“Keşke daha fazla insan DARKANE dinlese de bu mükemmelliğe tanık olsa” parolasıyla çıktığım yolculuğumun 23. yılındayız ve ben bıkmadan usanmadan bu müthiş grubu övmeye devam ediyorum.
Belki de pek az kişi için bir şey ifade eden ancak benim için çok ama çok değerli bir grubun tam 9 yıldır beklediğim yeni albümünden bahsedeceğim bugün. DARKANE bundan 23 yıl önce çıkan ilk albümüyle birlikte tanıdığım, bayıldığım ve metal tarihinin en underrated gruplarından biri olduğuna inandığım bir topluluk. Yaptıkları thrash/death metal kırmasının kompleksliğinin, akılda kalıcılığının, yaratıcılığının ve zekâsının bence eşi benzeri yok ve buna rağmen bu adamlar sadece bilenin bildiği bir grup olarak bunca yıldır kariyerlerini sürdürüyorlar.
DARKANE’in 1990′da DEMISE adıyla müzik yapmaya başlayan 3 kişilik nüvesi, sonradan yola AGRETATOR olarak devam etmiş ve 1994 yılında ilk ve tek albümü “Delusions”ı çıkarmıştı. Thrash/death metal adına çok az kişinin bildiği ufak çaplı bir cevher olan bu çalışmada AGRETATOR, 1998′de DARKANE’e dönüşecek ve 1999′da da “Rusted Angel” gibi muazzam bir ilk albüm çıkaracak olan grubun da temellerini atıyordu.
DARKANE’le ilgili anılarımın tamamında yalnızdım. Ne kadar övdüysem de DARKANE seven herhangi bir arkadaşım olmadı. 1999′da “Rusted Angel”ı dinleyerek Balıkesir sokaklarında dolaştığım günleri, 2001′de “Insanity” eşliğinde Bursa’da çarşıya indiğimi, 2002′de “Expanding Senses” dinleyerek Viyana’da bir parkta çimlere uzandığımı, 2005′te “Layers of Lies” turnesinde grubu Vancouver’da ön önden canlı izlerken Christofer’la göz göze geldiğimizi ve şarkıları ezbere söyleyen tek kişi olduğum için bana gülümsediğini, 2008′de “Demonic Art” eşliğinde gece yarısı 03.00′te iş yerine yürüdüğümü, 2013′te Kıbrıs’a gittiğimizde balkonda “The Sinister Supremacy“nin kritiğini yazdığımı… Hepsini hatırlıyorum. Hepsine bir ben bir DARKANE bir de kimselerle paylaşamadığım görkemli bir müzik vardı. Elemanların yer aldığı diğer oluşumları, NON-HUMAN LEVEL’ı, TERROR 2000‘ı, THE DEFACED’i, F.K.Ü.‘yü, SCARVE‘ı, ANDROMEDA‘yı, hepsini hatmettim, hepsini mecburen içime hapsettim.
Böylece DARKANE, 23 sene boyunca kimseyle paylaşamadığım, PA dışında hakkında konuşamadığım, övemediğim grup olarak kaldı. Bugün de bu satırları büyük bir keyifle yazarken, aşağıya -belki- 2-3 yorum geleceğinin farkındayım, kritik konar konmaz birilerinin hemen 1, birilerinin de hemen 10 vereceğinin ve albüm notunun 4 ila 6 arasında bir yerlerde seyredeceğinin farkındayım.
DARKANE ile ilgili tüm bu soyutlanmamın sebebini tam olarak bilmiyorum. Muhtemelen grup çok az turladığından ve uzun aralıklarla albüm çıkarmak durumunda kaldığından DARKANE’i sahiplenecek bir kitle de oluşamadı. Spotify’daki dinlenme sayılarına, YouTube’daki izlenme sayılarına bakıyorum ve yine düşük sayılar görüyorum. Bunda DARKANE’in kendini pazarlayamamasının da etkisi vardır elbet, ancak ben grubu tanıtmak için yine elimden geleni yapıyorum. Birkaç kişi bile tanısa mutlu olurum, çünkü DARKANE candır, kendi tarzında -bana göre- rakipsizdir.
Dokuz yıllık bekleyişin ardından “Inhuman Spirits”le birlikteyiz. Metal dünyasının en iyi davulcularından biri, iki tane hayvan gibi gitarist, müthiş karakteristik tarzı olan bir vokalist, 30 yılı aşan bestecilik deneyimi ve DARKANE’i DARKANE yapan pek çok lezzetle “Inhuman Spirits” baştan sona harika bir albüm olmayı başarıyor diyerek direkt mesajımı vereyim. Eğer death metal ile thrash metalin bir araya gelişinin son derece akılda kalıcı ve günümüz gerçeklerine uygun bir üslupla arşa çıkarılışına tanık olmak istiyorsanız, albümü tereddütsüz dinlemelisiniz. Önce bunu bir diyeyim.
