PA sayfalarından kulaklarını çınlattığım dağılmış veya pek aktif olmayan ne kadar grup varsa her birinin teker teker yeniden faaliyete geçmesinin bende yarattığı mutluluğu ve memnuniyeti anlatmaya çalışsam, inanın bunu beceremem. Bir türlü istedikleri başarıyı dünya çapında elde edememiş gruplar da bir vesileyle tekrar toplanınca bendeki bu mutluluk ve memnuniyet hâli, birkaç katına çıkıyor. Kurulduğundan beri bir dağılıp bir toplanan ama son dağılışının ardından “Herhâlde bundan sonra yeniden bir araya gelmezler,” diyerek kendimi üzdüğüm Mystic Circle da 16 yıldır süren sessizliğini, kendi adını taşıyan albümüyle bozdu.
Türkiye’de benden başka kaç kişinin takip ettiğini gerçekten çok merak ettiğim ve nereden baksanız, 20 yılı aşkın süredir dinlediğim Mystic Circle, sık kadro değişikliklerinden çok çeken oluşumlardan biri. Grubun zirvesi olarak adlandırmaktan çekinmeyeceğim 1998-2002 aralığına her seneye birer albüm olmak üzere dört albüm sığdırıp bu yapımlardan ilk üçünde hakikaten çok ama çok iyi iş çıkaran grup, son yayımladığı “The Bloody Path of God” ile biraz tatsız bir veda etti bizlere. Kariyeri boyunca; kadın vokal, bol klavye, tekdüze blast beat’lere yaslanan şarkı tasarımları gibi çeşitli yaklaşımlardan yararlanan, gerçekten çok iyi melodilerle bezediği şarkılarını bazen aşırı tekdüze hâlde sunan ama netice itibarıyla az kişinin bildiği fena olmayan gruplardan biri olarak adını tarihe yazdıran Mystic Circle, “Bu kadar farklı deneme yeter, biz iyisi mi kendi zirve dönemimize saygı duruşunda bulunalım,” diye düşünerek kendi ismini taşıyan albümle karşımıza çıktı.
Az önce grubun kadro değişimlerinden çok çektiğini söylemiştim. Ekibin şu anki kadrosu, şayet son çıkan kliplerini de gördüyseniz iki kişiden oluşuyor. Biri, grubun zaten demirbaşı konumundaki vokalist ve basçı Graf von Beelzebub, diğeri ise Mystic Circle’ın zirve döneminin yarısını görmüş olan ve oluşumda 7 yıl bilfiil baget sallamış Aaarrrrgon kişisi. Grubun gitarist ve klavyeci eksikliğinden ötürü her iki müzisyen, bu enstrümanları da kayıtta kendileri sırtlanmış.
“Mystic Circle” hakkında söze girerken karşımda iki seçenek bulunuyor. Bunlardan biri, grubun albümünü, kendi standartları içinde değerlendirmek ve sonuca ulaşmak. İkincisiyse black metalin bugün ulaştığı noktayla “Mystic Circle” albümünü kıyaslayıp sonuca ulaşmak. İki yoldan birini seçmek yerine ilkinden uzunca, ikincisinden de az miktarda söz edip çok fazla kafa göz kırmadan sonuca ulaşmayı deneyeceğim.
Kurulduğu ve ilk olgun eserlerini vermeye başladığından beri, belirli formüllere göre müzik üreten ve işin açığı, dinleyicisini pek şaşırtmayan Mystic Circle, bu alışkanlığını, yeni albümünde de sürdürüyor. Yapımda “Morgenröte” veya “Damien” zamanlarındaki gibi nefes aldırmayan blast beat şelalelerinden ziyade daha dengeli bir davul kullanımı mevcut. Beste tarafında ise bana doğrudan “Infernal Satanic Verses” ve “The Great Beast” dönemlerini andıran yaklaşımlar var. Yazdığım son iki albümün temel özelliği, gayet başarılı melodiler içermekle birlikte sinsi ve samimi bir karanlığı da beraberinde getirmesiydi. Grup, daha önce denenen ve tutan formülü, neredeyse şarkı tasarımına kadar aynen takip edip bana kalırsa kendi standartları içinde ortalamanın üzerinde bir eserler bütününe imza atmış.
