç ağızlarında gevelemeden rifleri çatır çatır yüzümüze vuruyor ve bayatlamadan sona eriyor. Ardından bir sonraki geliyor ve aynısını yapıyor, böyle böyle albümden büyük zevk alarak devam ediyorsunuz.
“Anthronomicon” tek albüm olarak çıkmış olsaydı da gayet yeterliydi, ancak ULTHAR demiş ki aga biz bununla yetinmeyelim, bir tane de iki şarkılık albüm yapalım. İşte o iki şarkılık ve yine 40 dakikalık albüm de “Helionomicon” olarak karşımızda.
İki albüme adlarını veren şarkılardan oluşan iki şarkılık “Helionomicon” da yine insanı bir anda ULTHAR hayranı yapacak şekilde başlıyor. Heyecan, gaz, agresiflik, yaratıcılık; bu adamlarda cidden hepsi var. Grubun yaptığı türü ve genel mizacını bilince “20 dakikayı nasıl dolduracaklar?” sorusu akıllara gelebilir. Sonuçta black/death metal ekstrem bir tür, sertliğin köpeği bir tür ve 20 dakikalık şarkı yapmak, üstelik iki tane yapmak her black/death metal grubunun harcı değil. Sonuçta bu adamlar OPETH değil; aralara hisli akustik bölümler koyamazlar. Bu adamlar DREAM THEATER değil; uzun enstrümantal pasajlarla virtüözlük şovu katamazlar. Peki ne yapıyorlar? “Biz rif yazıyoruz” diyorlar. Çok fazla rif yazıyorlar, çok iyi rif yazıyorlar ve boş yapmadan ardı ardına rif diziyorlar. Müziğin temposunun düştüğü anlarda bile büyük ve uzun power chord’larla zaman kazanmıyor, mutlaka gitarın ön planda olduğu bir şeyler koyuyorlar. Kıyaslama olarak demiyorum, ama kısmen benzer işler yapan -tabii çok daha karanlık- QRIXKUOR’un yakın zamanda çıkan ve 24 dakikalık tek bir şarkıdan oluşan EP’si “Zoetrope”la kıyasladığımda ULTHAR’ın çok daha çok yönlü bir grup olduğunu görüyorum. Zaten bu tarz müzik yapan bir grupsanız ve toplam süreleri 40 dakikayı bulan iki şarkı yazma amacıyla yola çıkıyorsanız şarkıları yer yer düşürmeniz, sakinleştirmeniz, farklı dinamiklerle dinlenme araları vermeniz gayet beklenen bir şeydir. Uzun şarkı konusundaki ilk örnek olarak progresif rock öncesi OPETH gayet net bir örnek olarak düşünülebilir. Ne var ki ULTHAR’daki arkadaşlarımız biraz manyak çıktıkları için hiç bu tarz işlere girmiyorlar, başladıkları gibi çatır çatır çalarak ilerliyorlar. Albümün 20.31’lik ilk şarkısında clean gitar duyduğumuz 50 saniye dışında baştan sona bir yıkıma tanık oluyoruz. Aynı şey 20 dakikalık ikinci şarkı için de geçerli. Son 4,5 dakikası noise olsa da kalan kısımda rif üstüne rif, tekme üstüne tekme yiyoruz.
ULTHAR işte böyle bir grup. Bir önceki “Providence”a 8,5 vermiştim ve bu adamlar bu şekilde giderlerse daha düşüğünü verme şansımın olacağını da sanmıyorum. Çok çekici bir black/death metal sentezi sunuyorlar ve müthiş dinamik bir şarkı yazımıyla 80 dakika boyunca, iki albüm boyunca dinleyicinin konsantrasyonunu yüksek tutmayı, onu etkilemeyi başarıyorlar.
Nick gördüm koşarak geldim:)Bastım 9′u. Ve yeniliyorum. Albüm herşeyiyle mükemmel… bu albümle bir level daha atlamışlar toromanlar. Kazımışlar yetmemiş kazmaylarla girişmişler.
bana göre 2023′ün -şu ana dek- akılda kalıcılık açısından en iyi albümleri bunlar. yetenekliler.
Kendi nickimi görünce verdiğim tepki:
https://i.kym-cdn.com/entries/icons/original/000/033/487/rick.jpg
Albümleri dinlemedim henüz. Önceki albümü de komple unutmuşum, hatırlamak şart. Bakacağım ikisine de
Nick gördüm koşarak geldim:)Bastım 9′u. Ve yeniliyorum. Albüm herşeyiyle mükemmel… bu albümle bir level daha atlamışlar toromanlar. Kazımışlar yetmemiş kazmaylarla girişmişler.
Yılın albümlerinden bence muhtemelen pek çok kişinin listesine girecektir.