İkincisi, nasıl yaptıklarını bilmiyorum ama albümdeki her bir şarkıyı akılda kalıcı hâle getirmeyi başarmışlar. Grubun her albümüne karşı sevme, çok sevme ve tapınma gibi duygular beslesem de bazı albümlerde ortalamanın üstüne çıkmakla yetinen şarkıları da yok değil. “Inhuman Spirits”te ise baştan sona enfes bir gövde gösterisi sunuyorlar ve hem deathrash metal sevenleri hem de kalpleri DARKANE aşkıyla atan bir avuç kişiyi çok mutlu ediyorlar. Yayınladıkları 3 single’da da nefis iş çıkarmalarının yanı sıra, albümde “KEŞKE DAHA FAZLA İNSAN DİNLESE DE BU MÜKEMMELİĞE TANIK OLSA” diye düşündüğüm “Inhaling Mental Chaos” ve özellikle de “Mansion of Torture” gibi muhteşem şarkılar var. Bu kadar mı akılda kalıcı rif yazılır, bu kadar mı lezzetli nakarat yazılır be kardeşim. Nasıl harcanıyorsunuz belli değil.
DARKANE’in katmanlı, hızlı, dopdolu ve bir yandan da bu denli akılda kalıcı müziğinin nasıl ortaya çıktığından, nasıl bu kadar karakteristik bir sound’u olduğundan bahsedecek olursam, DARKANE’in melodiyi kullanma konusunda gerçek bir usta olduğunu söyleyebilirim. Melodik death metal yaparcasına, melodi olsun diye melodi çalmazlar, ancak bunu riflerine, sololarına ve vokallerine harika şekilde yedirirler. Christofer Malmström’ün solo konusunda gerçek bir duayen olması bir yana, böylesi bir müziği sulandırmayan ancak bu kadar da akılda kalıcı olabilen nakaratlar yazmaları gerçek bir lütuf. Riflere gelince, DARKANE’in melodiyi riflere yedirme noktasındaki eşsizliği şahsen bana büyük ilham vermiş, zamanında beste yaptığım zamanlarda yazdığım rifleri şekillendirmemde ve onlara boyut katmamda yardımcı olmuştur. Örnek vermem gerekirse, grubun en nefis şarkılarından biri olan “Chaos vs Order”ın şu videoda 01.04′te başlayan rifine bakarsanız (ama şarkıyı baştan dinleyin bence, mükemmel şarkı) adamların rifi nasıl melodikleştirdiğini ve akıllara kazınacak hâle getirdiğini görebilirsiniz (hatta o şarkıda eski vokalist Andreas Sydow ile Lawrance Mackrory düet yapıyor, nefis oluyor). O şarkının orta tempo, groove’lu, gaz ve her şeyiyle DARKANE havasını “Inhuman Spirits”teki “The Quintessence of Evil”da da, başka şarkılarda da görebiliyoruz. Böylece DARKANE gerçek anlamda bir “süper fikirler”, “minik ama çok etkili dokunuşlar”, “ilham verici ustalıklar” grubu olduğunu bu albümde de kanıtlıyor.
Wildöer‘in davullarına ayrı, Malmström’ün gitarlarına ayır, Mackrory’nin vokallerine ayrı ayrı makale yazabilecek kadar çok seviyorum DARKANE’i. Yukarıda bu sevgiyi, bu hayranlığı 23 yıldır nasıl yalnız başıma, kimseciklerle paylaşamadan yaşadığımı detaylı olarak anlattım. Dokuz yıllık bekleyişin ardından gelen “Inhuman Spirits” bu açıdan beni çok ama çok mutlu eden, grubu yaklaşık çeyrek asırdır el üstünde tutmanın, dokuz yıldır yolunu gözlememin ne kadar haklı bir hareket olduğunu bana bir kez daha gösteren bir albüm. DARKANE gerçekten de seven için ödül gibi bir grup. Her şeylerini kendi içimde yaşasam da, yıllardır karşılıklı oturup kimseyle DARKANE muhabbeti yapamamış olsam da iyi ki varlar, iyi ki bu kadar iyiler.
Kadro Lawrence Mackrory: Vokal
Christofer Malmström: Gitar
Klas Ideberg: Gitar
Jörgen Löfberg: Bas
Peter Wildoer: Davul
Şarkılar 1. Inhuman Spirits
2. Awakening
3. Embrace the Flames
4. Conspiracies of the Flesh
5. Inhaling Mental Chaos
6. Mansion of Torture
7. The Quintessence of Evil
8. A Spiral to Nothing
9. The Great Deceiver
10. Vålnader
Kritikte de bahsedildiği üzere melodikliği sulandırmadan bu kadar dozunda ve yerinde kullanmaları gerçekten takdire şayan. Temiz vokale mesafeli beni bile kafalayan vokal performansı, dile dolanan nakaratlar, dinledikçe bırak sıkılmayı daha da çok dinleme isteği uyandıran bir albüm.(şu an 11. kez dinliyorum)
Grubun en iyi albümü olup olmadığı tartışmaya açılabilir. Benim için yılın en iyi birkaç albümününden biri şimdilik. Yıl sonuna kadar çılgın atan bir albüm çıkmazsa 1. sıraya yazabilirim.
