İskandinav ülkelerinden çıkan black metal, death metal gruplarından bahsederken nasıl “şu ülkenin bu türde ne kadar iyi olduğu ortada” gibi cümleler kurmuyorsak, Polonya için de kurmama zamanları çoktan geldi aslında. Avrupa’nın orta yerindeki bu geniş ebatlı ülkenin insanları tarih boyunca epey fazla çile, badire atlattılar ve görünüşe göre bu yaşananların ve günümüzdeki sosyopolitik yapının da etkisiyle zehirlerini akıtma konusunda ilham eksikliği çekmiyorlar. Sanırım bu, Polonya’nın metaldeki gücü ve yetkinliğini vurguladığım son paragrafım olacak ve bundan sonra tıpkı bir İsveç, Norveç, Finlandiya, Fransa, Almanya gibi yaklaşacak ve coğrafi bir övgüde bulunmayacağım. Bu adamlar böyleler, bu işi çok iyi yapıyorlar. Nokta.
IN TWILIGHT’S EMBRACE bizleri Poznań’dan selamlayan bir black metal grubu. Bu arkadaşları ilginç yapan konu, 2003’te başlayan müzikal yolculuklarına bir melodik death metal/metalcore grubu olarak atılmış; yolun yarısında death metale geçiş yapmış ve akabinde de black metale dönmüş olmaları. Kapaklarına baktığımızda bile aynı gruba ait değilmiş gibi duran bir değişim görüyoruz ve nihayetinde kendilerini tam anlamıyla bir black metal grubu oldukları anda sitemizde ağırlıyoruz.
“Lifeblood” adlı yeni albümünü Mayıs ortasında çıkaran grupta kısmen tanıyor olabileceğimiz, daha doğrusu herkesçe bilinen bir grupta daha çalan tek üye gitarist Marcin Rybicki. BLAZE OF PERDITION’da çalan ve grubun son albümde de yer alan Rybicki, bunun da ötesinde son dönemde Polonya’dan çıkan CODEX NERO ve MĀNBRYNE gibi hatırı sayılır işlerde de masa başında görev almış. Şimdi gelin IN TWILIGHT’S EMBRACE neler yapıyor buna bakalım.
Öncelikle IN TWILIGHT’S EMBRACE’in tam olarak örtüştüğü ve “x ekolünden geliyor” denebilecek belirli bir grup yok. Metal-Archives’da NECROPHOBIC, DISSECTION ve UNANIMATED isimleri verilmiş ve IN TWILIGHT’S EMBRACE’in İsveç melodik black/death metaline yakın durduğu izlenimi verilmiş, lakin böyle bir şey söz konusu değil. Belki orta dönemlerinde öyle olabilir ancak şu an bu albümde dinlediğimiz IN TWILIGHT’S EMBRACE çok daha genel anlamda bir black metal yapıyor.
Gayet ateşli olmalarına, zaman zaman WATAIN karakterine bürünmeseler de WATAIN karanlığına yakın seyretmelerine rağmen IN TWILIGHT’S EMBRACE’in terörist/militan düzeyinde bir black metali yaptığını söyleyemeyiz. Kimi şarkılarda daha agresif ve cehennemî bir black metal yapsalar da bazı anlarda çok daha ılıman sulara da yelken açıyorlar. Albüme adını veren şarkının ikincisi yarısına bakılırsa, adamların neredeyse yeni nesil TRIBULATION’a göz kırptığı dahi görülebilir.
Yukarıda referans olarak verilen grupların soğuk, kötücül melodilerinin aksine, IN TWILIGHT’S EMBRACE melodi kullandığında genelde BLAZE OF PERDITION’ın da zaman zaman kullandığı türde acılı tremolo melodileri tercih ediyor. Bunun en bariz örneklerinden biri “Iskry”de görülebilir. Yine de dediğim gibi, grubu tam olarak bir kalıba oturtmak mümkün değil. Ben “Lifeblood”ı dinlerken aklıma MÖRK GRYNING de geliyor, LUCIFER’S CHILD da CORPUS CHRISTII de. Çünkü adamlar cayır cayır blast’lerle başladıkları bir şarkıda bluesy bir soloya geçebiliyor; “So Bleeds the Night”ta çok daha karanlık bir black metal kimliğine bürünüp “Sedation to Sedation”da yine “son zamanlarda çok WATAIN dinlemiş TRIBULATION”a bağlayabiliyorlar. Tüm bu çeşitlilik “Lifeblood”ı değişken, akıcı ve dinlemesi zevkli bir albüm hâline getiriyor.
Bu kapanış paragraflarını bazen yukarıda yazdıklarımı toparlamak ve nihayete erdirmek için, bazen de yukarıda dediğim bazı olumsuz şeylere rağmen albümün dinlenebilir olduğunu belirtmek için kullanıyorum. Bugün bunu yapmayayım, daha kısa ve hedef odaklı bir final yapayım, zaten yeterince etkili olacaktır:
Arkadaşlar grup Polonyalı, başka bir şey dememe gerek olduğunu sanmıyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=KQTq07gihqg