Bir grup kurduğunuzda aklınıza gelecek ilk isimlerden biri olmasa gerek.
A: What’s the name of your band? B: Sorry. A: I said what’s the name of your band? B: Sorry. A: I’m asking your band’s name. B: Sorry. A: ? B: And there is an ellipsis at the end.
Black metalle ilgili en hoşlanmadığım şeylerden biri kırılganlıktır. Depresiflikten, aylaklıktan bahsetmiyorum; LIFELOVER’ından SILENCER’ına, SHINING’inden PSYCHONAUT 4’una severiz, sayarız. Lakin bir de olaya çok şiirsel, çok sümüklü yaklaşan oluşumlar var. Acıdan, ızdıraptan ziyade sanki bir genç kızın günlüğüne yazılmış gibi duran sözler ve göstermelik bir hüzünle black metali bir araya getiren çeşitli isimler var ve bunlar beni ziyadesiyle geriyor, yıpratıyor.
Bugün bu tarz bir grupla beraberiz. Daha en başından, isimleriyle darlamaya başlıyorlar. Grubunuza SORRY… ismini koyuyorsanız yaptığınız sanata dair daha en baştan bir fikir oluşturuyorsunuz aslında. Bununla da yetinmiyor ve ilk albümünüzün adını “Ölen Tek Şey Masumiyetimdi” olarak belirliyorsanız, iş daha da tatsız bir yere gidiyor.
SORRY… Yunan ve Kanadalı dört müzisyen tarafından 2019’da kurulan ve 3 EP çıkardıktan sonra geçtiğimiz yıl 2 albüme birden imza atan bir depresif black metal grubu. “Masumiyet.Aşk.Hüzün” adını verdikleri albümlerinin kapağını da gördüğünüzde adamların ne yapmak istediğini daha iyi kavrıyorsunuz aslında. SORRY… karikatür düzeyinde klişe bir depresiflik sunuyor ve bunu black metal tarihinde görüp görebileceğiniz en kötü sözlerden bazılarıyla süslüyor. Grubun yine geçen yıl çıkan ilk albümünün açılış şarkısı “All That Died Was My Innocence”in sözlerine öylesine inanılmaz kötü ki grup gerçekten de depresif black metal mi yapıyor yoksa bir parodi grubu mu, gerçekten emin olamadım. SORRY…’nin kimliğini anlama konusunda faydalı olacağı için o şarkının sözlerini olduğu gibi tercüme ediyorum.
Arkadaşımdın Birlikte bir şeyler planlıyorduk Her şey saf ve masumdu Ta ki beni sarhoş ettiğin o geceye dek
Bana bir garip baktın Bencilce davrandın ve o andan itibaren… Her şey sonsuza dek değişti Hiçbir şey aynı kalmadı
Arkadaşlarım ne kadar şanslı olduğumu söylese de Ben böyle hissetmiyordum Bir anlık zevk için İlişkimize ve geçmişimize ihanet ettin
Bana dokunmak istediğini söyledin Boşaldığım ana kadar her şey çok hızlı gelişti Şimdi yalnızım Ve her şeyden iğreniyorum
Geçtiğimiz sene içinde DEATHSPELL OMEGA röportajı ve fablını tercüme etmiştim, SORRY… sağ olsun seviyeyi düşürmeden devam ediyorum.
SORRY… tam olarak albüm kapağına baktığınızda hissettiğiniz şeyin müziğini yapıyor. Kırılganlık, narinlik, hüzün, eziklik, mahcubiyet… Bunu yaparken doğal olarak LIFELOVER tarzı bir rock karakterini de kullanıyor ve yeri geldiğinde THE CURE tarzı bir gotiklik ve “Saw You Drown” ile “Tonight’s Decision” arası KATATONIA benzeri bir depresif rock kimliğine de yaklaşıyor, hem de epey yaklaşıyor. Klavyenin yer yer büyük rol üstlendiği altyapısal olayların yanı sıra son şarkı “Happiness”ın da tamamı piyanodan oluşuyor. Bunun dışında genel olarak şarkılar ortak bir hissi paylaşıyorlar ve yarım saat süresince fazla yükselip alçalmadan aynı karakteri devam ettiriyorlar. SORRY…’nin yaptığı müzikteki depresifliğin kimseyi salya sümük ağlatacağını, depresyona sürükleyeceğini veya hayata pesimist gözlüklerle bakmaya iteceğini sanmıyorum. Ortada son derece light bir depresiflik var ve grup adı, albüm adı, şarkı isimleri ve kapak düşünüldüğünde “Innocence.Love.Sadness”taki müzik vadedilenlerin altında kalıyor. Dolayısıyla müzikal olarak albümün dinlenmesinin elzem olduğunu falan kesinlikle söyleyemem. Zaten depresif black metal kitlesi büyük oranda seçici olduğundan ve dinlediği grupların duygusal anlamdaki samimiyetini iyi seçebildiğinden, SORRY…’nin türün bilindik isimleriyle rekabete girebileceğini falan sanmıyorum.
Albümle ilgili tek işe yarar şey, “ah ulan, LIFELOVER vardı” duygusunu uyandırmak ve “Pulver” veya “Sjukdom” açtırmak olacaktır.
Spotify öncesi dönemde dsbm bloglarından bir albümü indirmememi sağlayan tüm kırmızı bayrakları sallıyor adeta ama yine de play’e bastım, fazlaca Lifelover’mış.
Bu incelemenin gördüğü ilginin ardından cuma günü çıkacak yeni albümlerini de yazacağım. “Self Inflicted Razor Cutting”, “Lying In A Pool Of Blood” falan diye şarkılar var. Hayırlısı olsun.
Psychonaut 4′den bahsettiysek alırız artık bi kritik.
06.01.2023
@Leastrange, bi Neurasthenia yazarız o zaman bir ara.
07.01.2023
@Ahmet Saraçoğlu, Weakling, Spawn of Possession.. Bir aralar artıyor gibi abi :D
07.01.2023
@owlbos, onlara da sıra gelecek yakında.
07.01.2023
@Leastrange, yazıldı, haftaya sitede.
Spotify öncesi dönemde dsbm bloglarından bir albümü indirmememi sağlayan tüm kırmızı bayrakları sallıyor adeta ama yine de play’e bastım, fazlaca Lifelover’mış.
Tiktok BM
Şu çoraplar çok iyi değil mi be?
bence arada böyle cringe albümler de yayınlansın
bilindik bir grubun kötü albümü değil de rastgele olsun
bu arada
http://www.pasifagresif.com/2011/01/grup-onerme-sorma-bilgi-paylasim-ortami/comment-page-122/#comment-1025727
https://youtu.be/8G_Y5lNVxq8
Müzik diye ben buna derim işte abi. Aksini iddia edenle de selamımı sabahımı keserim.
Bu ne lan kırmızı hap virali gibi albüm.
Rusya ukrayna savaşında pasifist-ukrayna yanlısı şarkı yapan bir black metal grubu vardı. manyak mısınız lan siz
Giristeki diyalog bana sunu hatirlatti
https://www.youtube.com/watch?v=0l53XaagbGU
07.01.2023
@Aaron, ahah
Ayak fetişlerinin en sevdiği ayak biçimine Yunan ayağı denir. E grup da Yunan ama bu kapaktaki nedense Arap ayağı olmuş.
Bu incelemenin gördüğü ilginin ardından cuma günü çıkacak yeni albümlerini de yazacağım. “Self Inflicted Razor Cutting”, “Lying In A Pool Of Blood” falan diye şarkılar var. Hayırlısı olsun.