Birkaç hafta öncesine kadar sorsanız, dünyanın en güvenli ve uzak ara en temiz ülkesinden çıkan metal gruplarını düşündüğümde aklıma sadece WORMROT, IMPIETY ve RUDRA geliyor(du). Yaptıkları tarzlarda gayet başarılı olan bu grupların yanına 2022’de de şu an bahsetmekte olduğum LAMENTATIONS eklendi.
Enteresan bir grup LAMENTATIONS. 2013 yılında Clarence Jeremiah ve Danny Jacob tarafından kurulmuş ve Jeremiah’nın bir noktada olaydan çekilmesinin ardından 2019’da gruba katılan üç farklı elemanla yola devam eden bir oluşum.
Progresif death metal yapan bu arkadaşlar gerçekten de bu türün hakkını vererek yapıyorlar. Progresif bir beste anlayışına sahipler ve bunu death metalin hoyratlığıyla taçlandırıyorlar. Progresif metalde uzun, çok uzun süre yaşanan “DREAM THEATER’a hiç benzemeden progresif metal yapabilmek” kavramına benzer şekilde, bildiğimiz üzere 2000 sonrasında da “OPETH’e hiç benzemeden progresif death metal yapabilmek” diye bir şeyle karşılaştık.
O oktavlı rifleri bastığınız anda, üstüne bir de clean ve sert vokalleri bir arada kullandığınız anda herkes sizi OPETH’le mukayese ediyor ya da en azından OPETH’e benzer gibi olan yanlarınızdan yakalıyordu.
LAMENTATIONS’da böyle bir şey kesinlikle söz konusu değil. Grubu dinlerken aklınıza yer yer PERSEFONE gelebilir, BARREN EARTH gelebilir, BLACK CROWN INITIATE gelebilir, damar kısımlarda BE’LAKOR bile gelebilir ama bu Singapurlu arkadaşların kimseyi kopyalamadıkları kabak gibi ortada. Sundukları progresif metal karakteri zaten OPETH ve benzeri gruplarda gördüğümüz tarzda kontrastlar içeren, hüznün önemli rol oynadığı türde bir progresif death metal değil.
Aydınlık bir progresif death metali var LAMENTATIONS’ın. Akustik gitarlara, “Shiver” gibi şarkılarda giren kontrbasa ve oluşturulan griliğe rağmen albümün dört bir yanı katmanlarla, renklerle dolu. Tıpkı karanlığını da renklerini de gayet cömertçe sunan diğer bir albüm olan THE FACELESS başyapıtı “Autotheism” gibi. Başyapıt demekten asla çekinmediğim o albümün kendisinden sonra gelen pek çok müzisyene, gruba, albüme, şarkıya ilham kaynağı oluşturacak şeyler barındırdığını düşünüyorum. Zaten albümün kendisini de grubun önceki saf teknik death metal karakterinden saptığı ve progresif death metale yanladığı albüm olarak biliyoruz. “Passion of Depression”da da “Autotheism”deki kimi fikirlerden ilham alan pek çok an var.
Buna en iyi örnek, sert vokallerle birlikte coşan ve teknik death metal rifi olarak nitelenebilecek etkin gitar kullanımları. Bu anlarda LAMENTATIONS bırakın OPETH’i, progresif death metali, bildiğiniz modern bir teknik death metal grubuna dönüşebiliyor. Bu pasajlar kısa tutulduğu için grubun son 15 yıla damga vuran “her yola gelen Sumeriancore grubu” olması gibi bir durum söz konusu değil, ancak dediğim gibi, progresif death metal ile teknik death metal arası paslaşmalar yaşanabiliyor. Clean vokalleri de üstlenen Jungle adlı arkadaşın ses rengi ve tarzından dolayı akıllara Herbrand Larsen’li ENSLAVED albümlerini getirebilecek olan kimi şarkılar da eklenince, albümdeki fikir ve sound yelpazesi daha da genişliyor.
Tüm bu dediklerimi anlamlı kılan esas konuysa elbette ki LAMENTATIONS’ın bu fikirleri tutarlı, katmanlı ve yoğunluk düzeyi yüksek bir bütünlükle sunabilmesini sağlayacak beste kalitesine sahip olması. Progresif death metal hastası olup olmamanız fark etmeksizin gayet sürükleyici, keyifli, -göreceli bir ifade olsa da- iyi müzik bir albüm dinlemek isteyenlere tavsiyemdir. Geçen sene dinleyip inceleyebilmiş olmayı dilerdim, ancak yetişmedi ve ben de 2022’deki en iyi keşiflerim arasında saymakla yetindim. Türü seviyorsanız kesinlikle dinleyin.
Bu yıl kaliteli death metale doyacağız anlaşılan, böyle keşiflerin yanında eski babalar ve yeni albümler…
Çok hoş. Grup hakkında bilgim olmadan dinleseydim şarkıların bazı kısımlarından hareketle yerli grup zannedebilirdim.