Mükemmel albüm. Bu grubu dinlerken birçok grubu dinlemiş gibi hissediyorum. Keşke daha sık albüm çıkarsalar, bu kadar uzun bekletmeseler. Yılın en iyi 5 albümünden biri benim gözümde şu an için, kritik de şahane olmuş.
Bildiğim, dinlediğim başka bir melodik death/thrash grubu yok herhalde. Thrash’i modernleştirmek açısından da önemli bir isim, fakat “müzisyenlere hitap eden grup” olmayı ne kadar aşabiliyorlar emin değilim. Detaylara yoğunlaşmayan dinleyici kolayca ıskalayabilir gibi duruyor Darkane’i.
Ahmet’in de gayretleriyle Darkane seven insan sayısını daha da artıracağız inş.
Beklediğim gibi fevakalade şahane müthiş bir albüm olmuş.Üzerine fazla diyecek birşeyim yok açıkcası.Bir de tüm albümler spotify’a gelmiş buna da ayrı mutlu oldum oh be.
‘Mansion of Torture’ın girişi çok ‘tatlı’. Cidden başka ifade bulamadım hahaha.
Vokali çok beğenemedim ama onun dışında yağ gibi akıyor, hiç sıkmıyor. Darkane ile bugüne kadar zerre alakası olmayan bir adam olarak baya beğendim albümü. Vokale de zamanla alışırım zaten, son exodus albümündeki vokallere alışmış insana koymaz böyle şeyler.
Kötü albüm diyemem hatta ilk 2 şarkıyla epey iyi başlıyor ama ortalarına doğru albümden kopuyorum. Efsane 2002 ve 2005 albümleri kadar sevmem mümkün değil gibi. 6,5-7 civarı bir puan veririm.
Deathrash türüne yaklaşımları her ne kadar farklı olsa da Defleshed’in son albümünü buna tercih ederim
Ne ara çıktı bu yav, sessiz sedasız hiç haberimiz olmadı.
Kritikte de bahsedildiği üzere melodikliği sulandırmadan bu kadar dozunda ve yerinde kullanmaları gerçekten takdire şayan. Temiz vokale mesafeli beni bile kafalayan vokal performansı, dile dolanan nakaratlar, dinledikçe bırak sıkılmayı daha da çok dinleme isteği uyandıran bir albüm.(şu an 11. kez dinliyorum)
Grubun en iyi albümü olup olmadığı tartışmaya açılabilir. Benim için yılın en iyi birkaç albümününden biri şimdilik. Yıl sonuna kadar çılgın atan bir albüm çıkmazsa 1. sıraya yazabilirim.
Scar Symmetry tadı aldım.
Uzun zamandır okuduğum en iyi aşk mektubu. Albüm de çok iyi cidden .
Mükemmel albüm. Bu grubu dinlerken birçok grubu dinlemiş gibi hissediyorum. Keşke daha sık albüm çıkarsalar, bu kadar uzun bekletmeseler. Yılın en iyi 5 albümünden biri benim gözümde şu an için, kritik de şahane olmuş.
Bildiğim, dinlediğim başka bir melodik death/thrash grubu yok herhalde. Thrash’i modernleştirmek açısından da önemli bir isim, fakat “müzisyenlere hitap eden grup” olmayı ne kadar aşabiliyorlar emin değilim. Detaylara yoğunlaşmayan dinleyici kolayca ıskalayabilir gibi duruyor Darkane’i.
Ahmet’in de gayretleriyle Darkane seven insan sayısını daha da artıracağız inş.
Beklediğim gibi fevakalade şahane müthiş bir albüm olmuş.Üzerine fazla diyecek birşeyim yok açıkcası.Bir de tüm albümler spotify’a gelmiş buna da ayrı mutlu oldum oh be.
04.07.2022
@Ugur, harbiden oh be. Henüz sitede olmayan albümlerini de en kısa zamanda yazacağım bu arada.
05.07.2022
@Ahmet Saraçoğlu, Mikemmel haber.Şimdiden eline sağlık <3
‘Mansion of Torture’ın girişi çok ‘tatlı’. Cidden başka ifade bulamadım hahaha.
Vokali çok beğenemedim ama onun dışında yağ gibi akıyor, hiç sıkmıyor. Darkane ile bugüne kadar zerre alakası olmayan bir adam olarak baya beğendim albümü. Vokale de zamanla alışırım zaten, son exodus albümündeki vokallere alışmış insana koymaz böyle şeyler.
Kötü albüm diyemem hatta ilk 2 şarkıyla epey iyi başlıyor ama ortalarına doğru albümden kopuyorum. Efsane 2002 ve 2005 albümleri kadar sevmem mümkün değil gibi. 6,5-7 civarı bir puan veririm.
Deathrash türüne yaklaşımları her ne kadar farklı olsa da Defleshed’in son albümünü buna tercih ederim