Grubun, “prime” döneminin oluşmasını sağlayan isimlerden klavyeci Baalsulgorr’un yokluğu, yeni yapımda rahatlıkla hissediliyor. Lead gitar melodisiyle var olan nakaratlar, etkileyici klavyelerin eksikliği nedeniyle eskisi kadar vurucu değil. Zira adını andığım ve şu an müzikten elini eteğini çekmiş gibi görünen müzisyenin küçük klavye dokunuşları, çok ortalama gibi görünen parçaların bile apayrı bir karakter kazanmasını sağlıyordu. “Mystic Circle”daki klavyeler ise VST’lerle kurgulanmış (yaylılar) ve dolgu malzemesinden öteye geçememiş. Gitar işçiliği tarafında kulağıma çalınan “Ulan herifler amma çalmışlar,” dediğim bir şey yok ama itiraf etmem gerekir ki Aaarrrgon’un davul kullanım stilini, aynen koruyarak sürdürmesi çok hoşuma gitti. Davul fill’leri ve başvurduğu ritim kalıplar, doğrudan 1990’ların Mystic Circle havasını veriyor. Grubu ve bilhassa “Drachenblut” albümünü sevenler, ne demek istediğimi anlayacaktır. Sözün özü, “Mystic Circle”, grubun kendi standartlarına göre iyi sayılabilecek, içinde yepyeni fikirler barındırmayan ama dinlerken Mystic Circle dinlediğinizi bol bol hissettiren anlarla dolu bir yapım.
Mystic Circle’ın kendi adını taşıyan son albümle “Bakın bir zamanlar böyle bir grup vardı, üniversiteliler bilmez,” demek istediğini düşünüyorum. Zira, 1990’ların sonunda; Behemoth, Marduk, …And Oceans ve Dornenreich gibi bugün, her biri kendi kulvarında alıp yürümüş gruplarla sahne alan, Wacken gibi devasa organizasyonlarda milleti coşturan bir grubun, black metalin çok acayip örneklerini gördüğümüz 2020’li yıllarda, böylesi bir yapımla yeniden zirveyi yaşaması olanaksız. Bunu kendilerinin de bildiğinden adım gibi eminim. Bu yüzden albüme de gruba da yüklenmek yerine onları anlamaya çalışmayı tercih ediyorum ve yapımı, grubun kendi külliyatını göz önünde bulundurarak değerlendirmenin en mantıklı yol olduğunu savunuyorum.
Eğer yolunuz daha önce Mystic Circle’a düşmediyse 1998-2001 arası albümleriyle birlikte bu son albüme şans vermenizi öneririm. Belki albümlere başından sonuna dek bayılmazsınız ama sizi yakalayan çok sayıda şarkıya denk gelebilirsiniz.
Şarkılar 1. Belial is My Name
2. Seven Headed Dragon
3. Hell Demons Rising
4. Letters from the Devil
5. Darkness in Flames
6. The Arrival of Baphomet
7. Curse of the Wolf Demon
8. Satanic Mistress
9. Death Metal (POSSESSED cover'ı)
@TAAKE, Şöyle bir yerden mevzunun ayrıntılarına baktım. Kanwulf, Mystic Circle ve diğer bazı gruplarla atışmış ama olayın arkasında başka meseleler varmış:
@Ouz, bu materyal tümüyle unutulmuş görünüyor nette, halbuki o yazıdan sonra metal archives da orke epsi nin çıkış tarihi 92 den 98 e alındı kanwulf da adını ash olarak değiştirdi. Çıkıp kendisini savunamadı bile herhangi bir mecrada.
@iamthecincihodjas, Ash sanırım bu ve benzeri olaylardan sonra farklı bir karaktere büründü. Bunu, bu konudan habersiz olarak seneler önce yazdığım Nargaroth kritiğinde dile getirmiştim.
Yazının tamamını okumanı öneririm ama dördüncü paragraftan itibaren Ash ile ilgili çıkarımlarım vardı. O çıkarımları, bir şekilde albümün seyri ve genel dokusuyla da ilintilendirmiştim kendimce. Hatta yazıya gelen bir yorumda da Ash’in mütevazılığından dem vuran ifadeler var. Yani öfke dolu Kanwulf karakteri rafa kaldırılmış, yerine, daha olgun mizaca sahip Ash gelmiş anladığım kadarıyla.
Metal Archives’daki tarih değişikliği konusunu uyandırmasan fark etmezdim bile. Kesinlikle haklısın ama benim mp3 arşivinde de 1992 yerine 1991 çıkışlı olduğu görünüyor aynı EP’nin. Klasör adı aynen şöyle:
“Nargaroth-Orke_Tapeversion-Demo-1991-AMRC”
Benzer şekilde Herbstleyd demosu da 93 çıkışlı görünüyor.
abi çok kötü ya
Aklımda kanwulfun kız arkadaşını gondiklemeleriyle kalmış bir grup.
28.05.2022
@iamthecincihodjas, Sayende haberdar oldum bu mevzudan, neler dönmüş ya. :)
29.05.2022
@Ouz, olayı öğrenebileceğimiz bir link var mı hocam,ben bir araştırdım ama nette bulammadım
29.05.2022
@TAAKE, Şöyle bir yerden mevzunun ayrıntılarına baktım. Kanwulf, Mystic Circle ve diğer bazı gruplarla atışmış ama olayın arkasında başka meseleler varmış:
http://www.morbidcurse.com/article18.html
29.05.2022
@Ouz, bu materyal tümüyle unutulmuş görünüyor nette, halbuki o yazıdan sonra metal archives da orke epsi nin çıkış tarihi 92 den 98 e alındı kanwulf da adını ash olarak değiştirdi. Çıkıp kendisini savunamadı bile herhangi bir mecrada.
29.05.2022
@iamthecincihodjas, Ash sanırım bu ve benzeri olaylardan sonra farklı bir karaktere büründü. Bunu, bu konudan habersiz olarak seneler önce yazdığım Nargaroth kritiğinde dile getirmiştim.
http://www.pasifagresif.com/2017/08/nargaroth-era-of-threnody/
Yazının tamamını okumanı öneririm ama dördüncü paragraftan itibaren Ash ile ilgili çıkarımlarım vardı. O çıkarımları, bir şekilde albümün seyri ve genel dokusuyla da ilintilendirmiştim kendimce. Hatta yazıya gelen bir yorumda da Ash’in mütevazılığından dem vuran ifadeler var. Yani öfke dolu Kanwulf karakteri rafa kaldırılmış, yerine, daha olgun mizaca sahip Ash gelmiş anladığım kadarıyla.
Metal Archives’daki tarih değişikliği konusunu uyandırmasan fark etmezdim bile. Kesinlikle haklısın ama benim mp3 arşivinde de 1992 yerine 1991 çıkışlı olduğu görünüyor aynı EP’nin. Klasör adı aynen şöyle:
“Nargaroth-Orke_Tapeversion-Demo-1991-AMRC”
Benzer şekilde Herbstleyd demosu da 93 çıkışlı görünüyor.
“Nargaroth-Herbstleyd-Ltd.Ed._Demo-1993-WRM”
Gerçekten çok ilginç.
31.05.2022
@Ouz, Teşekkürler hocam,sağolun
02.06.2022
@TAAKE, Rica ederim, ne demek.
01.06.2022
@Ouz, Bu olayları biliyorum şimdi daha ayrıntılı öğrenmiş oldum. Nargaroth’un müziğini severim ama Ash/Kanwulf tam bir denyo.